19 Aralık 2010

S.S.Ö

Daire 48'in kedisi kaybolmuş. Apartman yöneticisi kapıya duyuru astı. "Daire 48 deki öğrencilerin beyaz pumpkin adında kedisi kaybolmuştur bulanların şu numarayı aramaları rica olunur. Yönetim."
Yok bizim daire numaramız 46.

Klavyemin 8 tuşunun altına doritos nacho kaçmış biraz zor basıyor.

Bugün Ales'e girdim ama sınav sorularını yetiştiremedim. Her sen 160 soru sorulan sınavda bu seen 200 soru sorulmuş ve süre değişmemiş. Hay böyle işin dedirtiyor insana. Birde ben sözel bölümden yapmaya başlayınca boşlarım hep okuduğum bölüm olan sayısaldan kaldı. Kendimi enayi gibi hissediyorum. Sınavdan cıkan işletme öğrencisi valal sadece sayısal 1 2 ve sözel 1 tam yaptım dedi. Ben sözel 12 ve sayısal 1 tam yapabildim. O kesinlikle benden daha fazla puan alacak. Ama ben sözeli daha hızlı yapıyorum diye önce ondan başlamıştım. Son 5 dakikada 8 soru çözmeme ve 5 dakikada ortalama 5 6 soru çözmeme rağmen sayısal 2 den 20 ye yakın boşum var.

Sanırım Fen edebiyat fakültelerine verilen formasyon kaldırılıyor. Eğitim-sen'in açtığı dava sonucunda karar veren yargıtay formasyonu lisansa devam eden öğrencilere verilmemesi kararı almış. Al o kararı. Ben 2 aydır formasyon derslerine gidiyorum ve 250 lira da harç yatırdım. Ösym denetim birimine az önce mail attım.
Haftalık formasyon ders programımı yazdım oturduğum yerden okula gidiş dönüş yol paramı yazdım ve yatırdığım 250 tl yide yanına iliştirip zararımın telafisini arz ederim dedim. Benzeri dilekçeyi üniversite rektörlüğünede vereceğim. Bunlar maddi zararlarım. Manevi zararlarımı ise Ösym'nin yeni açılan "vicdan rahatlatma ünitesi" adıyla anılan birimine bildireceğim.

Sağlıcakla kalın...

16 Aralık 2010

ALeSe

ilk bakışta bir örgütün kısa adı gibi duruyor olabilir. Uzun adı Akademik Lisansüstü Eğitim Sınavı Emziği.
Pazar günü olacak daha mezuniyetime 1 yıldan fazla zaman olmasına rağmen girmekte bir sakınca görmedim kaydımı yaptırdım. Paramı yatırdım ama ne sınava girecek yer hakkında bir bilgim var ne de saati :) Yarın ösym merkezine uğramam lazım. Ha sınavda çıkacak sorularda çok fazla sorun cıkartacak bir durum olmadığından bu rahatlığım.

Bu arada mecliste koltuk değneği ile konusan Şırnak milletvekili hanımefendi milletvekillerimizin bir kez daha konuşmayı bilmeyen insanlar olduklarını göstermiş oldunuz. Haklı olabilirsiniz ama öyle konuşursanız kimse haklı olduğunuzu düşünmez. Değneği kaldırıp "ne o zorunuza mı gitti bu benim tc kimlik numaram" diyor. Bu hanımefendi hem kendisiyle çelişmiş hemde ideolojileriyle. Kendisini günün çelişkisi ilan ediyorum.

Bu arada okul kütüphanesinden bölüm başkanının özel izni ile son 50 yılın ekonomi yayınlarının derlendiği bir kitap aldım. Otobüs şöförü az daha o kitabada bilet kesecekti. Resmen dalga geçti adam benimle. Neyse efendim asıl demek istediğim şu, o dönemleri yaşamamış biri olarak o dönemleri birilerinin ağzından duymakla o dönemde çıkmış yazıları okumak daha farklı. Mesela darbe olmadan önce yayınlarda darbe olacağı taaki muhtıraya kadar sezdirilmiyor. Demirel "büyüme bu yılda büyüdü" açıklamaları attığı temeller falan manşetlerde. Bi bakıyorsun ertesi gün Kenan Evren manşette gülüyor.
Mesela kahve kıtlığı olduğu bir dönem var, kahveyi bol bulup gcına sürdüğümüz şu devirde yaşayan biri için anlaması zor. Aslında bir şeyin kıtlığını çekmek şu devirde anlaşılacak şey gibi durmuyor. Ya da kıtlık varsa o şeye ihtiyaçda olmuyor mu yoksa?
Bir de güzel yani var tabi olayın "reklamlar".
Banker Kastelli
Yurtdışında çalışan işçilere İş Bankasının nasıl faizsiz kredi verdiği reklam çok içler acısı. Lira'nın Devalüe edildikten sonraki hali içler acısı. Karikatürler müthiş.

