25 Şubat 2008

Pamuğunda Genetiği Değiştirildi!

Yıldız Teknik Üniversitesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Şeminur Topal, ''Transgenik tohumlar, bazı getiriler sağlasa ya da öyle empoze edilse de, çeşitli riskleri de beraberinde getiriyor'' dedi.

Topal, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Adana Şubesi ve yerel Yeni Adana Gazetesi işbirliğiyle düzenlenen "Genetiği Değiştirilmiş (GDO) Tohumlar ve Tarım" konulu konferanstaki konuşmasında, tarım güvenliğinden söz edebilmek için, kullanılan yöntemlerin sürdürebilirlik, dayanıklılık ve yarayışlılık gibi kavramları özünde sağlanması gerektiğini, bunu sağlayabilmenin de güvence kriterlerine uygunlukla mümkün olduğunu söyledi.

Tarımın günümüzde stratejik bir konuma gelmiş durumda olduğunu kaydeden Topal, "Üreticiler, kanun koyucular, denetleyiciler ve tüketicilerin, tarım güvenliğinin sağlanması konusunda ortak sorumluluğu paylaşması lazım. Bu kapsamda tüm kesimler kalite geliştirme çalışmalarına destek vermeli ya da denetlenmeliler" dedi.

Biyoteknoloji teknikleriyle genetiği değiştirilen (transgenik) tohumların, bazı getiriler sağlasa ya da öyle empoze edilse de, çeşitli riskleri beraberinde getirdiğini vurgulayan Topal, şöyle devam etti:

"Bu kapsamda en çok, biyo çeşitlilik kaybına bağlı sıkıntılar ve biyo güvenlik kaygısı var. Avrupa Biyoteknoloji Federasyonu, bazı etkin örgütlerin baskısıyla, biyoteknolojinin tanımına, 'insan ve çevre sağlını etkilemeyecek yöntemlerle yapılması' şartını getirmiş durumda.

Transgenik tohum, son yıllarda yaygın üretim alanları buldu ve pazarlarda yaygınlaştı. İlk ticari uygulamasının yapıldığı 1996 yılında 1,7 milyon hektar olan uygulama alanı, 2005 yılına kadar 48 kat arttı.

Transgenik tohumda en büyük pazar payına ABD, Arjantin, Kanada ve Çin sahip. Bunlar Türkiye'nin dış ticaretinde en büyük paya sahip ülkeler."

Riskleri de var

Transgenik tohumların, en çok soya, mısır, pamuk ve kanolada uygulandığını kaydeden Topal, şunları söyledi:

"Dünyada şu anda 16 ülke transgenik tohumları kullanıyor. Paraguay ilk kez 2004 yılında bu teknolojiyi uygulamaya başladı ve kısa sürede en çok uygulayan 6'ncı ülke konumuna gelmiş durumda. Yani bu teknoloji pompalanmakta ve ülkelerde çılgınca yaygınlaşmakta.

Hindistan'da 2004 yılından bu yana transgenik tohum kullanımı yüzde 400, Uruguay'da yüzde 200, Avustralya'da ise yüzde 100 artmış durumda. Bu tohumların kullanıldığı birçok ülkede bir miktar üretim ve verim artıyor ama sonuçtaki durum tartışılır.

Örneğin, transgenik pamuk tohumu kullanan Hindistan'da çiftçiler kredileri ödeyemeyecek duruma geldi, çiftçi aileleri acı içinde ve intiharlar attı.

Çünkü transgenik pamukta lif boyları kısalıyor ve tekstile uygunluk ortadan kalkıyor. Böyle olunca da pamuğun pazar payı çok ciddi oranda düşüyor. Üreticiler satamadıkları ürünlerini yakmak zorunda kalıyor."

Toplantıya, Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Nezihi Uygur, Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Çetiner ile ZMO İstanbul Şubesi Başkanı Ahmet Atalık katıldı.

23 Şubat 2008

Gaz Geldi!


Bu aralar bana bir hayli gaz gelmiş durumda, 3,5 ay sonra gireceğim öss için çalışma kararları verirken buldum kendimi hemde öyle böyle değil deli gibi çalışacağım için andlar falan içmeye başladım.
Nedense bu kararlarımı sabah 6:30 her gün periyodik olarak girdiğin tuvalette alıyorum.Uyku sersemliğinden olsa gerek akşama unutuyorum.Hatta bir gün okula doğru yürürken verdim böyle bir karar,ama otobüse binerken uçmuştu bile.Bilmiyorum bakalım inanmak başarmanın yarısıdır demişlerdi,inanıyorum kutucuğu yok optik cevap formunda.
İnandığımı da soran yok olsa bile bunun puanıma etkisi yok.İnandığımla kalma ihtimali de var ucunda.Bakalım sonum ne olacak.Yaklaşık 3,5 ay sonra hep birlikte göreceğiz.
Kitap okumaya başladım bu arada,bilmiyorum ne hikmettir 3 günde ilk aldığımı bitirdim.
Bir sonraki sınav sonucum eminim diğerlerine fark atacak.Buna inanıyorum :)

Biyoloji,Kimya,Fizik,Matematik 2,Matematik 1 ve diğerleri açılın ayrıldım da geldim.Allah sonumu ve sonumda etkisi olacakları korusun.

Satürn Şöleni!

Bir dış gezegen olan Satürn, yarın gece yılın dünyaya en yakın konumuna gelecek. Ankara Üniversitesi (AÜ) Rasathanesi, Başkentlilere bu yıl Satürn gezegeninin dünyaya en yakın olacağı noktayı düzenleyeceği etkinliklerle izletecek.

Bir dış gezegen olan Satürn, yarın gece yılın dünyaya en yakın konumuna gelecek. Ankara Üniversitesi (AÜ) Rasathanesi, Başkentlilere bu yıl Satürn gezegeninin dünyaya en yakın olacağı noktayı düzenleyeceği etkinliklerle izletecek.

Rasathane yetkililerinden alınan bilgiye göre, yarın, bir dış gezegen olan Satürn, bu yıl içindeki dünyaya en yakın olduğu konuma gelecek. Bu konumda Güneş, Yer ve Satürn aynı doğru üzerinde olacak.

Ankara Üniversitesi Rasathanesi, bu gökyüzü şölenini Başkentlilere izlettirmek için bir dizi etkinlik düzenleyecek. Etkinlikler, yarın saat 19.00'da başlayacak ve havanın açık olması durumunda gece yarısına kadar sürecek.

Mars ve Pleaides Kümesi'nin teleskopla gözlemlerinin, Satürn hakkında sunumun ve Satürn'ün teleskoplarla gözleminin yapılacağı program hava kapalı da olsa gözlemler dışında uygulanacak.

Etkinliklerde Satürn'ün büyük uyduları da güçlü teleskoplarla izlenebilecek. Satürn'ü en iyi gözlemleme zamanı 23.00-02.00 saatleri arasında olacak. Rasathanenin düzenlediği etkinliklere isteyenler ücretsiz olarak katılabilecek.

22 Şubat 2008

Anket Sonucu


Dünyadan başka bir gezegen yaşanılabilir olsaydı gidermiydiniz?
Sorduk çoğunluk evet dedi hatta hayırı ezici bir çoğunluk.Gerçekten ne olduğunu bile bilmediğiniz bir gezegende nasıl yaşabileceğinizi düşünüyorsunuz.Dünya'yı tam tanıyamadınız hayatınız boyunca bırakın başka bir gezegeni ki daha kimse tam olarak tanıyamamamış.
Benim tercihim her zaman Dünya'da kalmak olacaktır.Taa ki o yok olana dek.

Yeni Anket geliyor...

21 Şubat 2008

Casus Uydu Vuruldu!

ABD, dünyaya düşeceği için imha etmeye karar verdiği arızalı casus uyduyu başarıyla imha etti.

Pentagon'dan bir kaynak, TSİ 05.26'da Hawaii'nin kuzeybatısında Aegis sınıfı USS Lake Erie gemisinden ateşlenen SM-3 taktik füzesinin, Büyük Okyanus üzerinde, yaklaşık 247 km irtifada saatte 11 bin 265 km hızla yol alan uyduyu uzayda vurduğunu belirtti.

Kaynak, vurulan parçaların 24 ile 48 saat içinde atmosferde yanarak yok olacağını, geri kalan parçaların ise atmosfere 40 gün içinde gireceğini açıkladı.

ABD donanmasına ait gemiden atılan füzenin amacı, casus uyduda bulunan 450 kilogram ağırlığında, 'Hidrazin' adı verilen zehirli yakıtı taşıyan tankı imha ederek dünyaya çarpmasına engel olmaktı.

Parçalar yeryüzüne düşebilir

Genelkurmay Başkan Yardımcısı general James Cartwright, zehirli gaz içeren yakıt tankının vurulduğundan tam emin olduklarını, ancak tankın imha edildiğinin 24 ile 48 saat arasında kesinleşebileceğini söyledi.

Uydunun parçalarının yeryüzüne düşmeyeceğini söyleyemeyeceğini belirten general, uydunun parçalarının büyüklüğünün bir futbol topunu geçmediğini kaydetti.

Füzenin uyduyu başarılı şekilde vurduğunu çünkü radarların bir ateş topu tespit ettiğini anlatan general, ortaya çıkan gaz bulutunun da yakıt tankının imha edildiğinin bir göstergesi olabileceğini bildirdi.

Uydunun vurulması için kullanılan füzenin 10 milyon dolara mal olduğu, bütün proje için ise en az 30 milyon dolar harcandığı kaydedildi.

Aralık 2006'da fırlatıldıktan hemen sonra kontrol dışı kalan bir otobüs büyüklüğündeki ve yaklaşık 2.5 ton ağırlığındaki uydunun yakıt tankı tamamen dolu olduğu için atmosfere girdikten sonra tamamen parçalanmayacak ve iki futbol sahası büyüklüğünde bir araziyi etkileyecek olmasından ötürü endişe yaratıyordu.

Biz doğru düzgün gönderemez iken onlar bozulanlarını vuruyorlar.Garip doğrusu.

Kendi kendini mi onarıyor?

Kendi kendini onarabilen madde!

Fransız bilim adamları, ikiye kesilse bile kendini onarabilen ve yeniden yapışabilen bir materyal geliştirdiler.

Nature dergisinde yayınlanan bilimsel makaleye göre, henüz ad verilmeyen ve bir tür yapay lastik olarak tanımlanan materyal, bitkisel yağ ve idrarın içindeki bir bileşikten yapıldı.

Yeni geliştirilen bu malzeme, kesildiğinde, diğer tarafına güçlü kimyasal çekim özelliğini koruyan bir yüzey üretiyor.

Böylece kesilen materyal, yapıştırıcı veya başka bir özel muameleye gerek kalmadan hiç ayrılmamış gibi yeniden yapışıyor.Fransız araştırmacılar, bu materyalin üretiminde "molekül mühendisliği"nden yararlandılar.

Bana pek bir buluş gibi gelmedi ama ne bileyim bir ilerleme olabilir.

Bilim Kurgu Devam!

Elinde bir kahve ile geri dönen asistan koşturarak bilgisayarın başına geçti, sistemi durdurmaya çalıştı ama Anne buna izin vermiyordu. Panik içinde klavyeye basmaya başladı. Yine bir yanıt yoktu. Koltukta elektrik akımına kapılmış gibi kıvrılıp duran Anaxa'ya baktı. Olaya doğrudan müdahale etmek dışında bir çaresi kalmamıştı.

Bilgisayarı koltuğa bağlayan kalın mavi kabloyu giriş yerinden hızlıca çıkardı. Anaxa öylece koltuğa yığılıp kaldı. Yüzü ter içindeydi ve mosmor kesilmişti. Bilinci yerinde değildi ve gözleri kapalıydı.

Asistan hemen acil tıbbi yardım ekibini çağırdı. Onlar gelinceye kadar bir eliyle Anaxa'nın elini tutarken diğer eliyle boynundan nabzını hissetmeye çalışıyordu.

Anaxa ölmüş müydü? Hayır ölmemişti ama nabzı varla yok arasında hissediliyordu. Acil yardım ekibi gelinceye kadar bir şey yapamazdı, bu kurallara aykırıydı. Sadece Anaxa'nın elini tutmaya devam etti. Kafasını vurarak ya da bir başka bir şekilde kendisine zarar vermesini istemiyordu.

Acil yardım ekibi gelince kenara çekildi ve onların telaşlı gösterisini kaygıyla izlemeye başladı.

Biri bir oksijen maskesini takarken diğeri koluna bir iğne vuruyordu. Hepsinin hareketleri hızlı ama telaşsızdı. Acil yardım ekibinin hummalı çalışması sonunda Anaxa hayata dönmüştü. Kusmaya başladı. Gerçeküstü bir filmden fırlamış gibi duran mekanın içinde insan kusmuğu nedense asistanı rahatsız etmedi. Hatta bilakis anlaşılmaz bir rahatlama vermişti. Acil tıp ekibi beyaz tıbbi aletlerini toplarken bir başka görevli de yerdeki kusmuk yığınına paspas yapıyordu. Bir hemşire Anaxa 'ya son bir iğne yaptıktan sonra eline bir beyaz hap ve su dolu bir ufak bardak tutuşturup üniteyi terk etti.

Olan bitene çaresizlik içinde bakan asistanın kafasında tek bir soru vardı "Ne olmuştu?". Sistemin ilk kuruluş yıllarında olan nahoş bir olay, neden aradan beş yıl geçtikten sonra tekrar etmişti? Elindeki sıcak kahveyi içmesi için Anaxa'ya uzatırken bunları düşündü.

"Sıcak bir kahve iyi gelir sanırım" dedi asistan. Hiç bir hatası olmamasına rağmen aslında o da olan bitenden epey bir korkmuştu.
Anaxa başını sallayıp onu onayladı ve kahve fincanını aldı.

Bu tür zorlanmalar artık sistemde hiç yaşanmıyordu. İlk başta meydana gelen ve basın bültenlerinde "talihsiz" olarak geçen bir iki ölümden sonra hiç böyle bir şey olmamıştı. Ölenler kimi kimsesi olmayan serseriler olduğu için başları kazıtılmış bu "bilim şehitlerinin" kaybından dolayı kimse hesap sormamıştı. Başlangıçta Anaxa'nın da imzaladığı kargacık burgacık yazılarla dolu olan sözleşmede de bu gibi durumlarda şirketin bir sorumluluk kabul etmeyeceği açık bir dille ifade ediliyordu.

Biraz olsun kendine gelen asistan, Anne'nin Anaxa'yı ne için kullandığını merak etti. Anaxa'yı böylesine zorlayan ne olabilirdi ki? Bilgisayarın başına geçti ve denek konu başlığı kısmına girdi. Bir uzay gemisi ya da bina tasarımı ile karşılaşacağını beklerken ekrana kırmızı harflerle "Erişim yetkiniz yok" diye ukala bir mesaj geldi. Genellikle silah tasarımları sırasında ünite asistanlarına bu türden kısıtlamalar getirilirdi ama artık bunlar da kalkmıştı. Uzun zamandır görmediği bu mesajı görünce ister istemez ne olup bittiğinden habersiz görünen Anaxa'ya geri döndü. Sanki cevabı o biliyormuş gibi bir süre çaresiz durumdaki Anaxa'ya baktı. Demin geçirdiği krize rağmen Anaxa'nın yüzü hiç de kötü görünmüyordu, hatta yüzünde daha önce görmediği bir ifade vardı: huzur ve mutluluk...

