31 Ekim 2008

Yüksek Öğretimden Esintiler

Daha önce bahsettiğim gibi kredi yurtlar kurumunun yurtlarında kalıyorum ama kredisini henüz alamadım. alacak gibide durmuyorum... Misafir kartıyla asil odasında kalıyorum kimsenin haberi yok.

6 kişilik odada 4 kişi kalıyoruz ama 3 kişi kayıtlıyız. 1 Şırnak'lı arkadaş var. Bildiğiniz kürt. Zeki bir arkadaş, hemşirelik okuyor. Babası 3 evlilik yapmış kendisi 22 yaşında ama ailenin en küçüğü, babası vefat etmiş bakmışki Şırnak'ta bakacak tarla torba bahçe çok e onlara abimler ablamlar baksın benda insanlara bakayım demiş (bunu ben onun yerine diyorum) kopmuş gelmiş dumlupınar üniversitesi hemşirelik bölümüne. Odaya ilk girdiğimde anatomi kitaplarını görünce ohaa bu ünivde tıp yok ki bu ne nanasını satayım dedim ama sonra her şey açıklığa kavuştu. Bu yazıyı yazarken acayip bir stres altındayım. Sanki yazdıklarımı biri okuyor ve misafir kartı ile asil odasında kaldığımı müdüre ispiyonlayacak gibi geliyor. Ama yok monitör lcd ve demin test ettim yandan okunmuyor yazılar.

Diğer arkadaşların 2side güzel sanatlar fakültesinde resim bölümünde okuyorlar. Biri pasaklımı pasaklı diğeri düzenlimi düzenli. Biri dolabının kilidini 3 kez kontrol ediyor diğeri hiç kilit takmamış dolap kapağı hep açık. Biri Giresun'lu biri Bergama'lı. İzmir'in ilçesi bergama ama o kadar yakın değil yani Manisa'ya daha çabuk varıyoruz. Her neyse. Bu arkadaşlardan Giresun'lu ile iyi anlaşıyoruz. Bilim kurgu,power rangers,pokemon,animasyon derken çok "azınlık raporu" bir oda olduk. Şırnak'lıyla pek anlaşamıyor odasını değiştirecek inşallah değiştiremez. Lan zaten bi onla anlaşıyorum o da giderse herhalde sıkıntıdan patlarım.

Bergama'lı olan arkadaş biraz kekeme. Konuşmada zorluk çekiyor bazen elimde olmadan söylemeye çalıştığı şeyi tamamlıyorum sanki kabalık etmiş gibi hissediyorum kendimi. Dalga geçmiş gibi oluyor sanırım. O yüzden bekliyorum bitirmesini artık. Ama yinede zor tutuyorum kendimi o nnnnnaaass derken iyiyim dememek için. İyi çocuk ama dediğim gibi pasaklı. Oda o içerideyse kokuyor mesela :)
Bu bergama'lı arkadaş geçen kantinde otururken benim resmimi çizmiş aynımın tıpkısı oha dedim kirpiklerime kadar çizmiş teşekkür ettim ama resmi vermedi ödeviymiş. Hoca alacak ama dönem sonunda verecekmiş geri. O zaman alabilirmişim. Tabi bunu söylemesi 5 dk aldı. Ama hiç ses çıkarmadan ve gözümü ayırmadan bekledim sanırım mutlu oldu yani en azından utanmadı kusurundan benim yüzümden.

Eveet sevgili okuyucu yurt maceralarımı anlatmaya devam edeceğim ama şimdilik derse gitmem gerekiyor. Sınıfta Rüzgar diye bir kızla tanıştım du bakalım :) Ankara'lı. Not alacağım ayağına tam ben tel numarasını isteyektim ki "numaranı ver bi şekilde haberleşiriz zaten bende yurtta kalıyorum" dedi. Boyu benden bir hayli kısa ama "not important",
gerçi içimden bi yerlerden adamın biri: "lan serkan bırak bunları bir sürü konu kaçırdın otur odanda çalış inekler gibi 1 ay sonra bakarsın kızlara" diyor.
Diğer taraftaki adamsa bu içimdeki adama: "hadi len asıl manita 1. sınıfta yapılır, bak herkesin eli dolu senin elinde telefon var kalem var. bak sağdakine yemiş kızı kesin solundaki hele ohoo onların mercimeğin dibi tutmuş bak şu karşıdakiler sarılırken nasılda sıkıyorlar birbirlerini oha kıza bak çocuğun dizlerine çıktı, ohaaa cızzıt bızzıt" (şifreli yayın)

her neyse efendim dün yemekhanede 600 kişilik bir sıra vardı ben bu sırada bu 600 kişiyi sayacak kadar durdum sonra çıktım gittim. Aynı yemek fiyatına yan tarafta pide veriyorlarmış mesela onu yedim. İsmimi yazdırıyorum sonra pideyi istiyorum. Pide olunca çağırıyorlar "serkaaaaan,serkaaaan,serkaaaaaaaaaaaan" adımı bütün salon duysun diye bekliyorum. varsa platoniklerim falan garipler en azımdan adımı bilsinler :)

Sen mi büyüksün ben mi Kütahya hadi bakalım :)

Kimsin sen bölümüne gerekli ilgi alaka göstertilmiyor kınıyorum sizi sayın okuyucu. İllahaki söyleyip tanıtımını yaptığımız hafta mı yazacaksınız. Çok fena alındım içerledim,duygulandım,fenalaştım, sonra revirde aferin verdiler odaya gönderdiler :)

28 Ekim 2008

Yurdus Kurumus Kütahyas :) Mitolojide öürencilik yüzyılları...


Zamanın birinde Kütahya'da bir oğlan yaşarmış ama aslında bu oğlan Kütahya'ya bir mecburiyetten dolayı gelmiş. Gelmek istemiş mi istememiş mi bilinmez ama oğlan halinden şimdilik memnunmuş. Eğitim sisteminin vasat durumunu şimdiye dek sadece ortaöğretim kurumlarında tadan oğlan yüksek öğretim kurumlarınında dadına bakmış. Kyk ve diğer devlet eğitim kurumlarındaki yolluluk onu çok üzmüş sonra kendiside bir yolluluk yapmış. Lan odalar boş 1 ay sonra alabiliriz diyorlar çok pis sinir yaptım :) (burda kontrolden çıktım)

Neyse ya sıkıldım.


Burda bir heykel var adı vazo. Kütahya'nın adres referansı resmen. Nereye giderseniz gidin vazo sizin sırtınızı dayadığınız nokta. Zaten Kütahya'nın benim bildiğim 4 5 ilçesi vardı harbiden o kadarmış. Simav, Gediz, Domaniç, Tavşanlı,... daha sayardımda tabelaların yanından vırııııınnnn diye geçtik okuyamadım. Ha unutmadan söyleyeyim şöförleri deli. Ben İzmir'in şöförlerine derdim sıyırmış diye ama Kütahya'nın belediye otobüs şöförleri onlardan beter. Çok yavaş gidiyorlar lan. 45 dk lık yol gidiyorum her gün 40 ın üzerine çıktıysak na şu sosyal tesisten çıkmak nasip olmasın. Burada internet saati ne kadar bir bilgim yok ama yanımda 1 gün oynayabileceğim kadar parayla geldim. Burada ne ne kadar hiç belli olmuyor. Kuru fasulye 1.5 ama yoğurt 1 ytl :) Saçma bence lan...

Sonracıma dün ilk dersime girdim. Aynı liseymiş lan hiç farkı yok. Hala hoca tanım yazdırırken arkadan duyamayan biri soruyor.
-"birebir ve örten fonksiyonlardaaa ...böyle olur"
--nasıl hocam?
-aha böyle bak...

ben bu diyaloğu yüksek öğretimde duymazdım sanmıştım. yıkıldım diyebilirim resmen. Çok pis hüzünlendim gittim hemen yattım. :) Yataklar çok rahat burada o çok ayrı bir mevzu.

Çamaşır makinasını çalıştırmasını bilipte yurtta kalmak isteyene her zaman yer var onu anladım. 20 dk falan uğraşıyorlar makinayı çalıştırmak için. Biz ayrı bir tarafta kalıyoruz 1. sınıf erkekleri olarak. Asıl bloklarda büyük "abi"ler ya da ablalar kalmaktalar. Köy gibi lan bu yurdun bahçesi. Tulumba falan var. :)

Binanın içinde ütü masası var daha ütü için kullanıldığını görmedim. Genelde üstüne oturup hasret giderici konuşmalar yapan gençler var ebelerinin veynleriyle.
Ben konuşmalarımı genelde yatağımda yapıyorum öyle daha rahat. Hem baz istasyonu penceremden gözüküyor iyice radyasyona maruz kalıp sonra uykum geliyor zaten. Ya da uyumaya zorlanıyorum o radyasyon etkisiyle.