Mesela Tarih 12 Eylül 1980 Hürriyet'in 33. yılı 11647. sayısı
"Bütün yurtta sıkı yönetim ilan edildi"
"Ordu Yönetime el Koydu" Yanda Evren paşa gülümsüyor.
"Hükümet ve parlemento feshedildi, Siyasal partilerin faaliyetleri durduruldu. Paramenterlerin dokunulmazıkları kaldırıldı. Saat 05.00'ten itibaren sokağa çıkma yasağı başladı."
"Genelkurmay Başkanı Evren'in başkanlığında Kara,Haca,Deniz Kuvvet komutanları ile Jandarma Genel Komutanı Milli Güvenlik Konseyi'nde görev aldı.
Disk ve Misk e bağlı bütün sendikalar faaliyetten men edildi. Bütün dernekler kapatıldı. Bu hafta hiç bir spor faaliyeti yapılmayacak. Bankalar ikinci bir emre kadar çalışmayacaklar.Yurt dışına çıkış yasaklandı. Yurt dışında çalışan işçiler ve turistler yurt dışına çıkabilecekler."

İnsanın tüyleri ürpermiyor mu?

15 Aralık 2010

Michael Jackson "bizi umursamıyorlar dedi"

Ben bu "they don't care about us" şarkısını bir isyan bir baş kaldırı "we know the truth" şarkısı olarak bilirdim. Fakat bu Michael için çekilen video kliplerde çipli gibi dans ettirilen mahkumların pek Michael'in ne demek istediğini anladığını sanmıyorum. Hayır Michael'e sevginizi dans ederek göstermenizde bir problem yok ama bu nedir ya? Michael'in dansının garipliğinden olsa gerek bütün bunlar.
İşte video

12 Aralık 2010

Güncel

Ulan blok.
Facebookta yatırım yapıyorum kazanıyorum. Kimin doğum günü o gün gidip onun sayfasında dogum gününü kutluyorum ki hatırlanması zor bir gün olan 11 Ağustos'ta herkeste benimkini kutlasın hatta amacım kutladıklarımın benimkini kutlamayıp onları facebooktan silmek nihauhau.

Ne demiş Banu Avar "ben avarca bilmiyorum ona göre"...
Saygılar.

9 Aralık 2010

Doğal Coğrafya Fotoğraf Yarışması


Daha öncedende aşina olduğunuz national geographic gezilerimize devam ediyoruz.
Sevgili biricik national geographicimizin 2010 fotoğraf yarışması geçenlerde bitti. İşte ilk bilmem kaç fotoğraf. Kategoriler halinde bunların hepsimi birinci oldu demeyin azcık alttaki yazıları okuyun...

Bak Bakabilirsen

22 Kasım 2010

Burası Agora Meyhanesi

Merhaba sevgili blok. Nasılsın.
Okul yine başladı. Her zaman oldugu gibi vize ve finallerden sonra bir moral bozukluğu bir boşluk var üzerimde. Hiç bir şey olmadığı halde moralim bozuk. Ne okula gidesim var ne derse giresim. Zaten girmek için 10 dk aranıyoruz o da ayrı dert.
Bu arada Zeki Müren diyor ki; burası agora meyhanesi...

5 Kasım 2010

Benimle Oyna Hükümdarım


Resmen gerizekalılık bu ya. Bu kadar alet etmeyin kadınları bu işlere. Oyun oynatmak için bunu mu kullanacaksınız bu kadar mı düştünüz...

Ufacık cocukların kafalarını böyle büyük göğüslü kadın resimleriyle boyayan mal zihniyet bundan para kazandığında da internet girişimcisi oluyor. Afedersinizde şeyime girsin.

Oyun oynatmak istiyorsan oyununu tanıtırsın bu resmen pornografi...