Karşısına geçip oturdu. "iyi misin?" diye sordu. başı hala elektrotlara sürülen jelden dolayı parlak görünen Anaxa, elindeki fincandan sakin yudumlar almaya devam ederek .

"Evet. İyiyim. Hiç bu kadar iyi olmamıştım" dedi. Bu sefer yüzüne hafif bir gülümseme yayılmıştı.

Devam edecek...

20 Şubat 2008

Ay Tutulması


Bu yıl gerçekleşecek iki ay tutulmasından ilki bu gece meydana gelecek. Ayın bakır renge dönüşeceği bu gökyüzü şöleni, Türkiye’den de izlenebilecek.Ay ile güneş arasına girecek olan dünya ayı sabah 6:30 civarı tutacak ve yaklaşık 50 dk sonra bırakacak.Tam tutulması Afrika,Kuzey ve Güney Amerika da gözlenebilecek.

Aü Rasathanesi Ay tutulması etkinlikleri yapacak.Ay tutulması nedeniyle rasathane gece boyu açık olacak. Saat 22.00’de başlayacak etkinliklerde “Ay Tutulmasının Önemi” konulu bir sunum yapılacak. Belgesel gosterimlerinin de yapılacağı rasathanede ziyaretçiler, havanın açık olması durumunda rasathanedeki tüm teleskoplardan gökyüzünü izleyebilecekler. Ziyaretçiler, teleskoplarla tam ay tutulmasının yanı sıra, gökyüzünde izlenmeye uygun tüm gök cisimleri ile Satürn ve Mars gezegenlerini de izleyebilecekler.

Ufaklıklar!
Ay tutulmasında Ay’ın dünyaya dönük yüzü kızıl bir renge bürünüyor. Bu kızarmış ışımın incelenmesiyle yer atmosferi hakkında, atmosferin kimyasal pozisyonu ve atmosferdeki toz miktarı gibi ayrıntılı bilgi edinilebiliyor.
*Ay, Dünya’nın gölge konisine girdiğinde Ay tutulması, Ay’ın gölge konisi Yer üzerine düştüğünde ise Güneş tutulması meydana geliyor. Ay tutulması sadece Ay Dolunay evresindeyken Dünya’nın gölgesinin bir kısmından geçerse gerçekleşiyor. Tam Ay tutulması esnasında Ay’ın tümü Dünya’nın tam gölge bölgesinden geçiyor ve bu olay Ay’ın görünen renginin değişime uğramasıyla hemen göze çarpıyor.

19 Şubat 2008

Adsl kota bilgisi almak!


İlk internet aboneliğim sıralarında normal bağlanıyordum ve her an kotama ulaşabiliyordum.3 4 ay sonra teklemeye sistem hatası almaya başladım.Tekrar denemedim vardır bir sorun yormayalım sistemi,madem hatalı dedim.
Sonra sistem hataları sistematikleşmeye başladı ayın belli günleri sistem hatası alıyordum devamlı.Sonra bir gün sinirden denerken,saniyenin 10 da biri kadar sürede 1 defa,kullanım bilgileri ve aylık transfer segmelerine tıklayarak ulaştım.
Balınadır dedim o an dikkate almadım, e tabi heyecan da var ilk defa kotayı aşmadan kota bilgilerime bakıyordum.
Daha sonraki günler yine sistem hataları üst üste geldi.Bir gün yine denedim yine oldu ve artık devamlı denemeye başladım hatta kendimi geliştirdim.Ard arda 2 segmeye 1 saniye içinde 6 kez falan tıklayabiliyorum.
Sistem hatası ekranını görmeden deneyerek mutlu sona yaklaşık 10 15 sn de ulaşıyorum.Bu benim taktiğim var mı sizinde böyle acayip kota bilgisi alma sistemleriniz.
Ya da sadece benim bağlantıma özel bir durum mu bu,çünkü tarayıcıdandır dedim denemediğim tarayıcı kalmadı.Artık eminim yani sorun bende değil başka bir şey var bunda!
Sizce???

Var mısın Yok musun Yahoo?

Bu son teklifim,ver elini anlaşalım gibi ifadelerin kullanılacağına kesin gözle baktığım bir satış gündemde şu sıralar.
Mikrosoft Yahoo yu kapatmaya çalışıyor.Alması durumunda Google ın tökezlemesi ihtimaline karşın Google sioları geçtiğimiz günlerde bir açıklamada bulundular.
İçeriği "mikrosoft yahoo yu almasın" dı.Ayrıntılarda boğulmaya gerek yok mühim olan Yahoo'nun teklife sıcak bakıp bakmadığı.
Hisse başına 40$ isteyen Yahoo ya yok devenin nalı diyen mikrosoft 31 dolar neyine yetmiyor gibi ibareler kullanmış.Sanki burada bıçak gibi kesilmiş konu yerel haber acansları ve diğer mankenlik acanslarından haberin devamını alamadım.Aradım taradım biraz daha bilgiye ulaştım meğer Bill Gates Yahoo ya kapalı bir zarf atmış :) Teklifi yazmış göndermiş.Yahoo zarfı açmış bakmış demiş bir düşüneyim.
Şu sıralar Yahoo düşünüyor Microsoft ellerini ovuşturuyor.Google ise kimi satın alsam gibi bir düşünce sistemine girmiş olabilir.
Microsoft'un Yahoo yu alması demek Dünya üzerinde neredeyse en çok kullanılan işletim sistemleri vb olgularda Yahoo ya entegre erişim demek.E bu sadece Google ın işine gelmez.
Bakalım ağır siklet boks şampiyonasını kim kazanacak.
Yeni gelişmelerle sizlerle birlikte olacağız.Kibele hepimizi korusun...

İlginç Anonslar,Trafik Polisleri,Tramvay Anonsları

Bu anons sanli urfa'nin bir ilcesinde ilce merkezine dikilen fidanlarin ertesi gün kirilmasindan dolayi belediye hoparlöründen yapilmisitir.
rdikkat dikkat! belediyemizin diktigi agac fidanlarini kiran heyvansa zaten heyvandir. cocuksa heyvan cocugidir. eger büyükse hevyan ogli heyvandir."

kabataş-yalova iskelesi
- sayin yolcular, lütfen tek sira halinde ilerleyelim..... alooo....kime diyorum!!
- .....

eminonu - beyazıt istikametindeki tramvay anonsu :
- sayın yolcular lutfen kapılara yaslanmayınız!!!bir kac dakika sonra:
- arkadasım ysalanmayın diyoruz kapilara ne var o kapilarda anlamadim ki?
-??

eminonu zeytinburnu arasi tramwayda;
-makinist kabininin arkasindakiler rahat durun
-ehuheuhehueh

thy den kalma süper bir anons ise hac seferinde devamlı uçak içinde gezinip duran hacılara deliren bir amirin yaptı ğ ı anonstur.
"sayın yolcular lütfen yerlerinize oturunuz uça ğ ın dengesi bozulabilir"
gerçektende etkileyici olan bu anons bütün yolcuların yerlerine oturmasına sebeb olmu ştur.

kilyos'ta bir plaj.
-lütfen dikkat.sayın müş terilerimiz,lütfen du ş larda sabun kullanmayınız.
15 saniye sonra:
-ulan adama bak hala ş ampuanlanıyor yaa..hi şş ..kese veriyim mi kese?

bir okulda öğretmenin çocuğunu okulda kaybetmesi üzerine hizmetlinin yapmı ş oldu ğu anos:
-peliin! ecele buraya gel. anan beklii.

istanbul ataturk havalimani girisi
polis otosu: lan yavuuuuzz!!... ulan yavuuuuzzz!!(****fonun acik oldugunu farkeder)................ee yavuz bey....


-kamyon söförü saga cek..!
-kamyon söförü saga cek..!
-saga cek laaaaaan..!


sanliurfa'nin siverek ilcesinde hemen hergun duyabileceginiz bir kayip anonsu :
-belediye ilan burosundan duyrulur.. tahminen 3-5 yaslarinda bir kiz cocugu kaybolmustur. bulan ya da gorenlerin zabita amirligine basvurmalari rica olunur

bodrum akturdaki ana plaj, sene 97 ya da 98 yazi:
saat 12: kasarli donerimiz cikmistir, afiyet olsun!
saat 13: alihan lokantasindan getirilen lahmacunlar cikmistir, afiyet olsun!
saat 16: kasarli citir cay simitlerimiz servise hazirdir, afiyet olsun!
buraya kadar hersey normal....
saat 17: turksat uydusu yorungesine oturmustur, hayirli olsun!
turksat uydusunun firlatildigi gune denk gelen bu anons sonucunda tum plaj toplu olarak mavi ekran verir...

van'a askere giderken biri anlatıyor...
- " bilmemne turizimin aziz ve muhterem yolcuları, birazdan "bilmemne" dinlenme tesislerinde yarım saatlik mola verilecektir. ohaaaa !!!! geçtik.....


bir ulusoy anonsu:
sayın yolcularımız, bilmemne tesislerine ulaşmış bulunmaktayız. tuvaletler restoranın hemen yanındadır. afiyet olsun

istanbul poyrazkoy plaji,
- dikkat, dikkat! 5 yasinda bir erkek cocugu bulunmustur. ailesinin danismaya gelmesi rica olunur.
- dikkat..dikkat! 5 yasinda bir erkek cocugu bulunmustur, ailesinin danismaya gelmesi rica olunur. aglama yavrum, aglama"

yer odtu 7. yurt kan aranmaktadir fakat anaonsu yapan teyze dunyadan bihaberdir
-a era ş * pozitif??? yok negatif??? rh miydi? kan araniyor...

cılgınca karlı bi istanbul, yerler buz tutmus.
74 model hayli eski bir vosvosun içinde nerdeyse camlar bile acık yolu görmeye çalışıyoruz.
polis otosu anonsla durumu götürmeye calısıyoo
ve birdenn: "vos vos .. vos vos.. sen neyine güvendin de çıktın?"


köyun muhtarı camiden anons yapmaktadır.
bugün köyün merası biçilip camiye odun alınacaktır.
herkes meraya gelsin
mıymırı çalmayın heydii
( yer: erzurum-ispir)

bagdat caddesinde bir polis arabasi;
- fege sifiryirmidokuz... fege sifiryirmidokuz... parkedilir mi oraya beyfendi...
ordan gecen bir baska polis arabasi;
- beyfendi diyisini yerim senin nuri!

seyyar sebze satıcısının kamyonetinden gelen ses:
- domates var, soğ an var, patlican var... (2 saniyelik duraksama) ...biber de var.


Hatta İngiltere'de bu anonsları yapan bir bayan metro istasyonunda görevli.5 6 yıl normal işine devam ediyor.Hiç bir problemi yok ama bir zaman sonra dikkat kapılar kapancak açılacak,yerlere çöp atmayaın falan gibi ikazları bırakıp atma onu yere,kapının önünden çekil,kime diyorum aloo demekle kalmayıp fordçu beylerimizide fora etmiş.Hatta bir keresinde
-Beyfendi gazeteyi okuyormuş gibi yapmanıza gerek yok hanfendinin göğüsleri zaten sizin için ordalar,buyrun yeyin.Hanfendi tamam ben kapatıyorum ışıkları 5 saniyeniz
var buyrun veriniz.Ding dong...

İlk başlarda bunu gibi espri ile başlayan anonslar bir zaman sonra olmazsa olmaz olmuş ama resmiyet ve kamu kuramları buna engel olmuş,bir şikayet üzerine kadın işten atılmış.Gerçekten aslında resmiyetten çıkmak güzel olabiliyor yerine göre.
Hele birde bu anonslarda bazen aklıma gelmiyor değil telesekreterin küfür edeceği veya sorduğum soruya kendisinin cevap vereceği(ben bilmiyorum 1 e bas falan diyeceği)falan.Ne diyeyim,anonsörlere allah sabır versin.Yanlız öyle bir meslek bilmiyorum şimdi uydurdum.

Bilimkurgu devam...

"Daha iyiyim. Geçen sefer bir uzay gemisi mi yaptım?" dedi yarım bir gülümsemeyle.

Asistan önündeki ekrana bakıp gülümsedi.

"Uzay gemisinin rota kanatçıklarıymış" dedi.

"Rota kanatçıkları mı? Ne bu?"

"Bir tür uçak kanadı gibi bir şey ama uzay gemilerinde kullanılıyor" dedi asistan.

Konuşmaları devam ederken dişçi koltuğuna benzeyen üniteye oturdu. Asistan yeni duyduğu yeşil Merihli fıkrasını anlatırken Anaxa'nın saçtan tamamı ile arınmış başına elektrotları itinayla yerleştirmeye başladı. Keskin olmayan lazerin kazıtılmış kafada oluşturduğu hayali noktalara gelecek şekilde özenle yerleştirmeye başladı. Asistanın elektrotları yerleştirirken çıplak kafa derisine dokunması nedense onu rahatlatırdı. Bir annenin bebeğine dokunmasına benzer bir etki yapardı. Elektrotların ucuna sürülmüş şeffaf jel kafa derisine değince yine o rahatlatıcı serinliği hissetti. Gözünü kapadı ve tüm elektrotların tek tek takılmasını sabırla bekledi. Son elektrotu yerleştirdiğinde içinden "yüz" dedi ve gözünü açtı. Yatay olarak 20, düşey olarak 5 sıra. Tüm elektrotların kaç tane olduğunu bilirdi ve her seferinde tüm elektrotları tek tek sayardı.

Asistan ona gülümseyerek baktı.

"Hazır mısın?" dedi.

Evet anlamında başını salladı. Asistan ünitenin hemen arkasında duran bilgisayarın başına geçip bir kaç tuşa bastı.

"Seans bitince ben gelirim" deyip eliyle Anaxa'nın omzuna hafifçe dokunup kendine bir kahve almak için uzaklaştı.

Ana sistem, Anaxa'nın beynini yavaş yavaş "becerirken" asistan genellikle bir kahve molası verir ya da kendi bölümündeki diğer ünitelerdeki diğer deneklerle ilgilenirdi.

Anaxa başına hafif bir ağrının saplandığını hissetti. "Bu sefer ağrı var" dedi kendi kendine. Beyninin seansa ne tepki göstereceğini önceden asla kestiremezdi. Bazen başı ağrır, bazen de bir karıncalanma hissederdi. Nadiren hızlı geçip giden görüntüler görürdü. Ana sistemin uğraştığı işe bağlı olarak iki basamaklı iki sayıyı kafadan çarpamayan Anaxa'nın asla göremeyeceği bir matematik formülü ya da hiç bilmediği bir gezegenin fotoğrafı. Buna "zihinsel taşma" diyorlardı.