Neyse efendim Kütahya'dan bildireceklerimiz bunlardan ibaret. Bugün tatil yarın tatil ne yapacağım hiç bilmiyorum. :) Yarın galiba vazoya giderim :)

Yurdun tv kumandasını alıp cnbc-e açıp kaçacağım, yastığımın altına koyacağım sonra butun gun cnbc-e izleyeceğiz. Ne güzel lan "the tudors" falan filan. Ama burdakiler arka sokaklar-sıradakiler falan izliyorlar. Huysuzla izdivaç seyrettik mesela :)


22 Ekim 2008

Refakatçı Gibisin Çorba Yapar Mısın?-96

Çok heyecanlıyım acun bey, inşallah kutumdan fazla büyük çıkmaz yani kaldıramayabilirim. Çelimsizim, bildiğiniz gibi ben şişmanlayamayan bir insanım,kemiklerim zayıf, sizde zaten benim bu hastalığımdan primlenerek reyting almak için çağırmıştınız 6 ay önce hatırlıyorum. Hani dediniz kutuları falan kaldıramaz düşürürsen araya koyarız bi "love stori" olur sana tam seyirlik komedi.

Her neyse son olarak tekrarlamak istiyorum "çok heyecanlıyım kutumdan fazla büyük çıkarsa ben onu kaldıramam,lütfen ısrar etmeyin"

Refakatçı Gibisin Çorba Yapar Mısın?-54



Hayatı olduğu gibi karşılamazsan,
İliklemez önünü asla karşında,
Korkmıycaksın çarpıp düşsen bile,
DİPÇİK gibi sağlam duracaksın hayattaaa.





bu harbiden dipçik mi ben mi kurguluyorum...? Yazım hataları bana değil Linet'e aittir...

bunun diğer 53ü nerde diye sormayın yok genelde -1 diye başlarsam -2 yapmıyorum yapamıyorum, en azından böyle bir uygulamaya giderek belki 55 yaparım ya da bundan sonraki yazıyı yazdığımda ruh halim hangi sayıya yakınlık hissediyorsa onu yazarım...

Dipçik gibi durıcaksın hayattaaa...
ben bu kelimenin anlamını o kadar iyi olduğunu düşünmemiştim...

21 Ekim 2008

Önümüze Gelene 100 Tekme


Ben küçükken "biz" dediğimiz bir grubumuz vardı. Mustafa,Yunus,Ben,Kürşat,Özkan, Kürşat ile Özkan ben ve Mustafa'dan 3 yaş büyük Yunus ise Bizden bi 5 yaş küçüktü ama biz yaş farkını önemsemeden hareket eden bir topluluktuk. Kürşat ve Özkan neden Yunus ile arkadaşlık ediyor demeyin o Özkan'ın kardeşiydi o yüzden aramızdaydı. Aslında pekde aramızda değildi...

Neyse işte biz her akşam "beyazevler" adıyla anılan semtin "doktorlar" sitesinde oturan Özkan'ların evlernin karşısındaki kaldırımda otururduk. Özkan ve Kürşat'ın Cenk ve Erdem gibi arkadaşları vardı 2 tane. Adlarını unuttum şimdi. Adamlar tam koparmışlar kayışı. Öyle tamamlıyorlar ki birbirlerini yani kaldırımın üzerine otururken oturduğu taşı koyan kaldırım mühendisinin psikolojik durumunu falan konuşabiliyorlardı. Hani tamam bunu 1 kişi tek başına düşünür ama 2si birden aynı anda başlarlardı bu konudan bahsetmeye. Top oynardık orda karşı evin yan cephesine atardık ama evin bahçesi vardı eğer top "güzel" sekmezse duvardan bahçeye düşüyordu ve biz sırayla girip alıyorduk. Bam güm, tıpır tıpır tıpır....

duvarın sıvaları döküle döküle önceden beyaz olan evin yan cephesi artık çimentonun rengine dönmüştü. Evi kiralamak isteyenler geldiği zaman (orada olduğumuz için görüyorduk) bu duvarı sıva yaptır sonra kiralayalaım veya kiradan düşelim bu masrafı diyor ev sahibi ise gençler ne bu duvarın hali diye bize soruyordu. Bizde bilmiyoruz abi dökülüyor rutubet herhalde.(Tarih: 13-14-15-16-17---30 temmuz 2002)

Bu Özkan'ların evinin ön tarafı oturmak için idealdı ayrıca birde evlerinin yan tarafı düzleltilmiş bir arsa idi. Yani tam futbol sahası olacak. Ama Beyazevler konum itibari ile dağın yanında olduğundan sahanın eğimi biraz bozuktu. Çukurlar, kocaman ağaç kökleri ve zemini kaplamış moloz. Biz bir yolunu bulup o molozları oturttuk zemine. Sonra inşaatı henüz bitmemiş bir evden kireç tozu aldık ve sahanın çizgilerini çizdik. O çizgiler rüzgarla uçtu mu, uçtu, biz yeniden çizdik mi çizdik, bu 4 5 kez tekrarlanldı mı tekrarlandı. Ne zamana kadar sürdü mü, taa ki Ağustosun sonunda yağmur yağana kadar...

Bu kadar sayın okur. Ben nedense hafızama güvenip anılarımı olayları tam hatırlayarak yazamıyorum. Bağyan bloggerlar anasını ağlatıyorlar anılarının onu farkettim.

Sandalyeye oturdum, o ıhlamur söyledi ben "çiller" ama baktım ki çillerde hiç tat yok içmedim kaldı öyle. Çay tabağınıda beğenmemiştim zaten kenarlarında duran muzlar ne alaka idi sanki.

Yahu bende birgün böyle anlatacam söz bak. Bu anlatılanlardan kastım şöyle bi 5 sene evvelki anılar. Ben 5 sene evvel hatırlasam hatırlasam kaçıncı sınıfa gittiğimi hatırlarım. Onun haricinde arada çakan şimşeklerden işte böyle anlatımlar çıkarsa çıkıyor. Yoksa genelde yazarım :) Bu hikayede ki isimler misimler her bir şey gerçektir.
Yer de gerçektir fakat zaman konusunda kararsız kaldım haziran mıydı temmuzmuydu çıkaramadım yani.

Şu sıralarda bu yazıyı yazdığım yerden çok uzaklardayım. Sanırım bu özelliğimle yazısını yazdıktan sonra yayınlanana kadar geçen sürede en uzağa gidebilen blogger ünvani benimdir...

17 Ekim 2008

Tanıtım, Kalıtım vesaire

Selam gönül dostları. Sizlere en demli çayımı yaptım almaz mısınız 3 yudum. Yemin ederim bugün çok duyguluyum. Ağlasam az gelir yani. Hiç bir sebep yok hemde. Dün gece annemin yatağında yattım lan ne rahatmış hocam yayıla yayıla kendimden geçtim. Rüyamda povır rengırsı gördüm 5 kişi olmuşuz ben takımın lider karakteriyim. Ben mandıra basacaz lan bugün diyorsam mandıraları basıyor, ben oturalım yoruldum gençlik dersem hemen bir "hot dog" bulup oturuyorduk. Rüyanın geri kalanını hatırlamıyorum...

Şimi nedir bu baba sayfa? efendim ana sayfadan sıkılmanın verdiği bir dışavurumdur o başka bir halt değil.
Peki sayfanın en üstünde onun yanında gördüğümüz kimim ben ve kimsin sen yeşil şeyleri nedir?

Kimim ben?
Yıllar yıllar önce bir filim vardı bilmem bilir misiniz? Ceki çen oynamıştı. Adını unutmuş falan herkes ona "kim" diye hitap ediyor. (bu hikayeyi benden daha önce dinlemiş olanlar kimsin sen bölümüne baksınlar) Bu çen şuan hatırlayamadığım bir nedenden dolayı hafızasını kaybediyor sonra bunu birileri buluyor yetiştiriyor falan. Her filminde olduğu gibi hiç istemediği halde bir belanın içine giren çen bir daha çıkamıyor. Lan bu çen Sedrik'in sevgilisi Çen ile karıştırılmasın. Bizim ki ceki çen.
İşte bende kimim ben bölümünde yıllardan beri hayalini kurduğum hayat öykümü yazdım. Okuyabilirsiniz...

Kimsin sen?
Yine sayfanın en üstünde bulunan bu garip şey, okuyucunun kimliğini belirlemede kullandığım bir sosyal deney.(yok artık...) Orayı okuyup siz kimsiniz alta anlatıyorsunuz ki ben daha iyi saçmalayayım. Hadi kolay gelsin.

16 Ekim 2008

The Person You Have Called, Can not be... Pls try again leyter

Sevgili,saygılı ve görgülü okuyucu. Upuzun ya da kıpkısa süreliğine bloga yazı girdisi çıktısı yapamayacağım.
Upuzun zamandır beklediğim üniversite sonuçları belli oldu ve yıvadan uçma vaktim gelmiş onu anladım. Kütahya'da ki tek üniversite olan Dumlupınar'de Matematik okuyup bir baltaya sap olma planarımın ilk adımını atmış bulunuyorum. Belki gitmeden önceki son yazım bu. Ya da kışım. :)

(biliyorum kötü bir espri ama berksan ne güzel demiş bay bay)

Var mı Kütahya'da okuyupta benden saklayan okuyucu kitle mensubu arkadaş. Varsa bırakalım öyle kalsın. Yorum atsın zira Kütahya benim için yeni bir dünya gerçi küçük bir şehir ama olsun en azından tek başımayım. Kurtlar kapabilir, hırlılar saldırabilir, hırsızlar çalabilir her ihtimali düşünmem lazım. Kütahya'da evi olupta kiralık bekleten okuyucum varsa versin bana ben beklerin onun evini kiracı gelene kadar :)

Öğrenci işlerini arıyorum 3 saat önce
:alo iyi günler
::iyi günler ben ek kontenjandan matematik bölümüne kayıt olma hakkı kazandım acaba..
:yönlendiriyorum
::dırınım dırınım...
:cevap vermiyorlar.
::eeee
:cevap vermiyorlar işte.
::peki ne zaman cevap verirler?
:bilmiyorum yarın arayın tekrar yönlendireyim.
::olur ama ya yarında cevap veremezlerse?
:nasıl?
::iyi günler sağolun yarın görüşürüz...
:ki hikhi

2 nokta üst üste olan ve 2 tane olan ben 2 nokta üst üste olan ve tek olan santral görevlisiydi.

