16 Mart 2008

Çıkmazdan kaçış...

Gün özeti gibi birşey...
Hani sorulan soruların anlamının olmadığı veya herbirinin sorulmasında bir anlamın olmadığı anlar vardır.Sorulan sorular var olan kanıtlar ile hem olumlu hemde olumsuz olarak cevaplanabilir.Paradigmalar gibi.
Günlük hayatı yaşayan insanlar genelde bunu yaşarlar fakat onların yaşadıkları kendi düşünce sistemlerinde ki kanıtların ulaşabileceği olumluluk veya olumsuzlukları içeriyor.Ne kadar çok şey biliyorsak o kadar zor çıkmaza giriyoruz.Verilen cevaplar sorulan sorulara oldukça hep bir yol oluyor gidilecek.Hani konu nereye gidecek bende merak içindeyim boşa da yazmıyorum onun farkındayım...
Gelmek istediğim yer şu sanal ortam ve gerçek yani etli butlu insanların faaliyetleri ile geçip giden ortam.Sanallık gerçek olmayan anlamına geldiği kadar da sanal diye birşeyin varlığından söz edilmektedir.Var olmayan bir şeyden söz ediyoruz var olmamak vardır der gibi birşey bu.
O zaman var olmamak kavramı da her madde için bir formdur.Toz şekerin varlığını kimse inkar edemez ama bu konuşmaları okuyan bir insana kesme şeker var mıdır diye bir soru sorulduğunda ya hemen yok diyecektir ya da öyle bakacaktır.Yıllarca filozoflar kendilerine göre açıklamışlar belkide içlerinden bazıları tam yolu buldu,şuan bile tam olarak yol bulunmuş değil yani tek kanıtımız düşüncemiz ve mantığımız kendi yazdığımızı kendi mantığımızla kanıtlandırıyoruz.
Acaba her ayrıntı gözden geçiyor mu ya da biz zaten olayı bitirmiş varlıklar olarak bundan ilerisi yok son gelişmişlik bu diye mi düşünüyoruz.
Bir kısım böyle düşünürken,diğer 15 16 yaşında iken evde test çözen şimdi ise bilime büyük katkıları olan kısım daha ilerisinin olduğuna inanıyor şu sıralar,dediğim gibi ne kadar çok bilirsek o kadar zorlaşıyor çıkmaza girmek.Gerçekten kendimizi geliştirmemiz hem geliştiğimiz için bizlere hemde gelişimimizden her yönde fayda sağlayacak olan diğer insanlara yarayacaktır.
*
Sokakta okunan bir "Biro Malzemeleri Satılır" tabelasını görüp gülüp geçmek ne derece doğru bilinmez.Hadi yazan arkadaş bilmiyordu anlamıyordu uyarmak gerekir ama gülmeden de yapılmaz tabi.
Pazar yerinde aynen aktarıyorum şu yazıyı kocaman kartona yazmış ve patates tezgahının üstüne atmıştı pc ye fotoyu atınca bloga da koyacağım."ödemiş kilo patateZ gel vatandaş,kilosu ikibuçlira" metin aynen böyle yani cümle kurmuş mu kurmamışmı anlaşılmamakla birlikte yanlış yazılan kelimeler ve anlamsız türetilen ikibuçlira diye yazılan ve sadece bir ücret olduğu anlaşılan şeyler vardı.Tezgahın başında ise 14 yaşlarında bir çocuk duruyor sanırım tezgah babasının veya dedesinin dedesi yazmış olabilir e be evladım sen okula gitmiyor musun sana okuma yazma öğretmediler mi cümleyi öğelerine ayırmayı öğrendiğine inanıyorum en azından.Hadi onuda geçtim tdk dan tastikli olmasada bir yazım kuralı bilginin olması gerekiyor.Amcaya durumu anlattım ve ertesi gün tabelayı düzeltmiş bir şekilde koymuştu,ya bu benim yaptığım uyarıyı çok fazla yanlış anlayan pazarcı olabilirdi mesela.Amca sağolsun anlayışlıydı...
Daldan dala atlayarak ta bir günü geride bıraktık.
Şahs-ı Kalem...

Hiç yorum yok: