Lan gümlük dün 30 ağustostu nasıl unuttum da yazmadım bunu 28 ağustos akşamı bu yazıyı yazarken aklıma geldi bak :)
Bütün vatanın 30 Ağustos zafer bayramı kutlu ve mutlu olsun...
Şimdi sırada 30 kalem top atışı ve ardından 90 dk lık saygı duruşu ve istiklal marşı ile sizleri baş başa bırakıyorum. Sonra oturup küba purosu içip eski günleri yad edeceğiz.
Kahvem soğudu beeeee...
31 Ağustos 2008
30 Ağustos 2008
böğün gümlerden cumartesi
gümlük sana yazamadığım 2. cumartesi bugün. Ne kısmettir bilmiyorum ama bu yazıyı yazarken hava kararmış ve saat epeyce geç olmuştu ve cumartesi hakkında aklıma hiç bir hikaye gelmemekteydi.
1 saat düşünüp kafamı skertmeninde bir manası olmadığına da kanaat getirerek bu günü burada noktalamak istiyorum...
1 saat düşünüp kafamı skertmeninde bir manası olmadığına da kanaat getirerek bu günü burada noktalamak istiyorum...
29 Ağustos 2008
böğün gümlerden cuma
selam gümlük yine bir cuma ve yine ben yokum... Bu cuma sanırım yollarda geçiyor günüm. Şehirlerarası otobüs terminaline bu ay 6. gidişim allah sonumu orada getirecek gibi geliyor bana.
Tam 10 yıl önce bu gün ilk uzaktan kumandalı arabamı hediye aldım ben gümlük. Nasıl hatırlıyorum bilmiyorum ama takvim yaprağı gözümün önüne geliyor. 29 Ağustos 1998 Cumartesi
Lan gümlük acaba günler 10 yılda 1 gün mü kayıyor. Gerçi aralarda 29 ağustosun pazartesi olduğunu gördüm ama belkide yeni bir teoriye barnak attım lan. Günler 10 yılda bir 1 gün kayar mı kaymaz mı? Sen ben gelene kadar bunu bi araştır :)
Tam 10 yıl önce bu gün ilk uzaktan kumandalı arabamı hediye aldım ben gümlük. Nasıl hatırlıyorum bilmiyorum ama takvim yaprağı gözümün önüne geliyor. 29 Ağustos 1998 Cumartesi
Lan gümlük acaba günler 10 yılda 1 gün mü kayıyor. Gerçi aralarda 29 ağustosun pazartesi olduğunu gördüm ama belkide yeni bir teoriye barnak attım lan. Günler 10 yılda bir 1 gün kayar mı kaymaz mı? Sen ben gelene kadar bunu bi araştır :)
28 Ağustos 2008
Fast And Furious 4 (2009)
Tokyo Drift filmini bazı sahnelerini izlediğim süreleri yazsam burdan Texas'a yol olurdu gerçekten.
Şimdi koltuğumda oturamama sebep olan bir haber aldım. Tokyo Drift 4 geliyor ve 5 in geleceğinide haber veriyor. Eski kadronun olmayışı biraz hayal kırıklığı yaratsada ben güzel performans bekliyorum 4 ten. Fragman için tıklayınız. Ben fragmanı beğendim yine azdırıcı bir gösteriş mevcut :)
Yine lezler gözüküyor sahnede yine kızlar bacak şov yapıyorlar. Sanırım Fast and Furious un vazgeçilmezlerinden biride sex.
Hi guys come oooon... it's only sex.
Odamda hamamböceği buldum ama yakalayamadan kaçtı lan ben bu postu atarken...
Koltuk Sevdası Olimpiyat'a da Sıçradı Hemde Uçakta
Olimpiyat kafilesi, Çin'den İstanbul'a dönerken atletizmde iki gümüş madalya alan Elvan Abeylegesse, Business Class'ta, 1 A nolu koltukta oturdu.
Sabah Gazetesi'nin haberine göre; Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay da kendisi için Business Class'ı uygun görmüştü. Olimpiyatlarda ülkemize tek altın madalyayı kazandıran Ramazan Şahin de dahil, diğer sporcular, yöneticiler, federasyon başkanları ise ekonomi sınıfında Türkiye'ye döndü. 10 C nolu koltukta oturan Şahin'in, bu ayrıcalık nedeniyle üzgün olduğu gözlendi. Ayrıca Elvan, havaalanında ENKA Spor Müdürü Ekrem Ay tarafından çiçekle karşılanırken, Ramazan Şahin'in karşılanmaması dikkat çekti.
Değerli gibi gülmek istiyorum bu habere. Hıh hıh hıh ıh hıh ...
Sabah Gazetesi'nin haberine göre; Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay da kendisi için Business Class'ı uygun görmüştü. Olimpiyatlarda ülkemize tek altın madalyayı kazandıran Ramazan Şahin de dahil, diğer sporcular, yöneticiler, federasyon başkanları ise ekonomi sınıfında Türkiye'ye döndü. 10 C nolu koltukta oturan Şahin'in, bu ayrıcalık nedeniyle üzgün olduğu gözlendi. Ayrıca Elvan, havaalanında ENKA Spor Müdürü Ekrem Ay tarafından çiçekle karşılanırken, Ramazan Şahin'in karşılanmaması dikkat çekti.
Değerli gibi gülmek istiyorum bu habere. Hıh hıh hıh ıh hıh ...
Lan 1 hafta yokum
Ettenşın gümlük....
1 hafta buralarda olmayacağım stop Memlekete gitmem gerekiyor stop üzüm kaldırılacakmış stop pekmez yapılışını göreceğim stop gerçi daha önce görmüştüm ama unuttum galiba stop. Yine aç karnına bok atmak yine saman kaçan burnumun hapşırmaktan yara olması falan filan stop.
Sana gelirken kuru üzüm getiririm stop ben yokken otomatikten çalışırsın artık stop.
1 hafta buralarda olmayacağım stop Memlekete gitmem gerekiyor stop üzüm kaldırılacakmış stop pekmez yapılışını göreceğim stop gerçi daha önce görmüştüm ama unuttum galiba stop. Yine aç karnına bok atmak yine saman kaçan burnumun hapşırmaktan yara olması falan filan stop.
Sana gelirken kuru üzüm getiririm stop ben yokken otomatikten çalışırsın artık stop.
Ne Yapsak?
Canım sıkılıyor ya bu günlerde. Boş durmaktan olsa gerek. Youtubun zibitrilyon tane videosu bile canımın sıkıntısını alamıyor. Yapacak veya okuyacak başka şeyler bulmam lazım. Ay sonlarında hep böyle oluyorum ben gümlük. Sen neler yapıyorsun bu aralar :)
Blogküre zaten yatalak olmuş yazı yazan yok. Ayda 1 yazan adam sayısı bir elin parmaklarını geçti geçiyor gümlük. Şöyle eğlenceli bir şeyler olsada okusak...
Gidip tv bakayım bari,bez bebek falan vardır bu saatlerde. Gerçi günün her saati bez bebek ve türevi dizileri bulmak mümkün ama olsun...
Blogküre zaten yatalak olmuş yazı yazan yok. Ayda 1 yazan adam sayısı bir elin parmaklarını geçti geçiyor gümlük. Şöyle eğlenceli bir şeyler olsada okusak...
Gidip tv bakayım bari,bez bebek falan vardır bu saatlerde. Gerçi günün her saati bez bebek ve türevi dizileri bulmak mümkün ama olsun...
27 Ağustos 2008
Garip Gümdem
Buradagünün en garip haberini bulabilirsin gümlük. Ben okudum ve bayağı şaşırdım.
Gümüş dizisi Mısırda makaslanıyormuş gümlük. Orası burası sansürlenen dizinin arap kadınlarının kalplerinin hızlı çarpmasına neden olduğunu söyleyen arap medyası. Dizinin arap gelenek ve göreneklerine yakın olduğu için izlendiğinide bizzat bana bildiren arap medyası. Çiftlerin çok yakın olduğu sahnelerin kesilip biçildiği bu garip yayıncılık anlayışına sahip mısırlı purodakşın firması Sama parayı kırmış durumda...
Bitti...
Al Sana Güm Gibi Bir Haber Gümlük
Ordan burdan bakınırken candies+18 diye bir bilog buldum. Gerçekten şaşkınlığım tavan yaptı. Hani yapı olarak hovarda bir insan değilim. Yani gel seninle biraz eğlenelim dese kızın biri peşine takılır gider aynı şekilde de geri dönerim. Yok yetenek galiba bende gümlük. Tanımadığım insanlarla muhabbet başlatamıyorum eğer aynı şeylerle ilgilenmiyorsak. Yani muhabbet etmek için muhabbet etmek bana çoook uzak bir durum. Gereksizse konuşmuyorum bile belkide blog bu yüzden 10 günde 20 yazı alıyor :) Buraya konuşuyorum.
Ha işte neden bu candies i söyledim. Çünkü onlar resmen bu bahsettiğim durumların insanlar. Tek gecelik ilişkiler için yapmadıkları yok. Sanırım 3 kişiler gerçi hayatları beni ilgilendirmez ama konuyu buradan açmak nasipmiş :)
Mesela bara gidiyorlar etrafta erkek kesiyorlar,sonra yatağa atıyoralar. Yani hem gösterip hem verenlerden. Fazla batılılaşmanın bir ürünü sanırım bu. Tamam tek gecelik ilişkinin şiddetle karşısında değilim ama bu kadarını da kaldıramam yani. Duygusal birşeyler olmalı kanımca. Gerçi genelleme yapıyormuş gibi konuşuyorum ama değil. Benim bu verdiğim örnek belkide çok nadir bir örnek. Yani nerden denk geldiysem :)
Otobüs muavini su içermisiniz dediğinde gözlerimi kapatarak kafamı sallarım yani ağzımı açıpta alayım teşekkürler falan demeye gerek duymuyorum. Yani gereksiz geliyor anlıyor işte gözlerimi kapatınca. Zira bunu hep yapıyorum yani hiç hatırlamıyorum ben muavine alayım dediğimi. Mesela Manisa'dan dönerken uyudum otobüste ben uyurken yanıma bir bayan oturmuş. Uyurken üstüne yatmışım hafif kafam koluna deyip duruyor bende koltuğa deyiyor diye geri iktiriyorum koltuğu. Tam koltuğun mandalını tutacaktım ki kadının eline deydim bir uyanışım vardı kadın zor tuttu kendini gülmemek için. Pardon özür dilerim dalmışım dedim. Önemli değil dedi ve anlayışla karşıladı. 1 saat sonra hala biz yoldayız. Kadının 2 yeğeni var yan koltukta oturuyor. Çok yaramaz ikizler, hiç durmuyorlar. Biraz ciddi görünüyordum sanırım o gün. Bayan döndü bana
-Birşey rica edebilirmiyim?
-Tabi buyrun
-Yeğenlerime bi kızarmısınız çok yaramazlar yolcuları rahatsız ediyorlar,yabancı biri sus dedimi dinlerler belki.
-Tabi,hangisine kızayım ikisine birden mı?
-hhhihh yok şu turuncu tişörtü olana bir sus deseniz yeter.
-Döndüm şşşşt sus bakayım dedim elimi hemşireler gibi ağzıma götürerek
çocuk arkasını döndü camdan dışarı bakmaya başladı.
kadın teşekkür etti.
ben birşey değil dedim.
15 dk geçti yeğeni kadının kucağına geldi ve suratıma bakıyor bende istemsiz bir şekilde bakıp bakıp gülüyorum. Çocuk olayı iyice azıttı telefonumun kulaklığını asılmaya başladı çekiyorum vermiyor yani biraz önceki ciddi görünüşümün kolpa olduğunu çocuk bile anlamıştı. Kızamamıştım bile :)
Her neyse ya bu gibi olaylar geliyor genelde başıma. Yani yabancı insanlardan korku değil bu ama tanışırsam ne kazanırım sorusuna verdiğim cevaplar. Ortada somut bir yarar yoksa bir şey demiyorum. Kimileri var bütün otobüsle konuşabliyorlar. Babamda bu yüzden şikayetçi benden. Olum konuş biraz insanlarla ilişkilerini arttır. Selam ver nasıl gidiyor de.
Tamam da tanımadığım adama bunları dememin ona ve bana ne yararı var.
O böyle düşünmüyor ama en azından konuş gitsin yani öyle.
Kimi zaman babam haklı çıkıyor kimi zaman ben. Bakalım ne olacak :) ama sana ısındım gümlük maşallah günde 1 milyon karakter döküyorum satırlarına...
Lise hazırlık döneminde bir proje yürütmüştüm hemde insan ilişkileri üzerine "communicative approach" iletişimsel yaklaşım. Alternatif iletişim yolları. Yani belkide aradığım şey budur. Konuşmadan iletişim???
Proje ne mi oldu. Öğretmen nişanlanıp tayin olunca bende dımdızlak kaldım kapattık projeyi. Oysa Londra hayallrimiz vardı gidip orada ingilizce sunum yapacaktık 3 4 arkadaş. Baya da bi gaza gelmiştik taa ki öğretmenimiz aşık olup telefonlarımıza çıkmayana kadar. :)
Arıyoruz kadın şimdi meşgulüm serkan sonra konuşalım diyor arkada bir erkek sesi"kim o hayatım?"
Çok şeker bir öğretmenimizdin sen Işıl hoca :) Hemde hemşehrimdi...
Ya bak oysa ben Candies +18 blogunun tanıtımını yapıp onlar üzerinden rant elde edecektim nerelere gittim. Semra hanımın daldan dala söylemine harfiyen uyan bir kişiliğe sahibim sanırım...
Kısacası:
Lan gümlük internet faturam 43,400 gelmiş ben 34 e ayarlamıştım kendimi gitti fuar gezintileri sırasında içeceğim kola paraları.
3.5 ytl ile fuar gezmeye gideceğim. 1 kola 2 ytl. Ohaaa be izfaş dışardan alayım içeri sokayım bari...
Çulsuzum,kahve içiyorum gözüme sinek kaçtı 15 dk dır tek gözüm kapalı yazmaktan onunla ilgilenemedim. Zaten bu gözümün arkasına kaçan şeylerin hiç geri çıktığını görmedim
hep oynata oynata bir yerlere gidiyorlar. Yemin ederim gözümün arkası kirpik,kaş ve sinek ölüleriyle doldu taştı. Bir ara temizlenmesi gerek.
Göz arkası filmi çektirebiliyormuyuz?