Pazartesi gidiyorum sanırım artık farklı açılardan bakmaya Kütahya'dan devam edicem. Size Kütahya'nın kentsel sorunlarından ve saçmalıklarından bahsetmek boynumun borcudur.

Yorumlardan aşırı derecede etkilendiğimi daha önce söylemiştim yani yorumda bana bok gibi yazıyorsun diyen biri çıksa kendimi bodrum kattakı şuan oturduğumuz evin camından atarım. Yine böyle bir gün Zihincell demiş temanı değiştir. Dedim ya fena etkileniyorum al işte :) yaraladın kırdın beni hocam. :)


(ama yiğit yaralı olur di mi?)
Nasıl olmuş ilk html kurcalamamı bu tema üzerinde yaptım lan ne eğlenceliymiş html kod yazmak.

Kalın sağlıcakla bütün barbunyalar sizlerin olsun.

15 Ekim 2008

Ne o Farklı Mı Geldi?


O gün Orta dünya çok karanlık bir güne uyandı, gökün yüzünde kara penguenler uçmaktaydı. Kara penguenlerin kötü ünleri hala orta dünya halkı arasında yaygın bir şekilde biliniyordu. Son olarak 2. Loıs'in oğlu Tomar onlardan birini Kiyamalolo dağlarının eteklerinde kıstırıp ırzına geçmişti. Penguenler ırzına geçilen arkadaşlarının intikamı için orta dünyanın halkına azap çektirmeye yemin etmişlerdi. Madem bizim ırzımıza geçtiler o zaman bizde onların demişler ve o sabah orta dünyanın üzerini güneş ışığı geçirmeyecek şekilde sarmışlarda falan filan ya işte...

Bugün hep bir uyku hali vardı üzerimde. Gece 2 bıçıkta yatıp sabah 8 bıçıkta kalkıyorum son 1 haftadır.

Bugün on yüz bin milyon tane blog okudum senin gibisini bulamadım blok. Herkes yazdığı şeyin divası onu gördüm :) Türkçe'yi kullanmayı bilmiyorlar ama toplumsal mesajın alasını vermeye çabalıyorlar. Noktadan sonra cümleye büyük harfle başlamayan bloggerdan ne beklenir sorarım sana blogger :)
Bildirgec'e de kızıyorum bu hususta. Onlarda da büyük harfle yazmak diye bir şey yok. Tamam bir önlem olarak yapmışlar ama bir kod yazıp düzenleyebilirlerdi bunu. Kendilerine de bu sitemimi ilettim her neyse.

kulturportakali.net e joomla teması aranıp duruyorum bütün gün. Bir tema bulsam şöyle ağzıma layık şakadanank yapıştıracam ama yok anasını satayım...

Son 5 gündür kimseyle cep telefonundan konuşmadım ve hava durumu,maç sonuçları dışında mesaj almadım. Anlıyacağın çok yalnızım blok. Kendimi yalnız hissetmiyorum o ayrı mevzu. İki veya daha fazla yüz barındıran bünyemle yalnızlığımı gideriyorum galiba.

Yine Kyle xy seyrettim, tabi çay koyduğum,su içtiğim ve bardak yıkadığım zamanlarda kaçırmış olmamı saymazsak. Yinede anladım bölümü yani. Kyle okula başlıyor ansiklopedileri ezberleyip bütün sınavlardan geçiyor ve bilmiyorum gerisini bir ara baktım çocuğun birini merdivenden atıyordu sonrasında zaten pek etkin bir izleyici değildim.


Analize This var şuan TNT de izlemiştim daha önce o yüzden seyretmiyorum Avrupa Yakası daha eğlenceli gibi sanki en azından "gündüz bankacı akşam rakçı olunmaz abi rak bir yaşam tarzı yeau" diyen kızın olduğu sahneler ve Ata'nın arabesk rak patlattığı yer.
Daha önce Ebru Gündeş'ten dinlemiştim o şarkıyı böylesi daha güzel...

Orta dünya kış uykusundan uyanmış bir kutup ayısının mahmurluğuyla güneş ışığıyla buluşmuştu o sabah. Penguenler bir dahaki yıla kadar artık orta dünyanın üstünde uçmayacaklardı. 2.Luis'in oğlu Tomar artık yeni adalara doğru yol almaktaydı...


Az önceye kadar ıhlamur ve ada çayını birbirinden ayıramıyordum,artık ayırabiliyorum yaşasın...

14 Ekim 2008

En Çok Merak Edilen Şeyi Yazdım...

Kandırdım hepinizi aşağıdakileri merak etmiyorsanız çekin gidin ama bi bakın derim ben size :)


Sayın o sevgili bu ve ekranları başındaki şunlar hepiniz hoş geldiniz. Yok bir zıkkım bir neşe değil.


2 gündür dünyevi problemlerden dolayı online ortam ile pek haşır neşir olamadım sayın okuyucu. Beni özlediğinizi köşedeki kırtasiye söyledi. Bende gittim 2 sokak ilerideki manava durumu anlattım dedim böyle böyle o da üzülme geçer dedi ve beni sepetledi. Kısacası buralarda değildim.

Bu yazıya karnım aç bir şekilde yazmaya başladım zira gurultular klavye takırtısını bastırıyor o derece yani. Aslında çok düşündüm aç karnına mı yazayım tok karnına mı :) Sonra gittim blograzzi de birde konu açtım hem biraz forumdaki konuları eleştirme bağlamında hemde acaba bir etken olabilir mi açlık tokluk.
Zira blograzzi forumu bu aralar mantık fırtınası estiriyor bence :) Her neyse gelelim online ortama giremeyişimin dünyevi sebeplerine.


Tahmin edemeyeceğiniz üzere ekran kartım bozuldu. Şu an bozuk ekran kartını kullanıyorum ama dün kullanamıyordum tek yaptığım gidip servise gösterip sorunun ne olduğunu anlamak. Servise gittiğimde taktık bilgisayarı çalıştırdık adam kahim gibi atladı "ekran kartı nihehehuhehıhjh" sonra sigarasından bir fırt çekti ve ekledi "kesin ekran kartı höhmh" bende onayladım ve tamam o zaman dedim eve geri getirdim bilgisayarı.
Ekran kartı satacaktı ayak üstü bana, zira şu aralar ekran kartı alırsam yeni aldığım transatlantiğin kirasını nasıl karşılarım diye düşündüm ve bunun 2. eli bulunmaz mı sizde dedim servise.
(bu benimki değil,keşke olsaydı)
Bulunmaz demez mi cinlerim tepeme çıktı :) bulunurmuşta güven olmazmış 2. ele. Ya sen ver ben bakar güvenirim ona desemde yanaşmadı 2. el satmaya. İlk defa görüyor ya beni yolunacak kaz muamelesi yapıyor 0 malı kaktırıp alacak ytlciklerimi. İyi dedim size kolay gelsin aldım kasamı dooru eve.
Eve geldim fişe taktım "ha ebenin nikahı la derdin bu muydu" dedim ve bilgisayar açıldı. Hala da o açıklığıyla hizmet vermekte. Dünden önceki gün akşam bozulmuştu bugün öğlen düzeldi umarım bir daha bozulmaz bende ekran kartını servise (onu korkutmak için) götürmek zorunda kalmam.

Resmen korktu yani ekran kartı değiştirilmekten. Zaten hep düşünüyordum bilgisayarım ile benim aramda kesin bir bağ var. Muhtemelen bluetooth. Klavyemin adı Cenap mausumun adı Hürriyet tanıştırmak istedim keşke daha önce söyleseydim size bunları :)

Şimdi hafif bilgisayar bilgisine sahip okuyucu kitlem ki bakınzı yüzlerce farklı sektörde okuyucu kitlem vardır, çıkıp;
"yahu portakal sen yanlış bakmışsındır ekran kartı hiç korkar mı bir sorun vardır ya da düzelmemiştir kapatınca tekrar bozulur" gibi söylemlere girmesinler dna şifrelerini değiştirmek sureti ile kendilerini mutasyona uğratırım. Sonra sabah sabah seda sayan dinletir ardından da desti izdivaçların birine konuk gönderir ona "evi olan,ssk emeklisi,çocuğu olmayan 34-43 yaş arası" eş buldurturum zira esra erol(eron muydu yoksa) bir sözümü 2 etmez hemen eşleştirir sizi ona göre.

Yepyesyeni oluşumlar içerisindeyim. www.kulturportakali.net yayın hayatına girdi girecek bu blog kalacak ama artık daha seyrek yazacağım. Ayriyetten www.izmirlife.com adresinde de yazarlığa başladım. İzmir'li iseniz veya İzmir'i seviyorsanız bakmanızda fayda var. Yazarlar bölümünden serkan özçim'i tıklayarak fapfarklı yazılarıma oradan da ulaşabiliceksiniz artık. Hizmette sınır tanımayan ticaret politikamızla iyi yerlere gelecez forbeste ilk 1 milyon içine girecez. ilk hedefim bu daha sonra kağıt vs dergisine bir röportaj vermeyi düşünüyorum...
Kalın sağlıcakla, bütün cevizli sucuklar sizin olsun.