Başındaki ağrı arttıkça zamanın geçmesini sabırla beklemeye başladı. Seans sırasında zihnini uğraştıracak bir şeyle uğraşmasına kesinlikle izin verilmezdi. Bir gazete okuması ya da ufak bir cep televizyonu seyretmesi yasaktı. Ana sistem bu konuda çok kıskançtı. Seans sırasında deneklerden birinin zihninin kıvrımlarında kendinden başka bir şeyin olmasına asla izin vermezdi. Birazdan kendi deyimiyle "uçuşa" geçecekti. Her seferinde olduğu gibi yine huzursuz hissetti kendini. "Bazı denekler teknik arızalardan dolayı geri dönemiyorlar". Basın açıklamalarında geçen bu cümle kendini tedirgin etti. Ya geri dönemezse? Her seferinde bu kaygıyla derin bir uykuya dalar gibi trans haline geçerdi.

Bu sefer de öyle oldu. Kendini görebilseydi göz kapaklarının sinirli hızlı bir şekilde açıp kapandığını görebilirdi. Eli koltuğun kenarlarına yapışmış alabildiğine sıkıyordu. Şakaklarından sızan ter damlaları belirgin hale gelmişti. Bu durum bir trans halinden çok şiddetli bir sara krizine benziyordu.

Arkasında duran bilgisayarın ekranında bir kırmızı düğme yanıp sönmeye başladı. Sonra insanın sinirini bozan kesik bip sesi odayı doldurdu. Asistan ortalıklarda yoktu. Normal zamanlarda bilgisayar en ufak bir şey yanlış gittiğinde trans halini bitirip normal duruma geçerdi ama bu sefer ana bilgisayar son sürat gaza basmaya devam ediyordu...
Devam edecek...

Nokia ve Google el ele!

Nokia ve Google'ın, Google'ın popüler arama motorunu Nokia Search uygulaması ile entegre edecekleri bildirildi.

Nokia'dan yapılan yazılı açıklamada, bu entegrasyonun, ilk etapta belli pazarlarda Nokia N96, Nokia N78, Nokia 6210 Navigator ve Nokia 6220 classic ile başlayacağı, zamanla ilave Nokia cihazlarıyla genişletileceği belirtildi.



Kullanıcıların, kendi cihazları üzerinden içerik arayabileceği ve yerel arama motorlarından yararlanabilecekleri kaydedilen açıklamada, 100'ü aşkın ülkede 42 dilde 40'dan fazla Nokia cihazı üzerinden erişilebilecek olan Nokia Search'e aktif bekleme ekranından tek bir tuşla doğrudan ulaşılabileceği ifade edildi.



Verilen bilgiye göre, Nokia ve Google arasındaki mevcut işbirliğine dayanan bu entegrasyon çalışması öncesinde Google arama motoru, Nokia internet tabletleri üzerinden erişilebilir hale gelmişti.}

Yeni Dev Canlılar!

Bilimadamlarının Antarktika sularında tabak büyüklüğünde deniz örümceği ve pelteleşmiş balıklar gibi dev deniz canlılarını filme aldığı ve bazılarını yakaladığı bildirildi.

Antarktika sularında seyreden üç araştırma gemisinin deniz yüzeyinin bin metreden daha altında yaptığı araştırmalarda bulunan canlılar arasında yemek tabağı büyüklüğünde deniz örümceği ve 6 metre uzunluğunda dokunaçları olan pelteleşmiş balıklar bulunduğu belirtildi.

Araştırmaya öncülük eden gemi olan Aurora Australis'de görevli Avustralyalı bilimadamı Martin Riddle, büyüklüğün Antarktika sularında çok sık görülen bir durum olduğunu ifade ederek, gezileri sırasında büyük kurtlar, devasa kabuklular ve yemek tabağı büyüklüğünde deniz örümcekleri topladıklarını söyledi.

Riddle, bazı bölgelerin her santimetresinin canlılarla dolu olduğunu, bazı yerlerde ise buzdağlarının sürtünmesi nedeniyle derin yarıklar ve oyuklar oluştuğunu kaydetti.

Avustralya Antarktika Bürosu'nun düzenlediği geziye katılan bilimadamlarının Antarktika sularında çevresel değişiminin etkilerinin ne olduğunu, atmosferdeki karbondioksit seviyesinin artmasının nedeni olan okyanus asitlenmesinin deniz organizmalarının büyümesini nasıl zorlaştırdığını ve gelişimini nasıl yavaşlattığını anlamayı hedefledikleri bildirildi.

Geziye katılan Aurora Australis, Fransız L'Astrolabe ve Japon Umitaka Maru gemilerinin Avustralya'nın Tazmanya adasına, güverteleri bilinmeyen deniz canlılarıyla dolu olarak demirledikleri belirtildi.

Bazı canlıların deniz yüzeyinin 200 ila bin 400 metre altında bulunduğu ve ağırlıklarının 30 kilograma kadar çıktığı, yüzde 25'inin ise daha önce bilinmediği kaydedildi.

Umitaka Maru gemisinin sayım projesi başkanı Graham Hosie, araştırmanın, hangi türlerin Antarktika çevresine uyum sağladığını anlama açısından bilim adamlarına yardımcı olacağını söyledi.

Hosie, toplanan canlıların türünün tespit edilebilmesi için doku örnekleri ve DNA şifrelerinin dünyadaki üniversiteler ve müzelere gönderileceğini belirterek, yakaladıkları canlıların tamamının teşhis edilemediğini, aralarında yeni türlerin bulunma olasılığının yüksek olduğunu kaydetti.
Daha bilmediğimiz yüzlerce canlı türünün bulunduğuna emin olduğum bu evrende,gerçekten doğal hayata saygı duymak için elinizden geleni yapın.Unutmayın sadece doğa varken özgürüz o olmaz ise hiç bir canlı özgür değildir.Onu öldürerek kendimizi dolaylı sona götürmekte bizim elimizde ya da onun suyuna giderek ondan menfaatlenmekte!
Azizler sizi korrusun :)
Son günlerde ağzıma takılan düşmeyen bir laf,biraz yoldum yonttum işte ortaya çıkan;
İç güvesinden Hallice.Hallice harikalar diyagramında.

17 Şubat 2008

İzmir ve Yurt Genelinde Kar!

Hadi yurdun genelini geçtim bu pazar günü İzmir'e bile kar yağdı.Antalya'dan bile daha az kar gören İzmir tarihi bir günü daha geride bıraktı.Uzmanların "hadi len dün biz baktık yoktu bişe" dedikleri olayı İzmir'li sevgi ile karşılladı.Sabah soğuğunu yiyen gençlerin isyanları ile uyanan pazar sabahını 11 e kadar uyuyarak geçirmek isteyen halk galeyana gelerek özgürlük anıtının dibinde karı seyretti.Garip bir halk bunlar.

Gözlerin pörtletilerek ve sanki lan harbiden kar mı bu diye bakıldığı bir kar yağışı geçiren İzmir,yer yer imbatı yer yer se fırtınasıyla baya karışık bir gün geçirdi.Özellike Alsancak,Çankaya ve Konak civarları saatte 50 60 km hıza ulaşan rüzgar yüzünden yaya halk gün boyunca ona buna sövdü durdu.Atkılar bağlanamadı kaşkollar takılamadı rüzgar vurdukça kulaklar kızardı sinir arttı.Bina içlerindekiler dışarıdakilere nispet olsun diye camlara hoh yaparak iki nokta üst üste parantez diye anılan işareti yaptı.

Kar yağışını daha önce görmemiş olan ya da farkında olmayan bir kaç genç yaşam belirtisi yere 1 metre kala eriyen kar tanelerini biriktirip kar topu yapmaya çalıştılar.Amaçlarına ulaşamadan güneş çıkması bütün herkesi üzdü.Okulların tatil olma olasılığı bile olmadığını bizzat ondan bundan öğrendim.
Bol altıgen şeklindeki buzlu günler diliyorum.Bu arad belirtmek isterim kar bütün gün yağdı ama tutmadı.Gece yağar tutarda yollar kapanırda mahsur kalırız diye dua eden ilk ve orta öğretim öğrencilerine bir an önce sabah giyecekleri kıyafetleri değiştirmeleri istenir.

Kar yağışının can ve mal zararına sebep olmaz inşallah.Hepinize heppi mize hayırlı güzler.

16 Şubat 2008

Uydu kontrolden çıktı!

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Yardımcısı James Jeffries, Savunma Bakanlığında yaptığı açıklamada, uydunun taşıdığı yakıtın yere düşmesi halinde tehlikeli olabileceği ihtimali nedeniyle Başkan Bush'un uydunun füzeyle vurulmasına karar verdiğini söyledi.[Buhs uyduyu düşmeden vurana ABD de ömür boyu oturma hakkı verecem dedi ve genç yeteneklere fırsat tanıdı.]

Genelkurmay Başkan Yardımcısı General James Cartwright, en kötü ihtimalle, uydunun yakıtının solunması durumunda ölüme yol açabileceğini söyledi.

Uydunun, bir savaş gemisinden atılacak, "Standart Füze 3" tipi bir füzeyle amtosfere girmeden hemen önce vurulacağını belirten General Cartwright, ikinci hedeflerinin füzeyle doğrudan uydunun yakıt tankı olduğunu söyledi.

Önce uzaya gönderiyoruz sonra kontrolunu kaybediyoruz ve düşmesi ihtimaline karşın ülkelere tazminat talebinde bulunuyoruz yetmiyor tazminat ödemiyelim başka birşey başka daha karlı ne,ha tamam buldum vuralım.Standart Füze 3 tipi füze ile vurun.Kırmızı hap mı mavi hap mı? Ben renk körüyüm,babamdan geçmiş,kalıtım bilir misin sen?

Facebook Salıveriyor!

Daha önceden hesap silme yerine (Gel gitme üst katımız klimalı gibi ifadeler ile kullanıcıyı yoldan döndüren facebook)hesap dondurmaya izin veren Facebook, son zamanlarda aldığı eleştirilerin ardından isteyen üyelerin hesaplarını silmelerine olanak tanıdı.Şartlı tahliye :)

Facebook'tan ayrılmak isteyen üyelerin, elektronik posta vasıtasıyla Facebook'a başvurarak bu taleplerini bildirmeleri gerekiyor.Siz zaten beklemekten sıkılacağınız için onlarda diecekler bu linki tıkla silelim aylar sonra :) siz ya yerim feyzini ya dieceksiniz maili atacaksınız çöpkutunuza,ne olacak hesap yine orda kalacak.

Web sitesi üzerinden üyeliğin silinmesine ise sıcak bakmayan Facebook, üyeliğini silmek için başvuranların yaşadığı sorunlarla ilgili olarak da en kısa sürede işlemlerin yapılacağı bildirildi.

Ebedi mutluluk dilerim herkese...

Devam Bilimkurgu Işık,Biraz daha Işık

Camın arkasındaki görevli mikrochipli kartı bilgisayara sokup bir şeyler yaparken Anaxa etrafına bakındı. Biraz ilerde serseri kıyafetli, başı kazıtılmış bir adam elindeki mikrochipli kartı tehditkar bir şekilde sallıyor ve "Seni gidi sahtekar, kredi eksik çıktı bana hak ettiğim krediyi yükle" diye şeffaf kulübede ona kayıtsızca bakan görevliye bağırıyordu. Başı kazıtılmış serserilerin olay çıkartmasına alışmış iki güvenlik görevlisi sakin adımlarla kargaşanın yaşandığı cam bölmeye doğru yürüdüler. Olan biteni daha rahat izlemek için yan döndü ama elektronik kartını almış olan görevli yüzüne bakmadan "Bölüm bir ünite 4" dedi ve kartı bilgisayardan çıkarttı ve ona uzattı.

Parmak uçlarından yarım kesilmiş yün eldivenli elleriyle kartı alıp cebine koydu. Huzursuz adımlarla bölüm bire doğru yürüdü. Bir iki kere arkasına dönüp güvenlik görevlilerinin sorun çıkartan serseriyi her iki kolundan tutup dışarı çıkarmalarına baktı.

Parlak yer karosundaki düz çizgilere basmamaya çalışarak yürümeye devam etti. Açık kalan bir iki kapıdan sakin bir kütüphane izlenimi veren bölümlere ve içerde oturanlara baktı. Kadın kuaförlerinin saç kurutma makinelerine benzer şeffaf başlıkların altında hepsi sakin görünüyordu. Bazısı eliyle tedirgin bir şekilde oturdukları koltuğun kenarına vuruyor, kimisi de uzun yıllardır aradıkları huzuru bulmuş gibi gözleri kapalı, yüzlerinde biraz eksik kalmış bir gülümsemeyle öylece duruyorlardı. Bu sessiz kalabalığın arasında arkadaşı Xavieri seçti. Bu soğuk ve yabancı yerde bir tanıdığı görmekten mutlu olmuştu. Hararetle el salladı. Xavier önündeki sabit bir noktaya bakışlarını kilitlemişti. Kendisini görecek durumda değildi. Yoğun bir trans haline girmiş gibi duruyordu. İşin gerçeği ana sistem beyin kullanım faktörünü en üst düzeye çıkarmıştı. Bu döneme "teslim alma" diyorlardı. Birazdan son faz olan "terk etme" başlayacaktı. Bütün bu fazların tümünü kendisi tek bir cümleyle ifade etmeyi severdi; "ana sistem beynimi beceriyor".

Bölüm Bir'e girince görevli asistana elindeki kartı uzattı. Bu yabancı binada belki de tek sevdiği kişiydi. her zamanki bildik törenlerini gerçekleştirdiler.

"Merhaba Anaxa. Nasılsın görüşmeyeli?"

Devam edecek...

15 Şubat 2008

Çetin Cevizler!

3 kademede soru buldum bu hafta çırak kalfa ve usta niteliklerini kazanacağınız sorular.Haydi kolay gelsin ışıkları karardın kalemi alın başlayın.

Çıraklara!
Bir müşteri bir bakkala girer,1 şişe su ve 1 çakmak alır.Bakkala "kaç lira etti?" der.İşgüzar bakkala soruya şöyle cevap verir."Bir çakmak parasına 3 şişe su alabilirsin.Aldıklarının tutarı olan sayıların rakamlarını toplamı 14 yapıyor" demiştir.Müşterimiz ise biraz düşündükten sonra bir YTL verip biraz paraüstü alıp dükkandan çıkmıştır.

Bu çakmak kaç liradır?

Kalfalara!
Aşağıda ki işlemlerde ki her bir harf değişik bir rakamı temsil ediyor.
Ufak bir ipin ucunu vereyim:A+B+C ve A+D+E toplamlarını bulmak isteyeceğinizi düşünüyorum...
A A A
B B B
C C C
+______
F G H I

A A A
D D D
E E E
+______
F G H I
A hangi rakamı temsil ediyordur?

Ustalara!
Faruk bey,arkadaşlık ettiği Ayla,Belkıs,Canan,Deniz ve Emine adlı beş hanımdan birisi ile evlenmek istemektedir.(Faruk,libidosu mevsim normallerinin üstünde seyreden bir arkadaş)[Avazımız çıktığı kadar o.a diyoruz]
Hanımlarımız hakkında bilgi!
(1)Hanımlar 2 yaş grubuna ayrılıyorlar;üçü 30 yaşın altında,ikisi 30 yaşın üstündedir.
(2)İki hanım öğretmen,diğerleri sekreterdir.
(3)Ayla ve Canan aynı yaş grubundalar
(4)Deniz ve Emine ayrı yaş grubundalar.
(5)Belkıs ve Emine aynı meslek grubundalar.
(6)Canan ve Deniz ayrı meslek grubundalar.
(7)Faruk 30 yaş üzeri seviyordur ve öyle biris ile evlenecektir. :)
ilk sorumuz a)Faruk kiminle izdivaç(Evlilik) yapacaktır,
b)Emine hangi yaş grubundadır,
c)Belkıs hangi yaş grubundadır,
d)Canan ile Ayla'nın meslekleri nelerdir????

Kolay gelsin cevapları yorum yazarak bildirebilirsiniz...
(Bilim ve Ütopya)

Işık,Biraz Daha Işık

"Işık, biraz daha ışık"
Goethe

Güvenlik kulübesinin önünden geçip büyük camdan binaya doğru yürürken hep o tanımlayamadığı kaygıyı hissederdi. Her zamanki gibi güvenlik görevlileri pek fazla dokunmadan sadece ellerindeki uzun beyaz çubuklarla üstünü aramışlardı. Yüzlerindeki tiksintiyi gizlemeye çalışmadan başlarıyla geç işareti yapıp televizyondaki aptal maça dönmüşlerdi.

Belki onlarca kere gelmiş olmasına rağmen bu korkuyla karışık kaygı hissini üzerinden hiç atamamıştı. İlk geldiğinde kapıdan geri dönmüştü ama sonunda girmişti. Verilen para iyiydi. Üstelik yapman gereken tek şey yarım saat boyunca başına takılı tellerle kıpırtısız durmaktı. Yarısı yeşil, yarısı kırmızı haplardan almak için paraya ihtiyacı vardı. Bir serserinin namuslu yollardan kazanamayacağı kadar çok para. Birkaç arkadaşı gitmişti. Hatta ekşi elma kokan o sefil yaşlı kadın bile gitmişti. Elindeki kartı sallayarak "Her seferinde 100 kredi veriyorlar" deyince o da gitmeye karar vermişti ve ertesi gün gitmişti. Sağlık taramaları, çekilen filmlerden sonra bir adam kafasındaki tüm saçları bir daha çıkmamak üzere kırmızı ışıklar saçan bir aletle kesmişti. Artık ana sistemin evlatlarından biriydi. Daha sonra ona kargacık burgacık yazılarla dolu sayfalar imzalatmışlardı. Hiç birini okumadan imzalamıştı. Zaten okusa bile ne fark edecekti ki? Tek düşündüğü alacağı yüz krediydi. Dişçi koltuğuna benzer bir koltukta yarım saat oturup uyku gibi bir durumda kalıp, daha sonra uyanmıştı. Rüyaya benzer görüntüler geçmişti gözünün önünden. Bir sürü matematik formülü, bir parlak metal, bir deniz ve bir kırmızı gezegen. Sonradan dediklerine göre özel bir sıvıda hareket edecek bir gemi yapmıştı kendisi. Buna hiçbir zaman inanmamıştı.

Oldukça düzgün konuşan ve düzgün giyimli bir adam, yani "ötekilerden" biri onun anlayacağı bir dille durumu izah etmişti.

Cam ve çelikten yapılmış uyuyan çirkin bir deve benzeyen bu bina onu yutacakmış gibi bakardı. Bütün bu kaygısına rağmen her şey yine aynı şekilde işlemeye başladı. Gömleğini iç cebinden çıkardığı mikrochipli kartı girişteki şeffaf kulübelerden birindeki görevliye uzattı. Hemen arkasında oluşan kuyrukta kendisi gibi başını kazıtmış bir iki kişi daha vardı. Binanın tüm modernliğine ve temizliğine rağmen girişteki şeffaf kulübelerin önündeki kuyruktakilerin hepsi serseri görünümlü ve başları kazıtılmıştı. Binanın ve görevlilerin görünümüyle bir arada duran serserilerin görünümü garip bir tezat oluşturuyordu. Yerleri temizlemek için kullanılan deterjanın kokusu, havaya sıkılan parfüm ve serserilerden çıkan ekşimsi ter ve insan kokusu da kesinlikle dünya üzerinde başka bir yerde bulunacak bir koku değildi.
Devam edecek...

14 Şubat 2008

OPUS:Life is Life,Vanilla İCE:İce İce Baby

Dinlemeye doyamayacağınız bir parça mutlaka daha önce duymuşsunuzdur.
Klibi var fakat ses temiz olmadığı için koymadım şimdilik dinleyerek yetinelim isteyenler Bradcast Yourself ten istedikleri klibi izleyebilirler.Buyrun iyi seyirler
Ben çok beğeniyorum onu söyleyeyim :)
when we all give the power,
we all give the best,
every minute of an hour,
don't thing about the rest,
and you all get the power,
you all get the best
when everyone gets everything and every song,everybody sings Life is life
Kimi kaynaklarda Life is Live kimilerinde ise Life is Life diye geçiyor.


Bir diğer muhteşem müzik
Vanilla İce'tan
İce İce Baby

Allright stop!
Danslar bitirdi beni ya süperler :)
Diğer favorilerim,
Mc Hammer can't touch this
Trio DA-DA-DA

13 Şubat 2008

Kendimi mi kandırıyorum?

Çok sık sorar oldum ama hep kendi ağzımın payını veriyorum evelallah ama soruyu 1 2 saat sonra tekrar sormam beni işkillendiriyor açıkçası.Başlayamamamın nedeni olarak görmüyorum ama başlamıyorum başlanılması ve belkide artık başlamak için çok geç olanlara.Kararsız mıyım hayır çok fazla netlikte uzun süre bulunmaktan şiddetli bulantı olabilir.Teşhisimi koymakta bile zorlanan tıp gripsin deyip geçiştiriyor.
Müzik dinleyip Niagara dan atlayasım geliyor ama tırsaklığım ağır basıyor.Müzik yanı tamamda atlarken esen rüzgardan korkarım :)
Zamanı durdurmak en son istediğim şey bekleyerek ne olacağımı görmek istiyorum fakat bekleyerek sadece "bekleyen adam" olabileceğim gerçeği aklıma geliyor.Ne olacağımı görebilmem için şuanın farkında olmamam gerekiyor.Sanırım bu duygu ömür boyu devam edecek ve ben bu fani hayattan ayrıldığım zamanda bunun farkında olmayacağım.
Yapamadıklarımı değil genelde yapacaklarımı düşünürüm ama biraz evvel farkına vardım hiç dile getirmemişim bunu.
Aşağıdaki cümlelerden hangisi yukarıda ki ile aynı anlamdadır gibi sorular aklıma geldi şimdi.
Çok fazla not tutar oldum ama tuttuğum notların 3 saniye sonra bir önemi kalmadığına kanaat getirip yırtan bir adam da oldum.Kontrolüm dışında gelişen birşeylerin hisseder hissetmez karantina çalışması başlatacağım.
Sonsuza yaklaşamayan Limit problemlerinden,havuzu dolduramayan musluklardan ve babasının yaşının 2/3 ü olma amacı güden kız çocuklarından dem vurayım dedim bu yazımda da...
Tanrı hepimizi korusun aziz kardeşlerim...

Mikroişlemci Teknolojisi Gelişiyor...

Tukwila adı verilen 4 çekirdekli işlemci, kişisel bilgisayarlarda kullanılmak yerine en üst düzey sunucular (server) için tasarlandı.
Standart bir PC işlemcisine eşdeğer 2 Ghz hıza sahip çip, hızı düşük olmasına karşın, yüksek bellek kapasitesi ve düşük enerji harcamasıyla dikkati çekiyor.

65 nanometre teknolojisi temelinde üretilen yonganın, özellikle “cache bellek” olarak kullanılması bekleniyor.

Intel, 2006’da ilk kez bir milyar kapasiteli ilk işlemciyi üretirken, IBM şirketi de geçen yıl, 4,7 Ghz hıza sahip “dünyanın en hızlı ticari yongasını” çıkarmıştı. Çift çekirdekli Power 6 işlemcisi sadece 790 milyon transistöre sahip bulunuyor.
4,7 Ghz ve diğerleri ile gerçekten sunucular korkunç boyutlarda güç kazanıyorlar.Süper bilgisayar projesi gerçellenene kadar sanırım işlemci teknolojisi kendini zorlayacak gibi gözüküyor.Bili bili bilişim haber.Kriptograf,Lefkoşa

ODTÜ Robot Günleri

ODTÜ Robot Topluluğu, ''ODTÜ Robot Günleri''nin beşincisini 21-23 Mart tarihleri arasında uluslararası boyutta düzenleyecek.

ODTÜ Basın Merkezi'nden yapılan yazılı açıklamaya göre, ilki 2002 yılında gerçekleştirilen etkinlik, çeşitli konferans ve atölye çalışmalarıyla robotik teknolojisi ile ilgilenenleri biraraya getirmeyi amaçlıyor.

Bu yıl uluslararası boyut kazanarak Türkiye'nin ilk uluslararası robot yarışmaları haline gelen Uluslararası Robot Günleri'nde çeşitli kategorilerde robot yarışmaları da düzenlenecek.

ODTÜ Robot Topluluğu tarafından 21 - 23 mart tarihleri arasında ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilecek Robot Günleri'ne son başvuru tarihi, 11 Mart olarak belirlendi.
Gerçekten böyle uygulamaların yapılması hem teknoloji hemse gelecekte sokakta selam vereceğimiz robotların,gelişiminde Türkiye'ninde bir görüşünün olması ve emek harcanarak birşeyler yapılmaya devam edilmesini diliyorum.

Bilim kurgu Devam!

Uzunluklari birbirine esit uc dogru bir araya gelip bir eskenar ucgen olusturdu. Ben bu eskenar ucgenin icine iki göz ile bir burun ve bir agiz cizdikten sonra kulaklarini ekledim. Meydana gelen sekil bir insan basina benzedi. sekle en basitinden gövdeyle, kollar ve bacaklar da cizerek insan modelimi ortaya cikardim. Beyaz bir kartona cizdigim insan modelimi makasla kenarlarindan keserek aldim ve ayaklari ustunde duracak sekilde biraktim. Haydi eskenar ucgen, yolun acik olsun, dedikten sonra onu ugurladim. Aradan iki ay gectikten sonra eskenar ucgen geldi ve basindan gecen olaylari anlatti.

? Senden ayrildiktan sonra uzun sure yol yurudum. Sonunda bir ormana geldim. Ormanda giderken ilerde bir isik gördum. Megerse isik acik bir alanda duran ucan daireden geliyormus. Hic korkmadan ucan daireye bindim. Ucan daire az sonra havalandi. Rengarenk isikli dugmeler vardi ucan dairede ve biri yanip biri sönuyordu. Bilgisayardan gelen metalik ses uzaya cikildigini ve Samanyolu Galaksisi?nin cok uzaginda bulunan bir baska galaksideki 31092-ct adindaki gezegene gidildigini haber verdi. Bayagi keyiflenmistim. Metalik sesin söyledigine göre, ucan daireler kozmatik gucle hareket ederlermis. Metalik ses aylarca yolculuk yapildigi halde uzayin sonunun bulunamadigini söyledi. Ertesi gun pat diye bir ses duydum ve ucan daire hafifce sarsildi. Bunun ne oldugunu sordugumda metalik ses Samanyolu?ndan bir baska galaksiye gecildigini, bilgisayarin önceden programlandigi gibi zaman ayarini yapip, atlamayi gerceklestirdigini, zaman ayarinin periyodik uzay takvimine göre yapildigini, zaman ayarini yapmadan, atlamayi gerceklestirmeden bir galaksiden bir baska galaksiye gecmenin mumkun olmadigini söyledi. Her galaksinin kendine özgu, sadece o galakside gecerli olan zamani varmis. Daha önceden hazirlanmis olan periyodik uzay takviminde, bulundugun galaksiyle gecmek istedigin galaksi arasindaki zaman farki bulunurmus. Zaman farki bulunmadan zaman ayari yapilamazmis. Zaman farkini bulmak icin, bulundugun ve gecmek istedigin galaksilerdeki en yasli gezegenler baz alinirmis. En yasli gezegenlerin yasi birbirinden cikarilinca aradaki fark + - zaman farki olurmus.

Örnegin bulundugun galaksinin takvimi 4900 yilini gösteriyor. Periyodik uzay takviminde gecmek istedigin galaksinin durumunun -1200 oldugunu gördun. Bulundugun galaksinin yasi olan 4900 yilindan -1200 u cikarinca, gecmek istedigin galaksinin yasini 3700 olarak bulursun. simdi is supersonik zaman göstergecinde zaman ayarini yapmaya kalmistir. Ilgili tuslara basarak rakamlarin göstergecin ekranina dusmesi icin bir dakika beklenir. Surenin sonunda zaman ayar dugmesine basarak islem tamamlanir.

Iki galaksiyi birbirinden ayiran, zamanin gecerli olmadigi bölgeye girilir. Burada ucan daire yol aldikca göstergecin ekraninda 4900 yilindan 3700 yilina her yarim saniyede bir yil olarak zamanin gerilemesi izlenir. Ekran 3700 yilina gelindigini gösterince ucan dairenin hizi limite cikarilarak gecmek istedigin galaksiye giris yapilir. sayet -1200 yerine +1500 olsaydi 4900, 1500 ile toplanirdi. O zamanda göstergecin ekraninda zamanin ilerlemesi izlenirdi. Herneyse, galaksiler arasi yolculuktan sonra 31092-ct adindaki gezegene yumusak inis yaptik. Bu gezegende görduklerim beni sasirtmadi, cunku yolculuk sirasinda metalik ses her seyi anlatmis ve bana pek cok konuda detayli bilgi vermisti. Orada da insanlar yasiyor. Agaclar var, cicekler var, kuslar var, daglar var, dereler var. Insanlari sevecen, iyi kalpli, hosgörulu. Sorunlarini tartisarak, kavga ederek degil, karsilikli anlayisla, hosgöruyle cözuyorlar. Herkes birbirinin hakkina saygili, kimse kimseye kötu söz söylemiyor ve son derece nazik insanlar. Butun cabalari bilimde, teknolojide daha ileri seviyelere ulasmak. Gecim sorununu önce yardimlasma daha sonra paylasma ile cözumlemisler. Birinde cok ötekinde yok degil, ikisinde de var. ?

Eskenar ucgen konusmasi bitince ayaga kalkti ve söyle dedi: ? Patron, ben geri dönuyorum. Ucan daire beni bekliyor. Gel seni de götureyim. ?
? Bos versene sen ya, ne isim varmis benim uzayda ? dedim ben de. Bunun uzerine eskenar ucgen keyfin bilir dedi ve vedalastik. Eskenar ucgen ayrilirken son olarak elveda dedi el sallayarak. Sanirim onu bir daha hic göremeyecegim.