Yaaa dün telefonumu gsm operatörümün müşteri temsilciliğinde unuttum lan gümlük. Ara ara yok yolda mı düşürdüm diyorum geldiğim yollardan yürüye yürüye geri geldim müşteri temsilciğine. Sonra hiç aklıma gelmdi tabi orada unutacağım. Önüne kadar geldim müşteri temsilciğinin içeri girip sormadım.(yine iletişim sorunları yaşadım sanırım,ya sor gereklı gereksiz belki vardır yoksa bile orda olmadığından emin olursun. Burada babamın dediği doğru çıktı mesela,sormadım çünkü oradan çıkarken cebime kattığıma emindim)
Eve geldim telefonumu ev telefonundan aradım biri açtı
-alo
-alo iyi günler kiminle görüşüyorum(ben)(telefonumu çaldırdım ve arıyorum kiminle görüşüyorum diyorum normal mi?)
-ben gökhan,bu telefonun sahibini tanıyormusun kardeşim burada unutmuşta.
-Abi telefonun sahibi benim ya tamam geliyorum hemen almaya sağol 5 dk ya ordayım
-tamam ne zaman istersen alabilirsin telefonunu bizden.
orası neresi biliyor musun gümlük?
Evet müşteri temsilciliği. Adamlara sormuş olmak için bile sorsaydım eve geri gelmek zorunda kalmazdım.
Gittim telefonu aldım teşekkür ettim çıktım geldim.
Ha cebime kattığımı sandığım şey anahtarlıkmış...
Bir dünde böyle geçti gümlük...
Fuar anılarımı yazacağım acık bekle bakalım...
Ha işte neden bu candies i söyledim. Çünkü onlar resmen bu bahsettiğim durumların insanlar. Tek gecelik ilişkiler için yapmadıkları yok. Sanırım 3 kişiler gerçi hayatları beni ilgilendirmez ama konuyu buradan açmak nasipmiş :)
Mesela bara gidiyorlar etrafta erkek kesiyorlar,sonra yatağa atıyoralar. Yani hem gösterip hem verenlerden. Fazla batılılaşmanın bir ürünü sanırım bu. Tamam tek gecelik ilişkinin şiddetle karşısında değilim ama bu kadarını da kaldıramam yani. Duygusal birşeyler olmalı kanımca. Gerçi genelleme yapıyormuş gibi konuşuyorum ama değil. Benim bu verdiğim örnek belkide çok nadir bir örnek. Yani nerden denk geldiysem :)
Otobüs muavini su içermisiniz dediğinde gözlerimi kapatarak kafamı sallarım yani ağzımı açıpta alayım teşekkürler falan demeye gerek duymuyorum. Yani gereksiz geliyor anlıyor işte gözlerimi kapatınca. Zira bunu hep yapıyorum yani hiç hatırlamıyorum ben muavine alayım dediğimi. Mesela Manisa'dan dönerken uyudum otobüste ben uyurken yanıma bir bayan oturmuş. Uyurken üstüne yatmışım hafif kafam koluna deyip duruyor bende koltuğa deyiyor diye geri iktiriyorum koltuğu. Tam koltuğun mandalını tutacaktım ki kadının eline deydim bir uyanışım vardı kadın zor tuttu kendini gülmemek için. Pardon özür dilerim dalmışım dedim. Önemli değil dedi ve anlayışla karşıladı. 1 saat sonra hala biz yoldayız. Kadının 2 yeğeni var yan koltukta oturuyor. Çok yaramaz ikizler, hiç durmuyorlar. Biraz ciddi görünüyordum sanırım o gün. Bayan döndü bana
-Birşey rica edebilirmiyim?
-Tabi buyrun
-Yeğenlerime bi kızarmısınız çok yaramazlar yolcuları rahatsız ediyorlar,yabancı biri sus dedimi dinlerler belki.
-Tabi,hangisine kızayım ikisine birden mı?
-hhhihh yok şu turuncu tişörtü olana bir sus deseniz yeter.
-Döndüm şşşşt sus bakayım dedim elimi hemşireler gibi ağzıma götürerek
çocuk arkasını döndü camdan dışarı bakmaya başladı.
kadın teşekkür etti.
ben birşey değil dedim.
15 dk geçti yeğeni kadının kucağına geldi ve suratıma bakıyor bende istemsiz bir şekilde bakıp bakıp gülüyorum. Çocuk olayı iyice azıttı telefonumun kulaklığını asılmaya başladı çekiyorum vermiyor yani biraz önceki ciddi görünüşümün kolpa olduğunu çocuk bile anlamıştı. Kızamamıştım bile :)
Her neyse ya bu gibi olaylar geliyor genelde başıma. Yani yabancı insanlardan korku değil bu ama tanışırsam ne kazanırım sorusuna verdiğim cevaplar. Ortada somut bir yarar yoksa bir şey demiyorum. Kimileri var bütün otobüsle konuşabliyorlar. Babamda bu yüzden şikayetçi benden. Olum konuş biraz insanlarla ilişkilerini arttır. Selam ver nasıl gidiyor de.
Tamam da tanımadığım adama bunları dememin ona ve bana ne yararı var.
O böyle düşünmüyor ama en azından konuş gitsin yani öyle.
Kimi zaman babam haklı çıkıyor kimi zaman ben. Bakalım ne olacak :) ama sana ısındım gümlük maşallah günde 1 milyon karakter döküyorum satırlarına...
Lise hazırlık döneminde bir proje yürütmüştüm hemde insan ilişkileri üzerine "communicative approach" iletişimsel yaklaşım. Alternatif iletişim yolları. Yani belkide aradığım şey budur. Konuşmadan iletişim???
Proje ne mi oldu. Öğretmen nişanlanıp tayin olunca bende dımdızlak kaldım kapattık projeyi. Oysa Londra hayallrimiz vardı gidip orada ingilizce sunum yapacaktık 3 4 arkadaş. Baya da bi gaza gelmiştik taa ki öğretmenimiz aşık olup telefonlarımıza çıkmayana kadar. :)
Arıyoruz kadın şimdi meşgulüm serkan sonra konuşalım diyor arkada bir erkek sesi"kim o hayatım?"
Çok şeker bir öğretmenimizdin sen Işıl hoca :) Hemde hemşehrimdi...
Ya bak oysa ben Candies +18 blogunun tanıtımını yapıp onlar üzerinden rant elde edecektim nerelere gittim. Semra hanımın daldan dala söylemine harfiyen uyan bir kişiliğe sahibim sanırım...
Kısacası:
Lan gümlük internet faturam 43,400 gelmiş ben 34 e ayarlamıştım kendimi gitti fuar gezintileri sırasında içeceğim kola paraları.
3.5 ytl ile fuar gezmeye gideceğim. 1 kola 2 ytl. Ohaaa be izfaş dışardan alayım içeri sokayım bari...
Çulsuzum,kahve içiyorum gözüme sinek kaçtı 15 dk dır tek gözüm kapalı yazmaktan onunla ilgilenemedim. Zaten bu gözümün arkasına kaçan şeylerin hiç geri çıktığını görmedim
hep oynata oynata bir yerlere gidiyorlar. Yemin ederim gözümün arkası kirpik,kaş ve sinek ölüleriyle doldu taştı. Bir ara temizlenmesi gerek.
Göz arkası filmi çektirebiliyormuyuz?
Yaaa dün telefonumu gsm operatörümün müşteri temsilciliğinde unuttum lan gümlük. Ara ara yok yolda mı düşürdüm diyorum geldiğim yollardan yürüye yürüye geri geldim müşteri temsilciğine. Sonra hiç aklıma gelmdi tabi orada unutacağım. Önüne kadar geldim müşteri temsilciğinin içeri girip sormadım.(yine iletişim sorunları yaşadım sanırım,ya sor gereklı gereksiz belki vardır yoksa bile orda olmadığından emin olursun. Burada babamın dediği doğru çıktı mesela,sormadım çünkü oradan çıkarken cebime kattığıma emindim)
Eve geldim telefonumu ev telefonundan aradım biri açtı
-alo
-alo iyi günler kiminle görüşüyorum(ben)(telefonumu çaldırdım ve arıyorum kiminle görüşüyorum diyorum normal mi?)
-ben gökhan,bu telefonun sahibini tanıyormusun kardeşim burada unutmuşta.
-Abi telefonun sahibi benim ya tamam geliyorum hemen almaya sağol 5 dk ya ordayım
-tamam ne zaman istersen alabilirsin telefonunu bizden.
orası neresi biliyor musun gümlük?
Evet müşteri temsilciliği. Adamlara sormuş olmak için bile sorsaydım eve geri gelmek zorunda kalmazdım.
Gittim telefonu aldım teşekkür ettim çıktım geldim.
Ha cebime kattığımı sandığım şey anahtarlıkmış...
Bir dünde böyle geçti gümlük...
Fuar anılarımı yazacağım acık bekle bakalım...
26 Ağustos 2008
Kuru Üzüm Eldesi!
Daha önce sözünü verdiğim gibi kuru üzümün nasıl elde edildiğini anlatacağım bu sefer. Muhtemelen herkes üzümü güneşe ser sonra kurumasını bekle mantığıyla yürüyen bir iş sanıyordur kuru üzümcülüğü. Tamamı Ege de üretilen kuru üzümün çoğu Manisa'da üretiliyor. Özellikle Salihli Ahmetli ve Turgutlu kesimlerinde. Ben Salihli'de kinden bahsedeceğim sizlere.
Amele söylemini fazlasıyla duyacaksınız bu yazıda. Çünkü çalışan adam her zaman amaledir orada. Yani çalışanlar kardeşiniz amcanız ve oğlu bile olsa onlarda amaledir. Misal dedemin ve anneannemin bağları artık kendileri yaşlandıkları için aktif olarka yer alamıyorlar üzüm bağlarında ama anneannem maşallah ayakta ölecek insandır. Dedem 2. kez mide ameliyatı 1 kez fıtık ameliyatı olduğundan dolayı artık elini ayağını iyice çekmiştir üzüm işinden. Exper olarak görev yapmaktadır :) Eve gelen üzümü yer olmuş der gönderir.
Mesela biz keseceğimiz günden önce bütün mahalleye haber veriyoruz her bağ sahibinin yaptığı gibi. Çünkü düğün tarihi gibi bir şey bu. Aynı güne denk geldiği taktirde zaten nüfusu 1000 i bulmayan köy 2 ye bölünecek ve üzüm işi yatacak duruma gelirdi. O yüzden herkes ard arda kese üzümünü. Annenannem ve dedem kardeş çocukları ve köy tamamen akraba,köyün köpek ve kedileri bile 3 4 kuşaktır burada yaşıyorlar. İnekler atlar falan herkes yerlisi oranın.
Haber verdik ve 1 gün sonra adam aramaya yani amele aramaya çıktık. Annemin teyzesi halalarım,dayımın kayınbabası ve kayınvalidesi onların çocukları alan filan derken yine herkes birbirini tanıyor yine tanıdık bir iş olacaktı. Sabah saat 6 da kalktık adaçayı püsküt :) yedik. Malları suladım samanlarını verdim tam boklarını atıyordum ki az önce bahsettiğim dedemin 2. mide ameliyatı öncesi sancaıları başladı. Ben elimde boklarla üzümlerin kesildiği bağa gittim (elimde bok yok boklar el arabasında avluda duruyoralr )
Dayım üzümü potasyom nitrat ve zeytinyağı ile karıştırılmış ve içine de az su katılmış bi karışıma üzümleri bandırıp bandırıp çıkartıyor. Bu işe bandırma deniyor. Yani dayım bir bandırmacı evet tam olarak bu :)
Ha işte bende dayıma dedim dedem fenalaştı bi git bak. Dayım bana 2 ağrı kesici fazla içsin burda iş var şimdi ameleyi bırakıp nereye gidecem.
Ben dedim fenaydı adam valla bilmem ben.
Ardından annenannem gelir telaşlı telaşlı,,
-serkan gelmedi mi buraya?
-geldim anneanne burdayım
-hani demedin mi dayına?
-dedim 2 ağrı kesici fazla içsin dedi
-leeen isa koş olum baban fena ya hastahaneye götür serkan baksın ameleye!
*****hö
O kadar insanın işi benden sorulacaktı? İşi yavaşlatma çabalarına engel olacak arada hadi hadi bitiriverelim de gidelim diyecektim kendimden belkide 30 yaş büyük insanlara hemde akrabalar.
Ben ne yaptım hiç bir şey demedim maşallah onlarda anasını ünlettiler bağın :)
İşte bu bandırma dayım gidince tabi boş kaldı. Bana 2 3 kelter bandır(kelter:üzümlerin içine koyulduğu plastik veya gargıdan yapılmış 30 cm uzunluğunda yukarı çıktıkça genişliği artan saplı sele) dedi. Bende daha önce hiç bandırma deneyimin olmadığı için sordum nasıl yapacağım. Sokacan bu suyun içine 4 kez indir döndür kaldır yapacan dedi ve gitti. Saat sabah 9'u gösteriyordu. Ben akşam saat 4:30 a akdar bandırma yaptım belim koptu muhtemelen bel fıtığı olacak bendede ilerde ama şuan geçti ağrısı. Ayrıca hafif kas yaptım galiba. Anneanneme göre bu üzüm kesmeleri sırasında dirgezleştim (öküz gibi oldun). Tabi 1 gün kesmedik biz bu üzümü aynı tempo 8 gün falan devam etti. Üzüm kadınlar tarafından kelterlere dolduruluyor asmadan. Daha sonra onları 2 şer 2 şer (bazen 5 ve 4 ) bandırma tahtasının yanına taşıyorlar. Ben bandırıyorum ve bir tahtanın üstüne koyuyorum oradan da banmış kelterleri alıp sermeleri için sergiye götüren bir kişi daha var. Sergidekiler üzümü çoğunlukla tanelerine ayırıp bazen beton bazen toprak sergi üstüne beyaz bez sererek üzümleri seriyorlardı. O serme kısmı en önemli kısımdır o yüzden sergiciler çok kalifiye insanlar olmalıdırlar. Üzüm sık serilirse rengi kaçar düzgün kurumaz ve satışında sorun yaratır. Seyrek serilirse çok kurur takır takır olur ağızda tatı kaçar. Arası olacak yani. Güneşi sabah gören üzüm sarı kuruyor akşam gören üzüm kahverengi. Hem sabah hem akşam gören üzüm ise tam kıvamında kuruyor. Tabiki sadece güneş değil bandırma karışımındakı zeytinyağı ve potasyum nitratın da etkisi büyük. Bu arada potasyum nitrat çok fena bir şeydir adamın elini mahveder. Zeytinyağı olmasa her üzümde 1 bandırmacı ellerini kaybedebilir. Çelik kapların kaplamalarını 15 dk içinde kabartarak çıkartıyor.(tecrübeyle sabittir.) İşte bu kes taşı bandır tekrar taşı sonra ser döngüsü akşam saat 5 e kadar sürer. Öğlen 1 de mola verilir ve yemek yenilir. Yemeği bağ sahibi verir. Mutlaka tavuk kızartması pilav ve kızartma yapılır ilaveten dorak(soğan biber haşlanır yoğurtla karıştırılır afiyetle yenir),kuru fasulye,nohut yapılır.