12 Ekim 2008

Fantastik ve Bir o kadar da Seiksi

Çok doluyum blok. Zaten sabahtan beri hep yavaş şarkılar dinliyorum. Neden oldu böyle bilmiyorum lan. Yatağımı toplamadım mesela bugün. Ev sahibine kirayı götürecem ama dötümü kaldırmak istemiyorum. Monitörün camından içeri girip buraya elle yazmak istiyorum anlıyor musun. Kendimi sanal hissediyorum çok fazla. Sabahın 7sinde kalkıp gidip gazete aldım direk batan borsalar ve onaylanan milyar dolarlık yardım önerilerini okudum. Sigorta şirketleri batan batana.

Daniel Ortega bileniniz vardır belki Nikaragua'nın devlet başkanı. Tipik Amerika karşıtı bir halkın sesi olan bu amcamız zamanında yanlış hatırlamıyorsam 79 da devrimin ardından başa geçmişti. Aslında fazla bir bilgim yok ama bu amcamız farklı bir kişiliğe sahip ve şu sözü dikkatimi çekti. Hani herkesin içinde az da olsa bulunan şu yorum:
Tanrı abd yi cezalandırıyor. Milyarlarca doları acımasız savaşlara yatıran dünya devi yanlış ekonomik politikaları yüzünden bu duruma düştü. Eden bulur tarzı bu görüşü çoğu insan taşıyor fakat bir dayanağı olmadığı için açık etmiyor. Açıkçası benimde aklımda ufakta olsa böyle bir görüş geçti şimdi diyeceksiniz yahu kripto yapma allah aşkına milyarlarca dolar mistik güçlerle mi batırılıyor yani bu mudur senin mantık yorumun. Tabiki değildir.
Ben şöyle düşünmekteyim Abd uyguladığı savaş politikalarında Ortega'nında dediği gibi milyarlarca doları heba çar ve çur etmiştir. Sonuç olarak ne aldığı henüz belli değil bakalım orta doğuyu alırsa zararını kapatabilir. Her neyse Abd bu yanlış politikalar yüzünden gözünü ve ekonomisini savaş yapmaya çevirmiş ve bizimki kadar bile tanınmayan maliye bakanları artık "o" an ın fotoğraf karelerine yansımaya başlamıştı. Dünya devinin zibilyon dolarlık ekonomisi çatırdıyordu. Bill gates artık dünyanın en zengin adamı değildi. Önceden 3 sayfa olan ekonomi sayfaları 6 ya çıktı.
Dolar mı yapalım Euro mu soruları artar gibi oldu. Kısacası ekonomi önüne geleni tokatlıyor şu sıralar.
Kafasını kaşıyan borsacılar ve halkın önünde özür dileyerek eğilen sigorta şirketleri tv ekranlarını süsler oldu bu günlerde.
Son olarak eğer dünya bu ekonomik krizden bundan fazla zarar almadan toparlarsa bir ders alınmayacağı ortada ama olur ya kriz salgın gibi yayılırda bütün dünya ekonominin tokadını yerse Wall street'in hırslı gençlerine el sallama zamanı gelmiş demektir. Onlar bu işi bilmiyor demektir. Yeni ekonomi divaları peydah olacak demektir. Zaten mahvolan dünya iklimi,enerji sorunu ve üstüne birde buzulların erimesi falan derken dünya devletleri(sanki başka gezegenin devleti var) ekonomilerini bu yönde ayırmaya yönelecekken şimdi kendi borsalarından hisse alacaklar. Kısacası ekonomiye ikiz kuleler dersek, çöküşü yakındır. Dua edelimde yan devrilmesin 11 eylül'deki gibi olduğu yere yıkılsın. Mazallah yan devrildiğini düşünsenize, o zaman Filipin'lerden falan borç alan bir avrupa ya da Hindistan'dan yardım talep eden obama görebiliriz.

Yine çok fantastik yine çok ütopik yine çok sexi bir yazıyla daha karşınızdaydım az önce. Bu gün böyle olsun artık. Uzun değil lan okuyun işte :)

Daniel Ortega'nın Ariel Ortega olma ihtimali üzerinde durmayın zira ben ilk bu ismi duyduğumda böyle bir düşünce geçti aklımdan :) Aman yapmayın.

10 Ekim 2008

1 gün içinde yaşanan ama 1 kerede anlatılamayan olgular çeptır bir

"Valla bunun ikincisini yapacam lan söz."

Blok selam. Sana söz vermiştim biliyorum artık düzenli değil seviyeli yazacağım diye. Hatta lan oturayım bir kaç bir şey seyredeyim onları anlatayım dedim. Aslında zaten seyrediyordum ama sana anlatmak içimden gelmiyordu. Anlamayacağını düşünüyordum çünkü. Örneklendiriyorum şimdi bak;
Sana Malcolm in the middle desem bana küçük kardeşinin manyak bir şekilde piyano çaldığını,babasının bir gerzek olduğunu ve annesinin bir beyzbol oyuncusu hayranı olduğunu söyleyebilecek misin?
veya
Kyle XY desem
Amanda'nın taş gibi bir hatun olduğunu söyleyebilecek misin? Hiç zannetmiyorum. Bu arada resimdeki Amanda değil bazı dış mihraklar size böyle empoze edebilir kanmayın ya da kanın o resimdeki ya o Kyle xy in bakıcısının kaşar kızı ya da Amanda, ama Amanda sarışındı lan-bilmiyorum abi ileriki sezonlarında saçını boyatmış olabilir, biz sıkılacağız 5 bölüm sonra o yüzden gelemeyiz herhalde oralara kadar,bence en iyisini yapıyoruz biliyor musun aslınd----kes uzatma----:) Her neyse efendim.

Bugün malumunuz ek kontenjanlar için başvuru günüydü. 8-13 tarihleri arasında başvuru yapılacak. Başvuru kılavuzları -yok hayır 8inden önce yayınlanmadı- 8 ekim sabah saat 9 civarı yayınlandı. Dimi ne kadar marjinal. Marjinal fayda diye bir şey varmış. Babamdan duydum. 45 dk anlattı hala normal fayda ile arasındaki farkı somut olarak düşünemiyorum. La işletme okudun sen felsefe değil...

Kendisi 4 yıllık bir açıköğretimi 9 yılda bitirdi. Adam ne yapsın hem çalışıp hem okumak zor oluyor. 2. sınıfta 4 yıl kalarak dönemin milli eğitim bakanından "en azimli açık üniversiteli memur" ünvanını aldı. Aslında okumayacaktı ama baktı ki okuyana para çok veriyorlar,masa başına oturtuyorlar dedi 4 yılda göz açık kapayınca geçer. Yaaa nereye gittim yine dön başaaa...8inde dağıtıldı formlar. İnternetten baktım durdum formlara bi kütahya dedim bi ısparta bi ege dedim bi istanbul bi sakarya dedim bu pamukkale sonunda 7sini bir araya topladım-8ide topla toplayabilirseeen "murat kekilli" bu arada google murak kekili yazıyorum murak kekilli anlayıp bana öyle sonuç çıkartıyor allah google a gözlük, eline viki versin- yazdım gittim. Önce babamla buluştuk tabi kardeşimin okul çıkışında. Onun okulu için melodika lazımmış. Daha önce sadece adını duyduğum bu garip alet oysa ne kadar da gürültücü bir aletmiş. Hortumu var üflüyorsun çalmıyor piyano tuşları var basıyorsun üfürüğün geri geliyor ama ses çıkıyor. Yani üflemeli bir çalgı denemez ama ağızdan başka yerinizle çalamıyorsunuz :) 15 dk oynadım sonra ben bile sıkıldım sesinden. oysa yılan hikayesinin ve görevimiz tehlikenin müziklerini cover yapıp melodika yorumu ile piyasaya sürecektim son anda vazcaydım.

Bu arada bunun hortumlusunu acemiler kullanırmış yani öyle düdükle ağzınıza götürdüğünüzde hem üfleyip hemde tuşlara basmanız için ustalaşmak gerekiyormuş. tecrübeyle sabitledim bu genellemeyi...

Ayriyeten ben melodikanın üfleyince çalanından yapacam yani basmadan zaten hafif sabit bir notada devamlı çalacak. Hani nota olduğu konusunda kararsızım o an içinde bulunduğum ruh hali etkili olacak. Solumdan kalktıysam sol notası sağımdan kalktıysam nah sağ notası :) la notası olacak. Adınıda flütika koyacam tam olacak...

