29 Mart 2008

Geometri Zekası!

Ufak bir geometri sorusu genel kültürü geniş insanlar ve felsefe ile biraz olsun ilgilenmiş insanlar hatırlayacaklarıdır soruyu.

3 Güzel Soru 3 güzel cevap arkadaşlar kolay gelsin...

Elimizde bir kare var ve bu karenin köşegeninden yeni bir kare çiziyoruz.İlk karemizin alanı son çizilen karenin alanının kaç katıdır.?
3 noktadan kaç çember çizilebilir?
Toplamları 13 olan iki sayının çarpımları en fazla kaçtır?

Robotların Dövüşü


Tokyo'daki Korakuen Stadyumu, güreş müsabakası yerine bu kez robotların dövüşüne sahne oldu. Yarışmacılar, yılda iki kez yapılan Robo-One Şampiyonası'na özel dizayn edilmiş robotlarıyla katıldılar.

Japon çocukların bir animasyon filmi izler gibi ilgi gösterdikleri robot dövüşleri reality şovları andıran görüntülere sahne oldu.

Etkinliğe katılan robotlar şampiyona için özel olarak biçimlendirildiler. Ortaçağ prensinden kübik şekle kadar 112 farklı robot şampiyonluk için mücade etti. Finale ağırsiklet ve hafifsiklete toplam 45 robot kalabildi.

Hafifsiklette Güney Koreli Jeon Young Sun'un yaptığı Teakwon-V isimli robot şampiyon olarak sahibine 10 bin dolar kazandırdı. Mühendis olan Sun, "Japonlar'ın gelişmiş robot teknolojisini görmek için iyi bir şanstı.

Bazıları Güney Kore'nin teknolojisinin yetersiz olduğunu söylüyor, ancak ben hiç de öyle olmadığını gösterdim. Biz teknolojimizi geliştirdik ve her geçen gün daha da ilerliyoruz, Japonlar'la mücadele edebilecek hale geldik" diye konuştu.

Ağırsiklette ise Naoki Maru adlı Japon mühendisin "King Kaiser" isimli robotu zafere ulaştı.

Japonya, dünyadaki robotların yüzde 40'ını barındırıyor. Amatör ya da profesyonel çok sayıda kişi robot bilimiyle uğraşıyor. Bu sektörde ciddi paralar dönüyor ve ideal robotu oluşturabilmek için fazlasıyla enerji harcanıyor.

Ufak Mucitler!

Arı Okulları öğrencileri, bilim projelerini bu yıl dokuzuncusu düzenlenen ''Bilim Şenliği''nde sergilediler.

Şenlikte, Lise ve Fen Lisesi öğrencilerinin hazırladığı 32 fen bilimleri, 7 matematik, 4 tarih, 3 coğrafya, 8 felsefe ve 6 edebiyat olmak üzere toplam 60 proje sergilendi.

Okulun Fen Bilimleri Zümre Başkanı Nilgün Melkuç, öğrencilerin rehber öğretmenler eşliğinde hazırladıkları projelerle yaratıcılıklarını arttırma fırsatını yakaladıklarını ve bu yolla bilimi yalnız öğrenmediklerini, aynı anda ürettiklerini de ifade etti.

Projelerin hazırlanmasında üniversitelerin de desteğini aldıklarını anlatan Melkuç, projelerin Çankaya Üniversitesi ve ODTÜ'lü akademisyenler tarafından değerlendirileceğini belirtti. Melkuç, şenliğe katılan projelerden bazılarının da TÜBİTAK'ın proje yarışmasına katılacağını bildirdi.

Genç mucitlerin icatları

Fen Lisesi 11'inci sınıf öğrencisi tarafından tasarlanan ve şu an sadece düzlük arazide hareket edebilen "4 Ayaklı Metal Algılayıcı Robot", metalle karşılaştığında ses ve ışık olarak tepki verebiliyor. Robot TÜBİTAK'ın proje yarışmasına katılacak.

Bir çanağın üzerine bir kenarı 2 santimetre olan yüzlerce kare ayna yerleştirilerek oluşturulmuş "Güneş Mangalı" isimli proje, fosil yakıtlara alternatif bir enerji kaynağı olmayı hedefliyor. Aynalardan yansıyan güneş enerjisini odakta toplayan projede, yiyeceklerin pişmesi için gerekli 81 dereceye ulaşılmış. Öğrenciler, mangalda istenilen her şeyin pişebileceğini belirtiyor.

Hacettepe Üniversitesi DNA Bankası Laboratuvarı görevlilerinin yardımıyla DNA İzolasyonu ve DNA Bankası projelerini oluşturan öğrenciler ise insan DNA'sının yanı sıra muzun da DNA'sını çıkarmayı başardılar.

Felsefe dalında yarışan "TV Şiddeti Özendiriyor mu?" isimli projede ise öğrenciler, 9 yaşında 95, 13 yaşında 68 öğrenci arasında anket uyguladılar. Ankete katılanların yüzde 57'sinin kendilerine ait televizyonu bulunduğunu tespit eden öğrenciler, bazı kız çocuklarının "Selena", bazı erkek çocukların da "Gaffur" ve "Burhan" gibi karakterlerin yerinde olmak istediklerini ortaya koydular.

"Türkiye'de Deprem" isimli projeleriyle şenliğe katılan öğrenciler ise binaların temellerine yeni bir mühendislik tasarımı sunuyor. Buna göre, temellere kat sayılarına göre yerleştirecek yapay küre düzenekleri, binayı sarsıntı anında denge konumuna getirecek.

"Manyetik Alanın Bitki Üzerine Etkisi" konulu projede ise mıknatıs gibi manyetik alanların yakınında bulunan bitkilerin daha hızlı büyüdüğünü ortaya koyan öğrenciler, tarımda hızlı üretim için kullanılan kimyasalların yerine mıknatısların kullanılmasını öneriyorlar.

27 Mart 2008

Bıçak Geçirmez Tişört


Ne reklamı olduğuna siz karar verin,tişört olduğu su götürmez bir gerçek değil mi?
Bir Japon firması bıçak darbelerine karşı dayanıklı bir tişört geliştirdi.

Yüzüklerin Efendisi de dahil birçok fantastik hikayede kahramanlar onları darbelere karşı koruyan bir pelerin ya da benzeri bir giysi giyerler. Osaka'da kurulan bir Japon firması olan Nihon Uni firması bu fantastik hikâyeyi gerçeğe dönüştürüyor.

Özellikle gece geç saatlerde şehirlerde suç oranları yükseliyor ve dünyanın hemen hemen her yerinde bu suçlara çok sayıda kurban veriliyor. Bu tür suçlarda zarar görmenizi engelleyecek hafif ama güvenli bir giysi giymek artık hayal değil.

Üreticiler yeni ürünlerini, bu suçlara çocukların kurban gitmesinden etkilenerek ortaya çıkardıklarını açıkladılar. Bu yeni ürünün kumaşı kalın bir liften üretildi. Bildiğimiz pamuktan yapılan tişörtlerin üç katı kadar sağlam.

Bu lif bir çeşit termoplastik olan polietilenden üretildi. Çok hafif karbon kökenli çok sağlam liflerden oluşan bir malzemeden oluşan Dupont firmasının geliştirdiği Kevlar'a benziyor.

Kevlar'lar günümüzde zırh, halat ve yanmaz koruyucu giysilerin yapımında kullanılıyor. Bu tişörtün yapımında kullanılan fiber ise, Kevlar'dan farklı olarak yıkanabiliyor, çok daha hafif ve günlük kullanıma uygun. Nihon Uni firması tişörtlerinin bıçakla yapılan saldırılarda yırtılmaya karşı dayanıklı olduğunu da iddia etti.

Haziran ayında Japonya'da piyasaya çıkacak olan tişörtün kısa ve uzun kollu olmak üzere iki farklı modelinin olacağı bildirildi. Kısa kollu tişört 190 dolardan, uzun kollu tişört ise 220 dolardan satılacak.

Matematik Ödülü "Modern Küme"nin

Norveç'in verdiği Abel matematik ödülünü, bu yıl Fransız Jacques Tits ve Amerikalı John Griggs Thompson kazandı.

Norveç Bilimler Akademisi, matematiğin "Nobeli" olarak görülen ödülün, iki matematikçiye cebir alanındaki temel buluşları dolayısıyla verildiğini açıkladı.

Akademi, iki bilim adamının, "modern küme teorisinin oluşturulmasına" katkılarıyla ödüle değer bulunduğunu belirtti.

Küme teorisi, özellikle Rubik küpünün (zeka küpünün) sırrının aydınlatılmasına imkan veriyor.

Akademi açıklamasında, iki matematikçinin çalışmalarının, "derin ve etkileyici sonuçlar doğurduğu" ve "birbirlerini tamamlayan iki matematikçinin, modern küme teorisinin omurgasını oluşturduğu" vurgulandı.

İki matematikçi, 750 bin euro'luk ödülü paylaşacak. Abel ödülü, 1829'da ölen matematikçi Niels Henrik Abel adına 2002 yılından beri veriliyor.

25 Mart 2008

Command and Conquer Red Alert 3 Ekran Görüntüleri!

Gerçekten müptelası olarak oynadığım bir oyundur.Yıllar önce 2 km yol yürüyorduk en yakın RA2 bulunan internet kafe 2 km uzaktaydı.Gidiş yolu yorucuydu fakat geri geliş çok çabuk geçiyordu.Ya akşam olduğundan dolayı ya da yaptığımız savaşlarda ki taktikleri vesaireleri anlatıyorduk birbirimize.Benim gibi vardı bir arkadaşım daha onunla günde 2 kez gittiğimiz bile olurdu. 5,30 saat süren oyunların ardından oyun hata verir çıkardık.
Haritaya sığmayacak kadar Rocetter yapar birbirmize yollarken çay boaça alır yerdik,o kadar sürerdi 3 m' yer gitmeleri.
Her neyse acısıyla tatlısıyla RA2 beni 4 yıl götürdü belkide daha fazla,şimdi RA3 geliyor daha yakın plan bir oyun olmuş bu.Sistem gereksinimlerinin biraz abartmak gerekeceği düşüncesindeyim.Ama Command & Conquer gerçekten bu yönden fazla coşmayan bir firma Tiberium Wars a laf söylemek istemiyorum ama öyle yani :)

İşte Ekran Görüntüleri:

Lg İPhone Kutupları!


Iphone'un cep telefonu sektörünü alt üst etmesinin ardından Güney Kore firması LG, dokunmatik telefonu LG-LH2300'ü duyurarak bu yarışa ortak oldu.

Tam adı LG-H2300 Touch Web Phone olan cihaz 3 inç'lik dokunmatik LCD ekrana sahip.

Ekran, Sharp firması tarafından geliştirildi ve 26 milyon renk gösterebiliyor. 800x480'lük çözünürlük sunan cep telefonu 3 megapiksel'lik otomatik odaklama özelliği olan bir kameraya da sahip.

Bir microSD hafıza kartı girişi bulunan LH2300, Bluetooth 2.0'ı destekliyor. Cihazda ayrıca mobil TV yayınları da takip edilebiliyor.

3G desteği bulunan cihaz ikinci dahili kamerayla görüntülü görüşme imkânı da sunuyor. TV ya da projeksiyona bağlanabiliyor ve el yazısı tanıma özelliğine sahip.

112 gramlık LH2300'le 3 saatlik kesintisiz konuşma yapılabiliyor. Jog-Wheel ile sayfa geçişlerinin kolaylaştırıldığı cihazın ABD'de Nisan ayında 650 dolardan satışa sunulması bekleniyor.

Sorunun Cevabı!

Bakkalımızın kampanyası çok güzel bir kampanya önce onu tebrik ediyoruz,daha sonra ise cevaba geliyor sıra.
Cevap:93 75 kutu çikolatanın bedavası 15 kutudur 15 kutudan da kupon çıkacağı için o 15 içinde 3 kutu çikolata daha alınır.Toplamda 75 ham 18 hediye çikolata bulunmaktadır.
sonuç böylelikle 93 oluyor.
Cevabı doğru bulan arkadaşlara tebrikler...

FX 35 Türkiye'de

Panasonic firması 25 milimetre'lik ''ince'' fotoğraf makinesi Lumix FX35'i Türkiye'de satışa sundu.

10.1 megapiksele sahip Panasonic Lumix FX35; 4x optik zumlu, f2.8 parlaklık sağlayan, 25 mm. geniş açılı Leica DC VARIO-ELMARIT merceğe sahip bulunuyor.

25 mm.lik ultra geniş açılı mercek sıradan 35 mm.’lik kameralara oranla aynı çekim mesafesinden yaklaşık iki katı görüntü yakalamaya imkan sağlıyor.

Ayrıca, 3 megapiksel çözünürlük modunda Ekstra Optik Zum Fonksiyonu ek büyütme imkanı sağlıyor ve CCD’nin orta kısmını kullanarak zum gücünü 7.1x’e çıkarıyor.