Bu kadar yemeği kim yiyecek oha demeyin bazen üzüm kesmelerinde amele sayısı 24 30 kişiyi bulur. 6 7 sofra kurulur evde :)
Her şeye rağmen insanlar çok çalışkanlar,paralarını 1.5 ay sonra alacaklarını bildikleri halde ha gayret ha gayret diyerek birbirlerini destekliyorlar. Üzüm keserken arkada kalan sıraya yardım ediyorlar. 1.5 km yi aşan bağ sıralarında kelter taşıyan keltercilere kelterleri omuzlarında kaldırmaları için yardım ediyorlar. Ortaya 4 ya da 5 gon kuru üzüm çıkıyor kg mı 1.5 ytl den siz hesap edin ne kazanıyorlar.
5 ton üzüm yaklaşık 10 dönüm bağdan çıkıyor. 10 dönüm bağın ilaç masrafı 3 bin ytl yi geçiyor,amele ücretleri hariç.
Ama kuru üzüm gerçekten çok yararlı bir meyve. 1 avuçtan sonrası bağırsakların fazla mesai yapmasına neden oluyor genelde o yüzden kararında tüketmek iyidir.
Ayrıca yaş üzümde satılır kasalarla ama sağlam olması gerekir İzmir'e gelene kadar abayı yakabilir yolda :)
Ayrıca sarhoş olmak istiyorsanız ve rakı alacak paranız yoksa yaş üzümü suda 1 gün bekledin varsa damla sakızı atın ve bulursanız anason koyun sonra damıtın alın size halis yaş üzüm rakısı. Dikkat edin çok fena çarpar susuz içen adam yoktur daha :)
Tarifi biraz kısa kestim şimdi rakı tarifi veriyor diye başım belaya girmesin damıtın işte :)
Amele söylemini fazlasıyla duyacaksınız bu yazıda. Çünkü çalışan adam her zaman amaledir orada. Yani çalışanlar kardeşiniz amcanız ve oğlu bile olsa onlarda amaledir. Misal dedemin ve anneannemin bağları artık kendileri yaşlandıkları için aktif olarka yer alamıyorlar üzüm bağlarında ama anneannem maşallah ayakta ölecek insandır. Dedem 2. kez mide ameliyatı 1 kez fıtık ameliyatı olduğundan dolayı artık elini ayağını iyice çekmiştir üzüm işinden. Exper olarak görev yapmaktadır :) Eve gelen üzümü yer olmuş der gönderir.
Mesela biz keseceğimiz günden önce bütün mahalleye haber veriyoruz her bağ sahibinin yaptığı gibi. Çünkü düğün tarihi gibi bir şey bu. Aynı güne denk geldiği taktirde zaten nüfusu 1000 i bulmayan köy 2 ye bölünecek ve üzüm işi yatacak duruma gelirdi. O yüzden herkes ard arda kese üzümünü. Annenannem ve dedem kardeş çocukları ve köy tamamen akraba,köyün köpek ve kedileri bile 3 4 kuşaktır burada yaşıyorlar. İnekler atlar falan herkes yerlisi oranın.
Haber verdik ve 1 gün sonra adam aramaya yani amele aramaya çıktık. Annemin teyzesi halalarım,dayımın kayınbabası ve kayınvalidesi onların çocukları alan filan derken yine herkes birbirini tanıyor yine tanıdık bir iş olacaktı. Sabah saat 6 da kalktık adaçayı püsküt :) yedik. Malları suladım samanlarını verdim tam boklarını atıyordum ki az önce bahsettiğim dedemin 2. mide ameliyatı öncesi sancaıları başladı. Ben elimde boklarla üzümlerin kesildiği bağa gittim (elimde bok yok boklar el arabasında avluda duruyoralr )
Dayım üzümü potasyom nitrat ve zeytinyağı ile karıştırılmış ve içine de az su katılmış bi karışıma üzümleri bandırıp bandırıp çıkartıyor. Bu işe bandırma deniyor. Yani dayım bir bandırmacı evet tam olarak bu :)
Ha işte bende dayıma dedim dedem fenalaştı bi git bak. Dayım bana 2 ağrı kesici fazla içsin burda iş var şimdi ameleyi bırakıp nereye gidecem.
Ben dedim fenaydı adam valla bilmem ben.
Ardından annenannem gelir telaşlı telaşlı,,
-serkan gelmedi mi buraya?
-geldim anneanne burdayım
-hani demedin mi dayına?
-dedim 2 ağrı kesici fazla içsin dedi
-leeen isa koş olum baban fena ya hastahaneye götür serkan baksın ameleye!
*****hö
O kadar insanın işi benden sorulacaktı? İşi yavaşlatma çabalarına engel olacak arada hadi hadi bitiriverelim de gidelim diyecektim kendimden belkide 30 yaş büyük insanlara hemde akrabalar.
Ben ne yaptım hiç bir şey demedim maşallah onlarda anasını ünlettiler bağın :)
İşte bu bandırma dayım gidince tabi boş kaldı. Bana 2 3 kelter bandır(kelter:üzümlerin içine koyulduğu plastik veya gargıdan yapılmış 30 cm uzunluğunda yukarı çıktıkça genişliği artan saplı sele) dedi. Bende daha önce hiç bandırma deneyimin olmadığı için sordum nasıl yapacağım. Sokacan bu suyun içine 4 kez indir döndür kaldır yapacan dedi ve gitti. Saat sabah 9'u gösteriyordu. Ben akşam saat 4:30 a akdar bandırma yaptım belim koptu muhtemelen bel fıtığı olacak bendede ilerde ama şuan geçti ağrısı. Ayrıca hafif kas yaptım galiba. Anneanneme göre bu üzüm kesmeleri sırasında dirgezleştim (öküz gibi oldun). Tabi 1 gün kesmedik biz bu üzümü aynı tempo 8 gün falan devam etti. Üzüm kadınlar tarafından kelterlere dolduruluyor asmadan. Daha sonra onları 2 şer 2 şer (bazen 5 ve 4 ) bandırma tahtasının yanına taşıyorlar. Ben bandırıyorum ve bir tahtanın üstüne koyuyorum oradan da banmış kelterleri alıp sermeleri için sergiye götüren bir kişi daha var. Sergidekiler üzümü çoğunlukla tanelerine ayırıp bazen beton bazen toprak sergi üstüne beyaz bez sererek üzümleri seriyorlardı. O serme kısmı en önemli kısımdır o yüzden sergiciler çok kalifiye insanlar olmalıdırlar. Üzüm sık serilirse rengi kaçar düzgün kurumaz ve satışında sorun yaratır. Seyrek serilirse çok kurur takır takır olur ağızda tatı kaçar. Arası olacak yani. Güneşi sabah gören üzüm sarı kuruyor akşam gören üzüm kahverengi. Hem sabah hem akşam gören üzüm ise tam kıvamında kuruyor. Tabiki sadece güneş değil bandırma karışımındakı zeytinyağı ve potasyum nitratın da etkisi büyük. Bu arada potasyum nitrat çok fena bir şeydir adamın elini mahveder. Zeytinyağı olmasa her üzümde 1 bandırmacı ellerini kaybedebilir. Çelik kapların kaplamalarını 15 dk içinde kabartarak çıkartıyor.(tecrübeyle sabittir.) İşte bu kes taşı bandır tekrar taşı sonra ser döngüsü akşam saat 5 e kadar sürer. Öğlen 1 de mola verilir ve yemek yenilir. Yemeği bağ sahibi verir. Mutlaka tavuk kızartması pilav ve kızartma yapılır ilaveten dorak(soğan biber haşlanır yoğurtla karıştırılır afiyetle yenir),kuru fasulye,nohut yapılır.
Bu kadar yemeği kim yiyecek oha demeyin bazen üzüm kesmelerinde amele sayısı 24 30 kişiyi bulur. 6 7 sofra kurulur evde :)
Her şeye rağmen insanlar çok çalışkanlar,paralarını 1.5 ay sonra alacaklarını bildikleri halde ha gayret ha gayret diyerek birbirlerini destekliyorlar. Üzüm keserken arkada kalan sıraya yardım ediyorlar. 1.5 km yi aşan bağ sıralarında kelter taşıyan keltercilere kelterleri omuzlarında kaldırmaları için yardım ediyorlar. Ortaya 4 ya da 5 gon kuru üzüm çıkıyor kg mı 1.5 ytl den siz hesap edin ne kazanıyorlar.
5 ton üzüm yaklaşık 10 dönüm bağdan çıkıyor. 10 dönüm bağın ilaç masrafı 3 bin ytl yi geçiyor,amele ücretleri hariç.
Ama kuru üzüm gerçekten çok yararlı bir meyve. 1 avuçtan sonrası bağırsakların fazla mesai yapmasına neden oluyor genelde o yüzden kararında tüketmek iyidir.
Ayrıca yaş üzümde satılır kasalarla ama sağlam olması gerekir İzmir'e gelene kadar abayı yakabilir yolda :)
Ayrıca sarhoş olmak istiyorsanız ve rakı alacak paranız yoksa yaş üzümü suda 1 gün bekledin varsa damla sakızı atın ve bulursanız anason koyun sonra damıtın alın size halis yaş üzüm rakısı. Dikkat edin çok fena çarpar susuz içen adam yoktur daha :)
Tarifi biraz kısa kestim şimdi rakı tarifi veriyor diye başım belaya girmesin damıtın işte :)
Yoktum Toktum ve Yorgundum
Belleyenler olmuştur muhtemelen son 6 yazı bloggerın tamamen hissiyatının eserleridir. Benim yazılarla bir bağlantım bulunmamaktadır. Bilmem kaç yüzbin yıl önce yazmıştım bu yazıları yayınlamak bu günlere nasipmiş. Yine memleketteydim. Tatilde deniz görmenin mecburi olmadığını düşünenlerdenim ama bir havuza ayak soksaydım fena da olmazdı.
Her sabah saat 6:30 da uyanıyordum. Kurulmuş saat gibi her sabah aynı saatte bağıran dana ben açım bana saman ve su ver serkaaaan diyordu sanki. Dedem rahatsız olup hastahanede yattığından dolayı 2 büyük 2 küçük inek avcumun içine bakmaktaydı. Dahasıda var 40 a yakın tavuk (tam olarak sayamadım her akşam kümese sokarken sayıyorum ama tam sayıyı bilmiyorum bir gün 39 birgün 41 çıkıyor) da aç kaldıklarında terliklerime zıçıyorlardı. Sabah 6:30 dan saat 10 a kadar onların yemeğiydi suyuydu otuydu böceğiydi uğraşıyorum. Bu arada danalardan biri annesini emiyor onu emdirirken ayaklarımı eziyordu yavrucak. Kızamıyordum ama :) Zincirini çıkartacağımı anladığı an dil çıkartıyordu hemen. Zıplamalar falan :) Öyle görünce diyordum al ayaklarım senin olsun ez :) Bir emişi var mutlaka görmeniz lazım. :) Çolk çolk çolk çolk currrt sesleri bu tempolu bir şekilde çıkıyor ağzından. Arada nefessiz kalıyor kaldırıyor kafasını bana bakıyor nefes alıyor. Yine dilini çıkartıyor ve dalıyor memelere :) Tabi bunlar yaptığım işin iyi kısımları. Birde arka plan var.
Bu hayvanlar yeyip içip birde elbette sıçıyorlar. Bu sıçıklar damda durursa çok pis koku yapıyor 3 gün dursun ortalık bok kokusundan geçilmez oluyor. O yüzden her sabah onların boklarını "aç karna"(önemli bir bölüm olduğu için belirttim) el arabasına atıp 50 metre uzaktakı gübre çukuruna atıyorum. Üzüm bağlarının yanında bulunan gübre çukuruna ben kendimi bildim bileli bok atılır ama hiç doluğ taşmaz. Hiçte kokmaz. En temiz havada orada var yanında kavaklar kirazlar yemişler püfür püfür esiyor oooooof oooooof.
Anlatacak daha çok şey var (kuru üzümün nasıl kurutulduğu,pekmezin nasıl yapıldığı ve ev salçasının nasıl yapıldığı falan filan :) )
Hadi sağlıcakla kalın.
Aslında köyde hep aklımdaydın gümlük hep diyordm içimden gidince bunu yazarım bunuda yazarım ama hepsini unuttum aklıma gelenleri yavaş yavaş yazacağım hadi hoşçakal...
Her sabah saat 6:30 da uyanıyordum. Kurulmuş saat gibi her sabah aynı saatte bağıran dana ben açım bana saman ve su ver serkaaaan diyordu sanki. Dedem rahatsız olup hastahanede yattığından dolayı 2 büyük 2 küçük inek avcumun içine bakmaktaydı. Dahasıda var 40 a yakın tavuk (tam olarak sayamadım her akşam kümese sokarken sayıyorum ama tam sayıyı bilmiyorum bir gün 39 birgün 41 çıkıyor) da aç kaldıklarında terliklerime zıçıyorlardı. Sabah 6:30 dan saat 10 a kadar onların yemeğiydi suyuydu otuydu böceğiydi uğraşıyorum. Bu arada danalardan biri annesini emiyor onu emdirirken ayaklarımı eziyordu yavrucak. Kızamıyordum ama :) Zincirini çıkartacağımı anladığı an dil çıkartıyordu hemen. Zıplamalar falan :) Öyle görünce diyordum al ayaklarım senin olsun ez :) Bir emişi var mutlaka görmeniz lazım. :) Çolk çolk çolk çolk currrt sesleri bu tempolu bir şekilde çıkıyor ağzından. Arada nefessiz kalıyor kaldırıyor kafasını bana bakıyor nefes alıyor. Yine dilini çıkartıyor ve dalıyor memelere :) Tabi bunlar yaptığım işin iyi kısımları. Birde arka plan var.