Peru'lu arkadaşlarım ve ruhsal bunalımlarım

Merhabalar sevgili blok. Tuğla kiremit.
Bu aralar ruh halim karmakarışık sevgli blok. Darmadağınım resmen. Vizeler bir yana (afedersin sokayım vizeye) hayat yordu beni. Çalış çabala yine çalış çabala. Kendimi bazen mal gibi hissediyorum.
Duygusal olarak birilerine bağlanasım var hatta bağlanma çabalarım da var ama orda iş yok gibi. Söyle blok direk ona mı açılayım arkadaşlarına mı açılayım.
Aşk falan değil çok net bir şekilde belli ama yinede bir şeyler var. Zaten ben zorlarsam zamanla aşık olurum. Daha önce şıp sevdiliğimden bahsetmiştim zaten. Bana birini gösterin 3 4 gün geçirelim yüzüne alıştıktan sonra her türlü giderim onla. Bunun tıpta adı nedir bilmem çok ta tın.

Ayrıca Cauch-riemann denklemlerini kutupsal formda elde etmeye çabalarken elimde patladı.
Harmonik eşleniği alınacak sinizoidal eğrinin türevini alırken danışmanın uyarısıyla sarsıldım. Kısaca koyverdim gitti sevgili blok. Bir daha görüşene kadar kendiine iyi bak bol bol girdi çıktı al.

Zaten baktım blok adult paylaşım olmuş. Bazı kendini bilmez bitchler blog yorumlarını moderatör denetiminden geçirme olmadığı için dayamış internet sayfasını. Resmen abaza ecnebilerin toplanma mekanı olmuş.

İspanyollar tüm adult içeriklerini benim bloga indexlediler...

2 Ekim 2010

Sevgili can hatta candan ötesiler, hayra hasenata düşkünler. Sıla-i rahim çok önemlidir böyle mi yazılır o da bilinmemektedir.
Ayrıca Fırında Tavuk yapmasını bilen adama bizim evde hürmet edilir.
Sevilde Sevme Ağlama Ağlat (Resmen Carpediem)

29 Ağustos 2010

Kütahya-Eskişehir Yol-Yemek-Ssk

Yedim içtiğim benimdir, izin alınmaksızın paylaşılması çoğaltılması ve satılması kesinlikle yasaktır.
Eskişehir de olanlar bilirler orda doktorlar diye bir cadde var. 1 hafta önce orada geziyordum daha sonra adalar diye bir yer varmış oraya götürdüler beni. Adalar deyince ada var sanıyor insan haliyle ama ortada ne ada var ne de deniz. Kütahya dan akan derenin etrafını çevirip eğlence merkezi gibi düzenlemişler. Bu arada Kütahya yerel yönetiminede yuhlar olsun o dere oradanda geçiyor ama yanında sazlıklar var. Her neyse Eskişehir de gezerken o adalarda bir kafeye oturduk ve kahvehaneden fal baktıralım dedik. Bilemediği bir adım vardı gerisini bildi. Zaten bana geleceği anlatma geçmişimi anlat dedim hepsini bildi lan. Benim bile bilmediğim bir kaç şey söyledi. Tahmin edeceğiniz gibi falcının adı Batu idi ve kendisi gaydi. Erkek arkadaşından ayrılmış elimde fincan yanına gittiğimde ağlıyordu teselli ettim ama bu Batu yu terk edenin bir kız oldugunu varsayarak. Baska turlu olmuyor cunku beceremedim.

Kütahya da oldugum süre içinde eve verdiğim kira kadar aylık dışarda yemek parası veriyorum İzmir li oldugum için balıksız yapamayacağımı anlayıp balık lokantası balık pazarı aramaya çıktım. Alabalık lokantası buldum normal olarak. Balık şeklinde tuğladan bir kap içinde mantar ve kaşarla pişirilen alabalık yanında bol sumaklı salatayla yenir sonrasındada helva yenir ve vazonun etrafında kız kesilir.