Devaaam... Kardeşim ve babam bana bilim&teknik,uykusuz,penguen,l-manyak,leman aldıktan sonra yollarına devam ettiler. Ben dergileri koymak için gittim tansaştan bi gofret aldım şimdi sadece poşet alsam ayıp olur diye düşünerek. Gofret ise 25 ykr. Tansaş gofret markasıyla bayat bir gofret yapmışlar kedilere verdim lan ne sevdiler ya keşke 2 3 tane daha alsaydım dedim bir an. Daha sonra içimde bir pişmanlık uyandı bundaaaaan yılar önce -ekranı bulanıklaştırın monitörün köşeleri falan böle blur efekti uygulayın- sonra gaipten bir ses size bu yazılanları okuyormuş gibi okuyun...

bundan yıllar yıllar önce ormanda tüzel mi tüzel bir büyükbaba yaşarmış. Hayvanları çok sever onları asla yemezmiş. Vejeteryanmıymış hayır balık etini bir yunus kadar severmiş. Ne sandınız ormanda balığın ne işi var? Bu büyükbaba bir gün düşünmüş ki ben çok bilgeyim, herkesten öteyim gideyim birde şu şehire insanların beyinlerine edeyim.

Dede çıkmış yola gitmiş dağ tepe,
Varmış pembe panjurlu bir stüdyo daireye,
Vurmuş camı mamı demiş kimse yok mu,
Gelmemiş içerden ne ses ne hu,
S.kerim demiş böyle şehir hayatını,
S.karım demiş böyle kapı tokmağını,
Tutmuş tokmağı sökmüş yerinden,
Almış çıkınına katmış hemen,
Kimseye gözükmeden dönmüş evine,
Dinmiş yorgunluktan ayakları eli,
Kalmamış yaşlı belinde derman,
Dememiş kimseye "bana bakın amaaan"
Ölmüş gitmiş kemikleriymiş geriye kalaaan,
Onu bulduklarında orman bekçileri,

Demişler ne de pis kokuyor,
Ama alıp götürmek lazım bilirler,
Ayırmışlar büyükbabanın kıyafetlerini,
Katmışlar uyluğunu kaval kemiği,
Götürmüşler ormanın içine bir yere,
Gömeceklermiş derince bir hendeğe,
Kazmışlar 3 gün 5 gece,
Sonra yeter demişler kendilerince,
5inci gün ikindi vakti,
atmışlar kemikleri,
üstünü örterken büyükbabanın sesi,
demişki ey bekçiler size bir şey diyim mi?,
de bakalım büyükbaba nedir derdin?
ey evladım size vardır bir nasihatım
de baba sçtırtma azına çabuk ol,
daha gömüp eve gidecez ebesinin şeyi kadar yol,
tamam durun demiş büyükbaba hele bi oturun,
anlatacaklarımı kulaklarınızla duyun,
sonra gidin şehrin göbeğine,
anlatın derdimi köye,millete,
demişler hadi hoca uzatma,
kafamızın tasını attırıp canımızı sıkma,
hoca başlamış anlatmaya,
anlatmışta anlatmış,
2 gün o kafa patlatmış,
sonra dönmüş bekçilere,
son bir söz diyeceğim sizlere,
bakın unutmayın sakın bunu,
vermeyin köpeğe,kediye şeker ve unu,
neden demiş bekçi kısmısı,
hemen yapıştırmış hoca cevabını,
"âmâ" bırakırsınız hayvanları,
sakın ha unutmayın bu kıssayı...

işte ben bu kıssadan sonra köpek ve kedilere çiğ un,şeker ve şeker barındıran ürünlerden verdim mi onlara kötülük yaptığımı düşünürüm. Fazla şekerin köpeği kör ettiğini duymuştum birde.


Devaaaam...
Hala okumaya devam ediyorsanız tanımıyorum sizi :) Kediye şekeri verdikten sonra dolmuşa binip dokuz eylül üniversitesi iktisadi ve idari bilimler fakültesinin önündeki baraka şeklinde bir ösym bürosuna gittim. Lan dedim büro bu mu. Bunu dışımdan söyleyince tabi etraf biraz gülüştü. sonra baktım sıra var ebesinin hörekesine gidiyor. Tuttum kuyruğun ucunu gidiyorum ama ne gittim. Ben diyim 3 bin kişi siz deyin 4,556 kişi(sizi yuvarlak hesap yapmayı sevmeyen insanlar olarak nitelendiriyorum) geçtim sıranın sonu bir marangozun önünde geldi. Amcalar hoşgeldin dediler. Hoşbulduk dedim.
Bu arada saat 3:14
Amcalar:Nasıl kaç kişi var önünde evlat?
ben:valla 3 bin kişi falan geçmişimdir yani 5 sokak aşağıda burdan okul bile gözükmüyor.
amcalar:gelir gelir sıra kaç kere doldu boşaldı burası sabah beri.
ben:harbiden mi ben umudu kestim valla saat 5 e kadar çalışırlarsa ben şu sizin köşeyi dönemem diyordum.
amcalar:yok canım alırlar sizi mesaiye kalırlar herhalde.
ben:inşallah.

6 saat 15 dk sonra saat 9:29

ben:tc kimlik numaramı ben kendim söyleyeceğim 170********
ösym görevlisi:tamam tercihlerin kodlarını ver...
ben:160****.....

kısacası hayvan gibi bekledim. Sıra beklerken neler yaşadığımı bir sonraki yazımda anlatacağım zira bu çok uzun oldu okumuyorsunuz duyum aldım... Bay kuşlar söyledi...

9 Ekim 2008

Sana ikigünlük yazıyorum günlük...




Bugün ne yazayım diye düşündüm düşündüm ve lan ne düşünüyorum çıkayım sokağa zaten çok atraksiyonlu bir mekanda yaşıyorum kesin başıma bir şey gelir, manavla kasap kavga eder, sayısal loto bayiinde kavga çıkar camı çerçevesi kırılı, bakkal çocuklara küfür eder bende eve gelince bunları yazarım dedim. Dedim ve dışarı çıktım. Hiç bir yere gitmeyecektim ve hiç durmadan gezinip gelmeyi planlıyordum aslında sokağa çıkarken. Ayakkabılarımın bağcıklarını bağlamadım bağcıkları kenarlardan doladım ve içine soktum ayakkabının. Daha rahat oluyor hem zaten uzağa da gitmiyorum hiç bir yere gidip gelecem yani.

Her neyse çıktım daha apartmanın kapısından çıkmadan ev sahibi karşımda belirdi.

-Yakşamlar genç. Nasıl annenler kardeşin?
--iyiler ev sahibi abi sağol sen nasılsın?
-eyvallah yiğenim. nasıl üzümleri sattı mı annanengiller?
-yok satmadılar daha kurutup bekletiyorlar /dayım biraz paragöz fiyatlansın diye bekliyor, bu sene muhtemelen voleyi vuracak ve senin evinden taşınacaz biz kesin karşıyaka'dan yalı alır orada otururuz diye düşünüyorum. diyecektim ki/
el sıkıştık ve başladı anlatmaya.

-ya ya oğlum öğle valla bu sene yağmurda geç geldi iyi olmuştur üzümler nası kaç ton çıktı sizin?
--çıktı bir şeyler işte /amca bırak elimi yoluma gideyim./ (hala biz tokalaşıyoruz.)
anladığınız üzere /-/ içnde kalan yazılar iç dünyamın mamülleridir ve asla dile gelmemişlerdir.
3 dk sonra
..
-neyse evladım hadi iyi akşamlar selam söyle evdekilere, görüşürüz.
-- görüşürüz ev sahibi amca
elimi bıraktı ben yoluma o yoluna...

Bir süper marketin önünden geçiyorum kızın biri manavdan domatis almış karşımdan geliyor. Bi bakış atayım dedim atmaz olaydım kızın ayağı takıldı elindeki domatesler yere çolp çfolgp benzeri sesler çıkartarak dağıldı. Sanmıyorum kız benim baktığımı farketmedi ama muhtemelen nazar değdirdim kıza. "Nazar'a inanır mısınız? bunuda başka bir blogger irdelesin ben yapamam..."

Kız yerden kalktı aslında ben kaldırabilecek kadar yakın olsaydım koşup kaldırırdım ama uzaktaydım ve bir şey yapamadım ve böyle baktım.
Domatesleri toplamadı poşette olanlarla yoluna devam etti. Güya çaktırmayacak ama türküsel bayisinden tutunda baharatçısına kadar her dükkanın sahibi ve çırağı kızın yeri nasıl öptüğünü gördü. Bir an trafik bile durdu hatta domatesler resmen kan gibi yerdeler :)

Onuda geçtikten sonra yoluma devam ettim ama anlatacak pek bir şey olmadı odan sonra...

nasıl yeni sitilimi beğendiniz mi. Bundan sonra bu modda yazıp sanki herkes benim gün içinde ne yaptığımı merak ediyormuş hissi uyandırıcam. Aman çaktırmayın vasıfsız okuyucularıma.
Okuyucu kütlem ağırlaştı sanırım. Yorum olarak varlıklarını belirtmeselerde maillere yorum gönderenler var sanırım google hesapları yok. Neyse hepsine burdan selamlar. Kütahya'dan Selim'e Burdur'dan Hayati'ye Kemaliye'den Necmiye'ye ve tüm sevenlerine armağan olsun bu yazım...

Güne geyikle başlayınca insan böyle oluyor işte. Sabah saat 8 civarı birisiyle koyu bir geyikteydim ki sonrası zaten geldi. Farklı kişi ve kurumlarla değişik ortamlarda koyu koyu geyik çevirdim bugün. Süpermarkete girdim içeride telefon çaldı babamla konuştum bütün et ve et ürünleri reyonu artık babamın ne iş yaptığını ve benim babamı yarın neden çağırdığımı biliyor ama siz bilmiyorsunuz. İşte okuyucu olmanın ayrıcalığı budur.