Bu hayvanlar yeyip içip birde elbette sıçıyorlar. Bu sıçıklar damda durursa çok pis koku yapıyor 3 gün dursun ortalık bok kokusundan geçilmez oluyor. O yüzden her sabah onların boklarını "aç karna"(önemli bir bölüm olduğu için belirttim) el arabasına atıp 50 metre uzaktakı gübre çukuruna atıyorum. Üzüm bağlarının yanında bulunan gübre çukuruna ben kendimi bildim bileli bok atılır ama hiç doluğ taşmaz. Hiçte kokmaz. En temiz havada orada var yanında kavaklar kirazlar yemişler püfür püfür esiyor oooooof oooooof.
Anlatacak daha çok şey var (kuru üzümün nasıl kurutulduğu,pekmezin nasıl yapıldığı ve ev salçasının nasıl yapıldığı falan filan :) )
Hadi sağlıcakla kalın.
Aslında köyde hep aklımdaydın gümlük hep diyordm içimden gidince bunu yazarım bunuda yazarım ama hepsini unuttum aklıma gelenleri yavaş yavaş yazacağım hadi hoşçakal...
22 Ağustos 2008
Pellegrini ve Manaudou Kapışması
Manaudou bundan 2 yıl önce 20 yaşında iken aşık olduğu ve nişanlandığı italyan yüzme atrenörü luca Martin ile başarıdan başarıya koşan,hem aşkı,hem de rekorları bir arada bulan Manaudou daha sonra başına geleceklerden habersizdi. Manadou ve Luca mutlu geçen iki yılın ardından ayrılmışlar. Manadou yüzüğü havuza atmıştı.
Manadou aldatıldığını düşünüyor ve arkadaşlarına böyle söylüyordu. Doğruydu Martin başka bir italyan yüzücü bulmuştu :) (Çok hızlıymış)
Bilin bakalım kim o italyan yüzücü. Tabiki dünya rekortmenimiz Federica Pellegrini.(Gerçekten çok güzel bir hatun) Önce aşkta sonra olimpiyatta kaybeden Manadou adeta yıkıldı. Ayrıca kendisine ait olan rekoru da Pellegriniye kaptırmıştı.
Bu işlerde duygusal durumun ne kadar etkili olduğu ortada. Hele birde kadın çatışması oldu mu ortalık sinsi bakışlardan beddualardan geçilmiyor :) Başarıyı elde eden kadınlar erkeklerin aksine içten sevinç değilde sinsi bir hava atma sevinci yaşıyorlar. Madalyonu öperken, kürsüde yürürken yüzerken rekor kırarken falan kadınların her hallerinden belli oluyor o an ne için ne yaptıkları.
Bu roundun galibi Pellegrini Manadou ise sarışın italyan kızımızın 7 saniye gerisinde adeta nal topluyor...
Manadou'nun intikam planı havuza düşmüştü. Senaryo yazılacak bir hikaye var burada ilerde senaris olursam bu konuyu film yaparım recep ivedik'i bile 5 e katlarım :) Bir rocky serisi gibi tutulabilir benden söylemesi. Hemde yüzme sporunun tanıtımı olur. Yüzme bilmiyorum ama yüzmeyi çok seviyorum. Yani birilerinin yüzmesini :)
Olimpiyat anıları bölümümüzden bu günlük bu kadar. Bir sonraki olimpiyat kapışmasında görüşmek üzere...
Manadou aldatıldığını düşünüyor ve arkadaşlarına böyle söylüyordu. Doğruydu Martin başka bir italyan yüzücü bulmuştu :) (Çok hızlıymış)
Bilin bakalım kim o italyan yüzücü. Tabiki dünya rekortmenimiz Federica Pellegrini.(Gerçekten çok güzel bir hatun) Önce aşkta sonra olimpiyatta kaybeden Manadou adeta yıkıldı. Ayrıca kendisine ait olan rekoru da Pellegriniye kaptırmıştı.
Bu işlerde duygusal durumun ne kadar etkili olduğu ortada. Hele birde kadın çatışması oldu mu ortalık sinsi bakışlardan beddualardan geçilmiyor :) Başarıyı elde eden kadınlar erkeklerin aksine içten sevinç değilde sinsi bir hava atma sevinci yaşıyorlar. Madalyonu öperken, kürsüde yürürken yüzerken rekor kırarken falan kadınların her hallerinden belli oluyor o an ne için ne yaptıkları.
Bu roundun galibi Pellegrini Manadou ise sarışın italyan kızımızın 7 saniye gerisinde adeta nal topluyor...
Manadou'nun intikam planı havuza düşmüştü. Senaryo yazılacak bir hikaye var burada ilerde senaris olursam bu konuyu film yaparım recep ivedik'i bile 5 e katlarım :) Bir rocky serisi gibi tutulabilir benden söylemesi. Hemde yüzme sporunun tanıtımı olur. Yüzme bilmiyorum ama yüzmeyi çok seviyorum. Yani birilerinin yüzmesini :)
Olimpiyat anıları bölümümüzden bu günlük bu kadar. Bir sonraki olimpiyat kapışmasında görüşmek üzere...
19 Ağustos 2008
Malumunuz enerji sıkıntısı önümüzdeki yıllarda baş gösterecek sıkıntıların başında geliyor. Alternatif enerji kaynağı arayışlarıda hız kesmeden devam ediyor.
Resimde de görüldüğü gibi en azından sokak lambalarının elektrikleri bu alternatif enerji kaynaklarından karşılanabilir.
Gerek bürokratik engeller gerekse maddi yetersizlik tam tersi kulvarda koşsada yeni enerji kaynakları yavaş yavaş yayılmaktalar. Nükleer enerji biraz bireysel çözümden çıkıp kurumsallaşsa da Güneş ve rüzgardan elde edilen enerjiyi kullanılabilir hale getiren enerji sistemlerinin,iyi ve kötü yanlarını yazımızda bulabilirsiniz...
Güneş enerjisi ile kendi elektriğimizi kendimiz üretebileceğimiz sistemlerin iyi ve kötü yanları.
Japonya,Almanya ve ABD den ithal edilen sistemleri pazarlayan şirketlerin kapısı fazlasıyla çalınıyor bu günlerde.
Güneş ağacı denilen sistem bir hayli yüksek maliyetli olmasının yanında bir kaç dezavantajıda barındırıyor.
Mesela 6 bin euro ya mal olan güneş ağacı bir evi idare edebiliyor fakat,bu sistem kendisini anca 18 yıl sonra kurtarıyor. (Bu belirleme ayda yaklaşık 50 ytl elektrik faturası veren bir ev için düşünülmüştür.) Bu süre gerçekten maddi durumu kötü olan kişi ve kurumlar için çok uzun bir süre.
Bir diğer dezavantaj ise elektriği depolamak gibi bir imkan var olmadığı için siz elektrik kullanmadığınız sürelerde veya fazla üretim olduğu sürelerde elektrik sizin sayacınızdan normal elektrik hattına dağılıyor yani fazla üretirseniz devlete gidiyor. Aslında devlet bu bağlamda bir şey yapsa daha verimli olacağı ortada. İl il güneş ağacı denilen sistemlerden kurulsa zamanla bu sistemler çoğaltılsa elektrik için barajlara daha az yük düşmüş olur. Yani 6 bin euroyu bir vatandaşın tek başına ödemesi bu sistemi devletin kurmasından daha zor bir durum.
Sistem uzmanları elektrik sayacından geçebilecek düzeye getiriyorlar güneş ağacını. Maliyeti geçen yıllara göre düşsede hala çok yüksek bir miktar olarak görülüyor. Geçen yıllarda 33 bin euro idi. Bir diğer alternatif enerji sistemi de rüzgar ağacı
bu sistem güneş ağacına nispeten daha ucuz olmakla birlikte genelde rüzgar olduğu zaman çalışmakta. :) Bu garip gerçek bize bir dezavantaj kazandırıyor. Rüzgar genelde en çok gece estiği için bu enerjinin üretildiği durumlarda elektrik tüketimi zaten normalden daha az oluyor. Yani yine üreten kendi şebekesinden genel şebekeye hibe ediyor enerjisini. 3 bin 500 4 bin euro olan rüzgar ağacının maliyeti de pek az değil açıkçası.
Bu sistem daha az enerji sağlamakla birlikte daha kısa sürede kendisini amorti edebiliyor. Enerji üretiliyor fakat gece üretildiği için kullanılan kısmı kullanılıyor diğer kısmı ise şebekeden dağıtılıyor.
Yılbaşından bu yana %45 oranında zam gelen elektriğe insanları bu gibi bireysel çözümlere itiyor. Gayrimenkul şirketlerinden bazıları villa projelerinde güneş ağacı sistemini kurmanın yararlı olup olmayacağını araştırmaya başladı bile. Bu hizmeti veren şirket sayısı geçen yıllara göre %200 oranında arttı.
Uzmanlar sistemin güneşi takip eden modelinin diğerlerine göre 2 3 kat daha fazla elektrik üretebildiğini söylüyorlar. Tabi bunun gerçekleşmesi için gerekli ortam şehir merkezlerinde çok zor bulunuyor. Şu ana kadar bu sistemin kurulu olduğu 1000 şebeke olduğunu söyleyen uzmanlar yasanın çıkması ile birlikte bu sayının hızla artacağını üzerinde duruyorlar.
Gerek güneş ağaçları gerekse rüzgar ağaçları gibi bireysel çözümlerin devletin de desteği ile ülkelerin enerji sorunlarına büyük bir yarar sağlayacağı ortada. Yapılması gereken gerekli ortam oluşana kadar israftan kaçınmak ve devleti bu konularda harekete geçmesi için uyarmak.
İşte bu enerji sistemlerini sağlayan şirketlerin web sayfaları...
Resimde de görüldüğü gibi en azından sokak lambalarının elektrikleri bu alternatif enerji kaynaklarından karşılanabilir.
Gerek bürokratik engeller gerekse maddi yetersizlik tam tersi kulvarda koşsada yeni enerji kaynakları yavaş yavaş yayılmaktalar. Nükleer enerji biraz bireysel çözümden çıkıp kurumsallaşsa da Güneş ve rüzgardan elde edilen enerjiyi kullanılabilir hale getiren enerji sistemlerinin,iyi ve kötü yanlarını yazımızda bulabilirsiniz...
Güneş enerjisi ile kendi elektriğimizi kendimiz üretebileceğimiz sistemlerin iyi ve kötü yanları.
Japonya,Almanya ve ABD den ithal edilen sistemleri pazarlayan şirketlerin kapısı fazlasıyla çalınıyor bu günlerde.
Güneş ağacı denilen sistem bir hayli yüksek maliyetli olmasının yanında bir kaç dezavantajıda barındırıyor.
Mesela 6 bin euro ya mal olan güneş ağacı bir evi idare edebiliyor fakat,bu sistem kendisini anca 18 yıl sonra kurtarıyor. (Bu belirleme ayda yaklaşık 50 ytl elektrik faturası veren bir ev için düşünülmüştür.) Bu süre gerçekten maddi durumu kötü olan kişi ve kurumlar için çok uzun bir süre.
Bir diğer dezavantaj ise elektriği depolamak gibi bir imkan var olmadığı için siz elektrik kullanmadığınız sürelerde veya fazla üretim olduğu sürelerde elektrik sizin sayacınızdan normal elektrik hattına dağılıyor yani fazla üretirseniz devlete gidiyor. Aslında devlet bu bağlamda bir şey yapsa daha verimli olacağı ortada. İl il güneş ağacı denilen sistemlerden kurulsa zamanla bu sistemler çoğaltılsa elektrik için barajlara daha az yük düşmüş olur. Yani 6 bin euroyu bir vatandaşın tek başına ödemesi bu sistemi devletin kurmasından daha zor bir durum.
Sistem uzmanları elektrik sayacından geçebilecek düzeye getiriyorlar güneş ağacını. Maliyeti geçen yıllara göre düşsede hala çok yüksek bir miktar olarak görülüyor. Geçen yıllarda 33 bin euro idi. Bir diğer alternatif enerji sistemi de rüzgar ağacı
bu sistem güneş ağacına nispeten daha ucuz olmakla birlikte genelde rüzgar olduğu zaman çalışmakta. :) Bu garip gerçek bize bir dezavantaj kazandırıyor. Rüzgar genelde en çok gece estiği için bu enerjinin üretildiği durumlarda elektrik tüketimi zaten normalden daha az oluyor. Yani yine üreten kendi şebekesinden genel şebekeye hibe ediyor enerjisini. 3 bin 500 4 bin euro olan rüzgar ağacının maliyeti de pek az değil açıkçası.
Bu sistem daha az enerji sağlamakla birlikte daha kısa sürede kendisini amorti edebiliyor. Enerji üretiliyor fakat gece üretildiği için kullanılan kısmı kullanılıyor diğer kısmı ise şebekeden dağıtılıyor.
Yılbaşından bu yana %45 oranında zam gelen elektriğe insanları bu gibi bireysel çözümlere itiyor. Gayrimenkul şirketlerinden bazıları villa projelerinde güneş ağacı sistemini kurmanın yararlı olup olmayacağını araştırmaya başladı bile. Bu hizmeti veren şirket sayısı geçen yıllara göre %200 oranında arttı.
Uzmanlar sistemin güneşi takip eden modelinin diğerlerine göre 2 3 kat daha fazla elektrik üretebildiğini söylüyorlar. Tabi bunun gerçekleşmesi için gerekli ortam şehir merkezlerinde çok zor bulunuyor. Şu ana kadar bu sistemin kurulu olduğu 1000 şebeke olduğunu söyleyen uzmanlar yasanın çıkması ile birlikte bu sayının hızla artacağını üzerinde duruyorlar.
Gerek güneş ağaçları gerekse rüzgar ağaçları gibi bireysel çözümlerin devletin de desteği ile ülkelerin enerji sorunlarına büyük bir yarar sağlayacağı ortada. Yapılması gereken gerekli ortam oluşana kadar israftan kaçınmak ve devleti bu konularda harekete geçmesi için uyarmak.
İşte bu enerji sistemlerini sağlayan şirketlerin web sayfaları...
17 Ağustos 2008
böğün gümlerden pazar
Selam gümlük bugün pazar.
Pazar günü pazar ziyaretleri yapardık ben küçükken. Önceden pazar tezgahlarının sadece pazar günü kurulduğunu ve pazar gününe ismini verdiğini düşünürdüm. Değilmiş gümlük burda çarşamba pazari ve bit pazarı var. Bit diye gün yok ama adamlar ne yapsınlar şimdi?