Kaynak

12 Şubat 2008

Bir Bilimkurgu Filmi Kelebek Etkisi

Bililmkurgu Geliyoooooooooooooooooooor...
Evan Treborn zaman mevhumunu yitirmiştir. Hayatının erken evrelerinden itibaren, önemli anları bir unutkanlık kara deliğinde yok olmuş, çocukluğu hatırlayamadığı bir dizi dehşet verici olayla gölgelenmiştir. Geriye kalansa hafızasının hayaleti ve çevresindeki kırık hayatlardır: Çocukluk arkadaşları Kayleigh, Lenny ve Tommy'nin hayatları.

Çocukluğu boyunca, Evan kendisini günlük tutmaya ve günlük hayatındaki ayrıntıları yazmaya teşvik eden bir psikoloğun gözetimindedir. Artık üniversitede olan Evan, günlüklerinden birini okurken, kendini birden bire ve açıklanamayan bir nedenle geçmişe dönmüş bulur. Anlar ki yatağının altında sakladığı defterler geçmişe dönüp, hatıralarını anımsayabilmesi için birer araçtırlar. Ama bu anımsayışlar, arkadaşlarının, özellikle de yetişkinliğinde de sevmeye devam ettiği çocukluk aşkı Kayleigh’nin yıkılmış hayatından sorumluluk duymasına neden olur.

Çocukken elinden gelmeyen şeyleri yapmaya karar veren Evan, kasıtlı olarak geçmişe yolculuklar yapar. Bugünkü aklıyla çocukluk bedenine girerek, tarihi yeniden yazmaya, ve arkadaşlarını ve sevdiklerini bu travmatik deneyimlerden kurtarmaya çabalar.

Ama Evan ne zaman geçmişte bir şey değiştirse, yaptıklarının bugünde beklenmedik ve feci sonuçlar doğurduğunu görür. Ne kadar çaba gösterirse göstersin, kendisi ile Kayleigh'nin "sonsuza dek mutlu" yaşadıkları bir gerçeklik dünyası yaratamayacak gibi gözükmektedir...
Mükemmel bir film izlenmeye değer kaliteli sürükleyici,acı verici,inanılmaz bi kurgu, muhteşem bi senaryo... kesinlikle kült filmlerimin arasında yer bulacaktır kendine...
Sevdiğinizin mutlu olması için bazen ondan uzakta olmanız gerekir.

Filmin yeni olması değil ilgiçeker ve bilimkurgu olmasıydı yayınlanmasında ki en büyük sebep.Kanımca 2. si 1. filmin yanında sönük kaldı biraz ama yinede güzeldi.Bilimkurgu hayranlarını sevindirecek daha bir çok değişiklik geliyor.
İyi seyirler...

Bilimkurgu Sever Misiniz? Elektron Yolculuğu

Profesör ‘Küçültme Makinesi’ üzerindeki tüm kontrolleri bitirmişti.
Bakışlarını uzay gemisine çevirdi.
İçine onlarca insan sığacak büyüklükte idi.
Ama profesöre ait hangarın ancak yarısını dolduruyordu.
Geri kalan alanda çeşit çeşit aletler çalışıp durmakta idi.
Bu uzay gemisi uzaya gitmeyecekti.
Hedef bir kömür parçasının atomlarından birindeki elektron olacaktı.
Ve bu yolculuğu bilgisayar gerçekleştirecekti.
Profesör heyecanının en yüksek noktaya çıktığını hissetti.
Zira gemiye binip yolculuğa çıkacak olanlar kızı ve damadı idi.
Onlara döndü:
--‘Yolculuğunuz sadece 10 dakika sürecek.
Ben yüzlerce deney yaptım.Her deney başarılı oldu.
Şimdi içeri girebilirsiniz.Herşeyi bilgisayar ayarlayacak.
Siz sadece gözlemde bulunacaksınız.’
Genç kız ve kocası gemiye bindiler.
Profesör ‘Küçültme Makinesi’ ni çalıştırdı.
Koskoca gemi birkaç dakika içinde bir kibrit kutusu kadar küçüldü.
Bir kıskaç gemiyi kavrayarak kömür parçasının önüne getirdi.
Küçültme işlemi devam etti.Bir-iki dakika sonra gemi artık görülmüyordu.
Profesör bilgisayar ve diğer aletlere bakarak gelişmeleri takip etti.
Göstergeler küçülme işleminin sürdüğünü gösteriyordu.
Bir atomaltı parçacığının da çok altına ulaşıncaya dek sürdü.
Herşey otomatik olarak ayarlanıyordu.
Nihayet yolculuk başladı.
Kısa bir zaman sonra geminin elektrona ulaştığını bilgisayar haber verdi.
Profesör şimdi 10 dakikanın dolmasını beklemeye başlamıştı.
Sabırsızca hangarın içinde dolaştı.Merak içindeydi.
Kızı ile damadı kimbilir neler anlatacaktı.
Atomun elektronuna yapılan ilk yolculuktu bu.
Ve vakit doldu.Gemi ilk önce ufacık olarak belirdi.Sonra hızla büyüdü.
Nihayet gerçek boyutuna ulaştı.Kapılar açıldı.
Dışarıya 20 kişi çıktı.Kadınlı erkekli 20 kişi.
Ama içlerinde kızı ile damadı yoktu.
Profesör şaşkınlıkla bakıyordu.Bu 20 kişi nereden çıkmıştı?
Kızı ile damadı nerede idiler?
Gemiden çıkanlardan biri coşkulu bir şekilde diğerlerine döndü:
--‘İşte kutsal kitabımızın doğru söylediğini görüyorsunuz.
İlk anamız ve ilk babamız haklılarmış.Şimdi asıl yerimizi bulduk.’
Profesörün şaşkınlığı sürüyordu.Coşkulu adama sordu:
--‘Siz kimsiniz?Bu gemiye nasıl bindiniz’Nereden geliyorsunuz?’
Coşkulu adam sakince cevap verdi:
--‘Bizim gezegenimiz küçük bir dünyadır.
Biz nesiller boyu hep o kutsal kitabın buyruklarına uyduk.
Kitapta ilk anamız ve ilk babamızın başka bir dünyadan geldiği yazıyordu.
Onların geldiği gemiyi olduğu gibi korumamız emredilmişti.
Bizler nesiller boyu bu görevi sürdürdük.Ve vakit geldi.
İçimizden 20 kişi ile buraya döndük.
Verilen diğer buyruğu da şimdi uygulayacağız.
Kitapta yaşlı bir bilgini bulacağımız yazıyordu.
Şimdi senin yardımınla diğerlerini de buraya getireceğiz.’
Profesör olan biteni anlamaya başlamıştı.
Bir elektron,atomun çevresinde hızla döner.Her bir dönüş bir yıl.
Bu dünyada geçen 10 dakikada o elektron kimbilir kaç kez dönmüştü?
Elbette o elektrona göre aradan binlerce yıl geçmişti.
Kızı ile damadı o elektronun ilk insanları idi.
Onlardan üreyenler, binlerce yıl boyunca nesiller halinde yaşamış ve çoğalmışlardı.

Kaynak:İsmini vermek istemeyen kadim bir dost...

Rus Hatunlar,Erkeksiz Hatunlar, Ne mi bu haber?

Ne yapmak istediğimi anlayan mutlaka vardır içinizde diye umuyorum :)
Bu Rusya'nın ufak bir köyünde yaşayan kızlarımız gerçekten şuan oldukça zor durumdalar.Rusya'nın Slydzi köyünde son erkeklerinide kaybeden yaklaşık 100 kadar bayan şuan köydeki diğer erkek mahlukat ile muhattap durumda.Haber yayınlandıktan sonra Türkiye'den bir çok başvuru var köye gidebilmek için.
Köyde hiç erkek yok.Erkeksiz köy Rusya'da diğer köylerde de sonun bu olacağının bir çağrısı mıydı acaba?
İkinci Dünya Savaşı’nın bitişi ve SSCB’nin çöküşünden bu yana Rusya’da erkeklerin yaş ortalaması hızla iniyor. Yaş ortalamasının 59’a düştüğü Rusya’da birçok köy de erkeksiz kalmış durumda.
Son erkeğini geçen yıl kaybeden köy,bundan 50 yıl önce ülkenin batısında kadın, erkek ve çocukların yaşadığı, kalabalık bir nüfusa sahip normal bir köydü.
Rus kadınlarımıza Allah'tan sabır en yakın köyden damızlık erkek diliyorum.
Davranmayın ben varım diye arkadaşlar 50 şer 50 şer bölüşmeyi bile düşündüler.Sanırım tek erkek gitmesi kötü olur yani fazla tatlı adamı bayabilir,mide bulantısıda yapar ama biz onunda çaresini bulup tatlının yanında yoğur yemişiz.Başvuruları kabul edilen Türk erkeklerine başarılar diliyorum.
İyi geceler...

İyinet Webmaster Seo Yarışması 2008

Gerçekten güzel bir etkinlik.SDN nin de sponsor olduğu yarışmada 1. ye 3000$ ödül veriliyor.Tek yapmak gereken ise belirtilen arama metnini google aramalarında ilk sırada göstermek.İnternet sayfanız google aramalarında bu metni ilk sayfada 1. sırada gösterince 3 aylık periyotlarla puan alıyorsunuz.
Seo gerçekten internet sayfaları için vazgeçilmez bir yöntem.
**Seo kısaca!
1 ) Nitelikli ve limitsiz ziyaretçi kazandırır. Ziyaretçiler ağarlıklı olarak arama sonuçları ile geldikleri için o malı veya hizmeti gerçekten talep eden kişilerden oluşur. İyileştirmesi yapılan sitenin iş alanına göre günde yüzlerce - binlerce - on binlerce ziyaretçi kazanılabilir.
2 ) Firmanıza prestij kazandırır. Genel kanaat, arama motorlarında ön sıralarda olan firmaların iş hacimlerinin yüksek olduğu ve o işin uzmanı oldukları yönündedir.
3 ) Firmanızı geliştirir. Dünya bilgiye dayalı ekonomik bir düzen yolunda ilerliyor. İşletmelerin kârlılıkları ve rekabet güçleri bilgi teknolojilerini ne kadar kullandıkları ile doğru orantılı olarak değişiyor
4 ) İş alanınızdaki gelişmelerden ilk sizin haberiniz olur. Sektörünüze üretim yapan yapan yerli ve yabancı kişi veya firmalar doğal olarak öncelikle ilk sayfada ki firmalar ile görüşürler ve tekliflerini ilk olarak onlara sunarlar.
5 ) İyi bir reklam olanağı sağlar. Arama Motorlarının ön sıralarında olan firmaların web siteleri daha fazla tıklanır. Firmanız daha bilinir hale gelir markalaşmak için iyi bir adımdır.
6 ) Adınızı Google'da yazdınız ve bir forumda veya gazetede hakkınızda yazılmış prestijinizi zedeleyecek bir yazı ile karşılaştınız iyi bir seo bu gibi durumlarda yardımcınız olacaktır.
7 ) Seo, arama motoru sıralamasından ibaret değildir. Tutulan istatistikler ile arama / ürün verimlilikleri, müşteri tercih ve eğilimleri hakkında güvenilir bilgi edinmenizi sağlar. Uzun vade planlama için veri tabanı oluşturur.

11 Şubat 2008

Spotlu Bakkalda Kamuflaj!

Her gün okuldan dönerken geçtiğim bir tekel bayisi var tabelasının tepesinde bir spot lambası var kendince dikkat çekmek amaçlı saniyede 1 defa çat çat yanıp söndürüyor.Ses te çıkartıyor caddeden araba geçmediği zamanlar duyuluyor.Her ne ise asıl bahsetmek istediğim bu tekel bayisinin sahibi.
Bir kaç kez içeriye girmişliğim var.2 kapılı bir bakkal gibi ama her yer viski bira cips fındık fıstık dolu.Tezgahtarın oturduğu masa tam ortada.İki ev odası birleşmiş gibi ama heryer pırıl pırıl yani temizlik çok iyi.İçeri giriyorum aldığım şeyin ücretini ödeyeceğim karşıma adam çıkmıyor sağa bakıyorum sola bakıyorum "kimse yok mu" diye bağırıyorum.Program adı gibi oldu bu ya.Adam çıkıp geliyor.Buyur paşam diye hitap ediyor bana hoşuma gitmiyor değil sıcakkanlı bir amcaya benziyor.
Ücreti ödüyorum çıkıyorum diğer kapının önünden geçiyorum ve kafamı içeri bakmak için döndürüyorum ki ne göreyim bir laptop ve amcam başında :) ama ekranda birşey gözükmüyor.Mozilla açık olduğu belli oluyor.Biraz renkli bir site ama neresi.Eve geliyorum biraz bakıyorum sitelere adult içerik ama benzeri renkleri bulamıyorum :)
Ertesi gün okuldan dönüyorum yine bir cips aldım bakkala girdim adam ordaydı bu sefer seslenmeme gerek kalmadı geldi ücreti aldı para üstünü verdi bende iyi günler hayırlı işler diyerek çıktım.2. kapının önünden geçiyorum yine kafamı döndürüyorum bir de ne göreyim.Spider Soliteir açık kağıtlar falan gözüküyor ama simge durumunda bir ibare var bu sefer yine aklıma o renkli yer geliyor.
Daha sonraki gün yine okuldan dönüyorum adamla selamlaşıyoruz kola alıyorum ve biraz zaman geçiriyorum adamla nasılsın amca gibi muhabbetler sonra çıkıyorum,tabiki yine hayırlı işler diyerek.
2. kapıdayım bakıyorum ve ne simge durumunda küçültülmüş bir şey var ne de spider soliteir hatta laptop bile yok ortalıkta.Bundan önce gördüğüm 2 günde hep farklı laptoplardı bu arada belirteyim.
İşte hiç beklemediğim sonuç geliyor okuldan dönüyorum tekel bayisi önünde bir polis arabası ve amcayı arabaya bindiriyorlar.Bakkal kapatılıyor soruyorum bir bayana ne olmuş diye.Bayan çekingen bir şekilde hii görüyon mu kocaman adam laptop tamiri yapıom die pclere extasy koyuyormuş. Ben sadece kadına bakıyorum.
Peki o gördüğüm siteler spider soliteir mi oynanır hap koyulurken laptopa bu sorular hala açıklayamadığım şeyler.Oysa ben o amcanın pc sinde anadan üryan bayanlar ve hoş erkeklerin birlikte piknik videoları var sanmıştım.En azından benim ki daha iyiydi yani insanlıktır eli gitmiştir porno anlamını araştırıyordur dedim olamaz mı dedim kendi kendime,hatta rüyama hacker olarak girdi ve o sitelere çökertmek için girdiğini bile düşündüm.Çünkü zeki bir adamdı yani para üstü sayışından belliydi.
Her neyse bakkala ve tabelasının üstündeki spot ışığına karşı berber kondu.Bakkal satıldı ve şuan bir giyim mağazası.
Yeni sahipleri hep gelen müşterilerin burada önceden hap satılıyordu diye başlayan ve bitmeyen muhabbetlerinden sıkılmışlar.
Olaylar gerçekten kısmen alıntı kısmense Kriptograf bilinçaltından üretilmiştir.
İyi akşamlar diliyorum herkese...

Hafta!

Haftanın yeni NINI sı ve yeni filmi blogumuzun alt kısımlarında yerini bulmuştur :)
****
yeni nınımız Sagopa Kajmer'den Monotonluk Maratonu olmuştur.Bunu gerçekten çok duyar oldum bu günlerde berberde ve bakkalda bu çalıyordu,ayrıca bir kaç arkadaşımda dinlesene süper lan bu şeklinde yönlendirmede bulundular.Nını seçimlerinde de,ne kadar çok duyulduğu tek kriter olduğu için onu seçtik.Bakkalımın ve berberimin Sagopa'cı olduğunu bilmiyordum.Bende bir aralar sabah akşam Sagopa dinlerdim.Müzik ritimleri gerçekten çok hoş ve parçalar oldukça anlamlı.İyi seyirler

Haftanın filmi olarak 60 Seconds 60 saniye seçildi.Gerçekten kardeşi için bıraktığı araba hırsızlığına geri dönen bir adamın ufak bir gösterisi diyebiliriz.1 gecede 50 kız kaçırılacak ama kimse anlamayacak çünkü onlar arabalara kız isimleri takmışlar.Angeline Jolie nin sarışın bir modda oynadığı film gerçekten güzel araba sahneleri içeriyor.İzlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.İyi seyirler

Bilimin Biraz Yoldan Saptığı Buluşlar

1) Hızlı yemek yiyenler değil de karşılarındakiler bu olaydan çok rahatsız olur. Ev arkadaşınız ya da sevgiliniz hızlı yemek yiyorsa bu cihazdan hediye edebilirsiniz. Nicole Dubus ve Springfield Susan’ın buluşunda çataldaki elektronik cihaz belli zamandan önce ağıza götürülürse alarm çalmasını sağlıyor.
2)Çok sıra beklenen bir ülkedeyseniz üzülmeyin pantolun alt tarafına monte edilen bu cihaz ile kuyrukta beklerken açıp oturabileceğiniz bin sandalye sizinle birlikte gezebiliyor. Buluş İngiliz mucit Michael Bayley’e ait.
3)Kartal’la Giden Balon Tarih: 1887 Bu iş için öncelikle bir kartal yakalamanız gerekiyor. Sonra kartalı balonun önündeki özel alana koyuyorsunuz ve kartal uçtukça balon da gitmeye başlıyor. Taş devri adlı çizgi filmden yolunmuş gibi gelen bir buluşa benziyor.
4)Ölen Sevgiliyi Saklama Cihazı, Tarih: 1903 Çok sevdiğiniz biri öldüğünde hava geçirmez bu özel cihazda onu saklayabiliyorsunuz. Cama dışardan bakınca içinde yaşam varmış gibi görünüyor. Çok uçuk ve gerçeklik dışı bir cihaz.
5)Romantizmi soğukta da yaşamak isteyen sevgililer için düşünülmüş. Terry King bu icadıyla sevgililer tarafından hatırlanmayı amaçlamış. Soğukta el ele tutuşmak artık mümkün.
6) Belmont kentinden Moira ve Frank Figone çeneye takılan bir cihaz yardımıyla salatalık gibi ses çıkartan şeyler yerken ağızdan ses çıkmasını önlemişler. İngiliz patent ofisi de bu icadı kabul etmiş. Cihazın kötü yanı ağızdan ses çıkmasını tamamen önlemesi. O nedenle cihaza bir mikrofon takılması öneriliyor.
7)20. yüzyılın mucitlerini en çok meşgul eden konulardan biri de kadınların südyen sorunu olmuştur. Son olarak içi su dolu südyen geliştirilmişse de uygulama ve pazarlama şansı sınırlı kalmıştır.

7 Tane sapmış icat yeter sanırım.

İsim Aranıyor?

Bu haberimi ödül vermeyecekleri için kendini yormayan okuyucularım için yazıyorum.Lütfen okuyanlar proje hakkında ufak bir araştırma yapın ve birer isim yazın,yok tamam bırakın araştırmayın direk isim yazın.

Avrupa Uzay Kurumu'nun (ESA) amiral gemisi ''ExoMars'' projesi için yeni bir isim aranıyor.

ESA Başkanı Jean Jacques Dordain, Mars'ın keşfi için robot gönderilmesini öngören projenin, ilk tasarlandığı ve onay verildiği 2005'ten bu yana önemli değişikliklere uğradığını ve maliyetinin çok arttığını belirtti.

Kurum yöneticilerinden bu projeye yeni bir isim bulunmasını isteyen Dordain, 650 milyon euroluk proje için kasım ayında AB bakanlarından bu miktarın iki katını isteyeceğini kaydetti.

Dordain, projenin artık yepyeni bir uzay projesi haline geldiğini, artık yeni bir isimle anılması gerektiğini belirtti. ESA, Mars robotunu 2013'te fırlatacak.

10 Şubat 2008

İfade de sorun mu?

Evet biri demişti eskilerden bilmem bilir misiniz.Ne kadar bilirsen bil bildiklerin karşdakinin anlayabileceği kadardır. Tam olarak bunu demesede benzerini söylediğine eminim.Hani bu dertten muzdaribim şu sıralar.
Belki daha farklı anlatmalıyım dedim kendi kendime ama yine tepki yok.Ya da tepki verecek insanlara denk gelmedim.Ama bir başkası gidiyor yapıyor ve tavan yapıyor resmen yüzlerce binlerce oluşum gerçekleşiyor(ne olduğu hakkında bir şey söylemeyeceğim).Yani işte dediğim gibi acaba ben mi anlatamıyorum yoksa karşı tarafta mı bir anlamamazlık var.Ama neden bana denk gelenlerin hiç birisi anlamasın!İşte bu soru aklıma gelince yazdıklarımı tekrar okuyorum acaba burayı sadece ben mi böyle anladım,ki doğru çıkıyor hem düz mantık gidiliyor okurken yazılarımı.Yahu yapmayın :D düz adam değiliz inişli çıkışlı yazıyoruz.Her cümleyi tek tek incelemeyin bir öncekine bakın olmadı mı bir sonrakine o da mı olmadı yorum yazın bu ne böyle diye :) Hani belki çok saf ifade ediyorum diyorum birde kendi kendime,çıplak bir şekilde döküyorum anlatmak istediklerimi.Oysa yapan tek cümle ile bitirmiş işi gerçekten kısa cümleler kurmayı öğrenmem gerekiyor en azından okuyanların uzun cümle görünce okumayı bırakmayacağı günlere kadar.(Bu cümleyi sonuna dek okuyanların benimle aynı şeyleri düşündüğünü biliyorum)
Her neyse iyi akşamlar dilerim herkese...

Stephen Hawking ve Kara Delik Teorisi!



PARÇACIK TEORİSİ, KARA DELİĞİ YUTTU
Stephen Hawking’in ortaya attığı yeni teori aslında eskisinden çok daha radikal bir yapıya dayanıyor. ‘Yeni Hawking teorisi’, astronominin son 30 yıldaki en önemli paradoksu “nesnelerin kara deliğin içinde kaybolması” sorusuna yanıt buluyor.

Atom parçacık teorisi maddenin hiçbir zaman ‘yok’ olamayacağını, ancak ‘dönüş’ebileceğini söylüyor. Hawking ise kara deliklerin içinde maddelerin yok olduğunu iddia ediyordu. Hawking, kara deliklerin tüm moleküler içeriği yok edeceği ve geriye sadece radyasyon kalacağını öne sürüyordu. Bu iki doğa teorisi birbirlerine zıttı. Kara delikler parçacık teorisine, parçacık ise kara deliklerin yapısına ters düşüyordu.
‘Yeni Hawking teorisi’ kara deliklerin içinde giren maddelerin geri elde edilebileceğini savunuyor, kısaca paradoks şimdilik parçacık teorisi lehine çözülmüş oluyor.

ALTERNATİF EVREN YOK
İrlanda Cumhuriyeti’nin başkenti Dublin’de toplanan International Conference on General Relativity and Gravitation (Uluslararası Görecelik ve Çekimgücü Konferansı)’da konuşan Hawking dinleyicilere kara delikler hakkında bir çok yeni hesaplama sundu. Hawking’e göre, kara deliğin içine giriş ve çıkış için sadece bir yol var. Hawking ayrıca, 1980’lerden beri kabul gören kara deliklerin içinden enerji ve maddenin birbirine girdiği ‘alternatif evren’lere geçiş olduğu teorisinin de yanlış olduğu savundu.

GİDENLER GERİ GELEBİLİR
‘Yeni Hawking teorisi’, parçacık fizik kuramlarına yakın duruyor. Parçacık fizikçiler, kara delikler tarafından yutulan maddelerin sanıldığı gibi ‘yok’ olmayacağı, eninde sonunda mutlaka başka bir yeni maddeyi açığa çıkaracaklarını savunuyorlardı. Bilim adamları, bu önermeye istinaden kara deliklerin çıkardıkları ışınlara bakarak gelecekte deliğin o ana dek neleri ‘yuttuğunu’ çıkarabilecekler. En azından teoride.

‘HAYAL KIRIKLIĞI İÇİN PARDON’

Salonda toplanan 800’den fazla astronom ve fizikçiye hitaben “Karadeliğin içinden geçişli alternatif evrenler yok” diye söze başlayan Hawking “Bilinmesi gerekenlerin tümü burada bizim de içinde bulunduğumuz evrende saklı” dedi. Karadeliklerin alternatif evrenlere geçiş vermediğini ise Hawking, “Bilim-kurgu severleri hayal kırıklığına uğrattığım için özür dilerim, yeni hikayeler bulmamız gerekecek” şeklinde bir espri ile açıkladı. Hawking’e göre kara deliğe giren, ki bu insan da olabilir, bir maddenin enerjisi uzaya ‘geri dönüşüyor’. Ancak, önceki forma ait özellikleri de taşıyan bu söz konusu enerji ‘geri dönüşümü’, insanlar tarafından algılanamayan farklı bir biçim taşıyor.

’30 YIL BOŞUNA MI İNANDIK?’
Hawking’in ve bilim dünyasının 30 yıldır var saydığı, nesneleri yutan kara delik teorilerinin tam tersine, yeni teoriye göre, kara delikler yuttuklarını geri püskürtüyorlar ve bilim adamları bunları inceleyerek kara deliğin neleri yuttuğunun hesabını yapabilir. Salonu dolduran bilim adamları da Hawking’in konuşmasını bu nedenle şaşkın bakışlarla dinlediler. Kimileri Hawking’in çok az detay verdiğini, kimileri ise teorinin son derece radikal olduğunu dile getirdi. University of Chicago öğretim üyesi Robert Wald, “Hawking yıllardır inandığımız teorileri bir çırpıda tersine çevirdi, inanamıyorum” diye şaşkınlığı ifade etti.

BİLİM DÜNYASININ EN ÜNLÜ İDDİASI
Hawking’in önceki teorileri alt üst eden yeni kuramı ayrıca bilim dünyasındaki en spekülatif iddialarından birini de çözmüş oldu. 1997 yılında Hawking ve Caltech profesörü Kip Thorne ile yine Caltech fizikçisi John Preskill arasında açılan iddia sonuçlandı. Hawking ve Thorne kara delikler tarafından yutulan bir maddenin bir daha ele geçirilemeyeceği ve sonsuza dek bu evrenden yok olacağını iddia etmişlerdi. Parçacık fizikçi Preskill ise içeri giren maddenin yok olamayacağı ve doğru bir kuantum fiziği ile geri elde edilebileceğini savunmuştu.
Hawking, konuşmasının sonunda Preskill’in iddiayı kazandığını kabul ederek, ödül olan beyzbol kitabını kendisine hediye etti. Hediyesine sevindiği söyleyen Preskill’in yanıtı ise, “Pekiyi, bundan sonra sevgili dostumla neyi tartışacağız?” oldu.
Hawking’in yeni teorisini matematiksel detayıyla açıkladığı makalesi gelecek ay yayınlanacak.

Bilimin yığılarak değil yenilenerek ilerlediğinin kanıtları olduğunu düşünüyorum bu makalenin.Kendi savunduğu bir değerde bile şüpheci yaklaşımla gelişebilir bilim.Tabi şüpheyi sistemleştirmek gerekir.Descartes gibi şüphe etmediğim tekşey şüpe ettiğimdir.Yani şüphe eden benim,ben olmazsam şüphe(düşünce) olmaz.Düşünüyorum öyleyse varım.

Bilgisayar Virüsü:Ladin

Gerçekten okuyunca haberi güldüm bayağı.Adamı virüs yaptılar sonunda neyse haberimiz>>>>>>
En çok arananlar listesinin ilk sıralarında yer alan El Kaide terör örgütü lideri Usame Bin Ladin, bilgisayar virüsü olmuş :)

Avustralya polisi, Ladin resimli virüslü e-postaların dünyada dolaştığını belirterek, "Usame Bin Ladin asıldı ya da öldürüldü yazan e-postaları kesinlikle açmayın" dedi.Hem yalan hem virüslü :)

Ekli dosyalar taşıyan bu e-postaların açılması halinde bilgisayara virüsün girerek tüm sistemi çökerttiğini belirten yetkililer, "Bir daha bilgisayarı onarmak da mümkün olmuyor" uyarısında bulundu.Mazallah geri dönüşü olmayan bu yollara girmeyin aman diyim Laadinden gelen maillere dokunmayın.Bırakın sonsuza dek kalsınlar belki nazarlık olur :)

Gaf Gaf Gaf

Haber olarak değerlendirmeyiniz komik bulduğum için yazıyorum.Yoksa bundan kimsenin haberdar olmasına gerek yok...
İşte küçük kızımız ne demiş bakalım.
'Haydi gel Bizimle Ol' programının önceki gün yayınlanan bölümüne bu kez babasız çocuk tartışması damgasını vurdu.
NTV’de yayınlanan programda sunuculardan Çiğdem Anad, konuk Kıvanç Tatlıtuğ’a aşk hayatı ile ilgili “Halen Azra Akın ile beraber misin'' diye sorunca Tatlıtuğ evet yanıtını verdi. Ardından ikisi de dünya güzeli ay bunlardan nasıl çocuk çıkar kimbilir, diyerek Müjde Ar söze girdi. Bunun üzerine Pınar Kür artık kadınların kök hücresinden sperm üretiliyormuş artık erkeğe gerek yok diyerek konuya ayrı bir boyut kazandırdı. Sohbetin ilerleyen bölümünde “babasız çocuk tartışması'' açıldı. Ve Çiğdem Anad tekrar Kıvanç Tatlıtuğ’a yönelerek babasız çocuk olmasına ne dersiniz genel olarak diye sorunca Aysun Kayacı hemen söze girip “piç'' derim dedi. Aysun Kayacı böylece programın başladığı günden beri yaptığı gaflara bir yenisini daha eklemiş oldu.

9 Şubat 2008

Uzayda Hayat

Belki kim bilir.Suyu bulursak gerisi gelir düşüncesinde olanlar varsa biraz üzücü belkide tam tersi birşey söylemek şuan için erkenmiş.
Okumanızı tavsiye ederim.