Bu arada çok fena düzenli yazmaya başladım her gün saatler 8 oldu mu lan blog yazacaktııın diyor içimden birileri. Bırakıyorum düzenli yazmayı anasını satayım, düzenl değil artık seviyeli yazacam...

Yarım yamalak bir haber duydum bugün radyoda. Sipil dağının ismi değişebilirmiş. Sis olabilirmiş ve daha bir çok düzenleme getirilmesi için bakanlar kuruluna bir öneri mi her ne haltsa o zımbırtıdan gönderilmiş. İşleri güçleri yok adamların oranın buranın ismini değiştiriyorlar.

Yaşasın sosyal devlet... Lan eğitim ücretsiz deniyor ama üniversitelerin 2. öğretim ücretleri 1 dönem 600 en az. oha a.q zaten özeller dönemi 4 5 bin ytl ye geliyor. Neyse daha çok uzatmadan kalkışa geçeyim ben...

8 Ekim 2008

Ucuz Ayakkabı İle Maça Değil Sımaça Çıkılır...

Lan blok saat 7:28 ve evde yemeğe dair bir şey yok. Yemekten kastım suyu olan, pilav, içinde patates veya patlıcan bulunan işte bildiğin restorantlardaki ana yemek menüsündeki yemekler. Yemek yemek için annemi bekliyoruz daha işten gelmedi aslında dünda bu saatlerde gelmişti elinde bakın neleeeer aldım diyerek. Neler almış biliyor musun?

Ticaret zekası kıt bir esnafın satış yapamamaktan yakınıp dükkanını kapatmasının üzerine denk gelmiş ve tanesi "5 ytl" den çizme,topuklu ayakkabı ve konyerse/konverse/ tarzı ayakkabılar almış. Anne bunları ne yapacaksın olum hepsine topu topu 30 tl verdim 30 liraya ayakkabı bağcığı satmıyorlar ne diyorsun sen... Ayakkabılara o kadar baktım ama ayağıma olaca her hangi birini bulamadım. 6 tane ayakkabı vardı ama benim ayağıma göre olan yoktu. İşte ben bu yüzden blok yazıyorum anlıyor musun. Burda sana yazdıklarımda unutulmuş bir çocuun anılarına birazda işkembeden eklenen üfürükler mevcut. Sitenin altında yazılanlar ne beni bağlar ne sizi, kısacası ne demiş ,ünlü düşünür Abbas: yolcudur abbas bağlasan durmaz. uyaksız aslında abbasın sonundaki s ve durmazın sonundaki z saçma!


Tezkere çıktı duyan duymayana duyursun, eğer duymayan varsa burdan duysun diye yazıyorum. Bu blok gündemden bi haber insanlara hizmet için varolmuştur ve öyle de devam edecektir. TRT1 de şu sıralar 60 seconds başladı daha önce izlememiş olan varsa kulaklarından tavana asmasına gerek yok kendisini, kalksın bilgisayarın başından ve kaçırdığı yerden başlasın izlemeye.

Burdan sonrasını potansiyel 60 seconds izleyicilerini yok sayarak devam ediyorum.

Onlar aslında tam birer gerüzekkalı.

Tamam bende sıkıldım. Ampute milli takım ile şöhretler milli takımı maç yapıyor ampute milli takımda oynayan oyuncuların hepsinin bir özrü var ama futbol oynamalarına engel değil. Şöhretler milli takımında kim oynuyor dersiniz yok hayır Tarkan sol açıkta koşturmuyor, kahretsin yine bilemediniz alişan kaleci falan değil. ne hepsi defans mı oynuyor diyorsunuz. değil ama defans 4lüsünün adı tepsi olabilir zira şöyle

ulaştıran bakan binali,
milli eğitim bakanı hüseyin çelik,
Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu,
Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Nafiz Özak,

alın size tepsi :)

maçı 4-2 kaybetmişler.
Erman Toroğlu, Selçuk Dereli'den kırmızı kart yedi lan ne güldüm.

*Selçuk Dereli:S.ktir lan çık kulübeye otur.
*Erman Toroğlu:Olum benim kalemim senin düdüğünü döver yarın görürsün senin adını silecem bu sahalardan bitirdim seni,bence kaçmalısın.
*Selçuk Dereli:Erman'cım şurda ağız tadıyla ibnelik yaptırtmıyorsun canım sende ya. Şaka düdüğü bak bu şaka dürt dürt düüüüürt gördün mü?
*Erman Toroğlu: Banane a.q ben anlamam daha dk 60 maçın 3te 2si geride kalmışken beni oyundan atanın a.q ben... Yarın görüşecez dur sen dur öttür daha...

Hüseyin Çelik 3 gol yedikten sonra hala "yeneriz herhalde öyle gözüküyor" dedi ben orda kendimi lan 2 yıldır bu adammı yönetiyordu milli eğitimi dedim. Daha önce görmüştüm ama bu kadar boş umutlarla sahalara çıkan bir milli eğitim bakanı görmemiştim. Kendisini kutlar bulutların üstünde başarılar dilerim.

maçtan uyarlamalar:
-ÇELİK: "TOPLUM OLARAK ENGELLİLERİN ÖNÜNDEKİ ENGELLERİ KALDIRMALIYIZ"-
-BAŞESGİOĞLU: "AMPUTE FUTBOL FEDERASYONU KURULACAK"
AMPUTE MİLLİLER ACIMADI VE ZORLANMADAN GALİP OLDU: 4-2-

hehe hala engel mengel adamlar kendi engellerini kaldırmış sayın Çelik size söz söylemekten fazlası düşüyor artık. Sayın devlete bakanım sizin işiniz daha zor. Ampute futbol federasyonu kurulacak diyorsunuz iyi diyorsunuz da bunu size söyletmek için 4 tane mi atmak gerekiyor?

Yauw bırakın bu işleri...


Geçen basket potasına sımaçı basacam yükselmişim o da ne bir ışık süzmesi potadan üstüme üstüme geliyor içimden çok hızlı bir şekilde küfür ettikten sonra gözlerim kararıyor her yer bembeyaz oluveriyor. Göğsümde bir acı hissediyorum ama hala uçtuğumu hissediyorum yani yükseliyorum potaya doğru, gidiyorum gidiyorum gidiyorum baaawn. potanın çerçevesine girmişim kafam tabelaya çarpmış göğsüm çemberde sıkışmış. gelen ışık süzmesi de yeni silinmiş olan çerçeveden yansıyan park lambalarıymış taaa ben böyle işi. bi ara sandim ki le bıron jeyms "gel genç seni yetiştireyim demek için geliyor".
Aslında böyle anılar insanları mantıklı düşünmeye itiyor şöyle ki mesela ben böyle bir hayal görmesem geçen futbol oynarken gördüğüm hayali yanlış yorumlayabilirdim.

Geçen futbol sahasında voleyi basacam yükselmişim o da ne bir ışık....


Hadi dağılın, şöhret milli takımı yenilince sizde yenilmiş sayıldınız... hahaha :)

7 Ekim 2008

Buraların Kralı O Bir Başka Baks Bani Baks Bani Çok Yaşa

Farkettim ki ben bu aralar gündemi takip etmiyorum günlük. Güncel yazı yazmıyorum mesela 2 dir Hıncal Uluç gibi ordan burdan estiriyorum. Sana biraz gündem yapayım da aklın başına gelsin blok.

Mamma mia ya gitmeyen ölsün lan. Abba dinlemeyen kanamalı kırım kongo olsun iyimi :) hayatında hiç money money money must be funny demeyen adamın ağzını karışlarım ben...

Sinemada ne kadar çok film var fragman izlemekten gözlerim ağrıdı ve kotam doldu. Zaten bu parasızlığın ayağı topal gözü kör olsun hala dünyanın parasını bayıyoruz kıçı kırık bir internet bağlantısına. Bu konulardaki sitemimi daha arka sayfalarda bulabilisiniz ama bence uğraşmazsınız ben bile uğraşıp buradan link vermiyorum yani o derece. Bakın onun yerine ben size bir hikaye anlatayım neşeniz yerine gelsin...