İşte yine bir gün pazara gittik pazar arabasını boş bir şekilde ben taşıyorum. Oraya buraya çarptırmak suretiyle götürüyorum arabayı. Çarptığım tezgahtan biber kavun düşüyor geri dönsem daha fazla şey devireceğimden korkan manav tamam sen devam et abim diyor. Çok mu sakarmışım ne?
Ben tabki pazarda tek gezmiyorum ki buna gezmek denmez. Domates, kavun, karpuz, patlıcan, şeftali, roka, maydanoz, tere otu, keçi kulağı, soğan, pırasa, sarımsak, patates, elma, portakal, limon, peynir, zeytin, sucuk, zeytinyağı, karnıbahar, kereviz, falan fılan alıyoruz devamlı. Pazar arabası gittikçe ağırlaşıyor ve arabayı babam devralıyor benden. Bende baba ben bunu bunu bunu bunu istiyorum deme seansımı başlatıyorum. Oyuncak kamyon, ayakkabı ve uzaktan kumandalı bir kurbağa aldrıyrum pazardan. Ama pazar malı daha yolda bozuyorum.
Neyse gümlük pazarları benim için garip günlerdir. Tatilin bittiğini haber veriyorlar sanki adama. Pekte sevmem aslında kendilerini.
Pazar günü pazar ziyaretleri yapardık ben küçükken. Önceden pazar tezgahlarının sadece pazar günü kurulduğunu ve pazar gününe ismini verdiğini düşünürdüm. Değilmiş gümlük burda çarşamba pazari ve bit pazarı var. Bit diye gün yok ama adamlar ne yapsınlar şimdi?
İşte yine bir gün pazara gittik pazar arabasını boş bir şekilde ben taşıyorum. Oraya buraya çarptırmak suretiyle götürüyorum arabayı. Çarptığım tezgahtan biber kavun düşüyor geri dönsem daha fazla şey devireceğimden korkan manav tamam sen devam et abim diyor. Çok mu sakarmışım ne?
Ben tabki pazarda tek gezmiyorum ki buna gezmek denmez. Domates, kavun, karpuz, patlıcan, şeftali, roka, maydanoz, tere otu, keçi kulağı, soğan, pırasa, sarımsak, patates, elma, portakal, limon, peynir, zeytin, sucuk, zeytinyağı, karnıbahar, kereviz, falan fılan alıyoruz devamlı. Pazar arabası gittikçe ağırlaşıyor ve arabayı babam devralıyor benden. Bende baba ben bunu bunu bunu bunu istiyorum deme seansımı başlatıyorum. Oyuncak kamyon, ayakkabı ve uzaktan kumandalı bir kurbağa aldrıyrum pazardan. Ama pazar malı daha yolda bozuyorum.
Neyse gümlük pazarları benim için garip günlerdir. Tatilin bittiğini haber veriyorlar sanki adama. Pekte sevmem aslında kendilerini.
16 Ağustos 2008
böğün gümlerden cumartesi
cumartesileri kim sevmez? gece sabaha karşı kobra takibi olur mesela. Veya hep azıcık açık saçık filmlerin gecesidir cumartesi gecesi. Taraftarların tezahüratlarında da yer etmiştir kendine bu cumartesi. Cumanın ertesi günü anlamına gelir ama üşengeçliğimizden (buna kısaca zaman içinde dilin evrimleşmesi deniyor) cumaertesiyi yapmışız cumartesi. Pazartesi gibi.
Tuttu furutti varmış bir zamanlar cumartesileri show tv de. Hiç seyretmedim biliyormusun gümlük. Cumartesiyi seyredenlerin de sevmelerinin bir sebepi bu programmış mesela.
Ben hala yokum gümlük yakında dönecem...
Tuttu furutti varmış bir zamanlar cumartesileri show tv de. Hiç seyretmedim biliyormusun gümlük. Cumartesiyi seyredenlerin de sevmelerinin bir sebepi bu programmış mesela.
Ben hala yokum gümlük yakında dönecem...
15 Ağustos 2008
böğün gümlerden cuma
Selam gümlük yine bir cuma yine ben yokum. Herkese hayırlı cumalar. cumaları severim ödevlerimi bitirip haftasonunu rahat rahat terleyene kadar oyun oynayacağımın habercisidir bana. Cuma günü öğleden sonra bütün gün ödev yapmak gibisi yok gümlük. Evde oturup 4 saat ödev yapardım cumartesi pazar millet banyoydu ödevdi derken ben gider meşe(bilye) oynardım. Parmaklarım yara olmuştu meşe oynamaktan.
Dün ahmedinecat Türkiye'de idi. Ne güzeldi değil mi?
Dün ahmedinecat Türkiye'de idi. Ne güzeldi değil mi?
14 Ağustos 2008
Fidel Castro Da Kim?
Who is Fidel Castro?
İs he a singer?
Star wars is based on a true story?
True or false?
True
İşte bir kaç stupid :)
İs he a singer?
Star wars is based on a true story?
True or false?
True
İşte bir kaç stupid :)
13 Ağustos 2008
Uzun Süre Konuşurum Dediğimden Bir Şey Anlamazsınız Çünkü Ben?
Çünkü ben politikim.
Sayın Ahmedinejad beyefendi o kadar röportaj yapıldı neredeyse yarım saat izledim 1 tane bilmediğim şey söylemediniz. Yuhara demek istiyorum. ,
Spiker:Peki sayın Cumhurbaşkanı Ankara'ya neden gitmiyorsunuz. Atatürk hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sayın Cumhurbaşkanı Ahmedinejad:Aaaa Türkiye çok güzel,türk insanı harikulade allah sevgisi iman var,hukuk kurallarının geçtiği bir ülke. İlişkilerimizde Türkiye ile iyi durumda. Türkiye ve İran halkı kardeşlik içinde yaşamaktadır.
Bu ziyaretimiz iş ziyaretidir yetkililerle daha önceden planlanmış bir ziyarettir daha önceden İstanbul olması planlanmıştır. Hı ıhıh hıh ıhıh.
falan filan dedi kısacası boşuna röportaj yapıldığı kanısındayım kendisiyle. Dua ederek başladı röportaja orayı neden tercüme etmediler anlamadım :)
Alakaya maydonoze yani ahmed olmadı ama yıktın beni. Oysa Ankara'ya neden gelmiyorsun sorusuna adam gibi bir cevap verseydin.
Yaa gümlük sana Ahmedinejad'ı da yazmak varmış görüyormusun?
Sayın Ahmedinejad beyefendi o kadar röportaj yapıldı neredeyse yarım saat izledim 1 tane bilmediğim şey söylemediniz. Yuhara demek istiyorum. ,
Spiker:Peki sayın Cumhurbaşkanı Ankara'ya neden gitmiyorsunuz. Atatürk hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sayın Cumhurbaşkanı Ahmedinejad:Aaaa Türkiye çok güzel,türk insanı harikulade allah sevgisi iman var,hukuk kurallarının geçtiği bir ülke. İlişkilerimizde Türkiye ile iyi durumda. Türkiye ve İran halkı kardeşlik içinde yaşamaktadır.
Bu ziyaretimiz iş ziyaretidir yetkililerle daha önceden planlanmış bir ziyarettir daha önceden İstanbul olması planlanmıştır. Hı ıhıh hıh ıhıh.
falan filan dedi kısacası boşuna röportaj yapıldığı kanısındayım kendisiyle. Dua ederek başladı röportaja orayı neden tercüme etmediler anlamadım :)
Alakaya maydonoze yani ahmed olmadı ama yıktın beni. Oysa Ankara'ya neden gelmiyorsun sorusuna adam gibi bir cevap verseydin.
Yaa gümlük sana Ahmedinejad'ı da yazmak varmış görüyormusun?
"GÜM"lük
Tekrardan merhaba gümlük sana yine güm diye kafama oturan saçmalıkları aktaracağım hazırsan başlayalım.
Öncelikle bugün arkadaşımı ziyaret etme fikrim vardı. Cuma günü memlekete döneceğim için evde oturmaktan sıkılan bir haldeydim kısacası. Cumaya kadar ne yapayım ne yapayım derken sağolsun komşumuz gel bana format at dedi de sıkıntımdan kurtuldum. Yarın oraya format atacam ama xp cd si yok gümlük. Alacam satan yok gümlük.
İşte arkadaşa gitmek için dolmuşa bindim gidiyorum "dirinung dirinung" ne bu?-- mesaj geldi. Açtım baktım la nerdesin bende cevap verdim dolmuştayım geliyorum. Diridiri diri diri ning. ne o? aranıyorum
açtım baktım "la gelme benim işim çıktı babamın yanına gidiom limana" diyen bir ses. Arkadaş olmaması için dua ettim ama işe yaramadı. "neyse önemli değil" dedim ama dolmuş parasını vermişim inmeme de 10 dk kalmış. "tamamya ben dönüyorum o zaman geri" dedim kapattım. Dolmuştan insem ve inerken desem mi acaba şöföre ben erken iniyorum paramın birazını geri alabilr miyim? ne cimri miyim hayır tam aksine öğrenciyim.
Almadım parayı geri utandım 15 kişi içinde ver paramı geri ben incem burda demeye gerçi alacağım para da 25 kuruştu birazda o yüzden bıraktım. Karşıdan gördüm ters yönde giden bir dolmuş şöför başka bir kadını indirmek için durdu müsait bir yerde,bende kadının arkasından atladım dolmuştan. İndim yani kadına falan atlamadım. Sarışın kısa boylu bir bayandı inerken ayağı çarptı bana pardon dedi "pardon çıkalı ayular çoğaldı" diyesim geldi önemli değil dedim alışmıştım çünkü ezilmeye cevap vermemeye kızsam bile belli etmemeye. Sünepe marul mu oldum nooldum ben...
Karşıdan gelen dolmuşa bindim bir o kadar da para ona verdim eve dönüyorum gümlük...
En çok giden paralara yandım birde evde oturuyorum şuan gidip format atsaydım bari işe yarardı ama kadın evde yok ben perşembe gelecem dedim...taa anasını satayım gümlük...
Yolda geliyorum duvarda bir tabela var üstünde "Tele-on yayınımız vardır" yazıyor. Yanında da şu pankart "Fenerbahçe-Galatasaray derbisi bu akşam bozok gazinosunda,müthiş derbi saat 21:45 te"
Bu ne lan. Ne bu? Neden taa geçen seneden belkide teleon un süperlig maçlarını aldığı seneden bir pankart hala senin dükkanının en dikkat çeken tabelası.seninde ta ananı satayım...
Tek bulabildiğim tele-on resmi bu gümlük...
Bir parkın yanından geçiyoruz park sulama ve bahçıvanlık yapan bir adam gördüm elinde çapayla palmiyenin dibini düzeltiyor ya da her neyse. Birden dikeldi ve çapayı havaya kaldırdı sonra indirdi. Ben ne yapacak diye kırmızı ışıkta durmuş dolmuşun içinde beklerlen o tuttu çağanın sapını sırtına soktu ve kaşındı gümlük. Çapanın sırtı adamın omzundan içeri girdi kıpırdıyordu. Sonra çıkardı ve demir tarafıyla da kolunu kaşıdı gümlük. Çok zevk aldığı yüzünden belliydi sanırım sinek ısırığıydı o kaşıdığı tatlı tatlı kaşınıyordur şimdi o.. :)
Bitti gümlük dağıtabilirsin izleyiciyi...
Çocuktuk o zamanlar-3 1. sınıf
Ece'lerin ardından koştuk,
Sünnet mi okul mu konulu yaman çelişkiden sıyrılıp sonunda sünnet olup okula koştuk.
Okul hayatımız daha önce hiç üzerine oturmadığımız bir sırada başladı. Uzun tahta bir sıra 2 kişilik gibi gözüksede genelde 3 oturtulduğuna şahit olmuştuk. Masa ve oturaktan oluşuyordu. Önde iki adet çukurluk vardı masanın öyle bakınca bir işe yaramıyordu ama ileride yazarken pek sık kullanmadığımız kırmızı kalmelerimize yuva olacaktı orası. Zaten okul eşyaları falan bayağı bir acayip gözüküyordu gözümüze.
Kalemliğin içinde lastik şeritler var onların arasına kalem sokuyorsun. Silgi için üstlerde yine aynı lastiklerden var. Bir zaman sonra lastikler kopar ve kalemler avuçla atılır. Kalem kutularının kullanım ömrü en fazla 2 yıldır. Üzerlerine monami pastel boyaların yapıştırmalarını yapıştıranlar da vardı "the mask" yani nam-ı diyar maske çıkartmalarını yapıştıranlarda. Bu yapıştırmalar kıyafet dolaplarında duşakabin kapılarında ve mutfak dolaplarında da görülürdü. Zamanın popüler çizgi karakterleri mekan etmişlerdi dolapları kendilerine.
Çizgili defter,kalemtraş,telli defter gibi terimlerle ilk kez karşılaşıyorduk. Suluk vardı mesela içine genelde meyve suyu doldurduğumuz şu meşhur plastik kap. Suluk kullanmayan yok mu? Tabiki de suluk okula giden öğrenci için mecburi değildi.
Okulda yaklaşık 5 saat geçirmek insanın karnını acıktırıyordu haliyle. E daha para harcamasını bilmiyoruz yani sakız almaya gittiğimiz bakkaldan cips,topitop,popkek,jelibon,tipitip,poptip alarak çıktığımız zamanlar. Kantin denen okul bakkalına uğramak için biraz zamana ihtiyacımız var.
Biz daha tenefüs süresinde tuvalete gidemezken bırakalım okulun bahçesine çıkıp kantin ziyaretini.
Kantinlere gidemediğimiz için alternatif bir çözüm yolu olan "beslenme çantası" kullanılırdı. İçine çikolata ve sürme peynir sürülmüş ekmek,sucuk,salam,domates... gibi envai çeşit yemek koyulabilen net ağırlığı 500 gr olan bir plastik kap.
Eşyalarınızın üzerindeki resimler sizin kişiliğinizi yansıtırdı. Eğer bir erkek çocuk üzerinde cigilipuf olan bir beslenme çantası edinmişse diğer erkekler tarafından sınıf takımına alınmayacak birisidir. Üzerinde spiderman resmi olan ve kenarları beyaz örümcek ağlarıyla bezenmiş bir beslenme çantası ise size sınıf takımında forvet oynatabilir.