Arkadaş ne vazodur ya, şehrin simgesi olmuş. Burada sokak tabelaları bile çini desem yanlış olmaz. E böyle bir yerde de seramik ve çini ıvır zıvır bulmak zor olmuyor. Çini boyamak zor işmiş onu öğrendim.
Kütahya da yemek sektörünü elinde bulunduran firma karavan yemek a.ş. Ülkenin fethedilmemiş son kalesini tekrar düzenleyerek ve döner bir mekanizma ekleyerek restorant yapan bu firma hamamı ziyafe adında yine bir restorasyon restoranta sahip. Bu şehre bu firma kadar yiyecek-eğlence yatırımı yapan şirket yok kısacası. Zaten bu şehrin o kadar firmasıda yok. Diyeceksiniz ben yemek takımı deyince aklıma Kütahya porselen gelir Güral porselen gelir. Onlar zaten kardeşler etrafta okul ve spor salonları dolu fakat tekel olmayı o kadar istiyorlarki devamlı rekabet yüzünden holdinglerin kalkınması şehri kalkındırmıyor. Açıkçası Güral holding in Kütahya ya bir vakıf üniversitesi kurması fena olmaz. Devam edecek...

Ayrıca 11. katta bir ev buldum içi pembe boyalı yakıtı ev kirasının yarısı ve her odada en az bir balkonu olan 3+1 bir ev. Ev sahibi Kütahya el sanatları müzesinin müdürü bize vazo hediye etti :)

6 Ağustos 2010

Uzun Zaman Önceydi



Celcius'a göre 50 Fahrenayt'a göre nerden baksan 70 80 derece sıcaklıktan sesleniyorum sizlere. Kütahya'nın en sıcak günlerinde sanki bok varmış gibi Kütahya'dayım. Bir halt olduğuda yok. Fakat gözümde sanırım dolar işaretleri var. Özel ders vermeye başladım 2 öğrenci var ama ben hala daha fazlasını istiyorum. Kadınların neden depresyondan, sıkıntıdan falan kurtulmak için alışveriş yapmalarını anlıyorum. Bende parayı bulunca kendimi alışverişe verdim. 3.5 saat ayakkabı denedim 3 tane tişört aldım. yarım saat sumac grill de 45 dk menüye baktım mercimek çorbası içtim. Kısacası ben alışveriş yapmayı bilmiyorum. Kardeşimi aldım yanıma yardımcı olsun diye o kendine alışveriş yaparken az daha kendime adL den tunik alıyordum. (Yeni öğrendim bu kelimeyi) Arkadaş elbisenin askısının kalınlığı değişiyor sanki şort ve pantolonmuş gibi fark ettiriyır kadınlara. Bi onu deniyor bu bunu biri diğerinden güneşli havalarda farkedilmeyecek derecede farklı renkte ama o kadar kararsız ki hangisini alacağı konusunda. Para ile falan alakası yok asıl problem kadınların alışveriş yapması değil o ortamlardaki aldatmacalar. Paran varsada bizim Espark'ta düştüğümüz duruma düşersin bizim gibi sınırlı bir bütçen varsada.






Tamam bitti...

1 Haziran 2010

Vururum Seninle Her Mala

Daha önce Toyota'nın reklam filmi için yeğenimin Honda'da ki görüntüsünü göndermiştik ve yayınlamamışlardı ya. Aha yayınladılar şimdi :) Burayı okumasınlar aman susun. Kafası düşen kumral çocuk yeğenim olur. Araba Honda'dır. Bunu der kaçarım :)

19 Şubat 2010

İlişikteki Kişiliksiz Keşiş

merhaba sevgili blog
sana başımdan yakın zamanda geçen bir olayı anlatmak istiyorum
bildiğin gibi Kütahya'ya paranın benim için önemimi anladığımdan
beri trenle gidip geliyorum. Yine trenle geri dönecektim. İzmir
Basmane tren garından biletimi almaya gittim. Yağmurlu bir gündü
neyse tek kişilik yer olmadığı için iki kişilik koltuklardan
aldım biletimi. Muhtemelen yanıma erkek birini vereceklerdi. Fakat
adımı söyledikten sonra gişedeki görevli yolcu kim sen misin dedi?
bende evet dedim bileti kesti aldım evime döndüm. Yolculuk günü
geldi ve trene bindim, trenin kalkmasına yakın vagona bir kız girdi
yanımdaki koltukta durdu biletini kontrol etti bende benim yanıma
oturacağını anlayınca acaba bir yanlışlık mı var dedim ve bende kontrol
ettim hatta garantilemek içinde kıza sordum ve doğru çıktı.Galiba gişe
görevlisinin bir yanlışıydı bu ya da bir kıyağı :)
Her neyse kızla ilk başlarda konuşmadım bile ama biliyorsun blog bu aralar
ota boka atlar vaziyetteyim kız güzel olmayagörsün. Hemen bir şeyler
olacak sanıyorum. Normal bir muhabbet başladı işte garip bir şekilde de
aynı üniversitede okuyormuşuz. O Kütahya'nın ilçesinde meslek yüksek okulunda
ben merkez kampüsteyim arası 45 50 dk falan sürüyor. E işte havadan sudan muhabbet
ettik şakalaşlamalar espriler falan bayağı hoşuma gitti muhabbet. Canayakın bir kız
ve işte bir yerden sonra bende şimşekler çakmaya fırtınalar kopmaya başladı. O dakika
dan sonra hareketlerinde acaba o da benden hoşlandımı soruma cevap aradım. Buldum mu?
bilmiyorum sevgili blog. Biliyorum biraz şıpsevdiyim. Ama blog hareketleri falanda sanki
bana karşı bir şeyler varmış gibi hissettirdi. Rahattı yani bayağı.