Almanya'nın güneybatısında Baden-Württemberg eyaleti Heidelberg kentindeki Max Planck Fen Bilimleri Araştırma Kurumu'ndan Astrofizikçi Sascha Kempf, Reuters ajansına verdiği demecinde, Enceladus'ta mevcut olabilen "O" derece sıcaklığın hem don, hem erime, hem buharlaşma için kritik değer taşıdığını, bu yüzden Satürn'ün uydusundan yükselen buhar bulutunun görülebileceğini, bunun yakından değerlendirileceğini anlattı.[İsimler canınızı sıkabilir ki benim sıkmıştı.Ama bunların anlayabileceğimiz dilde olması yine bizim ellerimizde bilmem anlatabildim mi?]

Avrupa Uzay Kurumu (ESA) ile ABD'nin Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA'nın ortak programı "tek seferlik en pahalı projesi olan" 3 milyar 600 milyon dolarlık" Cassini uydusu, mart ayında Enceladus'un 50 km yakınından geçecek.

Bu olağanüstü yakınlaşma sayesinde fizikçiler ve kimya uzmanları, Enceladus'un "püskürttüğü ancak kütle çekiminden yüzeye yakın kalan" bulutu daha iyi anlayacak ve su kanıtı için daha derin saptamalarda bulunabilecek.

İngiliz gökbilimci William Herschel, Enceladus'u 1789'daki gözlemlerinde buldu. Kütlesi Dünya'nın kinden 95 kat, hacmi 750 kat büyük olan Satürn'ün minik uydusu Enceladus, sadece 499 km çapında. Satürn'ün 47 ayı (uydusu), 7 adet de dev çevre halkası bulunuyor.

Bir iki yıl önce

NASA, iki yıl önceki açıklamasında Enceladus'ta su bulunabileceğini açıklamıştı. Güneş Sistemi'nde Mars, Jüpiter'in uydusu Europa ve Enceladus "doğrudan su kanıtı" taşıyan üç gökcismi.

NASA'nın iki yıl önceki açıklamasında, "Cassini, Enceladus'ta, ABD'nin Wyoming, Montana, İdaho eyaletlerini kapsayan Yellowstone Milli Parkı'ndakilere benzeyen gayzerler bulunduğunu gösteren işaretler tespit etti" demişti.

Cassini seferinden sorumlu bilimadamlarından Carolyn Porco, "Böylesine küçük ve soğuk bir gökcisminde sıvı halde su bulunduğunu gösteren delillere sahip olduğumuzu sanıyorum" dedi ve suyun varlığının, bu esrarengiz ayla ilgili soruları artırdığını belirtti.

Ay ve gezegen bilimleri konferansı

Cassini, 1997'de fırlatıldıktan sonra 2004 yılının temmuzunda Satürn'ün yörüngesine girmişti. Cassini, halen Satürn'ü 4 yıl daha gözlemleme gücüne sahip.

Enceladus'un milyarlarca yıl önce oluşumundan hemen sonra içindeki radyoaktif bozulmadan kaynaklanan ısının, bugün yüzeyinden fışkıran gayzerlerin nedeni olabileceği ve bunun da yaşam için gerekli ortamı sağlayabileceği görüşü geçen yıl ortaya atıldı.

ABD'nin Texas eyaletinde her yıl düzenlenen Ay ve Gezegen Bilimleri Konferansında dün sunulan bildiri de, Cassini uzay aracının gönderdiği ve Enceladus'un sıcak bir bölgesinden çıkan gayzer benzeri oluşumu gösteren ilginç fotoğrafların incelendiği belirtilerek, araştırma sonucunun, yüzey sıcaklığı eksi 201 santigrat derece civarında olan Satürn'ün ayının iç kısmında ilkel yaşam için uygun ortam olabileceğini gösterdiği kaydedildi.

Bilimadamları, yeni geliştirdikleri bir modelle Enceladus'un içindeki ısının, eskiden meydana gelen bir radyoaktif bozulmadan kaynaklandığını ve bunun da Satürn'ün ayının sıcak güney yarı küresindeki su buharı bulutu ve periyodik buz kristali rüzgarlarının açıklaması olabileceğini belirtti.

Icarus gökbilim dergisinde yayımlanmış kurama göre, Enceladus 4,5 milyar yıl önce alüminyum ve demir radyoaktif izotopları içeren kaya ve buz karışımı olarak oluştu.

Birkaç milyon yıl sonraki dönemde, iki radyoaktif elementin hızlı şekilde bozulması merkezdeki kayalık çekirdeğin mantodaki buz örtüsüne yaklaşmasıyla sonuçlanan sıcak patlamasına yol açtı.

Zamanla çekirdekteki bozulmadan geriye kalanlar da Enceladus'un içinde eridi.

Cassiniler

Cassini, adını, İtalyan asıllı Fransız astronomu Gian Domenico Cassini'den alıyor ve üç kuşak baba-oğul-torun astronom Cassiniler'in hatırasını yaşatıyor.

8 Haziran 1625'te Perinaldo-Cenova Cumhuriyeti'nde doğan ve 14 Eylül 1712'de Paris'te ölen Domenico Cassini, Satürn'ün A ve B halkaları arasındaki karanlık aralığı (Cassini bölümü) keşfetmiş ve gezegenin dört uydusunu belirlemişti.

Cassini adı, aynı zamanda, Satürn gezegeninin uydularının yörüngesel hareketlerinin cetvellerini ilk olarak derleyen, Gian Domenico Cassini'nin oğlu Jacques Cassini (1677-1756) ile Jacques Cassini'nin oğlu Cesar-François Cassini de Thury'nin (1714-1784) adlarına gönderme yapıyor.

Baba ve oğul Cassini, halef selef Paris Gözlemevi'nin yöneticiliğini yaparken, torun III. Cassini, astronominin yanı sıra çalışmalarını jeodezi ve topografya alanlarında yönlendirdi.

Cassini uzay aracının Satürn'ün en büyük uydusu gizemli Titan'a Ocak 2005'te inen Huygens sondasının adını aldığı Flaman fizikçi, matematikçi ve astronom Lahey doğumlu Christiaan Huygens (1629-1695), ışığın dalga kuramını bulmuş, Satürn'ün halkalarının gerçek biçimini keşfetmişti.

Huygens, böylece dinamik bilimine özgün katkılarda bulunmuştu. Çapı Yer'in yarıçapının yarısından az olan (5 bin 150 km) Titan'ı 1655'te Huygens buldu.
Baba-Oğul-Torun astronomlar gerçekten genlerinde var sanırım uzay bilimlerine ilgi.Bende bir cassini miyim diye sormaktan alamadım kendimi ama olmayacağı ihtimali geldi bir an aklıma.Her ne ise Mars'ı geçtik Satürn'deyiz bulucaz galiba ne dersiniz.
Anket yapacağız Uzayda hayat bulunsa gider misiniz diye diğer anketimizin konusu bu olacak.
Uzayda hayat bulunsa ve gitme imkanları gayek makul ücretlerle sağlanabilse.Gider yerleşir misiniz?

8 Şubat 2008

Deniz neden tuzlu Gökyüzü neden mavi

Bu gün hiç işim gücüm yok :) bunları düşündüm biraz araştırma yapınca şu bilgilere ulaştım.Dünya oluşurken çok derin çukurlar, kayalar, dağlar oluşmuş. Yağmur yağınca yavaş yavaş çukurlar su ile dolmuş. Büyük fırtınalar nedeniyle, denizdeki dalgalar kayalara sürtünerek kayalardaki tuzların aşınmasına sebep olmuş. Bu aşınma yıllarca devam etmiş ve tuz zamanla denize dağılmış. Deniz suyu da bu yüzden tuzluymuş.

Gökyüzünün mavi görünmesinin tek sebebi kırılma hadisesidir.Güneş ışınları atmosfere girdiğinde atmosferdeki gaz moleküllerine ve toz parçacıklarına çarparak saçılır. Gün ışığı değişik dalga boylu birçok ışından oluşur. En kısa dalga boylu mavi ışınlar atmosferin üst tabakalarındaki küçük parçacılar tarafından hemen saçılırlar. Bu saçılan mavi ışınlar gözükür ve gökyüzü mavi renk alır. Yani gökyüzünün mavi renk olmasıın nedeni tamamen fiziksel bir olaydır.

Daha Bilinmedik Çok Şey Var...

Kağıt Uçaklar

Yenilikçi fikirlerin önderi Japon bilimadamları, geleceğin uzay mekiklerinin tasarımına katkıda bulunmak amacıyla uzaydan Dünya'ya kağıt uçak gönderecekler.

Kağıt uçakları, Dünya'ya dönüp dönemeyeceklerini görmek için Uluslararası Uzay İstasyonu'ndan (ISS) fırlatacak Tokyo Üniversitesi'nden araştırmacılar, şimdiden 8 cm uzunluğunda ve 30 gr ağırlığında küçük origami uçakları ısı ve rüzgar tünellerinde test etmeye başladılar.

Özel bir tür kağıttan yapılan ve 300 dereceye yakın sıcaklık ile sesin 7 katı rüzgar hızına dayanabilen kağıt uçakların, uzay mekiklerinden çok daha hafif olmaları sayesinde atmosfere girerken uzay araçlarının karşılaştığı sürtünme etkisinden kurtulabilecekleri varsayılıyor.

"Kağıt uçaklar o kadar hafif ki, eğer hava inceyse iyice yavaşlıyor ve aşamalı olarak alçalabiliyorlar" diyen Havacılık ve Uzay Mühendisliği Profesörü Shinji Suzuki, bu araştırmalarının geleceğin uzay araçlarının tasarımında kendilerine yeni ipuçları sağlayabileceğini belirtti.

Bu teknolojinin insansız uzay araçları için de kullanılabileceğini söyleyen Suzuki, ISS'ten atılacak 100 kadar kağıt uçağın Dünya'ya dönüşlerinin birkaç ay sürebileceğini tahmin ettiklerini ve nereye ineceklerini kestirmenin olanaksız olduğunu da sözlerine ekledi.

Prof Suzuki, bu deneylerini şişe içinde mesaj göndermeye benzeterek, "Bu uçakları birileri bulursa harika olur. Üzerlerine birkaç dilde (eğer bulursanız bizimle temasa geçin) diye yazmayı düşünüyoruz" dedi.

Kağıt uçak deneyinin bu yıl sonunda ISS'e gönderilecek Japon astronot ile yapılması planlanıyor .

En azından Türkçe'nin yazılmayacağını belirtmeleri fena olmamış.Yani bu uçaklar tutun ki Türkiye'ye düştü ve arkadaşımızında tek bildiği dil şive ile bir Türkçe.Bu bilimsel deneyi uçağı ısınmak için sobaya atan bir adam mı katletmiş olacak şimdi yani.Ne diyelim hayırlısı...

Cenk ve Erdem

Gerçekten son günlerde yanaklarım ağrıyana kadar gülmek istiyordum.Bunu için malum Broadcast Yourself internet sayfasını ziyaret ettim ve sonunda amacıma ulaştım.Bir aralar adları duyulan iki kardeşimizin kayıtlarını ele geçirdim.Hoş onlar zaten ordalarmış ben yeni buldum.Buyrun kimine göre gayet sıkıcı gelebilir ama aynı espri anlayışını paylaştığım insanlara gayet komik gelecektir diyorum ve lafı uzatmadan videoya geçiyorum,buyrun...
Öss Muhabbetini seçtim umarım beğenirsiniz beğenmezseniz de hiç farketmez artık çok geç izlemeye başladınız ve bitirdiniz ki beğenmediniz veya beğendiniz.İyi seyirler.


Diğer videoları için malum Broadcast Yourself'e bakıviriniz.

Erdem'in anlattığı bir fıkra>>
Bir gün bir gün adamın biri evinde oturuyormuş,kapı çalmış gitmiş açmış kapıyı kimse çıkmamış aşağıya bakmış kapının önünde bir solyangaz görmüş.Bu ne diye tepki göstererek bir tekme vurmuş solyangaza.Solyangaz da 3 4 metre uçmuş gitmiş.4 5 yıl sonra yine bir gün adam oturmuş evinde tv seyrederken tekrar kapı çalmış.Adam yine gitmiş bakmış kapının önünde kimse yok,kafasını aşağıya çevirmiş ve solyangazo görmüş.Solyangaz adama ne vuruyorsun bee demiş.! Bitti

7 Şubat 2008

1 Harf Nerede 1 Milyon Dolar Eder?

Soru gerçekten ilginç.Bir çok cevap verilebilir ama hangisi daha mantıklı onu çözmek zor.Bu günlük hayatta farkında bile olmadan kullandığımız binlerce kelimenin,maddi bir değer aldığı ortamda internette 1 harfin değeri 1 milyon doları bulabiliyor.Yaratıcı ve birazda erken davranmış insanlar alan adı (domain) denilen internet alanlarını satın alarak hemde çok ucuz fiyatlardan,daha sonra ya kendileri popülerliğini arttırıyorlar ya da zaten erken davrandıkları için popüler olacak bir isim hakkını ellerinde bulunduruyorlar.Hoş etik falan katarsak işin içine ne kadar doğru bilinmez ama bu meretin kuralı bu.
İşte sorunun cevabını bizzat örneği ile veriyorum.
İngiliz bir şirket Alman bir şirketten bir "S" harfini 1 milyon dolara satın alıyor.Tabiki bu işin mizahi kısmı.
2 alan adı var birisi "cruise.co.uk" diğeri ise "cruises.co.uk" İngiliz şirket bunlardan sonunda s harfi olmayanına sahip.Dolayısıyla kendi adresinin sonuna sadece bir (S) harfi ekleyebilmek için tam 1,1 milyon dolar ödemiş oldu.Şirket okyanus ve gemi gezileri,turları düzenliyor.Google aramalarında cruises.co.uk adresinin en başta cruise.co.uk adresinin ise 2. sırada çıktığını söylüyor.Büyüyen sektörde geride kalmamak ve pastaya tabiri caiz ise çatalsız dalmak için bu alan adını satın alıyor.Gerek olduğu düşünülmüş ki alınmış.Belki bir "S" harfine yaptığı yatırım onu gerçekten pastaya çatalsız daldıracak,ama gerçekten dışarıdan ve şirket gibi düşünmeyen biri için anlamı olmayan bu yatırımın yararlı mı zararlı mı olduğunu göreceğiz...
Kısacası 1 harf gerçekte değil sadece sanal ortamda 1 milyon dolar edebiliyor.Şirketin harf yatırımlarını merakla takip edeceğim.
Bilgi için www.cruise.co.uk ya da www.cruises.co.uk dikkat edin 1 "S" harfi 1.1 milyon dolarınıza mal olabilir...

6 Şubat 2008

Mısır Piramitleri

Kadim bir dostumun tavsiyesi üzerine izleme yanlışlığını yaptım ve gördüklerime inanamadım karnım ağrıdı gülmekten ama video bitince ağlamak gerektiğine karar kıldım.Buyrun video


Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmiş!>> watch?v=qfTAZTJdtwA&feature=related
Seçme ve seçilme hakkı kadınlara da verildi! Bu içler acısı röportajda 1 kızımız doğru cevabı veriyor,hani diyorsun saçları uzatmış falan,devrimcilerin veya karşı devrimcilerinde saçları uzun gibiydi diyorsun okumuştur adam ya da belki zekidir ama
demekki her saçı uzun aynı cevabı vermiyormuş,üzülerek anladım.