Sınıf takımıda garip bir oluşumdur ilk öğretimde. Top oynamayı gerçekten bilen en az 1 kişi vardır sınıfta. Hatta öyle ki yeni bir erkek öğrenci geldiği zaman hemen tenefüste sorarlar "nasıl top oynuyorsun?" ya da "top oynamayı biliyor musun?". Yeni gelenin daha ilk maçta belli olur takıma alınıp alınmayacağı. İsmini kolay kolay herkes ezberleyemez,takıma alınmaz ise "yaa adın neydi?" soruları 1 hafta devam eder. Kısacası adınızı akıllarına kazıtmak için okul takımında oynamanız ya da sınıf kızlarını zekanızla etkilemeniz gerekir.
2+2 nin cevabını bağırarak vermeniz ilk başta herkesi size baktırır sonra tenefüste muhabbet açmanız için bir yol olur. 2+2 ye cevabı şak diye yapıştıran çocuk olarak diğer öğrencilerin ebeveynlerine anlattıkları çocuk oluverirsiniz daha ilk günden.
Okul aynı anda hem sevmeye başlayacağınız hemde tiksineceğiniz bir yer olarak gidecektir daha bir kaç yıl. Devamsızlık hakkımızı kullanmaktan ertesi gün sınıf öğretmeninin neden gelmedin sorusuna cevap verememekten korktuğumuz için kaçınırdık. Hastaysanız doktora gitmeliydiniz ya da size akraba olan birisi ölmeliydi. Kısacası günde 5 saat aralıksız aynı öğretmenle öğretim görüyorsanız ya okula geleceksiniz ya da hasta olacaksınız başka yolu yoktu.
Çalkantılı bir okul hayatı yaşayanlar istisna kabul edilerek kaleme alınmıştır...
Sünnet mi okul mu konulu yaman çelişkiden sıyrılıp sonunda sünnet olup okula koştuk.
Okul hayatımız daha önce hiç üzerine oturmadığımız bir sırada başladı. Uzun tahta bir sıra 2 kişilik gibi gözüksede genelde 3 oturtulduğuna şahit olmuştuk. Masa ve oturaktan oluşuyordu. Önde iki adet çukurluk vardı masanın öyle bakınca bir işe yaramıyordu ama ileride yazarken pek sık kullanmadığımız kırmızı kalmelerimize yuva olacaktı orası. Zaten okul eşyaları falan bayağı bir acayip gözüküyordu gözümüze.
Kalemliğin içinde lastik şeritler var onların arasına kalem sokuyorsun. Silgi için üstlerde yine aynı lastiklerden var. Bir zaman sonra lastikler kopar ve kalemler avuçla atılır. Kalem kutularının kullanım ömrü en fazla 2 yıldır. Üzerlerine monami pastel boyaların yapıştırmalarını yapıştıranlar da vardı "the mask" yani nam-ı diyar maske çıkartmalarını yapıştıranlarda. Bu yapıştırmalar kıyafet dolaplarında duşakabin kapılarında ve mutfak dolaplarında da görülürdü. Zamanın popüler çizgi karakterleri mekan etmişlerdi dolapları kendilerine.
Çizgili defter,kalemtraş,telli defter gibi terimlerle ilk kez karşılaşıyorduk. Suluk vardı mesela içine genelde meyve suyu doldurduğumuz şu meşhur plastik kap. Suluk kullanmayan yok mu? Tabiki de suluk okula giden öğrenci için mecburi değildi.
Okulda yaklaşık 5 saat geçirmek insanın karnını acıktırıyordu haliyle. E daha para harcamasını bilmiyoruz yani sakız almaya gittiğimiz bakkaldan cips,topitop,popkek,jelibon,tipitip,poptip alarak çıktığımız zamanlar. Kantin denen okul bakkalına uğramak için biraz zamana ihtiyacımız var.
Biz daha tenefüs süresinde tuvalete gidemezken bırakalım okulun bahçesine çıkıp kantin ziyaretini.
Kantinlere gidemediğimiz için alternatif bir çözüm yolu olan "beslenme çantası" kullanılırdı. İçine çikolata ve sürme peynir sürülmüş ekmek,sucuk,salam,domates... gibi envai çeşit yemek koyulabilen net ağırlığı 500 gr olan bir plastik kap.
Eşyalarınızın üzerindeki resimler sizin kişiliğinizi yansıtırdı. Eğer bir erkek çocuk üzerinde cigilipuf olan bir beslenme çantası edinmişse diğer erkekler tarafından sınıf takımına alınmayacak birisidir. Üzerinde spiderman resmi olan ve kenarları beyaz örümcek ağlarıyla bezenmiş bir beslenme çantası ise size sınıf takımında forvet oynatabilir.
Sınıf takımıda garip bir oluşumdur ilk öğretimde. Top oynamayı gerçekten bilen en az 1 kişi vardır sınıfta. Hatta öyle ki yeni bir erkek öğrenci geldiği zaman hemen tenefüste sorarlar "nasıl top oynuyorsun?" ya da "top oynamayı biliyor musun?". Yeni gelenin daha ilk maçta belli olur takıma alınıp alınmayacağı. İsmini kolay kolay herkes ezberleyemez,takıma alınmaz ise "yaa adın neydi?" soruları 1 hafta devam eder. Kısacası adınızı akıllarına kazıtmak için okul takımında oynamanız ya da sınıf kızlarını zekanızla etkilemeniz gerekir.
2+2 nin cevabını bağırarak vermeniz ilk başta herkesi size baktırır sonra tenefüste muhabbet açmanız için bir yol olur. 2+2 ye cevabı şak diye yapıştıran çocuk olarak diğer öğrencilerin ebeveynlerine anlattıkları çocuk oluverirsiniz daha ilk günden.
Okul aynı anda hem sevmeye başlayacağınız hemde tiksineceğiniz bir yer olarak gidecektir daha bir kaç yıl. Devamsızlık hakkımızı kullanmaktan ertesi gün sınıf öğretmeninin neden gelmedin sorusuna cevap verememekten korktuğumuz için kaçınırdık. Hastaysanız doktora gitmeliydiniz ya da size akraba olan birisi ölmeliydi. Kısacası günde 5 saat aralıksız aynı öğretmenle öğretim görüyorsanız ya okula geleceksiniz ya da hasta olacaksınız başka yolu yoktu.
Çalkantılı bir okul hayatı yaşayanlar istisna kabul edilerek kaleme alınmıştır...
12 Ağustos 2008
Öneren Adam
Ören bayan tarzı bir şey beklemeyin sakın. Bir kaç öneri yapacak bu adam size bundan sonra. Bulduğu manyakça şeyleri belki bir daha yüzüne bakmak istemeyeceğiniz şeyleri gösterecek sıradanlık bu adama ters anlayacağınız. :) Yeni bir oluşum mayaşım ve kaynaşım içine girdiniz kollayın kendinizi.
İlk olarak bir fotoğraf sitesi öneriyorum alın bakın,teşekküre gerek yok...
Pixdaus
Tanrı onlara resimlerini verdi...
Olimpiyatless
Doğduktan sonra tv izlemeye başladığım dönemlerde at yarışlarına bayılırdım ama koşularına değil koşmadan önce iki jokeyle gezdirilirdi ya atlar işte o görüntülere. Ayakları çime bastıkça hoşuma giderdi tak tak :) Şimdi dedemin bir adı var gerçi şuanki atın annesi vardı ben onunla anlaşıyordum daha çok ama bu erkek olanla anlaşamıyoruz pek. Daha adam gibi sevemedim hemen koklayıp dişliyor. 6 yaşına girdi ben hala tay diyorum çünkü çok zıpır. 2 dk zincirini çözün bir daha durana kadar yakalamak imkansız. Tepecekmiş gibi yapar ama daha hiç tepmedi. Çok güzel kişner bir ara yarışmıştık ta suratıma kepek püskürtmüştü. Neyse ya tv programları izleme gelişim sürecimi anlatacaktım yine nereye gittim.
İşte at yarışlarından sonra pokemon dönemi başladı. Yemek yemez pokemon izlerdim taso oynardım. İzledikçe taso oynama yeteneğimin arttığını düşünürdüm,ne gerzekmişim.
Daha sonraları ntv izlemeye başladım ntv izlemeye başlamadan önce olimpiyatları izlerdim mesela yüzme ve engelli koşu yarışlarını ağzım açık izlerdim isterse 4 saat koşsun adamlar yine izlerim. Maratonların canlı yayınlanmasını istiyorum mesela devamlı adamların koşmasını izlemek istiyordum. Bir önceki olimpiyatları izlemek için gece tv başında uyuya kalırdım.
Şimdi mi? Yok anasını satayım nerde trt3 çekmiyor burda. Çekiyor ama kanal 24 ile karışmış. Kanal 24 ve trt3 aynı frekansta yayın yapıyor kanal24ün sesi var üstüne biraz silik görüntü ve trt3ün yarım yamalak bir görüntüsü ve birazda "termit" (karınca olan termit yangın çıkarıcı değil) Yani kısacası bu sene olimpiyatsız bir sene benim için. Anca gazetelerde haberlere bakıyorum mesela yüzmede bir manyak varmış adam 3 altın almış girdiği daha 3 yarışta. 2.sinde de daha önce kendisine ait rekoru kırmış. Daha şimdiden kariyerinde 9 altın madalya alan 5 sporcudan biri olmuş bile. 27 yaşında daha.
Yüzme bilmememin bir etkisi var mıdır bu yüzücü merakımda bilmiyorum ama yüzme öğrenirsem sırtüstü ve kelebek olanlarını öğrenmek isterim :) Bıraksana kripto daha suyun üstünde duramıyorsun stil yüzme nerden çıktı. Biraz gerçekçi ol değil mi ama...
Kafkasya'da savaş bitmiş lan Rusya "kestik ya tamam saldırmıyoruz sıkıldık artık" demiş. Tuzla'da tersane de filikaların kullanımını test eden işçilerden 3 ü boğularak ölmüş. 150 ye yakın adamın öldüğü söyleniyor bu tuzla tersanelerinde gemi inşaatı ve benzeri işler sırasında. Ne kadar güvenli iş ortamlarında çalıştığımız da gözler önüne seriliyor. İstihdam var ama iş mekanı ölüm tehlikesi barındırıyor.
Neyse hafiften asabileşeceğim gibi :)
Olimpiyat izleyemeyen ve buna nasıl çözüm bulacağını arayan adam yazdı. Bu adam sen nereden bakıyorsun sorusuna "sanada baktığın yerede sokarım" cevabı veren bir arkadaş...
İşte at yarışlarından sonra pokemon dönemi başladı. Yemek yemez pokemon izlerdim taso oynardım. İzledikçe taso oynama yeteneğimin arttığını düşünürdüm,ne gerzekmişim.
Daha sonraları ntv izlemeye başladım ntv izlemeye başlamadan önce olimpiyatları izlerdim mesela yüzme ve engelli koşu yarışlarını ağzım açık izlerdim isterse 4 saat koşsun adamlar yine izlerim. Maratonların canlı yayınlanmasını istiyorum mesela devamlı adamların koşmasını izlemek istiyordum. Bir önceki olimpiyatları izlemek için gece tv başında uyuya kalırdım.
Şimdi mi? Yok anasını satayım nerde trt3 çekmiyor burda. Çekiyor ama kanal 24 ile karışmış. Kanal 24 ve trt3 aynı frekansta yayın yapıyor kanal24ün sesi var üstüne biraz silik görüntü ve trt3ün yarım yamalak bir görüntüsü ve birazda "termit" (karınca olan termit yangın çıkarıcı değil) Yani kısacası bu sene olimpiyatsız bir sene benim için. Anca gazetelerde haberlere bakıyorum mesela yüzmede bir manyak varmış adam 3 altın almış girdiği daha 3 yarışta. 2.sinde de daha önce kendisine ait rekoru kırmış. Daha şimdiden kariyerinde 9 altın madalya alan 5 sporcudan biri olmuş bile. 27 yaşında daha.
Yüzme bilmememin bir etkisi var mıdır bu yüzücü merakımda bilmiyorum ama yüzme öğrenirsem sırtüstü ve kelebek olanlarını öğrenmek isterim :) Bıraksana kripto daha suyun üstünde duramıyorsun stil yüzme nerden çıktı. Biraz gerçekçi ol değil mi ama...
Kafkasya'da savaş bitmiş lan Rusya "kestik ya tamam saldırmıyoruz sıkıldık artık" demiş. Tuzla'da tersane de filikaların kullanımını test eden işçilerden 3 ü boğularak ölmüş. 150 ye yakın adamın öldüğü söyleniyor bu tuzla tersanelerinde gemi inşaatı ve benzeri işler sırasında. Ne kadar güvenli iş ortamlarında çalıştığımız da gözler önüne seriliyor. İstihdam var ama iş mekanı ölüm tehlikesi barındırıyor.
Neyse hafiften asabileşeceğim gibi :)
Olimpiyat izleyemeyen ve buna nasıl çözüm bulacağını arayan adam yazdı. Bu adam sen nereden bakıyorsun sorusuna "sanada baktığın yerede sokarım" cevabı veren bir arkadaş...
11 Ağustos 2008
Döğüm Günü
Aha geçti bile. Öncesi ve sonrasıyla kriptograf'ın çılgın doğumgünü partilerinden görüntüler az sonra.
3 büyük ilde çoşku ile kutlanan gün il valileri ve eşlerinin katılımı ile resmiyette dil atsada çok cool bir parti oldu.
Kriptograf üzerindeki siyah tuvaletiyle göz kamaştırdı gözleri kamaşan güneş gözlüğü taktı e takınca gerçeği gördü tuvaletin içindeki kriptograf değil onun iç dünyasıydı. İç dünyamın tuvalet giyme isteğini bastıramadım gitti. Hayır kıyafetin şeklinden renginden haberim olmaz hatta gösterseler deseler bu tuvalet s.kime takmam ama işte böyle ulaşamadım mı giyemedim mi daha bi hoş oluyor. Tuvalet giyen bir kız gördüğümünde farkına varamadım bu güne dek. Oysa giyen vardır elbet.
Çok şairane bir giriş oldu affedin.
Ezogelin çorba ardından kıymalı pide yedim üstüne 2 oralet 3 çay 4 kakao içtim. İşte doğum günü dediğin budur kanımca. Karnım ağrıyor ama mutluyum. Kubat dinledim,teoman'dan söyledim fazıl say'dan çaldım. Ayaklarım kokuyor soyalı fıstık aldım yiyesim yok ama çok taze kokuyor.
Bolca hal durum bildiren bir yazı oldu bu nedense. Demekki ayaklarımı yıkamadan yazı yazmak olmuyormuş şimdi burada bu yazdıklarımdan vazgeçip silsem...bunun ne denli sapkın bir davranış olduğunu da bir ben bilsem...başımı alıp uzaklara gitsem...duyar mısın sesimi gudiyonsen.
