9 Eylül 2009

Çalın, Çırpın Kayıtdışı Patlasın

Çekinmeyin; yazın, çizin, ağaçların canını alın...
Bu reklam sloganının benzerinin söylendiği reklamda merkez bankası eski başkanı olan tonton amca oyuncak satıyor fakat ne fatura veriyor ne de fiş. Sorarım sana tonton amca kayıt dışı mı krizin etkilerini yok edecek. Lütfen lütfen amaa...




Şu "değişiklik yapma hakkını saklı tutar" lafından çok sıkıldım.


Düşünsene birden değişiklik yapıyor sonrada sakladıydım bozulacaktı çıkardım yaptım diye savunuyor kendini. Sırf bu yüzden ne bir kampanyaya katılasım var ne de bir promosyon ürününü biriktiresim. Ben o kadar kapak biriktireyim sonra adamın saklı haklarından dolayı o kapaklar bana kapak olsun. Olacak iş değil vallahi...




Deterjanın biri reklamında kendi önceki formülünü göstererek bakın önceden ne kötüymüş bu yenisi bu daha iyi bunu kullanın diyor. Aslına bakarsan ben demiştim bunun olacağını aylar önce. Hep sıradan deterjanı kötüleyen zamazingolar şimdi kendi eski formüllerini kötülüyorlar. Bak kaç aydır sana ne kadar kötüsünü veriyormuşum al bu bundan iyisi çıkana kadar iyi gibi bizce...






Flash tv yine farkını ortaya koydu ve sadece marjinal olmak adına saçma sapan şeyler yapmaya başladı. Sırf izlensin diye at gibi hatunun tvye koyup sonra ramazan eylencesi diyorlar. Oda yangın var ben yanıyorum deyip ülkemizin genç güruhunu su tutma yarışına sokuyor. O da yetmezmiş gibi programın sonunda "Bu programda sanal reklam uygulanmıştır" diyor. İş işten geçince yani. Ha ha uyguladım bile der gibi...






Beni yazın sayfalara yazın şarkılara,


Adım Potasyum Fıtrat olsun,


Küreğimin yokluğuna hüzün çokluğuna,


Peder çare bulsun...






Acun Ilıcalı'nın şu meşghur programı "Var mısın Yok musun?" da harcanın mumun haddi hesabı yok. Her gün 24 kutu mumlanıyor arada kazara açılanları falanda düşünürsen 30 kutu mumlansa. Her kutuya 50 gr mum (500 bin olanlara ise 100 gr) gitse günde 1.5 kg mum gibiyor demektir. Bu yarışmanında aylardır sürdüğü düşünülürse işin içinden çıkılmıyor sevgili blog.




Belgesel kanallarından birini izlerken bir haber duymuştum yıllar önce; yağmurlu bir havada yıldırımlardan biri oltanın üzerine düşmüş. Şaşırdığım konu yağmurda balık tutmak hangi akla hizmet. Sonra bu sorudan vazgeçerek bu bilgiyi adeta benimsedim. Üstüne daha sonra programın benzerini ve bu seferde kurtulma yollarından bahsedenini izleyince dedimki artık bunu halkla paylaşmalıyım. Evet açıklıyorum.


Yağmurlu havalarda yıldırımlar en çok oltalara düştüğünden mütevellit yağmurlu havalarda yıldırımlardan korunmak için balık tutmayın... Bu tezimi ilk duyan sizler değilsiniz ben bu varsayımımı ne zaman statik elektrik konusu açılsa bangır bangır bağırdım.. Bunu duyan kişiler var burada bu blogu okuyan. Hadi artık dağılabilirsiniz bitti... :)



Kral tvde günün sanatçısı olmak için klip yayınlatmak gerektiğini düşündükçe bir garip oluyor içim. Klibin yoksa günün değil anın bile sanatçısı olamıyorsun saymıyorlar seni. Sanatçıysan klip çevir.

4 Eylül 2009

Kabı ayrı olanın dadı ayrı olur...

Sana yine daha önce hiç yazmadığım bir yerden yazıyorum sevgili blog. Malum üzümler başlamıştı ve bende zengin olma hayalleriyle köye üzüm işinde "amele"lik yapmaya gelmiştim. Bu gün 5. gün blog şöyle bir hesap yaparsak aylığı 900 ytl den 5 gün çalıştım diyebilirim :)

Kayıtlar 24ünde sonmuş bu sevindirici bir 5 6 gün daha çalışabilirim demek oluyor. Kısacası para para ve para...
Aynı gün hem şeftali hem incir hemde üzüm reçeli yapılsın diye incir üzüm ve şeftali topladım sonra hepsininde sırayla tadına baktım. Üzüm reçeli gayet güzel daha önce hiç yememiştim. Tavsiye ederim.


Kuru üzümün kilosu 2.5 liraya kadar çıkmış (alış) bu sene sanırım para kazanan sadece ben olmayacağım gibi duruyor. Ama ne demişler komşuda pişer bizede düşer.


Günlerden 1 eylül salı biz halamlarin bağında üzüm kesiyoruz daha doğrusu kadınlar kesiyor biz keleterleri taşıyoruz.(kelter) İşin bitmesine yakın halam bana bakıp serkan al şu üzümü de şurda çalışan kadına götür sabah beri orda işleniyor falan diyor. Bende tanıdığını sanıyorum kim bu hala diyorum fakat halam bilmem halam sabah gördüm orda çalışıyordu işte diyor. Üzümü götürüyorum ha gitmeden halam tembihliyor sor bağları var mı yok mu diye varsa kabı ayrı olanın tadı ayrı olur de ver yoksa yine ver.

Gidiyorum kadın bağımız yok diyor bende bu manalı sözü söyleyecek başka bir fırsatın elime geçmeyeceğini anlayınca direk kabı ayrı olanın dadı ayrı olur diyorum veriyorum üzümü. 15 dk sonra o üzüm verdiğimiz kadın elinde bir poşetle geliyor ve içinde domat var yenge afiyet olsun küçüklerden verdim artık kızmayın büyükleri kalmamış diyor.

Kısacası burda para geçmiyor sevgili blog. Burda domates isteyen başka bir yiyeceğe sahip olmak zorunda. Aynı şekilde dut lazımsa sende yumurta olması yeter veya peynir istiyorsa canın kabak ver gitsin komşuya. En garip takas içinde incirle gelen tabağı anneannemin tavuk etiyle geri göndermesiydi. Karlı olup olmadığımızın bir önemi yok önemli olan ihtiyacının olup olmaması.
ha bu arada ev tuttuk 3+1 evin eşyasını falan her şeyini aldık birden deli gibi borcun altına girdik hadi hayırlısı bakalım...
Neyse blog kal sağlıcakla...