Yeni Akıllı Otomatik mod

Panasonic, yeni fotoğraf makinesinde en yüksek işletim kolaylığı ve yanlış çekimlerin azaltılmasını sağlamak üzere, Akıllı Otomatik mod kullandı. Bu mod, Panasonic Lumix FX35’e entegre edilmiş olan Akıllı Pozlama özelliği ve dijital kırmızı göz düzeltmenin de dahil edilmesiyle geliştirildi.

El titremesini telafi etmek için Optik Görüntü Sabitleyici (Mega O.I.S.) ve hareket bulanıklığını tespit edip aynı zamanda gideren Akıllı ISO Kontrolü, tüm Lumix kameralarında olduğu gibi Panasonic Lumix FX35’te de yer alıyor.

Kırmızı göz sorunu sona eriyor…

Yüz Tanıma (Face Detection) özelliği, kameranın insan yüzlerini tanımasına ve yüzlere odaklanıp pozlamayı otomatik olarak ayarlamasına yardımcı olurken, Panasonic Lumix FX35 ile kırmızı göz etkisi otomatik olarak dijital biçimde düzeltilebiliyor.

Hızlı Oto Fokus (AF) Sistemi, Oto Fokus (AF) süresini en aza indirgeyerek her çekim fırsatından en iyi sonucu elde etmek amacıyla, kameranın deklanşöre daha yarıya kadar bile basmadan nesneye odaklı kalmasına imkân sağlıyor.

Yeni eklenen Akıllı Pozlama Fonksiyonu, resim içinde parlaklık seviyesini bölgesel olarak tespit ederek düşük ışıklı alanlarda pozlamayı ayrı bir şekilde artırarak resmi düzenliyor.

Tam ekran seyir için geniş ekranlı (16:9) bir HDTV’yle uyumlu olan 1920x1080 piksel HD (yüksek tanımlı) kalitesinde fotoğraflar çekilebilen makine, 2.5 inçlik geniş ve 230 bin nokta yüksek çözünürlüklü bir LCD’ye sahip.

Enerji tasarrufu sağlayan Venus İşlemci IV ise hem el titremesini önleyen Mega O.I.S’te, hem de hareket bulanıklığını bastıran Akıllı ISO Kontrolü’nde saptama doğruluğunu ve düzeltici etkiyi yükseltmek amaçlanmış.

Venus İşlemci IV; Panasonic Lumix FX35’in ISO 6400’e uygun bir ayarda kayıt yapmasına izin veren, neredeyse tam karanlıktaki nesneleri flaş kullanmadan yakalamak için gerekli Yüksek Hassasiyet Modunu da destekliyor.

Panasonic Lumix FX35’te deklanşör süresi, 0.005 saniye kadar kısa ve kameranın hızlı yanıtı anlık ve hazırlıksız fotoğraf fırsatlarını yakalamayı kolaylaştırıyor.

Tek şarjla 290 çekim

Venus İşlemci IV görüntüleme motoru Panasonic Lumix FX35’in uzun batarya ömrüne katkı sağlarken, geniş, parlak LCD’sine rağmen tek sefer şarj edilmiş bataryayla yaklaşık 290 çekim yapılabiliyor.

SDHC/SD Hafıza Kartına kayıt ve kopyalamayı desteklemek için kamerada yaklaşık 50 MB dahili hafıza bulunuyor.

Panasonic Lumix FX35, kullanıcıların tüple dalış, vs. sırasında sualtı çekimleri yapabileceği opsiyonel bir su geçirmez kabıyla (DMW-MCFX35) kullanılabiliyor.

cnnturk

24 Mart 2008

Ticaret Özürlü Bakkallar?

Bir bakkal muhtemelen anlamadığı için ticaretten bir kampanya başlatıyor fakat öyle böyle değil yani.
Çikolata kutuları var her birinin içinde 1 kupon çıkıyor.5 kupona 1 kutu çikolata daha veriyor bakkal,daha kampanyanın ilk günü elemanın biri girip bakkala 75 kutu çikolata alıyor.Bedavalarla birlikte bu çocuk bu bakkaldan kaç kutu çikolata ile ayrılır?

a)25
b)15
c)18
d)93
e)90

Cevapları yorum olarak bekliyorum...

23 Mart 2008

Girit'li

"Bir Girit'li bütün Girit'liler yalancıdır demiştir."
Peki bu Girit'li nin doğru veya yalan söylediğini nasıl kanıtlayabiliriz veya nasıl anlayabiliriz.Sizce bu Girit'li doğru mu söylüyor yalan mı söylüyor.

Bir Paradokstur fazla düşünmeye gerek yoktur her cevap aynı yere götürecektir sizi,ama bir düşünün bu Girit'li hangi ruh hali içinde böyle bir cümle kurmuş...

22 Mart 2008

Anlamak!

Kelime onu anlatmak için onu kullanmamızı gerektiren nadir kelimelerden biri.Renk nedir dendiğinde mesela sarı bir renktir diyerek anlatmak kadar zor.
Anlatım asıl kriter anlatılanın anlaşılabilmesi bakımından.Anlatanın ruh hali en büyük etken ağzından çıkan sözlerde ufak bir duraklama çok büyük sorunlara veya tam gediğine gelmiş duraklamalar olabilir.Biraz şansınız olması gerek ama bunlara yer vermeden de başarının bir yolu var tabiki.Yani anlatımda ve anlaşılma da başarılı olmanın yolu.
Tamamen ne anlatacağınıza odaklanmak,sorulacak her türlü soruyu daha önceden komplo yazar gibi düşünmek ve tanıdığınız en sivri zekalıya konudan bahsedip ilk aklına gelen soruyu söylemesini istemekle başlayabiliriz anlatım çalışmasına.Tabi her zaman sizin tanıdığınız sivri zekalıdan daha sivri bir zekaya sahip insanlar vardır.

Mutlaka bulacakalar sizi bulmalarını istemelisiniz yoksa iş büyümeden durdurulmamış ve tam sonunna yaklaştığınızda dağılmış olabilirsiniz.Yani her türlü saldırıya karşı dayanabileceğinize inanmak gerek önce.Sonra konuya girmek gerek anlatmak veya yazmak,her türlü yanlış anlaşılmayı en aza indirgeyerek yazmak mutlaka yanlış anlama olacaktır onlara yapılacak açıklamalarıda önceden planlamak gerekir.Aynı cevapları değil herkesin neyi anlamadığını düzgünce anlayarak cevap vermek gerekir.
Sonunda istediğinize ulaşacaksınız,hani nerden esti bunlar az evvel başımdan geçti de o yüzden diyorum.Hemde yazdıklarımdan daha fazlası ile karşılaştım tabi hepsini düşünmemeiştim ama :)
Dveam eedmyeeciğm kloalrım kpotu pedre atsım bkaın hmeen andlaınz...

Yeni Anket!

Fenerbahçe Chelsea anketi sonuçlandı ve,Fenerbahçe diyenlerin çoğunlukta olduğu anlaşıldı tabiki sonucunda anket ile doğru orantılı olması beni ve diğer Fenerbahçe'li arkadaşları sevindirecek.
Gelelim bu haftaki ankete?
Tanrı kendi kaldıramayacağı kadar ağır bir taş yaratabilir mi?
-evet?
-hayır?
-ben soruyu anlamadım?
Anlaşılmayacağından emin oldum artık soru bir paradokstur arkadaşlar lütfen sapkın düşüncelere kapılmayalım...

İnterneti ve Sim kartı içinde PC

Turkcell SIM kartlı HP ve Vestel dizüstü bilgisayarlar satışa sunuldu.

Turkcell'den yapılan yazılı açıklamada, içinde bir Turkcell SIM kartıyla üretilen Vestel T525, HP Compaq 6510b ve 6710b model dizüstü bilgisayarlarda ayrı bir cihaza ihtiyaç duyulmadan internete bağlanmak ve e-postalara ulaşmanın mümkün olduğu belirtildi.

Turkcell'in yeni ürünlerinden biri olan SIM kartlı dizüstü bilgisayarların, İstanbul, İzmir ve Ankara'daki 53 Turkcell Extra ve İstanbul'da Bağdat Caddesi, Kanyon ve Capitol'deki Turkcell mağazalarında müşterilerle buluştuğu ifade edilen açıklamada, bilgisayarların kısa bir süre sonra HP ve Vestel bayileri ile teknoloji marketlerinde de yer alacağı kaydedildi.

Turkcell Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Lale Saral Develioğlu, Turkcell SIM Kartlı dizüstü bilgisayarların satışa çıkması ile ilgili yaptığı değerlendirmede,Turkcell SIM kartlı dizüstü bilgisayarları, mobil genişbant vizyonlarının temel bir parçası olarak gördüklerini vurguladı.

HP Türkiye Kişisel Sistemler Grubu Ülke Müdürü Artun Ayvat, Turkcell ile yapılan işbirliği ile mobil dünyanın, genişbant bağlantı seçenekleriyle yeni boyutlara kavuştuğunu ifade etti.

Vestel Genel Müdürü Yardımcısı Buket Besen Kafalı da Vestel'in dizüstü bilgisayar üretim üssü Vestel City'de son teknoloji eseri ürünler geliştirdiğini belirterek, Santa Rosa platformunda tasarımı gerçekleştirilen 15.4 inch Vestel dizüstü bilgisayarların, günümüzün bilişim ve telekomünikasyon alanındaki son teknolojisi olan 3G özelliğini kullanabildiğini duyurdu.

Turkcell ile bilgisayar üreticileri HP ve Vestel işbirliğiyle, KDV dahil 1.169 dolardan başlayan fiyatlarla sunulan SIM kartlı dizüstü bilgisayarlara, ayda 59 YTL'ye (KDV dahil ÖİV hariç) 12 ay boyunca 3GB'lık internet paketi kullanmayı taahhüt eden müşteriler, 31 Aralık 2008'e kadar 200 YTL indirimle sahip olacaklar.

21 Mart 2008

Karikatüristisizm!


Leman Derleme Bu aralar tek konuları türban olmakla birlikte aradan seçtiklerim bunlardı bu ay buyrun...


Sanal Dağınıklık...

Nükleer Reaktör

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, ''Ülkemizin nükleer enerji ile buluşmasındaki önemli randevulardan birinin daha adımlarını yakında gerçekleştirmiş olacağız'' dedi.

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) bünyesinde, 1979 yılında kurulmuş olan "TRIGA MARK-II" eğitim ve araştırma reaktörünün yeniden işletime alınması ve İTÜ Enerji Enstitüsü'nün yeni nükleer araştırma laboratuvarlarının açılışı, Bakan Güler'in de katıldığı törenle yapıldı.

Güler, törende yaptığı konuşmada, bu reaktörün nükleer teknolojisinin altyapısının oluşmasında önemli bir kilometre taşı olacağını söyledi.

Enerji konusunun günümüzde normal konseptinin dışına çıkarak, dış politika ve güvenliğin temel unsurlarından biri haline geldiğine işaret eden Güler, olayın ulusal, dışa bağımlılık, dış politika, enerji diplomasisi konusunda son derece önem taşıdığını ve bütün bir bütün olarak ele alınması gerektiğini kaydetti.

Güler, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı, Yunanistan hattı gibi konularla Karadeniz ve Ege'de yapılan petrol ve doğal gaz arama çalışmalarında çok önemli mesafeler alındığını anlatarak, aynı zamana enerjiyi gündelik hayatta "kolay algılanabilir hale getirmek" için uğraştıklarını bildirdi.

Özellikle yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği konusuna büyük önem verdiklerini ve burada yerli kaynaklara ağırlık veren bir modeli önlerine aldıklarını dile getiren Güler, nükleer teknolojiye de özel önem verdiklerini belirtti.

Güler, "Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, kendi hızlandırıcısının 2 ay içinde temelini atarak gerçekleştirecek. Bu çok önemli. Çekmece'deki reaktörün kapasitesini 10 megavata çıkarıyoruz" şeklinde konuştu.

Nükleer enerji konusunda teknik ve bilimsel altyapıyı düzenli bir şekilde gerçekleştirdiklerini ifade eden Güler, nükleer enerji ile ilgili 9 kriterin yayınlandığını söyledi.

Bununla ilgili yönetmeliğin Resmi Gazete'de yayınlandığını, şartnamenin hazır olduğunu anlatan Güler, Cumartesi günü TETAŞ'ın yönetim kurulunda şartnamenin görüşüp kararlaştırılacağını kaydetti.

Kurulacak nükleer reaktörüne kapasitesinin artı eksi yüzde 25'lik şarta göre 3-5 bin megavat olacağını belirten Güler, "Dolayısıyla ülkemizin nükleer enerji ile buluşmasındaki önemli randevulardan birinin daha adımlarını yakında gerçekleştirmiş olacağız" dedi.