Boşuna bakmayın müşteri yok bu akşam...Oysa üst kattaki klimalı 36m2 aile salonumu yakında hizmete açmayı planlıyordum.
Bitti dağılın...
3 büyük ilde çoşku ile kutlanan gün il valileri ve eşlerinin katılımı ile resmiyette dil atsada çok cool bir parti oldu.
Kriptograf üzerindeki siyah tuvaletiyle göz kamaştırdı gözleri kamaşan güneş gözlüğü taktı e takınca gerçeği gördü tuvaletin içindeki kriptograf değil onun iç dünyasıydı. İç dünyamın tuvalet giyme isteğini bastıramadım gitti. Hayır kıyafetin şeklinden renginden haberim olmaz hatta gösterseler deseler bu tuvalet s.kime takmam ama işte böyle ulaşamadım mı giyemedim mi daha bi hoş oluyor. Tuvalet giyen bir kız gördüğümünde farkına varamadım bu güne dek. Oysa giyen vardır elbet.
Çok şairane bir giriş oldu affedin.
Ezogelin çorba ardından kıymalı pide yedim üstüne 2 oralet 3 çay 4 kakao içtim. İşte doğum günü dediğin budur kanımca. Karnım ağrıyor ama mutluyum. Kubat dinledim,teoman'dan söyledim fazıl say'dan çaldım. Ayaklarım kokuyor soyalı fıstık aldım yiyesim yok ama çok taze kokuyor.
Bolca hal durum bildiren bir yazı oldu bu nedense. Demekki ayaklarımı yıkamadan yazı yazmak olmuyormuş şimdi burada bu yazdıklarımdan vazgeçip silsem...bunun ne denli sapkın bir davranış olduğunu da bir ben bilsem...başımı alıp uzaklara gitsem...duyar mısın sesimi gudiyonsen.
Boşuna bakmayın müşteri yok bu akşam...Oysa üst kattaki klimalı 36m2 aile salonumu yakında hizmete açmayı planlıyordum.
Bitti dağılın...
Bu Nasıl Tutmak Abi?
Sandalyeden düştüm ya :) orda burda tv spikerlerinin gaflarına bakıyordum buna rastladım. Tabiki bundan güzelide var ama bu beni bugün en çok güldüren. Kamera arkası çekimleri bunlar :)
Sonuna kadar izleyin gaf aslında orada :)
Sonuna kadar izleyin gaf aslında orada :)
Benim Adımı Çıkartın!
La dün çok acayip bir şey öğrendim gümlük. Güm diye gündeme oturan şeyleri yazdığım için sana gümlük adını verdim. Kaşıklık,ayakkabılık gibi sonuna lık lik lük getirince bir b.ka yaradığı sanılan şeylerden olduğunu düşünüyorum senin.
Her neyse işte güm diye bir haber. Kral tv her yayınladığı klip için sanatçısından para alıyormuş.Dünyam yıkıldı sendeledim kendime gelemedim 15 dk dır. Ben oysa kral tv yi kar amacı gütmeyen öle halkı eylendiren bir zımbırtı bilirken(ki zımbırtı kısmında hala aynı düşünüyorum) o gitmiş klip başına sanatçıdan 100 euro almış. Dedim yuh. Mesela tarkan metamorfoz için 12 bin euro vermiş kral tv ye. Herkese aynı fiyat uygulamasını benimseyen kral tv çok anasının gözü olmuş kanımca gümlük.
Bende klip çekip göndereceğim günde 5 kezden 1 ay 150 kez yayınlasınlar hepside gündüz saatlerinde olacak hemde. Öyle gecenin 2 sinde yayınlanırsa karışmam yıkarım. Demet Akalın ile Gülben Ergen'nin arasına da girmeyecek ya ikisinden sonra ya da önce olacak.(o ikili hep ard arda yayınlanıyor)
Bu arada gümlük yaklaşık 5 saat kral tv seyrettim ve bir şeyin farkına vardım. Pop kliplerinde mutlaka su var. Bak ciddiyim genelliyorum hemde bir bardak ta olsa su geçiyor kliplerde. Çok sudan bir muhabbet olmaya mı başladı bu klip işi gümlük?
Doğum günümü kutlayan arkadaşlara teşekkür ediyorum. Gsm operatörüm üstünde 18 tane mum olan bir elektronik pasta gönderdi :) Üflüyorum üflüyorum sönmüyor. Oysa nargileyi hep ben yakardım ama...
Gürcistan'da ki savaşa ağzım açık bakıyorum gümlük. Rusya'nın askeri varlığı ve Gürcistan askeri varlığı birbirine denk değil ama hala ortada bir savaş var?
Risk oyunu vardı bir zamanlar oynardım hala da durur. Orada mesela saldıracağın ülkedeki asker sayısı senin asker sayından sayıca bir hayli az ise saldıramıyordun. Keşke dünya da risk gibi olsa gümlük.
Lan olimpiyatlardan fiyasko ile dönecekmişiz. 1 gümüş halterden aldık o kadar. Bu arada gümüş alan kıza 1500 cumhuriyet altını verilmiş ohaaaa :)
Güreşten alırız herhalde altın,ben bekliyorum açıkçası. Hani birde bisiklet takımı çıkarsak mesela veya ciritte adımızı duyursak. Hem bisiklet ülke çapında yaygınlaşır hemde ekzoz dumanız bir nebze olsun azalmış olur. Başbakana seslenesim var "sayın başbakanım alın bir bisiklet hazır tatildesiniz,çıkın şöyle bir halkın içinde bisikletle dolaşın hem halka örnek olun hemde sağlıklı yaşamak için gerekli olan bisikletli ulaşımın önünü açacağız falan deyin" bisiklet yollarını aragaz veren mobiletlet dolduruyor sayın başbakanım. Lütfen şu bisiklete binip o tatil yaptığınız villanın çevresinde bir tur atın.
Çoook uluslu bir yazı oldu bu gümlük. Kaldırabilir misin şüpheliyim.
Bu arada üzümün çöpü gerçekten yenecek gibi değilmiş çok acı. Bence ayırmakta haklısınzı üzümün çöplüsünü. Armudun sapının tadına daha bakmadım ama tutmak için çok işe yarıyor neden istemiyorsunuz anlamadım. Bu da ne çelişkili atasözüymüş.
Birinden bahsederken o kişi kapıdan aniden girdiği anda "iti an çomağı hazırla" mı yoksa "iyi insan lafının üstüne gelirmiş" mi demeliyim? Bunun gibi şeyleri sana sorarım ara ara gümlük...
Bitiremedim gitti anasını satayım :)
etiket yazarken aklıma geldi gürcü ve rus biliklerin savaşına sıcak havada soğuk savaş benzetmesini yapan bizzat benimdir. Her türlü hakkını sakladım.
10 Ağustos 2008
o-hhaa yani
Nasıl okunur bu kadar yazı anlamıyorum. G.t büyüten blogerler durmuş durmuş hepsi yazı yazacak şu 4 günü bulmuş bakıyorum readerlara herkes yazalı 4 gün olmuş nasıl okunacak bu kadar yazı diyen yok anasını satayım...
Layn 11 ağustos benim doğduğum gündür. :) Gerçi daha çok var ama hatırlatayım dedim. Bir planım yok,deniz tutmaz,uçaktan korkmam,lunapark(ta)a bayılırım,bir kebaba hayır demem,bekarım,sanırım bi 30 yıl daha böyle giderim. İlgililere ispiyonlanır...
Şunları bir okuyayım da...
Bu arada böğün günlerden pazar bugüne dair çok spekülasyon var. Abhazlar saldırıya geçmişler. Gürcistan Rusya salıncak başında kavga ediyorlar en sonunda bekçi gelip sulama yaptığı hortumla ikisinide bir güzel benzetecek. Kime mi benzetecek? Tabiki de uslu uslu devlet tatil köylerinde güneşlenen devlet böyüklerine...
Layn 11 ağustos benim doğduğum gündür. :) Gerçi daha çok var ama hatırlatayım dedim. Bir planım yok,deniz tutmaz,uçaktan korkmam,lunapark(ta)a bayılırım,bir kebaba hayır demem,bekarım,sanırım bi 30 yıl daha böyle giderim. İlgililere ispiyonlanır...
Şunları bir okuyayım da...
Bu arada böğün günlerden pazar bugüne dair çok spekülasyon var. Abhazlar saldırıya geçmişler. Gürcistan Rusya salıncak başında kavga ediyorlar en sonunda bekçi gelip sulama yaptığı hortumla ikisinide bir güzel benzetecek. Kime mi benzetecek? Tabiki de uslu uslu devlet tatil köylerinde güneşlenen devlet böyüklerine...
İzmir'den Manzaralar!
İzmir'lilerin en azından bir kere gittiği yerden bahsedeceğiz. Ülkenin en güzel karadut şerbetini içebileceğiniz yerden. Labirent gibi sokaklarında kaybolmak eğer kalabalık değilse hoşunuza gidebilir. Kulak zarını zedelemeye yeminli tezgahtarların kolunuzdan tutup size iskender yetirtebildiği bir yer.
İhtiyacınız olmayan pantolonu aldırtabilen pazarlama tekniklerine sahip kemeraltı tezgahtarı aklınıza gelebilecek her ürünü işporta olarak satmaktadır. Son zamanlarda artan çin malı tezgahları dışında aslında ucuza aldığınız şeyler kalitelidir fakat eskidirler.
Artık sebillerinden su akmayan bir yer olma yolunda giden kemeraltında restorasyon çalışmaları yapılmakta. Pembeye bezenen elektrik trafoları, araba giremeyen girse de çıkamayan caddelerinin yer döşemeleri, sizi oradan eski bir konak aldırıp içine yerleştirebilirdi bir kaç yıl öncesine kadar zira artık oturulabilecek ev kalmadı.
Kimine göre referans saat kulesidir kimine göre ise Mezarlıkbaşı denilen semt. İkisine de arkanızı verdiğiniz zaman çıkacağınız ya da gireceğiniz yer Kemeraltı olacaktır. İlk kez ve yanlız giriyorsanız çıkamayacağınız su götürmez bir gerçektir. Sinir olursunuz, hele birde kalabalık varsa tam bir labirent olur orası size.
17 yy.'a dayanan bir tarihi olan Kemeraltı "Hükümet Konağı"nın yanıbaşından başlar nerede bittiğini sadece belediye krokilerinde bulabilirsiniz. Eğer gezmek için geldiyseniz muhtemelen kaybolarak en güzel yerleri bulabilrisiniz.
İzmir'in yerlisi bile tam olarak size tarifte bulunamaz kemeraltını. Çalışan tezgahtar bile belli güzergahlar dışında başka yol kullanmaz.
Yıllar önce doldurulan deniz üzerinde şuan kızlarağası hanı bulunmakta. Kadifekale'de bile iskele babaları bulunmuştur ki Kadifekale şuanki denizin bulunduğu yerden otobüsle gidebileceğiniz bir yer.
Deniz dolduruldukça da ticarethaneler artmış,hanlarla dolmuş her taraf. Çay içmek için girdiğiniz kahvenin çıkış kapısı bir sokak olabilir. O sokağa girmek için ya o kahveden geçeceksiniz ya da dolaşacaksınız...
Çarşıda ki ticarethaneler her gelir grubunun gereksinimlerini karşılamakta idi. Balıkçılar, demirciler, kömürcüler, baharatçılar, çiviciler, kitapçılar ve saman pazarı hepsi farklı yerlerdeydiler.
Yani aradığınız şey kuşburnu ise ve siz baharatçılarla dizili bir sokağa girdiyseniz ve hatta kuşburnunu oradan bulamadan çıktıysanız bir daha başka dükkan aramanıza gerek yok çünkü bulamazsınız.
Genelde üzeri örtülü sokaklara sahipti yıllar önce fakat zamanla bu örtüler mevsimsel değişikliğe dayanamamış ve zedelenerek çıkartılmıştır.
Son hali ise bu görünümden oldukça uzak, 3 sinema birden barındıran bu çarşı artık kafeteryalar lüks alışveriş mağazaları ve dükkanlarla dolmuş durumda.
ir dükkanın önünde oturmuş nargile fokurdatan bıyıklı bir dede gördüğünüzde aslında kemeraltına bakıyorsunuz. 5 vakit namazını kılıp,yandaki baharatçı ile günün geri kalan vaktini tavla oynayarak geçiren bu dede bir selamınızla size bu yazdıklarımdan daha fazlasını anlatacaktır.
Bilal İnci'nin restorantınıda bulabileceğiniz,
Dantel sokağı ve havra sokağını bulabileceğiniz,
Envai çeşit kumru menüleriyle dolu restorantları bulabileceğiniz,
Kızlarağası hanını ziyaret edebileceğiniz,
Kestanepazarını bulabileceğiniz,
Sıcak paranın döndüğü,
Hisarönüne gidebileceğiniz,
Bir yerdir Kemeraltı.
hafifteki yazımdan alıntıdır...
İhtiyacınız olmayan pantolonu aldırtabilen pazarlama tekniklerine sahip kemeraltı tezgahtarı aklınıza gelebilecek her ürünü işporta olarak satmaktadır. Son zamanlarda artan çin malı tezgahları dışında aslında ucuza aldığınız şeyler kalitelidir fakat eskidirler.
Artık sebillerinden su akmayan bir yer olma yolunda giden kemeraltında restorasyon çalışmaları yapılmakta. Pembeye bezenen elektrik trafoları, araba giremeyen girse de çıkamayan caddelerinin yer döşemeleri, sizi oradan eski bir konak aldırıp içine yerleştirebilirdi bir kaç yıl öncesine kadar zira artık oturulabilecek ev kalmadı.
Kimine göre referans saat kulesidir kimine göre ise Mezarlıkbaşı denilen semt. İkisine de arkanızı verdiğiniz zaman çıkacağınız ya da gireceğiniz yer Kemeraltı olacaktır. İlk kez ve yanlız giriyorsanız çıkamayacağınız su götürmez bir gerçektir. Sinir olursunuz, hele birde kalabalık varsa tam bir labirent olur orası size.
17 yy.'a dayanan bir tarihi olan Kemeraltı "Hükümet Konağı"nın yanıbaşından başlar nerede bittiğini sadece belediye krokilerinde bulabilirsiniz. Eğer gezmek için geldiyseniz muhtemelen kaybolarak en güzel yerleri bulabilrisiniz.
İzmir'in yerlisi bile tam olarak size tarifte bulunamaz kemeraltını. Çalışan tezgahtar bile belli güzergahlar dışında başka yol kullanmaz.