Sessiz Uçak

Adından anlaşılacağı gibi değil gerçek.Ses hızını aştığı için geçerken gördüğünüz andan 5 6 saniye sonra sesini duyacaksınız yani,görmez iseniz bir uçak bilin ki ses geldiği zaman o uçak sizden bir hayli uzakta.

İngilizler, Avrupa'dan binlerce kilometre ötedeki Avustralya'ya 5 saatten kısa sürede uçabilecek uçak projesi için kafa yoruyor.(Türkçe'ye çeviride bu deyimi kullanarak literatüre yeni kalıplar ekleme amacındayım) :)

Abingdon'daki "Reaction Engines" adlı şirketin uzmanlarınca 25 yıla kadar hayata geçirilmesi tasarlanan projeye göre, Mach 5 hızında (saatte 6 bin 125 km)"Şimdi bir düşünün E=m.c'(kare) formülüne göre uçak hızlandıkça kütlesi azalacaktır enerjiye dönüşecektir,öyle bir hızda gitsin ki ağırlıksız,yüksüz bütün enerjisi hıza eşit olsun,koca uçak 0kg gelecek) yol alabilecek "A2" uçağı, 300 yolcusuyla 4 saat 40 dakikada İngiltere'den Avustralya'ya varabilecek. (Mach 5'ten itibaren uçaklara hipersonik jet deniyor.) Bu mesafeyi uçaklar molayla birlikte halen 22 saatte alıyor.

Dünyanın en hızlı uçağı Concorde, Mach 2 ile uçuyordu. Müstakbel uçağın bileti 3500 sterlin (yaklaşık 8 bin YTL)yaklaşık 20 asgari ücret civarında ve yaklaşık hayatınız boyunca umumi tuvaletlere vereceğiniz ücret kadar olacak.

Uçak kısaca LAPCAT (Lapçatpat derken hadi geldik inin artıık) olarak adlandırılan proje çerçevesinde geliştiriliyor. 7 milyon avroluk proje finansmanının yarısı AB'den geliyor.

Avrupa Uzay Kurumunun da katkı sağladığı projenin, uzay çalışmalarında elde edilen bilgi birikimi ve teknolojinin, hava yolu şirketlerince hayata sokulmasını teşvik etmeye yönelik olduğu belirtiliyor.

"Hipersonik" uçak "A2", 143 metre boyunda olacak. Mühendisler, uçağı sıvı hidrojenle çalışan "Scimitar" motoruyla donatmayı tasarlıyor.(Alçaktan uçmadığı zamanlarda hep güvende olacak okyanuslar) Motor geliştirme çalışmaları da sürüyor.

Şirket yöneticilerinden Alan Bond'un verdiği bilgiye göre, "A2", Kuzey Atlantik'i 0,9 Mach hızıyla (ses hızının altında) "sessizce" geçtikten sonra Kuzey kutbunun üzerine geldiğinde hızını 5 Mach'a yükselterek Avustralya'ya yönelecek.(Soğuk bir yerden 6 bin 125 km hızla geçecek olan uçağın hızdan kazandığı ısı ile sürtünmeninde artacağı düşünülürse Kutuplardan geçiş bir hayli sıcak olacak)
İyi Yolculuklar...
Bilgi için>>>www.reactionengines.com

5 Şubat 2008

Telefon Numarası?

1'den başlayarak, her seferinde komşu tuşlara (çaprazlar da olabilir) atlayarak 9 basamaklı bir telefon numarası çevriliyor. Tuşlar üzerinde gidilen yol çizilirse bu yol kendisiyle kesişmiyor. Basamakların hepsi birbirinden farklı.
İlk üç basamaktan oluşan sayı ile ikinci üç basamaktan oluşan sayının toplamı son üç basamaktan oluşan sayıyı verdiğine göre telefon numarası kaçtır?

Denemek isteyenler için kombinasyon değeri insan ömrü+1,2 yüzyıl.
Kolay gelsin...(Dünya olimpiyat sorusudur)

Msn Messenger Kişisel İleti Mesajları

Son 1 ayda gördüğüm bütün mesajlar adeta çaba harcanarak yapılmış sanat eserleri gibi.Okudukça gülesim güldükçe okuyasım okudukça kendim de yazasım geliyor.Bir kaç örnek ve benim yazdıklarım...

-Kişisel ise burada işi ne?
-Kişisel olan tek şeyim iletim di bırakın yazmayayım onuda.
-Nush ile uslanmayanın hakkı tekdir,tekdir ile uslanmayanın hakkı rokettir.(Çok beğenmiştim bunu)
iletisel bir kişilik girin,
-Kedinin uzanamadığı ciğer pis değildir, onu uzağa koyan pistir.
-"Senin aşk`ın Yalanmış. Bana YALANMAMIŞ`ı lazım",
-300 spartalı işeyerek bir havuzu 5 saatte dolduruyorsa 50 truvalı kaç saatte doldurur?,
-Azraili dişi göndersinler ölümle bile sevişirim şerefsizim,
-Teflon tava gibiyim kimseye yanmam kimseye yapismam,
-Bu sabah erkenden kalkıp bütün gün uyuyacağım,
-Çevrimiçi sayım çevrim dışı sayımın 10 katından 1 fazla olma ihtimali sayısal lotonun 1,3,5,7,9,10 numaralarına çıkma ihtimalinden ne kadar azdır,(Kriptograf)
-Çevrilen içlerden hiç hoşlanmıyorum,
-Kişiselleştirmesek mesajları nesnellikte fayda var kanımca,(Kriptograf)
-Windows live messengerRNA,
-Aslanlar kendi tarihçilerine sahip olana kadar avcılık öyküleri hep avcıyı yüceltecektir,
-Kişiye göre online,
-Meşgul yazan ama meşgul olmayan kişisini ispiyonlayan kişisel isyan mesajı giriniz,(Kriptograf)
-Gayem zatialinizi taciz etmek değil bilakis efkari umumiyede muhabbet kurmaktır. Testi cevabın kalbi hazalimi tamiri temin edeceğinden muhabbetinize talibim,
-Bu mesajı okurken ömrünüzün 5 saniyesini boşa harcadığınızın farkına varacaksınız,
-Hatun taş çivi çaksan yere çakar,
-Kızını dövmeyen torununu erken sever,
-Msn messenger talim terbiyeden geçemediği için engellenmiş kişisel ileti.(Kriptograf)

Yaratıcılıkları ile ünlü msn listemin kişilerine teşekkürü bir borç bilirim.Hepinizi seviyorum :)

Varsa sizinde kişi listenizde yetenekler buyrun yazın...

Recep İvedik

Şahan'ın 22 Şubat'ta vizyona girecek olan Recep İvedik tiplemesinin filminin fragmanını sizlerle paylaşmak istiyorum gerçekten çok komik bir film olacağa benziyor.Esprilerin zeka konusu tartışılabilir ama komedi olarak bakarsak yani yanaklarınız ağrıyana kadar güleceğinizden eminim.Cem Yılmaz'ın Arog'unu şimdiden geçti diyebiliriz.
İşte Recep İvedik...


İşte A.R.O.G.

Ağlatmayan Soğan

Haberi okumadan önce soğana bu suçu yükleyenleri kınamanızı istiyorum.Sanki ağlamamızı soğan isteyerek yapıyor gibi lanse edilmişte o yüzden dedim.Oysa soğanın doğası bu biz gözlerimizi sakınırsak birşey olmuyor.Benimde ufak bir tavsiyem var sakız çiğnerseniz soğan gözünüze birşey yapmıyor.
İşte haberimiz.
Yeni Zelandalı ve Japon bilimadamları, ağlatmayan soğan ürettiler.

Tüm dünyanın aşçılarını gözyaşına boğan geni çıkararak ağlatmayan soğan prototipini geliştiren Yeni Zelanda tarım ar-ge kuruluşu, yeni tip soğanın 10 yıl içinde piyasaya çıkmasını umuyor.

Japon araştırmacıların 2002'de soğanın içinde var olan ve gözyaşına neden olan geni keşfetmelerinin ardından, Yeni Zelanda'da başlayan araştırma programında yer alan Colin Eady, "İlk başta gözyaşına neden olan maddenin soğanı kesme eylemiyle kendiliğinden ortaya çıktığını düşünüyorduk.

Ama Japon bilimadamları bize bu maddenin bir enzimle kontrol edildiğini gösterdiler" diye konuştu.

Yeni Zelanda'daki teknolojinin soğanlara DNA nakline olanak tanıdığını ve bu DNA'nın gözyaşına yol açan genin aktif hale gelmesine engel olacağını söyleyen Yeni Zelandalı araştırmacı, kısa süre önce Hollanda'daki bir sempozyumda sunulan buluşun, uzmanların büyük ilgisiyle karşılaştığını kaydetti.

Eady, sanayinin böyle bir ürün için kuvvetli beklentisine karşın, ağlatmayan soğanın mutfaklara girmesi için 10-15 yıl gerektiğini söyledi.
10-15 yıl daha ağlayacağımızı üzülerek bildirmek istiyorum.Ben bekliyorum batmayan diken,kaşındırmayan tırtıl,sarhoş etmeyen içki ve etrafa bulaşmayan mikrop üretildi benzeri haberleri.

4 Şubat 2008

Across The Universe

Beatles'ın kulaklara kazının şarkısını Türkiye saati ile saat 02:00 da Kutup Yıldızı dinleyecek.NASA tarafından 50 yıl etkinlikleri çerçevesinde yapılacak olan proje.Saatte yaklaşık 327.000 km hızla giden radyo dalgaları gönderecek.Haberi olan herkesin Türkiye saati ile saat 02:00 da Beatles'dan Across The Universe (Yeryüzünü aşmak,farklı kaynaklara göre değişiyor çeviri) çalsın.Kutup Yıldızı bile dinlerken biz de sesini açalım şarkının...

The Prestige!

Beğenilen yönetmen Christopher Nolan’dan (“Memento,” “Batman Başlıyor”) illüzyon kumaşından örülmüş bir macera geliyor. Bu beklenmedik dönüşlerle dolu gizemli öyküde, Viktorya Devri’nde iki sahne sihirbazı, giderek şiddetlenen bir savaşa ve birbirlerinin mesleki sırlarını ortaya çıkartmak için doymaz bir susuzluğa dönüşen güçlü bir rekabete girişiyorlar. Bu iki görkemli adamın cüreti tutkuya, şovmenliği bilime ve hırsı dostluğa kırdırmalarının sonuçları tehlikeli, ölümcül ve hileli oluyor.
Her şey yüzyılın başında, hızla değişen Londra’da başlıyor. Sihirbazların ünlü ve en üst mertebede idol olarak kabul edildikleri bir zamanda, iki genç sihirbaz şöhrete giden yolu çizmeye başlarlar. Gösterişli, sofistike Robert Angier (HUGH JACKMAN) tam bir şovmenken, yontulmamış ve gelenekçi Alfred Borden (CHRISTIAN BALE) sihirli fikirlerini gösterme yeteneğinden yoksun, yaratıcı bir dahidir. Birbirlerini takdir eden arkadaşlar ve ortaklar olarak yola çıkarlar. Ama en büyük numaraları ters gidince, aralarında ömür boyu sürecek bir düşmanlık başlar; ikisi de bir diğerini geçme ve altüst etme niyetindedir. Sürdürdükleri aşırı rekabet, her numarayla, her gösteriyle daha da büyür; ta ki sınır tanımayana, hatta elektriğin yeni ve inanılmaz güçlerini ve Nikola Tesla’nın bilimsel dehasını işin içine dahil edene dek...

Bu iki adamın yaptıklarını seyretmek gerçekten bana çok büyük zevk verdi.İzlenmesi gereken filmler arasında bence.Haftanın filmi olarak ta bunu seçiyorum.

Sultan Süleyman

Sultan Süleyman bir gün vezirine sormuş "Bir karınca bir yılda ne kadar yemek yer" Vezir "1 buğday ya yer ya yemez padişahım" demiş.Süleyman iyi bakalım o zaman diyerek vezirinden bir karınca getirmesini ister.
Karınca getirilir bir kutunun içine koyulur ve bir buğday atılır 1 yıl sonra kapak açılır buğdayın yarısı duruyor karınca ise hala sağdır.
Süleyman sorar"ey karınca neden 1 buğdayın tamamını yemedin" Karınca cevaplar,"dışarıda normal yaşantımda iken buğdayı toprak veriyordu ona bir kötülük etmezsen devamlı verecekti bundan emindim,ama şimdi buğdayı sen veriyorsun seni tanımıyorum en azından 2 yıl yaşayayım dedim".
Bakmak istediğiniz yerden bakabilirsiniz bu yazıya,çünkü her yönden çok fazla anlam içeriyor.İyi günler,4 şubatları oldum olası severim sebepsiz belki ama seviyorum işte ne yapayım...

Çocuk mu olsak ne?

Haftasonunu anneannemlerde geçirdim.Manisa'nın Salihli ilçesinin Yeni Pazar köyünde oturuyorlar.Dayım da anneannemlerin evlerinin yanına bir ev dikti.(dikti diyorum ev tam dikilmelik yani dubai kuleleri misali yarısından sonra dönüyor)Birde dayımın iki çocuğu var hani daha önce bahsettiğim şu temiz hava almak için uğradığım yer.Kız yeğenimin adı Kübra,bir arkadaşı ile evcilik tarzı birşeyler oynuyorlar önce anlamıyorum ki zaten ne oynuyorsunzu dediğimde bana oyun adı değil direk ne yaptığını anlatıyor (yani adını onlarda koyamamışlar)Neyse oynadıkları oyun kısaca şöyle,yeğenim fırıncı bizim terlik onun ise ekmek dedikleri şeyleri arkadaşına satıyor.Küçük yeğenim ise fırının ustası ekmeği o yapıyor yani terliği kapı önlerinden o aşırıyor :)Yeğenimin arkadaşı fırından içeri giriyor fırın ise anneannemin koyun baktığı dam,
-bana 5 ekmek verir misin fırıncı!
-ekmek kalmadı bugün yarın gelecek,sen yarın gel!(işte burda yeğenimin yarının anlamını bilmediğini düşünmeme sebep olan cümlesi geliyor)
ustanın yanına gidiyor ve usta ekmekleri çabuk yap yarın geçiyor!!! arkadaşı da sanırım anlamını bilmiyor ki 1 dk geçmeden geri geliyor ekmekleri ben yarın almaya geldim :D diyerek dalıyor içeriye :) Ben gülüyorum 3üde bana bakıyorlar :)
Oyun tüm hızıyla devam ediyor arkadaşı yeğenime hani para üstüm diye çıkışınca yeğenim sana para üstü verirsem benim param azalacak ulan vermiyorum diyor.Arkadaş ve yeğenim dışardan bakıldığında terlik ama onlara göre sıcak ekmek başında saç başa kavga ediyorlar.
En küçük yeğenim 2.5 onun büyüğü 4 yaşında :) Arkadaşının yaşını ise ne siz sorun ne ben söyleyeyim.
Haftasonundan belki kimsenin onların bile aklında kalmaycak ufak bir enstantaneydi benim için ama unutulmayacak...(Kriptograf)