Yenilebilir enerji konusunda da rüzgar haritalarını çıkardıklarını, çok büyük bir potansiyel olduğunu gördüklerini belirten Güler, rüzgar türbinlerinin dönmeye başladığını, göreve geldiklerinde 17 olan sayının 200 Megavata yükseldiğini, bu rakamın sene sonunda 400 Megavat, 3 yıl içinde de 4 bin Megavatı geçmesinin hedeflendiğini kaydetti.

Engellenen Youtube'a HD Video

İsminden artık engellenen youtube diye bahsetmek daha doğru geliyor.Yağtığı işten çok bu olayla gündeme gelen sitenin ne kadar gerekli olduğu konusunda şüpheleri hala taşımaktayım.Youtube, kullanıcıların izlemek istediği videoyu artık isterlerse daha yüksek kalitede seyredebileceklerini duyurdu.

Şu an sitede bulunan videolardan bazıları bu şekilde yüksek kalitede izlenebildiği gibi daha ileri de daha fazla video içeriğinin bu özelliğin kullanımına uygun hale geleceği belirtildi.

Sitedeki yüksek kaliteyi destekleyen videoları izleyebilmek için öncelikle YouTube'a üye girişi yapmanız gerekiyor.

Giriş yaptıktan sonra mönülerde yer alan "Account" başlığının altında yer alan "Video Playback Quality"yi tıklıyorsunuz ve daha sonra YouTube videolarını nasıl izlemek istediğinizi seçmeniz gerekiyor.

Bunun için YouTube üç seçenek sunuyor. İnternet bağlantı hızınıza göre bunlardan birini seçiyorsunuz. Eğer yavaş bir bağlantınız varsa "Never play higher-quality video if you have a slow connection"u seçiyorsunuz.

Bağlantınız hızlıysa, "Always play higher-quality video when it's available"ı tercih ediyorsunuz. "Choosing video quailty dynamically based on the current internet connection"u tercih ederseniz seçimi o anki bağlantınıza göre YouTube'a bırakmış oluyorsunuz.

Seçiminizi yaptıktan sonra tercihinize göre videoları izliyorsunuz. Tabii bunun için bu kadar uğraşmaya gerek yok. Dilerseniz hiç bu işlemleri yapmadan YouTube'un video çalarının sağ alt köşesinde yer alan yüksek kalitede izle linkini tıklamanız da yeterli olacaktır.

Çözünürlüğü yüksek görüntülerin yüklenmesi çok daha uzun süreler alacağından yavaş bir bağlantınız varsa bu özelliğini size çok faydası olmayacağını da unutmayın.

Kutupları Kaymış Pusula Sendromu ve Diğerleri

Kişilik bozukluğu yaşayan insanaların ne zaman ne yapacaklarını kestirmek gerçekten zordur.Onlara göre yapacakları hep belirlidir bizler gibi ama dışarıdan bakan bir insan normal düşündüğü için böyle bir insanın ne yapacağını düşünemez.
İşte herkes yer yer böyle bir döngü içine girebilir.Ben girdim gibi oldum o yüzden bahsedeyim dedim.Günde iki sınav oluyorum şu aralar,akşam eve gelmem ile sınavları sıraya koyup çalışıyorum.Sosyal hayatım inkılap tarihinden öteye gitmiyor şu aralar.
Bu gün yarına sınavı olmayan bir gün.Ne yapacağımı şaşırmış durumdayım.Kendimi toparlar toparlamaz bu kelimeleri yazdım işte...
Daha bir çok saçma sendrom türetebilirim ki türettim fakat yazmak değerlerini azaltacak diye düşünüyorum diyeceğim ve bencil darbesi yiyeceğim :)
Herkese iyi günler...

17 Mart 2008

Google Microsoft Yahoo

Dünyanın en büyük yazılım şirketi Microsoft'un Yahoo'yu alma girişimleri, internette özgür veri akışının tehlikeye gireceği iddialarının ortaya atılmasına yol açtı.

Dünyanın en büyük arama motoru Google'ın Üst Yöneticisi (CEO) Eric Schmidt, "Yahoo'nun Microsoft tarafından herhangi bir biçimde satın alınması konusunda endişeliyiz. Yapacakları her şeyin internette şeffaflıkla uyum içinde olmasını ümit ediyoruz, ama böyle olacağından kuşkuluyum" dedi.

Bu endişeleriyle ilgili olarak "Microsoft'un geçmişinden" söz eden,a ncak ayrıntıya girmeyen Schmidt, "Microsoft'un internet için kötü olabilecek bazı şeyleri yapabileceğinden endişeliyiz" diye konuştu.

AB Bidayet Mahkemesi, Windows işletim sistemi ile rekabeti ihlal ettiği gerekçesiyle Microsoft'a 2004'de verilen 497 milyon euroluk cezayı geçen yıl eylül ayında onaylamıştı.

Microsoft geçen ay Yahoo'yu almak için 44.6 milyar dolar önermiş, Yahoo öneriyi reddetmişti.

16 Mart 2008

Çıkmazdan kaçış...

Gün özeti gibi birşey...
Hani sorulan soruların anlamının olmadığı veya herbirinin sorulmasında bir anlamın olmadığı anlar vardır.Sorulan sorular var olan kanıtlar ile hem olumlu hemde olumsuz olarak cevaplanabilir.Paradigmalar gibi.
Günlük hayatı yaşayan insanlar genelde bunu yaşarlar fakat onların yaşadıkları kendi düşünce sistemlerinde ki kanıtların ulaşabileceği olumluluk veya olumsuzlukları içeriyor.Ne kadar çok şey biliyorsak o kadar zor çıkmaza giriyoruz.Verilen cevaplar sorulan sorulara oldukça hep bir yol oluyor gidilecek.Hani konu nereye gidecek bende merak içindeyim boşa da yazmıyorum onun farkındayım...
Gelmek istediğim yer şu sanal ortam ve gerçek yani etli butlu insanların faaliyetleri ile geçip giden ortam.Sanallık gerçek olmayan anlamına geldiği kadar da sanal diye birşeyin varlığından söz edilmektedir.Var olmayan bir şeyden söz ediyoruz var olmamak vardır der gibi birşey bu.
O zaman var olmamak kavramı da her madde için bir formdur.Toz şekerin varlığını kimse inkar edemez ama bu konuşmaları okuyan bir insana kesme şeker var mıdır diye bir soru sorulduğunda ya hemen yok diyecektir ya da öyle bakacaktır.Yıllarca filozoflar kendilerine göre açıklamışlar belkide içlerinden bazıları tam yolu buldu,şuan bile tam olarak yol bulunmuş değil yani tek kanıtımız düşüncemiz ve mantığımız kendi yazdığımızı kendi mantığımızla kanıtlandırıyoruz.
Acaba her ayrıntı gözden geçiyor mu ya da biz zaten olayı bitirmiş varlıklar olarak bundan ilerisi yok son gelişmişlik bu diye mi düşünüyoruz.
Bir kısım böyle düşünürken,diğer 15 16 yaşında iken evde test çözen şimdi ise bilime büyük katkıları olan kısım daha ilerisinin olduğuna inanıyor şu sıralar,dediğim gibi ne kadar çok bilirsek o kadar zorlaşıyor çıkmaza girmek.Gerçekten kendimizi geliştirmemiz hem geliştiğimiz için bizlere hemde gelişimimizden her yönde fayda sağlayacak olan diğer insanlara yarayacaktır.
*
Sokakta okunan bir "Biro Malzemeleri Satılır" tabelasını görüp gülüp geçmek ne derece doğru bilinmez.Hadi yazan arkadaş bilmiyordu anlamıyordu uyarmak gerekir ama gülmeden de yapılmaz tabi.
Pazar yerinde aynen aktarıyorum şu yazıyı kocaman kartona yazmış ve patates tezgahının üstüne atmıştı pc ye fotoyu atınca bloga da koyacağım."ödemiş kilo patateZ gel vatandaş,kilosu ikibuçlira" metin aynen böyle yani cümle kurmuş mu kurmamışmı anlaşılmamakla birlikte yanlış yazılan kelimeler ve anlamsız türetilen ikibuçlira diye yazılan ve sadece bir ücret olduğu anlaşılan şeyler vardı.Tezgahın başında ise 14 yaşlarında bir çocuk duruyor sanırım tezgah babasının veya dedesinin dedesi yazmış olabilir e be evladım sen okula gitmiyor musun sana okuma yazma öğretmediler mi cümleyi öğelerine ayırmayı öğrendiğine inanıyorum en azından.Hadi onuda geçtim tdk dan tastikli olmasada bir yazım kuralı bilginin olması gerekiyor.Amcaya durumu anlattım ve ertesi gün tabelayı düzeltmiş bir şekilde koymuştu,ya bu benim yaptığım uyarıyı çok fazla yanlış anlayan pazarcı olabilirdi mesela.Amca sağolsun anlayışlıydı...
Daldan dala atlayarak ta bir günü geride bıraktık.
Şahs-ı Kalem...

15 Mart 2008

Kakao Çekirdekleri!


Yaklaşık 1 hafta önce kurtulduğum,içinde kakao çekirdeği bulunan her türlü gıda maddesine karşı olan bağımlılığımdan bir arkadaşımda daha olduğunu öğrendim.O biraz daha geç başlamış benden ama şu sıralar hala çikolata manyağı olarak geziniyor ortalıklarda.
Sana sesleniyorum Nursena ben bıraktım sende bırakabilirsin,Tablerone falan en son hadde artık bence vazgeç ve biran önce iğren o kakao çekirdeği bulunan gıda maddelerinden :)

Ne gariptir ki yedikçe yiyesi geliyor insanın,mutluluk hormonu falan derken yememde bir sakınca yok diyerek avuttum bir ara kendimi ama sonra herşeyin fazlası zarar prensibine dayadım kendimi./Bkz. diğer prensipler=Allah'ın hakkı üçtür prensibi,kel başa şimşir tarak prensibi/
Çikolata bağımlılığımın olduğu sıralar Çarlinin çikolata fabrikası vardı tv de onuda sonuna kadar seyrettim,çocukların düştüğü halleri gördükçe biraz soğudum çikolatadan ama elimde içinde kakao çekirdeği bulunan bir gıda maddesi vardı.Son kalan çocuğuda bayağı aşşağılamıştım diğerleri çikolatalara dalarken o baktı öyle mal mal hoş o çocuğun çikolata yediğini görmedim o filmde ama sonunda çikolata fabrikasına sahip oluşu fikri bile yetti bana.Bir şey daha bilemiyorum belki iğrenmeme sebep olan oydu,oradaki sakız çiğneme şampiyonu olan kızın sakızını çiğnedikten sonra kulağının arkasına yapıştırmasıydı.Belkide çikolata ile o sahnenin bir arada olması beni tiskindirdi çikolatadan.

Şahsın Kalemi...

Fenerbahçe Chelsea

Cuma günü yapılan şampiyonlar ligi kura çekimlerinde Fenerbahçe'nin rakibi olan Chelsea takımı gerçekten İngiltere liginde gayet başarılı bir takım fakat asıl konu farklı.
4 İngiltere takımı katıldı kuraya Fenerbahçe kendi tarihini yazıyor.
Fenerbahçe Chelse'yi yenerse bikini giyerim gibi yorumları hem internet hemde günlük hayatta duymaya başladım.Bende Fenerbahçe'liyim ve bir arkadaşla konuşurken kendi kendimizi eleştirirken buldum.Ya abi en azından Menchester kadar fark yemeyiz dedi birden.Bende ona uydum ve 2. bir Servet vakası bizi mi bekliyor yoksa dedim birden...
Derin sessizlikler birbirini kovaladı.
Şimdi sizlere sormak istiyorum Fenerbahçe Chelse'yi yenerse bikini giyer misiniz?
Kura çekimlerinde şike var diyorsanız bırakın içinizde kalsın çünkü bugün ben dedim ve şiddet kullanılmak sureti ile susturuldum...
Fenerbahçe mi Chelsea mi?

Şahsın Kalemi...

14 Mart 2008

Eski Hastalıklar Tekrar Buradalar


Küresel ısınmanın kuraklık, çölleşme, orman yangınları ve deniz seviyelerinin yükselmesi tehlikelerinin yanında tarihe gömülen salgın hastalıkların da ortaya çıkmasına neden olabileceği belirtildi.

Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Songül A. Vaizoğlu, tarihte toplu ölümlere neden olan "tüberküloz", "frengi", "lyme" ve "lejyoner" hastalıklarının yanı sıra öldürücü hastalıklara neden olan "ebola" ve "hanta" benzeri virüslerin, küresel ısınmayla birlikte yeniden uyanmasının beklendiğini söyledi.

Vaizoğlu, TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen, "İklim Değişimi Sempozyumu"nda sunmak için "Küresel İklim Değişikliğinin Halk Sağlığına Etkileri" konulu bildiri hazırladı.