Eğer mantıklı düşünürsem insan az veya çok karşısındakine güven duyduğu kişilerin karşısında rahat davranır.
E birine güven duymak her şeyin temelidir bence. Önce az bi güvenirsin sonrası gelir.
Samimi tavırları falan vardı benimde ona olduğum gibi. Neyse blog uzatmayacağım daha fazla
işte ben kızdan hoşlandım ve bir daha ki yolculuklarımızda yalnız gitmektense beraber gideriz dedim
ve bu bahaneyle telefon numarasını istedim. Verdi işte bu andan sonra elime büyük bir koz
geçtiğini sanan ben işin içine zıçtım sanırım.

Kütahya'ya eve vardıktan sonra hemen mesaj attım. Lan mal ne atlıyorum dursana öküz. Ama işte kontrol
edemiyorsun kendini blog. Hele birde ordan cevap gelince tamam artık dedim ben hemen pembe panjura bağladım olayı
Duramadım bir mesaj daha attım buna cevap gelmedi. Sonra ertesi gün akşam arkadaşında hafif gazıyla aradım hafta
sonu kütahya'ya gelemesinin iyi olabileceğini ve muhabbet edip konuşabileceğimizi söyledim. Tabi bir araba laf
ettikten sonra. Saçmaladım resmen bütün gün yaptıklarımı anlattım sonra çat sordum soruyu. Malesef blog 5 gün sürecek bir
sertifika kursu varmış. O yüzden gelemezmiş. Fakat gelmek isteseydi kendi bir gün söyleyebilirdi değil mi blog? Yani ben
belli etmişim niyetimi hiçte küçük olmayan bir adım atmışım. Adım atacak olsaydı ya hafta sonu işim var ama şu gün olabilir
demeliydi bence. Yani kısacası ben kızın canayakın tavrılarını ve samimiyetini yanlış yorumladım
sevgili blog. Sıçtım sıvadım yine :) Mutlaka bekliyorum bir gün dedim ve kapattım telefonu. Heyecanlandım lan blog.

O günden beri ne mesaj attım ne aradım zaten aramayacağımda yapacağımı yaptım yani sonuçta ilişki arayan
bir aygır değil smokinli penguenim :) Hani daha ne yapaydım.
Bakalım blog eğer ki hafta sonundan sonra ararda derse ki serkan ben veya biz kütahya'ya geliyoruz görüşelim derim ki bir
ihtimal ve görüşürüm ama ilk teklifimi kabul edipte geleceği zamanki kadar yakın davranmayabilirim.
Ama yok blog yine canayakın davranırsa kayarım herhalde ben orada. Bu düşük bir ihtimal bir diğer ihtimal ise vizelerden sonra
geri döneceğimiz zaman tren yolculuğu için mesaj atabilir. O zaman ise sadece yolculuk yaparım blog konuyu asla açmam o açana dek
...

Neyse blog benim başımdan böyle bir olay geçti işte hadi kal sağlıcakla kendine iyi bak

17 Şubat 2010

Radyoaktif Serpintiler-1

Bir uyandım kapı gizli numara tarafından çalınıyor,açmadım
tabiki prensip olarak. Ev sahibimizlede konuştum kim olduğu
belli olmayanlara kapımız artık kapalı. Camlarıda meşgul
moduna kilitledik. We r busy...