Rivayete göre vilayetin birinde güzel mi güzel bir kız yaşarmış. Öss de çok puan yapmış hukuk fakultesini kazanıp gitmiş. Şehir dışında okumuş, yurtta kalmış, ilk o zaman tanışmış bekaretini internetten satılığa çıkartan furya ile...
Bu kızın adı Amanda imiş ve engizisyon mahkemelerinde görev yapıyormuş.(allahım çok kültürel ve bilimsel bir yazı olacak galiba açıklayıcı linkler bağlantılar yaşasın...) Engizisyon o zamanların en gözde mahkemeleriymiş. Hukuk fakültesinden mezun olup ipini kopartan bu mahkemede herhangi bir davada avukatlık yapmak için hakimiyle,mübaşiriyle ve hatta securitysiyle bile yatarmış. Tabi bayan adaylar yatarmış erkekler ise "yaz kızımlara cilve yapar varsa bayan hakim falan onlara cigololuk yaparmış. Bizim amanda 3 mübaşir 5 güvenlik görevlisi 2 adli tıp uzmanı ve 19 hakimle yatınca tabi ünü yürümüş :) Adı çıkmış 9 a. E bu kadar yat kalk yapınca demişler bu kıza bu mahkemede bir görev verelim. Vermişler kızda gelene geçene vermiş düşünce suçlularından politik suçlulara, eski milletvekillerinden yeni bürokratlara vermişte vermiş. Sonra terfi etmiş ve yaz kızım olmuş. Hukuk fakültesi okuyan ola ola yaz kızım mı olur onu bilmiyorum varsa anlayan biri açıklar birazdan zaten :) Her neyse bizim hikayemizde Amanda Engizisyon Mahkemelerinde yaz kızım oldu. devam...(resim adriana lima hayranlarını kızıştırıp birbirine düşürmek için konmuştur, özellikle takuntulu aşıklarına :) )
ilk duruşmasına çıkmış /duruşma ne demek lan karşılıklı duruyorlar mı, yani karşılıklı 2 veya 2 den fazla kişi diyelim ki birbirlerini elliyor onlar "elleşiyordur" e bu mahkemede insanların durdukları görülmemiştir. neden duruşma denir. yiyorsa bunuda biri açıklasın/ oturmuş hakimin önüne. Giymiş straplez/en sevdiğim kelime/ bluzunu üstüne de böle şal gibi bir şey almış ama çatal gözüküyor. yaslanmış sandalyeye tam hakimin kafasını hizalamış. Hakim kafasını aşşağı eğdığı zaman Amanda'nın omuzlarından sıyırarak m.mciklere bakıyormuş. Amanda durumun farkında tabi, bir işve bir cilve neyse duruşma bitmiş karar "katıksız idam" olmuş. Amanda duruşma bitince durulmuş biraz tabi ateşi sönmüş. Hakim ayağa kalkamıyormuş neden mi? :) anlayanlar anlamayana anlatsın...

Amanda hızla duruşma salonundan çıkmış ve odasına gitmiş. Başlamış beklemeye sonra demiş bilgisayarımdan girim de fesybukta profilime yeni göğüs dekolteli resimlerimi ekleyeyim demiş. Açmış bilgisayarı kullanıcı hesaplarından "Nasty Amanda" isimli hesabı tıklayıp açmış. Mesenesinin şifresini girmiş çevrimiçi ol demiş başlamış 2 keltoşu döndürmeye bunlar dönmüşler dönmüşler sonra duning "mdoaınwkdanwlkjd anlhj daa143587d3a8 5bwdk jawd bad numaralı hata kodundan dolayı msn servsimiz geçiçi bir süre kapalıdır,lütfen işinize bakınız bi ara tekrar denersiniz" yazısı ile karşılaşmış. Çok fena kızışmış tabi bunu duyunca hemen mozilla fayırfoxtan arama yapmış bu hata kodunu ne mi bulmuş dersiniz. Her zamanki gibi hiç bir bok bulamamış. Hangimiz hata kodunu yazarak sorunumuza çözüm bulduk allah aşkına söyleyin bana :) evet hikayenin anat hemasıy buydu. Hata kodlarıyla bir yere varamazsınız boşuna gogılı ve türevlerini yormayın...

Ne kadar gereksiz bir hikaye lan bu :) ama mesajı var. Bu aralar daha önce bahsetmiştim blog blog gezip vasıfsız kullanıcı arıyorum diye okuduğum saçmalığın hatti hesabı yok bu aralar. Beğendiklerimi yorumlamadan geçmiyorum ama hele öyleleri var ki aman yareppim bodrum katındaki evimdeki pencereden aşağı attırırlar adamı. Hep bunalım takılanlara hele çok fena kılım...

Bugün uykusuz aldım aslında yarın yeni sayısı çıkacakmış ama ne yapayım bugüne nasipmiş okumak. Memo tembelçizer karnımı ağrıttı kötkubbe ile bu hafta.

Yarın ek kontenjan kılavuzunu almaya gideceğim ak g.t kara g.t belli olacak anlayacağınız. Ya buralarda olmaya devam edeceğim ya da vedalaşamadan türevdir,integraldir, kan dolaşımıdır, organik kimyadır, optiktir, roller teoremidir, elektromanyetik dalgalardır, uğraşıp yine eski bilim teknik saykosu olacağım. Aslında iyiydi o sayko dönemlerim özledim şimdi. Soru çözmeye başlayıp Stephen Hawking'in kara delikler hakkında ki yorumlarını okurken bulurdum kendimi. Sonra dönüp arkama bakardım bir arpa sapı kadar yol gitmişim...

Bu arada nobel fizik ödüllerini 2 çapon aldı. Atomların karşı simetriklik diye tabir edilen teorileri hakkında yaptıkları çalışmalardan dolayı. Bi ara gündeme baktım da her yer şehit yaslarını gösteriyor.
Şehirlerimize allah rahmet eylesin ona lafım yok ama medya her zamanki gibi yine en çok ilgi çekeni burnumuza, hatta sinüslerimize sokuyor. Adam gibi haber bülteni kalmadı inanır mısın günlük. Devamlı aynı görüntülerle haber yapmaktan bıkmadı mı bu enkırmenler. Yıllardır gösterilen bir helikopter var devamlı ateş ediyor nerde savaş çıksa atv o helikopteri koyuyor ekrana, uzun süre göstermese bile en azından 1 kez ta tatatatata taratıyor helikopteri. Medya aslında işini biliyor ama işe gitmiyor. Nasıl habercilik yapılacağının Mehmet ali birand'da farkında ali kırca'da uğur dündar'da ama al milyon doları koy helikopteri ekrana sonra adın yılın enkırmeni olsun, ordan burdan üniversiteler fahri doktor ilan etsinler seni. Ne güzel memleket anasını satayım.

Ağzımın tadıyla bi lost seyrediyordum ondanda sıkıldım, ben bile o kadar sıkı sallayamam yani. Yok rahibin uçağındaki meryem ana heykelleri o adaya düşmüş onları eroin bağımlısı drawşaft mıydı neydi her ne haltsa o nun solisti bulmuşta falanda filan. yok ebesinin nikahı yani. sıkılmaya başladım the tudors izleyeceğim sanırım. Thomas moore ye kanım ısındı...

6 Ekim 2008

Şalgam Suyu Markasından Sponsor Olmaz

Selam dünyanın en güzel insanları.
Bir "bir zıkkım bir neşe" programıyla daha karşınızdayım. Öncelikle geçen programlarda bahsettiğimiz bir şeyden yanlış bahsetmişiz türkiye odalar ve borsalar birliği tuttu mail attı ve düzelt dedi. Hemen düzeltelim.
Daha önce tarifini verdiğimiz hünkar pilavının suyu 1.5 su bardağı değil tam aksine 15 çay bardağıymış... bunuda belirttikten sonra dönelim bu günkü tarifimize...

**bugün çöp kamyonunun arkasından koşturdum lan blog sen hiç gördün mü böyle bir adam. elimde çöplerle çöp atmak için kamyon arkasından koşturduğuma inanamıyorum. vay anasını hemde elimde çöplerle çöp kamyonunun arkasından koşturdum bee...**
(**..** benzeri yıldız kümeleri yazarın konudan çıkmaya yeltenmesi sırasında vukuu bulan garip olaylardır,gerçektirler ve bütün karakterler çarpıtılmadan anlatılmıştır)

nasıl sıkıldınız mı?

sıkılmadıysanız bir reklam arası verelim sonra programımıza kaldığımız yerden devam ederiz.

"nigar şalgam sularının sunduğu "bir zıkkım bir neşe" programı devam edecek"
dım dırı dım dım
"nigar şalgam sularının sunduğu "bir zıkkım bir neşe" programı devam ediyor"

eveeeet siz reklamları seyrederken bende stüdyoya konuk attım. kendisiyle münasebetsiz bir konuşma yaptık ve "ben programa kalamiycim" diyerek İzmir'in merkezinde bulunan plazamızdan taksiyle fuara doğru gitmiştir. Son elime geçen bilgiye göre plazamızın 45. katının sol arka bürosu kiralıkmış ilgilenenler gelsin programda canlı canlı konuşalım zaten konuğa ihtiyaç duymaktayız. medyada programım ve benim hakkımda çıkan yersiz dedikodulardan dolayı adriyana lima ve antonyo banderas programa gelmemiştir.

kendilerini bu yersiz dedikodulara kulak asmamaları için defalarca uyarmama rağmen dinlememişlerdir. oh olsun şimdi oktay usta'ya gitsinlerde orda soğan doğrasınlar. oysa ben konuklara sadece salatalık soyduruyordum. adam 3 dk da yemek yaptırtıyor lan oha...
""konunun akışına uysun diye güneş gözlüklü adriana lima fotoğrafı bulmak için rahat 15 dk uğraştım ve şunu farkına vardım türk ünlüleri bir bok varmışçasına her pozlarında güneş gözlüklerini gösteriyorlar ya saçlarında ya da ellerinde""

her neyse zaten cacığımızda olmak üzere son olarak üzerine bir çimdik kuru nane atıyoruz ve aha bu lolita marka tepsi ile servis ediyoruz. "lolita tepsileri kullanmayan bin pişman" nım nırı nım nım

ah evet sponsorumuzun duyurusunuda yaptıktan sonra hepşinize iyi pazartesiler, berbat akşamlar dilerim. esen kalın...