Bildiride, küresel ısınmanın dolaylı etkilerinin 2050 yıllarında deniz seviyesinin 50 santimetre yükselmesine yol açacağının tahmin edildiğini anımsatan Vaizoğlu, bu durum nedeniyle başta Hollanda, Bangladeş, Çin ve Japonya olmak üzere ABD'nin sahillerinde yaşayan birçok insanın göç etmek zorunda kalacağını ifade etti.

Dünyanın sıcaklığının artmasına paralel oluşan sıcak hava dalgalarına bağlı hastalık ve ölümlerin mevsimsel olarak görülmeye başlandığını belirten Vaizoğlu, ölümlerin bir çoğunun önceden kalp-damar ve solunum sistemi rahatsızlıkları yaşayanlarda görüldüğünü söyledi.

Kan emici haşaratlarla yayılan hastalıkların artmasının, bu haşaratların üreme bölgelerinin genişlemesi ve değişmesinin diğer önemli sonuç olarak ortaya çıktığına dikkati çeken Vaizoğlu, artan ortalama sıcaklığın sivrisinek gibi kan emici haşaratların dağılım oranını ve çokluğunu etkileyeceğini, bunlara bağlı hastalıkların görülüş sıklığının artabileceğini ifade etti.

Uyanan ve yeniden başkaldıran başkaldıran enfeksiyonlar

Vaizoğlu, "iklim değişiminin en önemli sonuçlarından birinin de uyanan ve yeniden başkaldıran enfeksiyonlar sorunu olduğunu" dile getirdi.

"Küresel ısınmayla birlikte HIV pandemisi, tüberküloz, frengi, lyme ve lejyoner gibi hastalıklar ile öldürücü hastalıklara neden olan ebola ve hanta benzeri virüslerin yeniden uyanmasının beklendiğini" belirten Vaizoğlu, şunları kaydetti:

"Bazıları ise hastalığın yeniden yayılması şeklinde ortaya çıkabilmektedir. Buna yüzyıllarca önce ortadan kalkan 'Dang Ateşi' örnek verilebilir. Bu da artan sıcaklıklar nedeniyle Aedes Albopictus (bir tür sivrisinek) gibi türlerin ortaya çıkmasıyla ilişkilidir.

Küresel ısınma polen mevsiminin uzamasına neden olacak ve bunlara bağlı olarak görülen saman nezlesi gibi hastalıkların görülme sıklığında artışa neden olacaktır. İklim değişikliğine bağlı olarak, evlerdeki hamam böcekleri, maytların çoğalması ve dış ortamda da polen ve hava kirleticilerin miktarının yükselmesine bağlı olarak astım gibi hastalıkların da artması beklenmektedir."

13 Mart 2008

Şişen usb bellekler


Şişen usb bellekte mevcut artık sanırım doluluğu konusunda kararsızlığa düşenler için üretilmiş.Daha nelerini göreceğiz diyerek noktalamak istiyorum bu güzel günüde...

İnternet Düşmanı Ülkeler


Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, 2008 yılı itibariyle internet düşmanı ilan ettiği ülkeleri açıkladı.

Listede 15 ülke yer alıyor. Ülkelerin 1'i Amerika'dan 1'i Avrupa'dan, 9'u Asya'dan, 4'ü ise Afrika'dan.

2006'da açıklanan listede olmayan Zimbabwe ve Etiyopya'da artık internet düşmanı listesinde sayılıyor.

İşte internet düşmanı ülkeler listesi:

Beyaz Rusya - Burma - Çin - Küba - Mısır - Etiyopya - İran - Kuzey Kore - Suudi Arabistan - Suriye - Tunus - Türkmenistan - Özbekistan - Vietnam - Zimbabwe.

Örgüt tarafından internet düşmanı ilan edilmemiş ancak gözetim altında bulunan ülkeler ise şöyle:

Bahreyn - Eritre - Gambiya - Ürdün - Libya - Malezya - Sri Lanka - Tacikistan - Tayland - Birleşik Arap Emirlikleri - Yemen.

12 Mart 2008

Hindistan'ı ve Çin'i Boşverin

ABD'nin Carnegie Mellon Üniversitesi öğretim görevlisi James Over, ''Bilişim sektöründe rekabet için artık geri kalan herkesten iyi olmak gerekiyor'' dedi.

İstanbul Teknik Üniversitesi ve Carnegie Mellon Üniversitesi'nin ortaklaşa düzenlediği "Yazılım Kalitesinin Artırılması ve Yazılım Standartlarının Uygulanması" başlıklı toplantı, Türkiye Bilişim Derneği'nin de desteğiyle ANSERA Konferans Merkezi'nde yapıldı.

Toplantıda konuşan Over, internetin bulunması ve yaygınlaşmasının ardından yazılım sektörünün öneminin çok arttığını belirterek, internet ile yazılımları tanıtmanın, dağıtmanın ve satmanın mümkün hale geldiğini kaydetti.

Bilişim sektöründe rekabet için doğru bakış açısı, pazarın ihtiyaçlarını tahmin edebilmek ve rekabetçi strateji uygulamak gibi şartlar gerektiğini belirten Over, jeopolitik dünyanın değiştiğini, iş akışları ve iş yönetiminin farklılaştığını ve yeni iş fırsatlarının ortaya çıktığını vurguladı.

Berlin Duvarı'nın yıkılması, Çin'in kapitalist dünyaya yaklaşması ve Hindistan'ın uluslararası ticareti kucaklamasının önemli olduğuna işaret eden Over, rekabet ortamının, üreten sayısı arttığı için fiyat baskısı da yaratarak tüm dünyayı etkisi altına aldığını bildirdi.

Hindistan'ın bilişim teknolojisinde büyük atılımlar yaptığını, ABD ve Avrupa'ya göre daha düşük fiyat uyguladığını, yazılımda kaliteye önem verdiğini ve şirketlerin yarısının CMMI 5 (Yeterlilik Olgunluk Modeli Entegrasyonu) seviyesine geldiğini anlatan Over, Çin'in de Hindistan'dan daha düşük fiyat politikası ve "devasa iş gücü" ile rekabet dünyasında kendine yer bulduğunu ifade etti.

"Hindistan'ı kopyalamayın"

"Hindistan'ı kopyalamayın, her zaman arkada kalırsınız. Düşük ücret önermeyin, Çin'inki daha düşük olacaktır" diyen Over, "Bilişim sektöründe rekabet için artık, geri kalan herkesten iyi olmak gerekiyor" diye konuştu.

Başarının, şirketteki çalışanların motivasyonuna ve eğitimine doğrudan bağlı olduğunu vurgulayan Over, Team Software Process (TSP) denilen bir sistemi hayata geçirdiklerini anlattı. Over, bu sistemde bilgili ve motive edilmiş çalışanlar yaratıldığını ifade ederek, "Temel kural, yöneticiler yönetmeyecek, çalışanlar kendilerini yönetecek" dedi.

TSP'nin, özellikle mühendislik alanında çalışanlara yönelik olduğunu vurgulayan Over, klasik yönetimde bir yöneticiye bağlı bağımsız çalışanlar olduğunu, ancak yeni yöntemde yöneticinin de aynı çember üzerinde olduğu ve herkesin birbiriyle etkileşim kurduğu takım çalışmasının ön plana çıktığına işaret etti.

Over, bu sistemde yöneticilerin, çalışanların motivasyonunu yüksek tutmak ve
istedikleri anda ihtiyaç duyulan bilgiyi kendilerine sunmakla görevli olduğunu sözlerine ekledi.
Cnnturk...

Microsoft'tan 3 Yeni Ürün


Microsoft Türkiye, ''dünyanın en gelişmiş sunucu işletim sistemi'' Windows Server 2008, SQL Server 2008 ve VisualStudio 2008'i İstanbul'da tanıttı.

"Kahramanlar Aramızda" teması ile yapılan tanıtımda konuşan Microsoft Türkiye Genel Müdürü Çağlayan Arkan, işletmelere akıllı gelecek nesil, bütünleşik ve verimli bir platform yarattıklarını belirterek, "Üç üründen oluşan dinamik platform, büyük veya küçük tüm işletmelere en gelişmiş ve güçlü bilişim teknolojisi altyapısını kuruyor" dedi.

Windows Server 2008'in, SQL Server 2008 ve Visual Studio 2008 ile birlikte hızlı geliştirme ve güçlü kullanıcı deneyimi, işletmelerin CRM ve ERP gibi alanlardaki uygulamalarına yüksek verimlilik kazandırdığını kaydeden Arkan, aynı zamanda tüm iş uygulamalarının "yeni kuşak" internet ve çalışma ağı uygulamalarıyla birlikte çalışmasına imkan vererek günümüzün bilişim kahramanları için sağlam, güvenli, güvenilir ve uyumlu, birlikte çalışabilir bir ortam sağladığını dile getirdi.

Arkan, "Bu ürünler şirketlerimizin Türkiye için daha fazla değer üretmesine ve ekonomideki verimliliğin artmasına ciddi bir katkı oluşturacaklar. Türkiye'nin bilişimle kalkınmasına büyük destek sağlayacaklar" diye konuştu.

Microsoft International Başkan Yardımcısı ve Microsoft Ortadoğu ve Afrika Başkanı Ali Faramawy da sunulan platformun, iş zekası, sanallaştırma, bilgi koruma, güvenlik, veri denetimi ve internet özellikleri ile bilişim teknolojilerindeki hızlı dönüşüme katılmaları için işletmelere sağlam bir altyapı sunduğunu belirterek, "Yeni ürünlerimizin kazandıracağı altyapı sayesinde artacak verimlilik ve rekabet avantajının Ortadoğu ve Afrika ülkeleri ekonomilerine çok ihtiyaç duydukları bir ivme kazandıracağına inanıyorum" dedi.

Verilen bilgiye göre, Windows Server 2008, SQL Server 2008 ve VisualStudio 2008 ile birlikte en zorlu iş uygulamalarını yaratmak ve kullanmak için daha güvenli, daha dayanıklı ve esnek bir platform sunuyor.

Yeni sunucu, yazılım geliştiricisi ve bilgi tabanından oluşan bu platformun sunduğu zengin kullanıcı deneyimi ile uygulamalar kolayca kurulabilir ve yönetilebilir hale geliyor.

Windows Server 2008, özellikle çalışma ağı kullanımı, ileri güvenlik özellikleri, uzak uygulamalara erişim, merkezi sunucu yönetimi, performans ve dayanıklılık izleme araçları, geliştirme ve dosya sistemi konularında üstün bir performans sergileyerek, işletmelere ciddi bir verimlilik artışı getiriyor.

Windows Server 2008'in içinde kurulu olarak gelen Hyper-V Sanallaştırma teknolojisi ile işletmelerin sistem değişiklikleri fiziksel ortamdan soyutlanıyor ve "sanal bir platform" yaratılıyor.

Microsoft SQL Server 2008 ise, Microsoft'un veri platformları için getirdiği "Her Yerde, Her Zaman, Sizin Veriniz" vizyonunda ileriye doğru atılmış çok önemli bir adım oluşturuyor.

Sistemin bir parçası olan Visual Studio 2008 ise, yazılımcıların yüksek kalitede ve zenginlikte sonuçlar veren, birbirleriyle bağlantılı uygulamalar geliştirmesini mümkün kılıyor ve kurumların doğru ve etkin kararlar almalarını sağlayacak bilgiye ulaşarak analiz etmeleri için gerekli altyapı ve araçları sunuyor.
Hayırlı olması dileklerimiz ile,tekelleştirdiği veya tekelleştiremediği her şey için microsofta teşekkürü borç biliyorum...

11 Mart 2008

2007 Yılının En İyi Oyun Yapımcıları

Gamasutra'nın ortak olduğu Game Developer dergisi 2007 yılının en iyi 20 oyun yapım firmasını açıkladı.

Liste hazırlanırken ABD, İngiltere ve Japonya'nın haftalık en çok satılan oyunlar listesi baz alındı.