Hangi konu hakkında yazmak istesem ve o konuyu biraz araştırsam
o konu hemen bana çok anlamsız gelmeye başlıyor. O kadar çok
şeyden vazgeçiyorum ki bloga yazı yazacağım zaman.Konuyu buluyorum
güzel de bir espri yakaladıysam tamam 2 defa kendime tekrarlayınca
bitiyor o konunun anlamı. Dünyanın en basit konusu haline geliyor
benim için kimse gülmez artık o espriye diyorum kendi kendime.

Geçen evde açık oturum yaptım. Açmayıpta oturanın topuklarına sıktık.
O sırada Bayhan ve Enrico Macias "Güzel bir kız yaşarmış Boğaziçin'de"
adlı eseri seslendiriyorlardı.Dalmışım ve Serdar'ın dediği sözler
aklıma geldi "Hayat beni yoruyosun."

Gezdim Gördüm Geldim, yediğim içtiğim sizin olsun Vedat Milor
her cuma akşam NTV de :)

Doroti ve Mattiv, Victoria's Secret'ta otururken yanlarından
geçen Kerem Mattiv'in sandalyesine çarpınca ortam gerildi.Olaya
güvenlikten Saim ve Nusret beyler müdahale edince Doroti Victoria's
Secret'in ırkçı tavrına lanet okudu. Doroti'ye yakın kaynaklar
olayın Kerem'in Mattiv'e Şattı fakap biç dediği için çıktığını
söylediler.

Gençken yapılacak 100 şey kampanyasında o 100 şeyi yaptıktan sonra
verilecek olan ödül açıkçası az. Ben gençken yapılacak 100 şey falan
dendiğinde şöyle babalar gibi hediyeler verilir sanmıştım. Tırt lan o ne.


Çıkarım senle her yola reklamına kuzenimin videosunu gönderdik fakat
yayınlanmadı galiba arabanın toyota degilde gıran çaroke olduğunu
anladılar.

Falım reklamındaki kızdaki gözler tam aşna fişne diyor ya o kadar mı
afrodizyak etkisi yapar bir insan bir insanda. Sakız falan kesmez beni...

Dolby ses sistemi neymiş lan ben onun ta a.q ses mağaradan geliyor gibi bozuldu birde.
Yeminler etsen bir kez daha
Sen yoluna ben yoluma
Bu kez adalet benden yana
Sen yoluna ben yoluma dolby digital...


Şu hocanın hiç adaleti yok mu,
Kalemden çıkana not veren yok mu
Notlar versen bir kez daha
Sen yoluna ben yoluma
Bu kez bölüm başkanı benden yanaa
sen odanaa ben sınıfa

15 Şubat 2010

Zaman Denemeleri...

Zaman Denemeleri...
Bir fonksiyonun tersinin var olabilmesi için o
fonksiyonun 1-1(birebir) ve örten olması gerekir
eğer öyleyse fonksiyonun tersi tektir. Bu tabirlere
yabancı olmayanlar anlayacaklardır ki her doğrunun
bir tersinin olabilmesi için o doğru tek olmalıdır ve
bir tek şey ifade etmelidir. Öyleyse tersi yani yanlışıda
tektir. Giriş biraz teorik olsada gelişme ve sonuçta
pratiğe girmeyi planladığımı bilmelisiniz.