"nigar şalgam sularının sunduğu "bir zıkkım bir neşe" programı sona erdi" nigar şalgam suları doğallığın lezzetle haşır neşir olduğu marka,nigar şalgam suları. Ankara asfaltı üzerinde 3. kilometrede bulunan üretim tesislerimize bekleriz. üretimimizi yerinde görüp şalgam servisimizden yararlanabilirsiniz. nigar şalgam suları,nigar şalgam suları telefon 0900 *** ** **..."

programlara sponsor olan markalardan tiksiniyorum var mı daha ötesi. lan hadi sponsor aldın şalgam suyu markasından sponsor mu olur ya. nesini tanıtacağım ben onun "eveeet patatesli böreğimizin yanında .... şalgam suyumuzu tüketmeyi unutmuyoruz,şalgam aslında çok yararlı bir meyve hem sağlıklı hemde çok güzel bir meyve" nesi güzel ya içince adamın midesi bulanıyor gibi oluyor.
Bir Azeri televizyonunun "sabahların sultanı seda sayan" tarzı programının sponsoru köpek mamasıydı programın bir yerinde tutup tanıtımını yapmış ve bir paket köpek mamasını dekor olarak kullanılan cam sehpanın üzerine koymuşlardı da oturduğum koltuktan düşmemek için yere oturmuştum... :)


osse gözlüklerinin sunduğu ebemin nikahı sona erdi az sonra sevilen dizi "tahtaya yazılanlar" ı izlemeyi unutmayın...

bende artık 1.sini yaptığım bir yazının 2. veya 3. sunu yapmak istiyorum :) her şeyden 1 tane yapanlardan biri olmak bana çok acı veriyor sayın okur.
şu sıralar bir blog nasıl vasıfsız ziyaretçi bombardımanına tutulur konulu bir kitap yazdım. hemen az önce yazıdm bak zaten 3.5 sayfa falan yani, fazla uğraştırmadı beni bütün seçkin kırtasiyelerde bulabilirsiniz. daha önce "düz duvara sıva yapan inşaat işçileri" ve "bu domino taşlarını böyle nasıl dizdin be" başlıklı 2 kitabım daha aynı seçkin kırtasiye ve varoş mahalle manavlarında bulunmaktadır...

günün sözü
hay'dan gelen Hu'ya gider,
easy come, easy go :)

oysa hiç bir şey göründüğü gibi değilmiş... az sona...

5 Ekim 2008

Atabet-ül Hakayık

Yattık kaktık,yattık kaktık yine burdayız. İnan bütün tatilim günlüğe bunuda yazsam nasıl olur diyerek geçti ama yine "lan kesin bunu yazacam" dediğim şeylerden pek çoğu aklımda değil. Hayatımın bir parçası oldun blok. r u hepi?

Yanımda sen varsın gönlümde huzur,
Sevebilirsen servetin budur,
hasreti tattırma bana ne oluuuur,
ben doğdum doğalı şimdi mutluyum,

doğum günün bana geldiğin gündür,
gönlümdeki özlem ateşi söndü,
ağlayan gözlerin seninle güldü,
ben doğdum doğalııı şimdi mutluyum...


Bunu sana bülent ersoy'un yorumuyla yolluyorum...


Sirke sineklerini savdıktan sonra asıl konumuza gelelim.
Otobüs terminallerinde destur demeden pisuvarlara ayakta işeyen adamların titremelerini görmek istemiyorum artık abi dedeniz babanneniz hiç size söylemedi mi ya destur de titremezsin :) çok komik görünüyor lan birde her yer ayna... :)

Asıl konunun destur demeden umumi tuvaletlere işeyen adamlar olması ne kadar mümkünse,sayısalda benim 4 ten fazla tutturmam o kadar mümkündür. Yıllar önce oynadığımda "ya bana çıkarsa büyük ikramiye nasıl alacam, ben daha 18 den küçüğüm babama versem o paranın hepsini alır bana harçlık verir ben en iyisi adam tutayım" derdim. Aradan yıllar geçti ben büyüdüm ve büyük ikramiyeyi "milli piyango idaresi"'nden alabilecek kadar hemde. Değişen tek şey "ya bana çıkarsa büyük ikramiye nasıl alacam,ben parayı kaptırabilirim babamla gitsek bana sadece ev,araba alır, ben en iyisi özel güvenlik tutayım" buydu.

Evet büyüdüm...
bayram için memlekete Salihli'ye gitmiştik fakat telefonumun şarz aletini evde unutmuştum.
Şarzı bitik(bitmeye yeltenen) telefonla 4 gün dayandım. akşam saat 6 gibi açıp 15 dk açık tutup 15 20 mesaj okuyup cevaplayıp tekrar kapatıyordum. eee başka akrabanda falan yok muydu aynı şarz cihazından şöyle bir diyalog kursaydınız
--dayı ya senin telefon nokya demi?
-evet dayıcım ne oldu?
--ya senin şarz giriş yuvarlak mı kare mi?
-valla dayım yuvarlaktı herhal bak birden sordum hatırlayamadım dur bakayım....yuvarlakmış evet
--tüh be benimki kare,..yengemde var mı telefon?
....


kurduk efendim ama nafile telefon zihni sinir procesi gibi bir şarz aletine sahip. çift girişli ve kulaklık takılıyken çalışmıyor. Yani girişleri aynı. Zihni sinirin proceleride öyledir ya katlanabilir laptop yapar kullanmak için "kullanım alanı" oluşturmak gerekir. Yani saçmadır :) oysa bir zamanlar bu telefon "Avrupa Yakası"'nın sponsoruydu.

Her neyse geçelim telefon falan boş muhabbet bunlar farkına varmışsınızdır. Size şeyden bahsetmek istiyorum eve şey. Şeyh işte ya. nee şeyh mi. Bismillaaaahh...

bu diyaloğu "İnşaat" filminden hatırlayan varsa kendisine bir sıkımlık kolgeyt vereceğim.
***********

ben:naber len deyuz?
yeğenim:iyim...
ben:oynama sandalyeyle abicim ayağına düşürürsün bak acır...
yeğenim:yaaaa
doğal ortam:taaaak...
yeğenim: ühühühühü hühühh hühü ühü hüü üh
ben:aaa bak koltuğun altına fare gitti git bak bakalım orda mı hala...
yeğenim: hani?

ağlamasından eser yok,acı nereye gitti bilmiyorum ama bazen böle aldatılasım geliyor ki sormayın anasını satayım. Biri bana ayağıma taş düşürdüğüm zaman "koltuğun altına kaçan fare"yi söylesin bende acımı unutup fareye yoğunlaşayım ne güzel bee...

"meb" kitaplara "alevilik" terimini sokmuş boka bulamış :) adamları cihat yaptırtıp mezheplerini yaydıklarını söylemiş. bir alevi arkadaşımın bana yıllar önce söylediği şu söz aklıma geldi "alevi olunmaz alevi doğulur" ama harbiden öyleydi alevi olmak için alevi anne ve babadan doğmak gerekiyor. biri alevi diğeri değil o aileden doğan çocuk ne olur diye o zamanlar biraz resesif karakter olduğum için soramamıştım.

integral bilen bir manav gördüm aklım şaştı. gözümün önünde armudun hacmini hesapladı ki şaşkınlığımı gizleyemeyerek o armudu yedim...


türev bile tır şöförü gördüm aklım şaştı. Gözümün önünde bir ....

buz devrini 2. kez seyretmek kadar güzel bir şey yoktur bu dünyada. animasyon filmlerinde ilk sırada şıreği 5. kez izlemek vardı bir zamanlar ama şu aralar animasyon filmlerinde ilk 5 yapmaya vaktim yok.

bu arada çok karaktersiz bir girişime el atacağım,beni o girdiğim sektörde tanıyıpta aaa portakal demeyi düşünenler olursa demesin tutsunlar kendilerini.

yok be +18 işine girmiyorum daha çok toplumun refah düzeyini artıracak bir girişim. bkz.fizik-|| optik:zarlarda girişim... benziyo benziyo...



yorumlarda bayram kutlama mesajları görüyorum saçma sapan yerlerde lutfen daha az dağınık yorum bırakalım sayın okur. sizinde bayramınız mübarek veya kutlu ya da hayırlı olsun(kimsenin canı çekmesin şimdi)...

favori bayram dadlınız ne lan sizin_?
baklava,
kadayıf,
şambali,
kalburbastı,
şekerpare,
burma,
profiterol(bunu bayram tatlısı diye satan pastane gördüm o integral bile manavun sokağında,o dükkana girip 15 dk tatlılara bakınıp 2 ytl(4 tane) lik limonata içtik ya oooh olsun)

Ali bize hadi bir eş sesli sözcük söyle
hmmm "pes"
nasıl oluyor bu?
1. anlamı "pes vallahi derken dediğimiz bezginlik bıkkınlık anlamına gelen pes"
2. anlamı ise pro evolution soccer öğretmenim...
eğer öğretmen zihincell'in bir zamanlar kardeşinin arkadaşlarını tabir ettiği cinsten "caddeboy" gibiyse kesinlikle Ali'ye dersten sonra "6 mı 7 mi" diye soracaktır... :)

bütün dünya buna inansa, bir inansa hayat bayram olsaaa...
insanlar el ele tutuşsa birlik olsa uzansak dallara...
bütün şarzlar şarj olsa,hayat bayram olurdu değil mi :)

**bloglara yazılanları okumaya çalışıyorm şu sıralar,vay anasını ne çok yazmışınız lan**