İşte oyun dünyasının en iyi 20 yapım firması ve oyunları:

1. Nintendo Kyoto (Brain Age, Wii Play)
2. Infinity Ward (Call Of Duty 4: Modern Warfare)
3. Blizzard Entertainment (World of Warcraft: The Burning Crusade)
4. Electronic Arts Canada (FIFA Soccer 08, NBA Street: Homecourt)
5. Valve (Portal, Team Fortress 2)
6. Konami Japan Studio (Winning Eleven: Pro Evolution Soccer, Dance Dance Revolution Universe)
7. Insomniac Games (Ratchet & Clank Future)
8. Capcom Osaka Studio (Lost Planet: Extreme Condition, Monster Hunter Freedom)
9. Electronic Arts Tiburon (Madden NFL 08, NASCAR 08)
10. BioWare Edmonton (Mass Effect, Jade Empire: Special Edition)
11. Bungie Studios (Halo 3)
12. Ubisoft Montreal (Assassin's Creed, Naruto: Rise Of A Ninja)
13. 2K Boston [& Australia] (BioShock)
14. Harmonix (Rock Band)
15. Bandai Namco Tokyo (Ace Combat 6: Fires Of Liberation, Beautiful Katamari)
16. Square Enix Tokyo (Final Fantasy VII: Crisis Core, Front Mission DS)
17. Game Freak (Pokemon Diamond / Pearl)
18. Epic Games (Unreal Tournament 3, Gears Of War PC)
19. Hudson Soft (Mario Party 8, Mario Party DS)
20. Neversoft (Guitar Hero III, Tony Hawk's Proving Ground)

Nintendo Wii Oyunları Japonya'yı Kasıp Kavuruyor

Famitsu, yeni nesil oyun konsolları için hazırlanan ve Japonya'da en çok satılan 10 oyunu ve satış rakamlarını açıkladı.

Satış adetlerine bakıldığında Nintendo Wii oyunlarının satışlarının Japonya'da PS3 ve XBox 360'a göre açık ara önde olduğunu ortaya koydu.

Ayrıca bu konsolların toplam oyun satış adetlerinde de Nintendo Wii'nin önderliği sürüyor. Nintendo, PS3 ve Xbox 360 oyunlarının toplam satışından 3 milyon fazla oyunu satılmış durumda.

Yerel firmaları olan Nintendo ve Sony'nin baskın olduğu Japonya'da Microsoft'un Xbox oyun satışları da düşük olan konsol satışlarıyla karşılaştırıldığında azımsanmayacak sayıda iyi.

Oyunlar - Firmaları - Satış Rakamları

Wii - 5 milyon 366 bin 963

1. Wii Sports - Nintendo - 2 milyon 750 bin 365
2. Wii Play - Nintendo - 2 milyon 198 bin 39
3. Wii Fit - Nintendo - 1 milyon 450 bin 509
4. Super Smash Brothers X - Nintendo - 1 milyon 247 bin 632
5. Mario Party 8 - Nintendo - 1 milyon 181 bin 118
6. Super Mario Galaxy - Nintendo - 872 bin 463
7. Made in Wario Wii - Nintendo - 568 bin 623
8. The Legend of Zelda: Twilight Princess - Nintendo - 552 bin 476
9. Mario & Sonic at Olympics - Nintendo - 510 bin 465
10. Super Paper Mario - Nintendo - 505 bin 491

PS3 - 1 milyon 914 bin 659

1. Everybody’s Golf 5 - SCEJ - 384 bin 882
2. Shin Sangoku Musou - Koei - 356 bin 266
3. Gundam Musou - Koei - 312 bin 674
4. Winning Eleven 2008 - Konami - 275 bin 69
5. Devil May Cry 4 - Capcom - 266 bin 293
6. Gran Turismo 5 Prologue (BR version) - SCEJ - 202bin 131
7. Ridge Racer 7 - Bandai Namco - 149 bin 648
8. Gundam: Target in Sight - Bandai Namco - 146 bin 199
9. Resistance - SCEJ - 136 bin 492
10. BladeStorm: The Hundred Years War - Koei - 118 bin 79

Xbox 360 - 587 bin 12

1. Blue Dragon - MS - 203 bin 740
2. Dead or Alive 4 - Tecmo - 108 bin 618
3. Lost Odyssey - MS - 104 bin 417
4. Ace Combat 6 - Bandai Namco - 94 bin 57
5. Halo 3 - MS - 83 bin 696
6. Ridge Racer 6 - Bandai Namco - 73 bin 501
7. The Elder Scrolls IV: Oblivion - Spike - 72 bin 274
8. Trusty Bell - Bandai Namco - 70 bin 435
9. Gears of War - MS - 68 bin 270
10. Dead Rising - Capcom - 68 bin 78

10 Mart 2008

Biyoteknoloji Mühendisi Seçildi...


Uzaya gönderilecek olan ilk Güney Koreli olacak kişi, Rusya'dan gelen talep üzerine değiştirildi.

İki Rus kozmonot ile gelecek ay uzaya gönderilecek olan ve Uluslararası Uzay İstasyonu'nda 5 veya 8 gün görev yapacak araştırmacı Ko San yerine, biyoteknoloji mühendisi bayan Yu So-yeon görevlendirildi.

Görevlendirmeye ilişkin açıklama, Güney Kore Bilim Bakanlığı tarafından yapıldı. Her iki isim de 36.000 aday arasından seçilmişti.

Açıklamada, Rusya uzay merkezinde eğitimini sürdüren Ko San'ın güvenlik protokolünü ihlal ettiği, eğitimle ilgili bazı materyalleri beraberinde dışarıya çıkardığı kaydedilerek, "Ruslar, küçük hatalar da olsa kuralları ihlal etmenin uzayda çok kötü sonuçları olabileceğini belirttiler" denildi.

1500 Pc

Dünyanın en büyük yazılım ve donanım şirketlerinden IBM, 1500 bilgisayarın işini tek başına yapabilen anabilgisayar geliştirdi. Yeni bilgisayar, özellikle KOBİ'lerin ve diğer büyük işletmelerin iş yükünü hafifletecek.

IBM Türk Sistem ve Teknoloji Müdürü Oral Tuntaş, A.A muhabirinin bilgisayar ile ilgili sorularını yanıtlarken, yeni bilgisayarın, özellikle KOBİ'lerin ve diğer büyük işletmelerin iş yükünü hafifleteceğini ve ciddi tasarruf sağlayacağını ifade etti. Tuntaş, şunları kaydetti:

''IBM'in yeni modeli Sistem z10, 1500 bilgisayarın işini yaparken, bunu aynı sayıda makineden yüzde 85 daha az yer kaplayarak, yüzde 85 daha az enerji tüketerek ve yüzde 100 daha fazla performans göstererek gerçekleştiriyor.

Büyük kurumların yükü gittikçe artan veri merkezlerine yüksek verimlilik getirmek için tasarlanan Sistem z10, bin 500 sunucu için gerekecek yazılım lisanslarını da konsolide ederek 30'a 1 oranında azaltıyor.

Sistem z10 ile birlikte bir anabilgisayarda ilk defa 4 çekirdekli işlemci kullanılıyor. 64 adet işlemcili Sistem z10, Linux, XML, Java, Websphere ve pek çok Servis Odaklı Mimari (SOA) tabanlı projeyi çalıştırabiliyor. Sistem z10, 1.5 terabyte'a kadar yükseltilebilen sunucu başına hafıza imkanıyla, büyüyen iş ihtiyaçlarına karşılık veriyor. Sistem z10, aynı anda milyonlarca kullanıcıya hizmet verebiliyor.''

Yeni sunucunun, 5 yılda ve 5 binden fazla araştırmacının ortak çalışmasıyla geliştirildiğini anlatan Tuntaş, şöyle konuştu:

''Sistem z10 üzerinde çalışan IBM Rational Business Developer yazılımı, System z10 müşterilerine üretim süreçlerini kısaltmada yardımcı oluyor.

Yazılım aynı zamanda mevcut COBOL tabanlı uygulamaların web servislerine dönüştürülmesini sağlıyor. Host Access Transformation Services (HATS) ise anabilgisayar uygulamalarına cep telefonu ve PDA araçlarla ulaşılabilmesini mümkün kılıyor.''

9 Mart 2008

Normal Hücreden Sperm Eldesi!


Çocuğu olmayan çiftlerin yapay spermle çocuk sahibi olmalarına olanak tanıyacak araştırmaların üzerindeki yasağı kaldıracak tasarının Avam Kamarası'na getirilmesi yolundaki hazırlık, İngiltere'de tartışmalara yol açtı.

Çocuk sahibi olmak isteyen erkekten alınan embriyonik hücrenin laboratuvar koşullarında sperme dönüşümünü sağlayacak tekniğe karşı çıkan çevrelerin bu durumu "insanın kendisini Tanrı'nın yerine koymaya kalkışması" olarak gördüğü belirtiliyor.İngiliz halkını bu Türk vatandaşlarını aratmayacak görüşlerinden dolayı kutluyorum.

Yöntemi savunanlar ise kanser tedavisi yüzünden kısır kalan erkeklere baba olma şansı tanıyacak bu tekniğin üzerindeki araştırmaları yasaklayan yasanın kaldırılması ve yöntemin mutlaka uygulanması gerektiğini savunuyor.Devletin işinin zor olduğu kanısına vardım burda.Yukarı tükürse kısırlar aşağı tükürse galeyana geldi gelecek muhafazakar halk.

Hükümetin, bu konudaki araştırmaları yasaklayan yasayı kaldırmayı da öngören İnsan Üremesi ve Kısırlık Tedavisi yasa tasarısını çok yakında Avam Kamarası'na sunması bekleniyor.

Laboratuvar deneylerinde yöntemin farelerde başarıyla uygulandığı, farenin bu yolla 7 yavru dünyaya getirdiği, ancak yavruların doğumun ardından yaşatılamadığı bildirildi.

Uzmanlar, aynı yöntemin insanda başarıyla uygulanabilmesinin 10 yıl alacağına inandıklarını, bu konudaki araştırmaların üzerindeki yasağın kaldırılmasıyla çalışmaların hız kazanacağını ifade etti.

Astronot Çıkısı!!!

Uluslararası Uzay İstasyonu’na (UUİ), oksijen, yiyecek ve ekipman götürecek olan Ariane-5 roketi, uzaya başarıyla gönderildi. Avrupalı 13 ülkenin bir araya gelmesiyle oluşturulan “Arianspace” adlı kuruluş tarafından yapılan açıklamada, UUİ’ye 20 ton malzeme götüren roketin, TSİ 06.03’te Güney Amerika’nın kuzeydoğu sahilindeki Fransız Guyanası’na ait Kourou üssünden uzaya başarıyla fırlatıldığı belirtildi.

Uzay aracının, istasyon ile buluştuktan sonra 6 ay süreyle kenetli kalması ve 10 ila 45 günde bir motorlarını ateşleyerek UUİ’nin irtifasını yükseltmesi öngörülüyor.

Uzay aracı, Uzay keşfi alanında Avrupa’ya diğer ülkelerle rekabette önemli avantaj sağlayacak.
Gerçekten bir hayal edin yıllarca orada yaşadığınızı,en az 6 ay.Dünya'dan çok farklı bir ortam bir sonra ki anı yaşayacağınız sadece makineler ve teknolojik sistemler garanti ediyor onlarda metal ve kablo yığınları,onlara güvenmek gerçekten yürek ister.
Ama ya hep ya hiç prensibini kendine giydirmiş olan sistemler tabiki en güvenilir olanları astronotlar için.

8 Mart 2008

USB Çılgınlığı!

Elektriksiz yaşayamayacağımız şu dönemlerde gerçekten her icat ve ürün elektrik enerjisi ile çalışabilir hale getiriliyor. Sebebi şuan için bir diğer sınırlı kaynaktan (Su) elde edilebilir ve ucuz olması. Bunun sonunun ne olacağı ortada fakat gözlerimizi yumup görmemezlikten geliyoruz.

Gelelim Usb (Universal Serial Bus) diye anılan oluşuma. Bu oluşum aklınıza gelebilecek her türlü elektrikli aleti bir bilgisayar yardımı ile çalıştırabileceğiniz duruma getiriyor. İlk başlarda bilgisayar sistemlerinde bağlantı kolaylığı sağlayan sistem daha sonraları saç kurutma makinelerinden tutun da narenciye sıkacağına kadar her türlü alete uyarlanmıştır. Her geçen gün hayal gücü geniş insanların bir yenisini daha ekledikleri bu aletlere bu kadar bağlanmak ne kadar doğru tartışılır.
Usb ile çalışan aletler yapılırken kullanacak insanın mutlaka bilgisayarı vardır diye inanılarak yapıldığı kesin. Bilimin de başka türlü gelişemeyeceği ortada. Herkes de bilgisayar veya bu Usb yi kullanacak bir sistem yok o zaman Usb ye bu kadar yüklenmeye gerek yok diye bir düşünce yanlış olurdu tabi.
Bilgisayar ile birlikte başlayan Usb çılgınlığı sonsuza dek sürmeyecektir, şu sıralar ileri teknoloji ürünleri yapılmış ve kablo nedir bilmeden çalışıyorlar. Fakat hem ucuz olması bakımından hem de her ürüne uygulanabilir olmasından dolayı bir 40 yıl daha ömür biçilebilir.
USB den ilham alınarak yapılan o kadar çok ilginç icat var ki saymak gerçekten zor. Diş fırçaları, elektrikli battaniyeler, arabalar, piller, elektrik süpürgeleri, çamaşır makineleri ve tişörtlerde bile USB görmekteyiz.
Tabiî ki başta da belirttiğim gibi USB sadece elektrik enerjisi tükenene kadar var olacak bir icat.
Peki, sınırlı bir kaynağa bağlı çalışan sistemleri bu kadar çok hayatın içine sokmak biraz risk almak olmuyor mu?