Dünyada ne kadar çok şeyi hiç yokken düşünce gücüyle
var edip birde onun üstüne başka şeyler inşa ediyoruz?
ve o yaratılan maddenin,çözümün
üzerine hiç akla gelmeyecek eklemelerle adeta yepyeni
bir madde yapıyoruz. O da yetmiyor o maddenin bile
bazı problemleri var ve onlar içinde yeni maddeler bulmak
zorunda kalıyoruz. Aslında başlangıcı kim yaptıysa biz
onun bulduğunun üzerine onun bulduğu şeyi mükemmele ulaşması
için yeni şeyler ekliyoruz. Ekliyoruz eklemesine fakat artık
bu işi yaptığımızı farketmeyecek kadar işkolik bir hale
geliyoruz. Bunların dışında birde bizim pek bir şey katamadığı
mız olgular var. Yani sadece anlamakla yetinmeye çalışıyoruz
fakat o bile zar zor oluyor. İşte bunlardan birisi de zaman
kavramı. Sorsalar herkes kendine göre bir zaman tarifi yapar.
Fakat herkesinki yanlışlığına ispat bulunamayacak kadar doğrudur.
Yani tek değildir ve tek bir şey ifade etmemektedirler. 1-1
değildirler. Herkesin kendine göre bir zamanı vardır ve o zaman
onların işlerini yaparkenki tek yardımcılarıdır. Bunu ben burda
yazmadan önce anlayanlar bunu kullanmışlar ve fizik matematik gibi
alanlarda zaman kavramını daha anlaşılabilir kılmışlardır. Fizikte
Birim zamanda alınan yol diye tabir edilen ivmenin de baş kahramanı
zamandır. Hareketi yapana göre belirlenen zaman;
yapılan hareketin, hareketin hızına oranıdır. Yani koşan için
zaman koştuğu yolun koşarken yaptığı hıza oranıdır, yürüyen içinde
aynıdır yaşayan içinde. Kısacası nerede eylem varsa orada zaman
vardır. Zaman kendi başına devam etmiyor gibi görünsede dünya
üzerinde devamlı bir eylem var olduğundan zaman hep işlemektedir.
Dünya için zaman yörüngesinin uzunluğunun dönüş hızına oranıdır.
Diyeceksiniz ki zaman yok peki zamandan bağımsız olarak bir hız
nasıl var olabilir? Peki ya zamanın hızı belli midir?
Zamanın ne olduğundan çok ne yaptığına bakmak gerek. Zaman bir
yardımcıdır. Farkındalığı arttırır. Yaşam için zaman ömür bölü
yaşama hızıdır. (yaşamın hızı var mıdır?) Yaşamın hızı herkes
için aynı olduğunu düşünelim, o zaman, zaman insanların ömürleriy
le doğru orantılı olur. Yani ne kadar çok yaşayacaksan o kadar çok
yaşarsın. Aynı yere mi geldik ne? Yoksa hızın birimine zaman desek
yanlış mı olur. Hız diye bir şey olmadığını kabul etsek ve bundan
sonra yol ve zaman olarak kabullensek her şeyi yanlış mı olur?
Einstein izafiyeti anlatırkende saçmalık ile saf mantık arasındaki
çizgide çok iyi yürümüştür. Fakat hala bir teori ve yanlışlığı ispat
lanması muhtemel. Zamanın ne olduğunu değilde nasıl işlediğini
nasıl çalıştığını anlatıyor olsa gerek. Özelliklerinden bahsedilir
iyi ve kötü huyları vurgulanır fakat tanımı yapılamaz. Tanımlanmadan
kabullenilen şeydir zaman. Bu matematikteki nokta gibi bir şeydir.
Doğru da noktaların yanyana gelmesiyle oluşan göz yanılması. Hızda
zamanın belli uygulamalarla elde edilen bir çeşidi?

Durun söylemeyin yoksa Olmayan bir şeyi belli kesimlerin veya herkesin ihtiyaçları
doğrultusunda yaratıyoruz ve sonra onu mükemmele ulaştırmaya mı çalışıyoruz.
Aman allahım inanamadım şimdi kendime nasıl bu tuzağa düştüm.
Deneme 1.2.3.

13 Ocak 2010

Ponetik

Selam haykırışlardan höykürüşlere konan gönül dostları. Havanın kapalı olduğu bir günde daha sizlerleyim. Bugünkü konumuz şarkılardaki fonetik hataları.

4 ya da 5 kategoride değerlendirme yapacağım sizlere.
En başta petek pançöz geliyor rüya ya ürya diyerek.
Jüri özel ödülünüde Nalan'a veriyorum.
Bir gün yarraaa alırsam,sanma acım diner gel ilacım ol yeter.

Sıkıldım yapmıyorum hiç bir şey. Şat tül arap şat tı fakap.

12 Ocak 2010

Eskiden Merhaba

Uzun zamandır bir şey girmiyordum bloga. Hoş o giriş çıkışlardan haberdar olmadığı için bunun da farkında değil. Hala yerinde duruyor.
Çok klişe olmuş şeyler yazmaktan kendimi alamıyorum. Size demek istiyorum ki hayatın anlamını buldum ve artık blog yazmayacağım ama ne var ki ne hayatın anlamını buldum ne de blog yazmayacağım. Yazacağım ama daha az (galiba).

Hiç bir yazılanı ciddiye almayın alsanız ve bundan sonraki bütün hareketlerinizde bunları göz önünde bulundurarak haraket etseniz hiç bir şey kaybetmezsiniz...

Telefonum bozuldu, 2. sınıf oldum, bir notebook aldım, erasmus programına kayıt oluyorum (İspanya bekle beni geliyorum), chiti chiti bang bang :)