7 Mart 2008

Pionerr Üretimi Durdurdu!


Japon elektronik şirketi Pioneer, plazma paneli üretimini durduruyor.

Pioneer'dan yapılan açıklamada, şirketin, hedeflenen satışlarda maliyetli plazma paneli rekabetini sürdürmenin zor olacağına karar verdiği belirtildi.

Şirketin, flat panel televizyonlarda (profilli düz ekran) kullanılan plazma panellerini başka bir şirketten tedarik etmeyi düşündüğü ifade edilen açıklamada, bunun için Panasonic firmasına da ürün sağlayan rakibi "Matsushita Electric Industrial" şirketiyle görüştüğü kaydedildi.

Teknoloji geliştiren şirketlerin başında gelen, ancak rekabette Matsushita ve Güney Kore'den Samsung ile LG elektronik firmalarının gerisine düşen Piooner'ın, plazma panel üretimini durdurması kararı, yararı olmayan elektronik faaliyetlerinden vazgeçme çabası olarak görülüyor.

Pioneer'ın kararı, Japonya'daki flat panel faaliyetlerindeki son sarsıntı olarak değerlendiriliyor.

Geçen ay Sony ve Sharp'ın birlikte hareket edeceği, likid kristal ekran (LCD) üretmek için Sony'nin Sharp'ın fabrikasına yatırım yapacağı belirtilmişti.

Sony firması da LCD panelleri Samsung'dan alıyor.
Gelişmekte olan LCD tv ve panel teknolojilerinde gerçekten güzel gelişmeler bizleri bekliyor.Hoş bir plazma veya LCD tv&panel e 4 bin küsur ytl veripte alabilecek insanımız çok az ama,görevimiz haberdar etmek.
Her bildiğimiz bir işimize yarayacaktır...

Cinsiyet Tespiti!


Kültür&Teknoloji
Kişilerin, cinsiyet ve yaşını tespit edebilen kameralar hayatımıza girmek üzere.

Kamera kişinin yaşını ve cinsiyetini, kemik yapısına, göz ve ağız arasındaki aralığa ve göz çevresindeki kırışıklık ve torbalara bakarak tespit ediyor.

Omron firmasının geliştirdiği kamera (OKAO Vision Face Recognition Sensor), henüz yaş dilimleri temelinde çalışıyor. Sözgelimi, 17 yaşındaysanız, sizi 10-19 yaş diliminde gösteriyor.

Videoyu izlemek için tıklayınız.

Cihaz, şimdilik sadece Japon, Çin ve Güney Korelilerin yüzlerini tanıyor. Tek dezavantajı bu değil... Yaşını söylemekten hoşlanmayan kadınların da kameraya pek sıcak bakmayacağı düşünülüyor.

6 Mart 2008

Yeni Toprak Bildik Simalar ve Sesler(James Cook)


Dünyanın uzak diyarlarına ulaşmanın asıl heyecanı, farklılığın çekiciliğindedir. Bu nedenle insan, Kaptan James Cook'un 1778'de Hawaii'yi "keşfettiğinde" yaşadığı hayal kırıklığını bir ölçüde anlıyor. İngiliz denizci, Büyük Okyanus'a düzenlediği üçüncü seferinde, engin denizde, Yeni Zelanda'nın yeşilliklerinden Paskalya Adası'nın ıssız topraklarına kadar çok sayıda ada keşfetmiş ve bu son yolculuk onu Sosyete Adaları'nın binlerce kilometre kuzeyine, Tahiti'deki yaşlı Polinezyalıların bile hakkında hiçbir şey bilmediği kadar uzaklardaki takımadalara götürmüştü.
Ve bunca yolun sonunda Hawaii yerlileri, kanolarının üzerinde kürek çekerek gelip, onu diğer adalarda da duyduğu tanıdık bir dilde karşıladığında Cook'un ne kadar şaşırdığını bir düşünün. Ziyaret ettiği yerlerde üzerinde insanların yaşadığı en küçük kara parçasında bile duyduğu bu Pasifik dili ve kültürünün bu denli yaygın olmasına hayret eden Cook, şaşkınlığını daha sonra günlüğüne şöyle yansıtacaktı: "Bu halkın, uçsuz bucaksız okyanusta bu kadar yayılmasını nasıl açıklayabiliriz?"
Bu soru ve ondan kaynaklanan diğer sorular, yüzyıllar boyunca insanların kafasını kurcaladı: Bu şaşırtıcı gemiciler kimdi? En az 3000 yıl öncesinde engin denizleri aşmaya başlayan bu insanlar nereden gelmişti? Ve, nasıl olmuş da, Neolitik dönem halklarından biri basit kanolarıyla, hiçbir seyir cihazı olmaksızın, yeryüzünün neredeyse üçte birini kaplayan bir okyanusa dağılmış yüzlerce adayı yalnızca bulmakla kalmamış, aynı zamanda kolonileştirmişti?
Yanıtların bulunmaya başlaması biraz zaman aldı. Ama şimdi, Büyük Okyanus'ta, Vanuatu'nun Éfaté Adası'nda elde edilen şaşırtıcı bir arkeolojik buluntu, günümüz Polinezyalılarının uzak ataları olan, çok eski bir denizci halkın bilinmeze attığı ilk adımları ortaya çıkarıyor. Adadaki bulgular, bu erken dönem denizcilerin karanlıkta kalmış dünyalarına da ışık tutuyor.
Ve aynı zamanda bu insan yapbozunun diğer parçaları da beklenmedik yerlerde ortaya çıkıyor. Büyük Okyanus'taki mercanlar ve Güney Amerika'daki yüksek dağ göllerinin çökeltilerinden elde edilen iklim verileri, bin yılı aşkın bir süre sonra, ikinci bir denizci dalgasının, yollarını tüm Büyük Okyanus boyunca nasıl genişlettiğinin açıklanmasına yardımcı olabilir.

National Geographic...

PS3 Online Nisan'da Değişiyor


Sony Computer Entertainment America Ürün Geliştirme Müdürü John Hight, PS3 için açılan online Playstation mağazasının arayüzünü değiştireceklerini açıkladı.
Gamasutra Web sitesine konuşan Hight, online mağaza da gerçekten çok güzel değişimler olacağını söyledi.Yeni arayüzde müşterilerin geri beslemelerine daha çok yer vereceklerini söyledi.

Hight, daha az klikleyerek aranılana daha kolay ulaşılmasını sağlamayı amaçladıklarını yeni birçok özellik eklediklerini ve bunların kullanımının çok kolay olacağını ifade etti.

Kotaku firmasına yaptırılan yeni dizaynla birlikte sitede Singstar oyunu için bir Sing Store'da açılacak.

"Nisan ayında ki internet sayfasının ara yüzü ile önerilerinizi bizzat yorum olarak bildirebilirsiniz.Ben ileticem Hight'a"

Bilimkent!

Beyin göçlerini önlemek amacı ile yürütülen bir çalışma fikir olarak güzel duruyor ama uygulamanın önem taşıdığı günümüz Türkiye'sinde ne derece başarılı bir proje olacak merak ediyorum doğrusu.

Hükümet, Türkiye'nin 16 büyükşehrinde “bilimkentler” kurmak için düğmeye bastı. TÜBİTAK'tan sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydın, ilk bilimkentinin 2008 yılında kurulması için çalışmaları hızlandırdıklarını belirtti.

Aydın, teknoloji kentlerine benzer şekilde kurulacak bilimkentlerinin, 5 yaşındaki çocuk ile 65 yaşındaki vatandaşa hitap edecek şekilde kurulacağını söyledi. Amaçlarının herkese bilim sevgisini aşılamak olduğunu belirten Aydın, bilimkentlerinin büyükşehir belediyeleri, sanayi odaları ve işadamlarının ortak katkısıyla oluşturulacağını ifade etti.(Kanımca müze tarzı birşey olacak çünkü bu ilgi bu şekilde değil okullarda aşılanmaya başlanmalı.Okullarda bilim dersi veya güncel dersi konmalı,zorunlu Din Kültürü'ünden daha mühim bir ders olur kanımca)

Yurtdışındki bilimadamlarını Türkiye'ye getirmek içinde çalışma yaptıklarını belirten Aydın, ABD'de yaşayan 40 civarında bilimadamıyla toplantı yaptığını ve dönüş konusunda bilgi alış verişinde bulunduğunu söyledi.Dönecek misiniz dönmeyecek misiniz sorusunu biraz geç sorduk eğer zamanında düzgün adımlar atabilseydi bu soruyu sormazdık.

“Bilimadamlarımızın gelmesini teşvik edecek imkanları bizim bulmamız gerekiyor" diyen Aydın, “Yurtdışında yaşayan bilimadamlarımızın önemli bir kısmı para yüzünden orada yaşamıyor. Yurtdışında buldukları çalışma imkanlarını burada bulamamaktan yakınıyorlar" bilgisini verdi.Sonunda bunun farkına varan devlet adamlarımız sanırım birşeyler yapacaklar ama ben açıkçası umutlu değilim,dediğim gibi müze gibi olacak gelen geçen camdan bakacak vay be deyip geçecek.

TÜBİTAK'ın bu olumsuzlukları gidermek için çalışma başlattığını söyleyen Aydın şöyle konuştu: "Şu anda tersine beyin göçü aslında başladı. Yurtdışında kariyer sahibi 3-4 bilimadamımız Türkiye'ye döndü. Ama, bunlar yeterli değil. Boşluklarımız, eksikliklerimiz nerede, neler yaparsak bu değerlerimizi geri getiririz, bu soruların yanıtlarını arıyoruz."
Gerçekten ufak bir kıvılcım olabilir ama bence mühim olan eğitimde işlenmesi konunun.Tabi bana kalırsa daha neler işlenmeli eğitimde orasına girersek çıkamayız.
Ne ise,bir sabah uyandığınızda evinizin yan tarafında bir kent görürseniz ve içinde bir çok beyin varsa bilin ki orası bilimkent ve o beyinlerde bir zamanlar parasızlıktan ve yeterli ilgiyi göremediklerinden dolayı yurt dışında kendilerini ispatlamış adamlardırlar.
İyi günler...

5 Mart 2008

Buyrun Oturun

Her nereye gidersem gideyim otobüs ile yolculuk ediyorum.Yine bir dershane çıkışı arkadaş ile kordon yapalım dedik.Dershanede hocanın toplantısı varmış kimseye soru soramamam cabası birde uyukladım ve ceketimin bütün deseni sol yanaklarımda çıktı. :)
Dışarı çıktığımda güvenlik görevlisi uyarmasa çin lokantasında ki aşçıya rezil olacaktım.(Dershanem çin lokantasının yanında ve beni ordan çıkınca ilk gören o çekik gözlü ve günaydın yerine gününaydın diyen adam.)
Neyse çıktık kordonda yürüdük biraz nargile kokusu sindi üstümüze.75 kuruşa 1 tane çay içtik ve otobüse binmek için Konak otobüs duraklarına geldim.Bozyaka tarafında oturduğum için o yöne giden otobüsler hep dolu geçiyor.Neyse bindim otobüse ve son boş koltuğa oturdum benden sonra otobüsteki yolcu sayısının 2 katı yolcu kadar daha otobüs kapısının önünde bekliyordu.Anladım ki uzun bir yolculuk olacaktı.Herkes bir şekilde bindi otobüse.15 dk sonra ilerleye ilerleye önüme bir bayan geldi,önce göz göze geldik dedim buyrun oturun,
-yok sağol teşekkür ederim dedi.]Arkadaşı ile konuşuyordu sanırım ondan diye düşündüm.
Kapının yanında durduğu için devamlı sırt çantasına sürtüyordu inen yolcular.Çantası gerçekten otobüsün sorunu olmuştu arkadan amcalar kızım indir çıkart çantanı falan demeye başladılar.Kızın çantasını çıkarması imkansızdı önünüde doluydu arkasıda çanta arada sıkışmıştı zaten.Ben yetiştim orada,
-İsterseniz verin çantasını inerken alırsınız(yanımda ayakta durduğu için)
-Yok teşekkür ederim çantamın içinden birşey alacağınızdan korkuyorum.Dedi
Suratına bakakaldım ve siz bilirsiniz diyerek çıkardım kulaklıklarımı açtım son ses müzik dinledim.Ama dedim bende mi sorun çapulcu gibi mi geziyorum üstüme başıma baktım,yok okul kıyafei ile kıravatı boğazında (günün yoğunluğundan kravatı bile gevşetememiştim)yani öyleyken bile dedi birşeyler alırsınız çantamdan.
Karar verdim bundan sonra 25 yaş altı hiç kimseye yer vermeyeceğim.Genelleme yaptım ama ne yapalım diğer 25 altı insanlarda bu kızı biraz terbiye etselerdi.
Neyse teyze geç otur sen buraya,yaş kaçtı acaba...

Mars'ta Çığ


Bilim adamları, kızıl gezegenin yüzeyinde meydana gelen çığın fotoğraflarını yayınladı. Bu görüntülerin çok önemli olduğunu belirten araştırmacılar, Mars’ın yüzeyinin son 1 milyon yıldır değişmediğine dikkat çekti.

Görüntüler, Mars’a bilimsel veri toplamak için 2006’da gönderilen bir uzay aracı tarafından çekildi.

Mars yüzeyinde çığ gibi bir doğa olayının bu şekilde görüntülenmesi, sık rastlanan bir durum olarak görülmüyor ve kızıl gezegenin yakın zamanda görüntüye alınan yüzeyinin, 1 milyon yıldan fazla bir zamandır değişmediği belirtiliyor.
1 milyon yıldan fazla bir zamandır değişmeyen gezegenin yer şekillerinin değişmesi farklı beklentilere yol açarken önümüzde ki aylarda olacak herhangi bir hareketlenmenin çok büyük önem taşıdığı belirtildi.

What Does Cik Cik Mean?


1977'de Harvard'dan yeni mezun olan Irene Pepperberg çok cesur bir girişimde bulundu ve bir hayvanla konuşarak aklından neler geçtiğini öğrenmeye kalkıştı. Alex adını verdiği bir yaşındaki bir Afrika gri papağanını, İngiliz dilindeki sesleri çıkarmayı öğretmek amacıyla laboratuvarına götürdü. "İletişim kurmayı öğrenirse, ona dünyayı nasıl gördüğüne ilişkin sorular sorabilirim diye düşündüm."
Pepperberg Alex'le diyalog kurmaya başladığında, bilim insanlarının çoğu hayvanların hiçbir düşünceye sahip olmadığına inanıyordu. Hayvanlar sadece birer makineydi; uyaranlara tepki göstermeye programlı, ama düşünemeyen ya da hissedemeyen robotlar... Evcil hayvan sahibi olup da bu görüşe katılacak insan yoktur. Bizler köpeklerimizin gözlerinde sevgiyi görür, ve elbette, Benek'in düşündüğünü ve hissettiğini biliriz. Ancak bu tür iddialar halen çok tartışmalı. İçgüdülerimiz bilim sayılmıyor ve insanın duygu ve düşüncelerini bir başka hayvana yansıtması hiç de zor değil. Peki, o halde, bir bilim insanı bir hayvanın düşünebildiğini -yani dünya hakkında bilgi sahibi olup ona göre davranabildiğini- nasıl kanıtlayabilir?
Pepperberg, "Alex'le yaptığım çalışmalara başlamamın nedeni de bu" diyor. Onlarla ilk buluşmamda, Brandeis Üniversitesi'nde, Pepperberg'ün yük vagonu boyutlarındaki penceresiz laboratuvarında oturuyorlar -Pepperberg masasında, Alex de kafesinin üzerinde... Zemin gazetelerle kaplı, raflara renkli oyuncaklarla dolu sepetler tıkıştırılmış. İkisinin bir ekip olduğu açıkça görülüyor. Ve yaptıkları bu çalışma sayesinde, hayvanların düşünebildiği görüşü o kadar da mantıkdışı görünmüyor.
Bazı beceriler, daha yüksek zihinsel yeteneklerin önemli göstergeleri sayılıyor: İyi bir hafıza, dilbilgisi ve simgeleri kavrama, öz farkındalık, başkalarının davranışlarının nedenlerini anlama, başkalarını taklit etme ve yaratıcılık... Araştırmacılar, zaman içinde gerçekleştirdikleri yaratıcı deneylerle bu yetenekleri başka hayvan türlerinde de belgeleyerek, bir yandan biz insanları farklı kıldığını düşündüğümüz noktaları yavaş yavaş ortadan kaldırırken bir yandan da bize kendi becerilerimizin kaynağına ilişkin bir kapı aralıyor. Çalıkargaları diğer çalıkargalarının hırsız olduğunu ve saklanan yiyeceklerin bozulabildiğini biliyor; koyunlar yüzleri tanıyabiliyor; şempanzeler, termit yuvalarını karıştırmak için çeşitli aletler ve hatta küçük memelileri avlamak için silah kullanıyor; yunuslar insanların hareketlerini taklit edebiliyor. Ve papağan Alex de şaşırtıcı derecede iyi bir konuşmacı çıkmış...
"Alex araştırmaları"nın başlamasından 30 yıl sonra bile, Pepperberg ve -üyeleri zaman içinde değişen- bir asistanlar grubu Alex'e İngilizce dersi vermeye devam ediyor. Daha genç iki papağanın yanı sıra insanlar da Alex'in sürüsü işlevini görerek ona her papağanın arzu ettiği sosyal ortamı sağlıyor.
Ne kadar küçük olursa olsun, her sürü gibi bu sürüde de dramatik olaylar eksik olmuyor. Alex diğer papağanların üzerinde baskı kuruyor, zaman zaman Pepperberg'e kızıyor, gruptaki diğer kadınlara ancak tahammül ediyor, bir erkek asistan ziyarete geldiğinde kendini kaybediyor. (Alex'in bana ne kadar mesafeli olduğunu gören Pepperberg, "Erkek olsaydın, şu an omzuna tünemiş, kulağına fıstık kusuyor olurdu," diyor.)
Pepperberg, Alex'i Chicago'daki bir evcil hayvan dükkânından almış. Onu mağazada çalışan kişinin seçmesine izin vermiş; çünkü, daha sonra diğer bilim insanlarının, çalışmaları için bilerek diğerlerinden akıllı bir kuşu seçtiğini düşünmelerini istememiş. Alex'in beyninin ceviz içi kadar olması, çoğu araştırmacıya, Pepperberg'ün türlerarası iletişim çalışmasının boşa çıkacağını düşündürmüş.
"Bazı insanlar böyle bir şeyi denediğim için bana deli demişti," diyor. "Bilim insanları, şempanzelerin -konuşamamalarına rağmen- daha iyi bir çalışma konusu olacağını düşünüyordu."
Bugüne kadar şempanzelere, bonobolara ve gorillere bizlerle iletişim kurmaları için işaret dili ve simgeler öğretildi ve genellikle etkileyici sonuçlar elde edildi. Örneğin araştırmacılarıyla "konuşabilmek" için yanında simgeli iletişim tahtası taşıyan Kanzi adlı bonobo, düşüncelerini ifade etmek amacıyla simgelerden kombinasyonlar oluşturdu. Ama yine de bu, bir hayvanın başını kaldırıp size bakması ve ağzını açıp konuşmasıyla aynı şey değil...
National Geographic...

Azim ile başlanılan iş ya duvarı deler ya da aynı azimle kendini yok edermiş.Umarım sonu bu hayvanlar konuşmayacak kardeşim hepsini yakalım la bitmez.Hoş bu halimizle bile doğaya çok fazla zarar veriyoruz ya neyse...

Ücretsiz İnternet!!!


Başlığı okuyup yok canım hadi be diyerek te olsa ufak bir umutla devamını okuduğunuzu biliyorum.Birazdan okuyacaklarınız beklentilerinizin altında olabilir ama önemli olan bir gelişmenin olması.Bu da bizi umutlandırıyor ileride inşallah...

TTnet in sözlerinden biri olan WiFi 31 Mayıs a kadar kafe,bar,restorant vb sosyal merkezlerde eğer çekiyorsa ve varsa!!! ücretsiz olacak.TTNet WiFi Kablosuz İnternet servisi sayesinde, taşınabilir bilgisayarlar veya Wi-Fi uyumlu cep telefonları ile kafeler, restoranlar, hava alanları, terminaller, üniversiteler, oteller gibi pek çok sosyal alandaki TTNet WiFi servis noktasından hızla ve güvenle internete erişilebiliyor.
Tarayıcıları ile Wi-Fi yi bulan kullanıcı (TTnet) kullanıcı adı ve parolasını girerek hizmette ücretsiz olarak yararlanabilecek.
31 Mayıs'tan sonra fiyatı uçururuz açığı kapatırız mantığından uzak görünen TTnet inşallah beni yanıltmaz ve böyle devam eder.31 Mayıs'tan sonraki fiyatları bekliyoruz.
Bunlar büyükşehirler için gerçekten güzel gelişmeler ama Anadolu bazında konuşmak tabi çok erken daha telefon hattına sahip olmayan bucaklar bulunmakta...Biz yinede Haberdar edelim dedik...

Şofben,Şohben ya da Her ne ise!


İşte ne geldiyse bu alet yüzünden geldi başıma.1 hafta pc açamadım,bornoz yandı,saç kurutma makinası bozuldu,fırında kurabiyeler yandı ve daha nicelerinin tek sorumlusu düzgün çalışmayan ya da bizim üzerine fazla gittiğimiz Şofben ya da şohben.Doğrusunu inatla öğrenmeyeceğim günlük hayatta kullanmam zaten ama gelin görün ki içimde ona karşı nifhak tohumları yeşeriyor.
Yıllar önce ...... marka bir şofbenimiz vardı 4 yıl düzgünce kullandık daha sonraları şartelleri falan attırmaya başladı.yine bir gün açtığımızda banyonun penceresinden sokağı aydınlatacak şekilde bir ışık saçan bu tanımlanamayan patlayan şey,yetmezmiş gibi birde bornozların da tutuşmasına neden olmuştu o yıllarda.Oldum olası korkmuştum ondan,başka evlerde görsem ve kullanmak mecburiyetinde kalsam ev sahibine ayarlatıyorum herşeyini.
Isınamadım kerataya...

Son olarak bu su ısıtıcısı(hakaretin bu kadarı 40 yıllık şofbeni su ısıtıcısı yaptım çıktım hoş aynı işi yapıyor ama bunun banyoda olanına şofben deniyor) yeni evde patladı.Ev sahibinin bıraktığı şofben bir banyo esnasında bum cızzzz...
Sağlam lamba ve yanmamamış Ram kalmadı evde.Hoş 1 tek pc ve 1 tek ram vardı ama önemli olan sağlam Ram kalmaması.
Ben bu ram yanığının biraz geç farkına vardım.1 hafta uğraştım dedim en son bozulacak alet ram bu makinada,diğer ufaklıkları çıkartıp denedim kafelerde. (bu arada teknik servise gittim dedim benim kasamda ses geliyor biiiiiiip diye falan diyor evin nerede,ya dedim uzak sen kasayı getir bir de biz duyalım o sesi dedi.
Ben duramadım dedim yani para almadan yardım etmiyorsunuz,sadece müşteriye selam veriyorsunuz öylemi.
Cevap olarak:Evet öyle dedi.iyi akşamlar dedim ve çıktım.)
Garantisi bitelide bir hayli zaman olmuştu pc nin.En son arkadaşım ramini aldım geldim taktım ve rahata erdim,şimdi 1 aydır kontor almak için kenara koyduğum nevaleyi şuan kullanmakta olduğum 512 e bayıldım...
1 ay daha -19 da gezeceğim anlaşılan.Neyse siz siz olun şofbenlerden uzak durun,suyunuzu kömür sobasında ısıtın ya da ateş yakın ne bileyim ama şu şofbenlerden uzak durun.

4 Mart 2008

Göz Kırpıştırmaya Duyarlı İpod!


Göz kırpınca çalışan iPot üretildi

Daha Nicelerini Görmek dileklerimle başlamak istiyorum.
Japonya'nın Osaka kentindeki mühendisler, göz kapağının hareketlerine duyarlı olarak çalışan iPod ürettiler.
Göz kırpınca çalışan iPot üretildi
Osaka Üniversitesi'ndeki Mühendislik Bilimi Okulu'nun geliştirdiği müzik oynatıcısı, kulaklık yada gözlüklere yerleştirilen ve cildin hareketlerini algılayan sensörler sayesinde çalışıyor. Sistemi kullanan bir kişi, gözünü bir saniye boyunca güçlü bir şekilde kapattığında, iPod'taki şarkı geri sarıyor. Diğer gözünü kapattığında ise sıradaki şarkı çalmaya başlıyor. Kullanıcı eğer iki gözünü de kapatırsa, şarkıyı durduruyor yada devam ettiriyor. Mühendis Kazuhiro Taniguchi, kızılötesi sensörlerin algıladığı sinyallerin, Apple'ın ürettiği iPod içindeki bir mikrobilgisayara iletildiğini, oynatıcının bu sayede çalıştığını söyledi. Taniguchi, sistemin yemek yerken, konuşurken, yürürken ve koşarken dahi arızaya sebep olmayacağını, yanlışlıkla ya da istemdışı yapılan cilt hareketlerinin iPod'u etkilemeyeceğini kaydetti.
Sinir olunca sakinleştirmek için müzik değiştiren anti depresan ipodlarında yolda olduğunun müjdesini veren yetkili firma kriptograf ve bir kaç arkadaşa malzeme oldu.
Kültür Haber,Girne ,söz sende Portakal...

Kimyasal Erkek Kuş

Cardiff Üniversitesi’nde yürütülen araştırmada, bilim adamları, kadınlık hormonu olan östrojenin besin zincirine etkisi olduğunu ve vahşi kuşların davranışlarında farklılıkları yol açtığını kanıtladı.

Bilim adamları, insan atıklarındaki östrojenin, kanalizasyonlarda yem arayan sığırcıklar üzerindeki etkisini inceledi.

Araştırmaya göre, östrojene maruz kalan erkek sığırcıkların beyinlerindeki ‘yüksek ses merkezi’ büyüyor. Erkek sığırcıklar, tıpkı dişileri gibi, daha fazla ve daha karmaşık şarkılar şakıyorlar.

Sığırcıkların şakıması, çiftleşme ritüellerinin de bir parçası. Araştırma sürpriz bir şekilde dişi sığırcıkların, hormonlar yüzünden ‘efemineleşmiş’ erkek sığırcıkları daha fazla tercih ettiğini de gösterdi.

Araştırma, östrojenin kuşların üremesi üzerindeki etkisini kapsamıyor; ancak daha önce de doğum kontrol haplarıyla alınan sentetik östrojen kanalizasyona karıştığında, balıklarda cinsiyet değişikliğine neden olduğu ve erkeklerinin de ürediği ispatlanmıştı.

Kanalizasyon yoluyla östrojen etkisine sahip deterjanlar, böcek ilaçları, metaller ve kozmetikler, doğaya karışıyor.

3 Mart 2008

En Yüksek Ses?

85 dB'in üstü insan kulağı için zararlı iken bebeklerin ağlamasının 100 dB'in de üstünde olduğu belirtildi. İşte desibel şiddetlerine göre en yüksek seslerin sıralanışı...

Sesin seviyesini ölçmede kullanılan birim Desibel'dir ve kısaca dB olarak yazılır. İnsan kulağı inanılmaz şekilde hassas olduğundan bu dB ölçüsü de biraz tuhaftır. Kulağımız en hafif bir yaprak hışırtısından, jet motorunun yüksek sesine kadar her şeyi işitebilir. Halbuki jet motorunun sesi insanın işitebileceği yumuşak bir fısıldamadan bir trilyon kat daha fazladır. İnsan kulağı aralarında bir dB fark olan sesleri bile ayırt edebilir.

Desibel seviyesi matematik dilinde "eksponenşıl" denilen şekilde (aynen deprem ölçüsü 'rihter'de de olduğu gibi) katlanarak artar. İnsan kulağının işitebileceği en düşük ses seviyesi yani sessizlik O (sıfır) dB'dir. Bu seviyenin 10 kat fazlası 10 dB, 100 kat fazlası 20 dB, 1000 kat fazlası 30 dB'dir ve böyle artarak gider. Şimdi bazı seslerin seviyelerine bakalım.

Sesin şiddet faktörü

Ses seviyesi Sesin kaynağı (dB)
1.000.000.000.000.000.000 180
1.000.000.000.000.000
1.000.000.000.000
100.000.000.000
10.000.000.000
1.000.000.000
100.000.000
10.000.000
1.000.000
10.000 1.000 10 l
Roket sesi
150 Jet uçağının kalkışı
120 Gök gürültüsü
110 Klakson sesi (l metreden)
100 Metro istasyonu
90 Mutfak blenderi
80 Saç kurutucusu
70 Otobandaki trafik 60 ' Normal konuşma
40 Oturma odası
30 Kütüphane, hafif fısıltı
10 • Yaprak hışırtısı
O İşitmenin alt sınırı

Yukarıdaki bütün ses seviyeleri kaynağın yakınından alınmıştır. Kaynaktan uzaklaştıkça bu seviyeler mesafeye bağlı olarak düşer. 85 dB'in üzerindeki sesler işitme duyusunun kaybına yol açabilir. Tabii bu süreye de bağlıdır. 10 saat 95 dB seviyesindeki sese maruz kalmak zarar verebilirken, çok kısa sürede 120 dB'lik bir ses seviyesi kulağa zarar vermez.

Sesin iki temel özelliği vardır. Biri yukarıda belirttiğimiz şiddeti veya seviyesi, diğeri de frekansı. Ses hava dalgaları ile yayıldığından bir saniyedeki dalga sayısı frekansını verir. Ve bu da 'Herz' birimi ile ifade edilir. Sesin şiddeti ile frekansı arasında bir bağlantı yoktur. İnsan kulağı 20 ile 20.000 Herz arasındaki sesleri algılayabilir. 20.000'in üstü ultrasonik sesler olup bu sesleri insan kulağı algılayamaz.

Sesin bir kulağımıza gelmesi ile öbürüne gelmesi arasında saniyenin milyonda biri kadar bir süre olmasına rağmen sinir sistemimiz bunu beynimize ulaştırır ve sesin hangi yönden geldiğini algılarız. 85 dB'in üstü insan kulağı için zararlı iken bebeklerin ağlaması 100 dB'in de üstündedir. Anneler, babalar bebeklerinizi ağlatmayın, sonra zararı size dokunabilir.

Işık İle Veri Aktarımı

IBM'nin kablo yerine ışık kullanarak veri taşıyan yeni teknolojisiyle, 5 bin video dosyasının 1 ampulün tükettiği enerji kullanılarak 1 saniye içinde transfer edilebileceği bildirildi.

IBM'den yapılan yazılı açıklamada, henüz prototip aşamasında olan yeni teknolojinin, çok büyük hacimli dosyaların saniyeler içerisinde transfer edilebilmesinin yolunu açtığı belirtildi.

Araştırmayı yöneten ekibin lideri Clint Schow, ürettikleri prototip yonganın, sadece özel laboratuvar koşullarında çalışan bir teori olmadığını ve 2 yıl içerisinde pazara çıkabilecek düzeyde bulunduğunu aktardı.

Açıklamada, yeni teknolojinin, 100 watlık standart bir ampulün tükettiği enerjiyle 8 terabyte'lık bilginin, yani yaklaşık 5 bin adet yüksek çözünürlüklü video dosyasının 1 saniye içinde transfer edilebilmesini sağladığı kaydedildi.

Tüketici elektroniğinden süper bilgisayar uygulamalarına kadar geniş bir alanda kullanılabilecek yeni teknoloji sayesinde video servisi yapan sitelerin milyonlarca videodan oluşan kütüphanelerine saniyeler içerisinde erişim imkanı sağlayabileceği kaydedilen açıklamada, ışıkla veri taşıma teknolojisinin kullanılabileceği diğer alanlar hakkında şunlar kaydedildi:

"Doktorlar, hastalarının röntgen, MR ve tomografi gibi dijital tıbbi görüntülerini birbirleriyle anında paylaşabilecek. Işıkla çalışan küçük mikroçipler, tüketici elektroniği alanında, örneğin cep telefonlarının yüksek çözünürlüklü tam bir film dosyasını başka herhangi bir cihaza gerek duymadan birbirleri arasında aktarabilmesini sağlayacak.

Yeni teknoloji, süper bilgisayarlarda devam eden tıp, iklim ve moleküler araştırmalara da önemli bir hız kazandıracak."

Google dan 23 Nisan Logo Yarışması

Google 23 Nisan'da,''www.google.com.tr'' adresinde yayınlanacak logoyu belirlemek üzere Türkiye genelinde yarışma başlattı.

Google'dan yapılan yazılı açıklamada, www.google.com.tr/logoyapsana
adresinde başlatılan, "Google logo yapsana" adlı yarışmada, Google yetkililerinden oluşan jürinin oyları ile birinci seçilecek logonun, 23 Nisan günü Google Türkiye ana sayfasında Google logosu yerine kullanılacağı belirtildi.

Açıklamada, herhangi bir yaş sınırlaması olmayan ve 23 Nisan'a özel logo tasarlamak isteyen herkese açık olan yarışmaya katılmak için tasarımların internet ortamında 31 Mart 2008'e kadar gönderilmesi gerektiği kaydedildi.

Yarışmada birinci olarak belirlenen logonun yaratıcısının, Apple iMac bilgisayarın da sahibi olacağı, dereceye giren ilk 10 kişiye Google Lavalambası, başarı gösteren 30 kişiye de katılım sertifikası verileceği ifade edildi.

Google Türkiye Pazarlama Direktörü Mustafa İçil, yarışma ile her yaştan katılımcıya logo tasarımları ile bu özel günün ruhunu paylaşma fırsatı sunduklarını vurguladı.

İçil, "Yarışmada birinci seçilecek logoyu Türkiye ana sayfasında yer verme sebeplerimizden biri, Türk internet kullanıcılarının Google'ın özel logolarına gösterdikleri inanılmaz ve sürekli ilgidir. 23 Nisan logosu, Google'ın Türkiye pazarına verdiği önemin ve bağlılığının bir göstergesidir ve birinci seçilecek tasarım umarım tüm kullanıcılarımızın beğenisini kazanır" diye konuştu.

Google geçen yıl ilk defa 23 Nisan'da, Türkiye için özel bir logo yayınlayarak, Google Türkiye ana sayfası logosunun yerine, Türk çocuklarının 23 Nisan'ını ve Ulusal Egemenlik bayramını kutlayan özel tasarımlı bir logo kullanmıştı.

Yaratıcı insanlarımızın google logo tasarımında kendilerini göstermelerini bekliyoruz...

1 Mart 2008

Anket!

Anket sonuçlarından da belli olduğu gibi bu ay itibari ile teknoloji yazıları ve biraysel yazılar daha ön plana çıkacaktır.Her haltı barındıran bir blog yapma çabalarım sizler sayesinde bir yola girmeyi başaracak sanırım, ama her yöne kayan ilgimi bir yola sokamacaktır. Bundan adım gibi eminim.
İnternet kafelerden selamlar diliyorum hepinize,hartım diskim acı acı bağırıyor.Her gün tekrar tekrar açıp bipletiyorum fakat sonuç alamıyorum inatla biiiiiiıııııp şeklinde tersliyor.Format atmadan verilerimi kaybetmeden bir kurtarma yolu arıyorum yoksa şimdiye kızılcık şerbeti içirip kendine getirtmiştim... :D Neyse ben döneceğim sizlere evden tekrar...

Daha Plüton'u unutmadan yenisi mi?


Araştırmacılara göre, dünyanın 0,3-0,7 katı kütleye sahip keşfedilmemiş bir gezegenin var olma ihtimali yüksek. Japon astronomlar, daha kapsamlı araştırma yapılırsa bu gizemli gezegenin en fazla 10 yıl içinde keşfedileceğini belirtiyor. Kobe ekibinin araştırmaları Astronomical Journal dergisinde nisanda yayımlanacak. Güneş Sistemi'nde Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün olmak üzere 8 gezegenin olduğu kabul ediliyor.

Daha 2007 de kaybettiğimiz Plüton'un yerini alacak olan 9. gezegen umarım Plüton'u aratmaz.Daha ben Plüton'un yasını tutamadan,yenisini koydu yerine caponlar.Hani diyeceğim,sahtesi mi ama :) yok canım astronomiye bari el atmasın şu japon pazar tezgahtarları.

Uzay'da Yürüyoruz

Çin ilk uzay yürüyüşünü bu yılın ikinci yarısında gerçekleştireceği bildirildi. Şinhua haber ajansının resmi makamlardan alınan bilgiye dayanarak bildirdiğine göre, Şencou-7 adlı uzay gemisi, yılın sonlarında ülkenin kuzeybatısındaki Gansu eyaletinde bulunan Ciuçüen uydu fırlatma istasyonundan uzaya gönderilecek ve astronotlar uzayda ilk kez aracı terk edecek.

Uzay aracından, astronotların faaliyetlerini görüntüleyen küçük bir denetleme uydusu da bırakılacak. Böylece Çin'in üç aşamalı uzay programının ikincisi başlamış olacak. Bu aşamada uzay yürüyüşü ve kapsülle uzay modülünün kenetlenmesinin yanı sıra yörüngeye insan bulunan, kısa süreli hizmet verecek tam donanımlı bir uzay laboratuvarı oturtulacak. Üçüncü aşamada ise Çin, kalıcı bir uzay istasyonu ve uzay mühendisliği sistemi kuracak. Astronotlar, uzun vadeli denemeler için Dünya ile uzay arasında seyahat edecek. Çin, insanlı uzay programını 1999'da başlatmıştı. Yang Livey, 2003'te Şencou-5'le uzaya giden ilk Çinli astronot oldu. İki yıl sonra Fey Cunlong ve Nie Hayşeng Şencou-6'yla beş günlük uzay turunu başarıyla tamamladı.