Yıllar önce doldurulan deniz üzerinde şuan kızlarağası hanı bulunmakta. Kadifekale'de bile iskele babaları bulunmuştur ki Kadifekale şuanki denizin bulunduğu yerden otobüsle gidebileceğiniz bir yer.
Deniz dolduruldukça da ticarethaneler artmış,hanlarla dolmuş her taraf. Çay içmek için girdiğiniz kahvenin çıkış kapısı bir sokak olabilir. O sokağa girmek için ya o kahveden geçeceksiniz ya da dolaşacaksınız...
Çarşıda ki ticarethaneler her gelir grubunun gereksinimlerini karşılamakta idi. Balıkçılar, demirciler, kömürcüler, baharatçılar, çiviciler, kitapçılar ve saman pazarı hepsi farklı yerlerdeydiler.
Yani aradığınız şey kuşburnu ise ve siz baharatçılarla dizili bir sokağa girdiyseniz ve hatta kuşburnunu oradan bulamadan çıktıysanız bir daha başka dükkan aramanıza gerek yok çünkü bulamazsınız.
Genelde üzeri örtülü sokaklara sahipti yıllar önce fakat zamanla bu örtüler mevsimsel değişikliğe dayanamamış ve zedelenerek çıkartılmıştır.
Son hali ise bu görünümden oldukça uzak, 3 sinema birden barındıran bu çarşı artık kafeteryalar lüks alışveriş mağazaları ve dükkanlarla dolmuş durumda.
ir dükkanın önünde oturmuş nargile fokurdatan bıyıklı bir dede gördüğünüzde aslında kemeraltına bakıyorsunuz. 5 vakit namazını kılıp,yandaki baharatçı ile günün geri kalan vaktini tavla oynayarak geçiren bu dede bir selamınızla size bu yazdıklarımdan daha fazlasını anlatacaktır.
Bilal İnci'nin restorantınıda bulabileceğiniz,
Dantel sokağı ve havra sokağını bulabileceğiniz,
Envai çeşit kumru menüleriyle dolu restorantları bulabileceğiniz,
Kızlarağası hanını ziyaret edebileceğiniz,
Kestanepazarını bulabileceğiniz,
Sıcak paranın döndüğü,
Hisarönüne gidebileceğiniz,
Bir yerdir Kemeraltı.
hafifteki yazımdan alıntıdır...
8 Ağustos 2008
böğün günlerden cuma
Cuma günleri hep mecburiyetler günüdür benim için. Hafta süresince ne kadar yapamadığım şey varsa hepsini bu güne kadar ertelerim. Sonra cuma kapıya dayanınca deli tavuk gibi dolanırım...
Bu cuma şu robinson'un cuma'sı değildir elbette. Gerçi o da müslümandı ordan bir benzerlikleri olabilir diyemeden edemiyorum...
Bol Hayır'lı cumalar efendim...
Bu cuma şu robinson'un cuma'sı değildir elbette. Gerçi o da müslümandı ordan bir benzerlikleri olabilir diyemeden edemiyorum...
Bol Hayır'lı cumalar efendim...
7 Ağustos 2008
böğün günlerden perşembe
Galiba memleketteyim hava su dömates biber badılcan her bi şey haruka burada.
Perşembeleri tvde adam gibi program yok hiç sevmiyorum. Çarşambaları Hustle var mesela en azından çarşambayı perşembeden daha çok seviyorum yoksa daha önce dedimiydim?
Perşembeleri tvde adam gibi program yok hiç sevmiyorum. Çarşambaları Hustle var mesela en azından çarşambayı perşembeden daha çok seviyorum yoksa daha önce dedimiydim?
6 Ağustos 2008
Böğün günnerden çarşamba
1.5 saatlik şehirler arası yolculuk yapacağım gündür bugün. Anneannem ve dedemin rahatsızlandığını haber aldım acilen gitmem gerektiği gündür bugün. Muhtemelen 3 4 gun burada olmayacağım.
Çarşambaları severim pazartesiye perşembeden daha uzak oldukları için...
Çarşambaları severim pazartesiye perşembeden daha uzak oldukları için...
5 Ağustos 2008
Manyak Gogıl Sörçırları
Ordan burdan buldum tamamda bunları yazarak nasıl buldun pess.
anadan üryan görüntüler limitsiz: +18 içeriğim yoktu oysa sanırım yanlışlıkla düştün. bir yazımda anadan yazmıştım diğerinde üryan bir diğerinde limitsiz yazmıştım gogıl yememiş içmemiş birleştirip hizmet yapıyorum ayaaaana sunmuş abaza kullanıcıya. Bravo bravo bravo...
sütyen numaraları kaçtan başlar?:bilsem yardımcı olurdum kesinlikle...
uçak parket: ne alaka olum lan ne işi olur uçakla parketmekle ehliyetim bile yok ben bisikletimi bile parketmem ayaklığını açmaya üşenir yan yatırıveririm. Gelen geçen takılıp düşsün diye,heeee :)
jüpiter kovada:sanırım yanlış yerdesiniz yok vazgeçtim siz tamamen yanlış gezegendesiniz. Bizde ne jüpiter var ne de onun kovada olanından,size yardımcı olamadığımız için kelebekler gibi mutluyuz...
afrika ormanlarında üstsüz kabileler: yıh vallah yıh yani ya o-hha yani. düz duvar paklar seni dayı...
aldatan koca açıklama yaparmı?bayan olduğunu düşündüğüm şahsiyet mu mü mi mu soru ekleri ayrı yazılırlar lütfen doğru girdiğinizden emin olup tekrar deneyin. the person u have called.... pls tıray egeyn leytır...
almanyanın posta kodukör cahil vallahi bu aramayı yapan. öküzün önde gideni demek istiyorum sana. 1.Posta kodları ülkelere değil şehirlere ve semtlere verilir.
2.almanyanın yazılmaz Almanya'nın yazılır böyle almanyanın diye yazarsan sana küfür edecek adamın bloguna düşersin.
bakkalın çırağı adult film izle:ne bu emir kipi denemesi mi.
bilgisayarının aşağıdaki şeyleri ters dönererek yukarı çıkması:arayan mevlasınıda bulur belasınıda ama siz bu sefer sanırım 2. yi buldunuz. allah size cümle kurmayı öğretsin sonra bilgisayarın başına oturun...
blogspot "çüklerini"yine google ın hizmet anlayışının kurbanı olan gafil bir sörçır...
büyük afrika götü:bir yanlış seni nerelere getirdi bak. Gördün mü şimdi g.tü. :)
dayım aradı hangi dayım karanlık gecelerin ufkundayım(çok güzel hareketler bunlar):bak abi zaten sen sözü bulmuşsun aramaya ne gerek var.
Allah seni nasıl biliyorsa öyle yapsın. Kulağından tavana assın topuğunu keçiye yalatsın. İnşallah o karanlık gecelerde boğulur gidersin... töbe ya günaha da giriom ama sen olsa ne derdin allahım :)
dünyadan uydular gözüküyor:2 açıklamam var bu aramaya 1.si ya sen geri zekalısın ve dünyadan uyduların gözüktüğünü sananlardansın ya da uydu dediğin şeyler gezegen uyduları.
2.si ise sen süzme bir salaksın... hadi hayırlı olsun :)
düşünüpte zor bulunan mantık matematik soruları: ta ebenin çocukluğuna inmek lazım senin bence. Düşünmeden bulunan 1 soru söyle sözümü geri alayım hatta seni omzuma çıkarayım...
erkeksiz kalmış bir kadın ne yapar: kendimi hadar dümen(direksiyon diyesim vardı dedim) gibi hissettim. hep sorunları olanlar beni buluyor. Söylüyoruuuuum "erkeksiz kalan kadın kendisini arayan ilk erkeğe verir ne verir ? bu sorumun cevabıda bir sonraki sayımda" al sana cevap...
hamam böceklerinin banyoya girişleri nasıl engellenir:entelim dantelim sorunlarıma da internetten cevap eylerim diyenlerdenseniz demeyin zira hepinizi paralarım. Google'a soru sorulmaz arkadaşım google da arama yapılır. ama anlamıyorsun değil mi...
kadının organızım olduğu angoogle dayı senin taa...
organik tarım konusunda yaptığım bir espriden organizim demiştim ordan onu almış kadının diye bir kelime yazmıştım ordan da onu almış birleştirmiş arkadaşa sunmuş çüş.
Ayrıca arayan gerzek organızım ne lan? hödüjk (björk kadar okunuşu zor bir kelime yazasım geldi yazdım) orgazm yaz bari 10 üzerinden not vereyim...
Tamam daha fazla yazıp sinirlerimi bozmak istemiyorum,bunu okuyan ve yukarıdaki aramalardan beni defalarca kez bulan yaşam özürlüler hepinizi kucaklamak istiyorum.
Gogıl analitikse bakan adam yazdı.(ilk yazısı kusura bakmayın artık) :)
Son olarak
Ergenekon delilerinden bir kaset diyalogu aynen şöyle
--ben bunu tereyağından kıl çeker gibi alırım merak etmeyin
---o değilde ben bunların şoförlerine acıyorum.
ertesi sabah şoför ve ünlü ölür...
Yorumsuzlar listesinin en üst est başına yazmak istiyorum bunu...
anadan üryan görüntüler limitsiz: +18 içeriğim yoktu oysa sanırım yanlışlıkla düştün. bir yazımda anadan yazmıştım diğerinde üryan bir diğerinde limitsiz yazmıştım gogıl yememiş içmemiş birleştirip hizmet yapıyorum ayaaaana sunmuş abaza kullanıcıya. Bravo bravo bravo...
sütyen numaraları kaçtan başlar?:bilsem yardımcı olurdum kesinlikle...
uçak parket: ne alaka olum lan ne işi olur uçakla parketmekle ehliyetim bile yok ben bisikletimi bile parketmem ayaklığını açmaya üşenir yan yatırıveririm. Gelen geçen takılıp düşsün diye,heeee :)
jüpiter kovada:sanırım yanlış yerdesiniz yok vazgeçtim siz tamamen yanlış gezegendesiniz. Bizde ne jüpiter var ne de onun kovada olanından,size yardımcı olamadığımız için kelebekler gibi mutluyuz...
afrika ormanlarında üstsüz kabileler: yıh vallah yıh yani ya o-hha yani. düz duvar paklar seni dayı...
aldatan koca açıklama yaparmı?bayan olduğunu düşündüğüm şahsiyet mu mü mi mu soru ekleri ayrı yazılırlar lütfen doğru girdiğinizden emin olup tekrar deneyin. the person u have called.... pls tıray egeyn leytır...
almanyanın posta kodukör cahil vallahi bu aramayı yapan. öküzün önde gideni demek istiyorum sana. 1.Posta kodları ülkelere değil şehirlere ve semtlere verilir.
2.almanyanın yazılmaz Almanya'nın yazılır böyle almanyanın diye yazarsan sana küfür edecek adamın bloguna düşersin.
bakkalın çırağı adult film izle:ne bu emir kipi denemesi mi.
bilgisayarının aşağıdaki şeyleri ters dönererek yukarı çıkması:arayan mevlasınıda bulur belasınıda ama siz bu sefer sanırım 2. yi buldunuz. allah size cümle kurmayı öğretsin sonra bilgisayarın başına oturun...
blogspot "çüklerini"yine google ın hizmet anlayışının kurbanı olan gafil bir sörçır...
büyük afrika götü:bir yanlış seni nerelere getirdi bak. Gördün mü şimdi g.tü. :)
dayım aradı hangi dayım karanlık gecelerin ufkundayım(çok güzel hareketler bunlar):bak abi zaten sen sözü bulmuşsun aramaya ne gerek var.
Allah seni nasıl biliyorsa öyle yapsın. Kulağından tavana assın topuğunu keçiye yalatsın. İnşallah o karanlık gecelerde boğulur gidersin... töbe ya günaha da giriom ama sen olsa ne derdin allahım :)
dünyadan uydular gözüküyor:2 açıklamam var bu aramaya 1.si ya sen geri zekalısın ve dünyadan uyduların gözüktüğünü sananlardansın ya da uydu dediğin şeyler gezegen uyduları.
2.si ise sen süzme bir salaksın... hadi hayırlı olsun :)
düşünüpte zor bulunan mantık matematik soruları: ta ebenin çocukluğuna inmek lazım senin bence. Düşünmeden bulunan 1 soru söyle sözümü geri alayım hatta seni omzuma çıkarayım...
erkeksiz kalmış bir kadın ne yapar: kendimi hadar dümen(direksiyon diyesim vardı dedim) gibi hissettim. hep sorunları olanlar beni buluyor. Söylüyoruuuuum "erkeksiz kalan kadın kendisini arayan ilk erkeğe verir ne verir ? bu sorumun cevabıda bir sonraki sayımda" al sana cevap...
hamam böceklerinin banyoya girişleri nasıl engellenir:entelim dantelim sorunlarıma da internetten cevap eylerim diyenlerdenseniz demeyin zira hepinizi paralarım. Google'a soru sorulmaz arkadaşım google da arama yapılır. ama anlamıyorsun değil mi...
kadının organızım olduğu angoogle dayı senin taa...
organik tarım konusunda yaptığım bir espriden organizim demiştim ordan onu almış kadının diye bir kelime yazmıştım ordan da onu almış birleştirmiş arkadaşa sunmuş çüş.
Ayrıca arayan gerzek organızım ne lan? hödüjk (björk kadar okunuşu zor bir kelime yazasım geldi yazdım) orgazm yaz bari 10 üzerinden not vereyim...
Tamam daha fazla yazıp sinirlerimi bozmak istemiyorum,bunu okuyan ve yukarıdaki aramalardan beni defalarca kez bulan yaşam özürlüler hepinizi kucaklamak istiyorum.
Gogıl analitikse bakan adam yazdı.(ilk yazısı kusura bakmayın artık) :)
Son olarak
Ergenekon delilerinden bir kaset diyalogu aynen şöyle
--ben bunu tereyağından kıl çeker gibi alırım merak etmeyin
---o değilde ben bunların şoförlerine acıyorum.
ertesi sabah şoför ve ünlü ölür...
Yorumsuzlar listesinin en üst est başına yazmak istiyorum bunu...
Sayın Bayan Size Sitem Ediyorum!
Asırlardır anlamakta güçlük çektiğimiz konulardan biri karşı cins ve onların zihinsel sağlıklarıdır.
Çözmüş olan bir kaç sıyrık vardır. Üzerine film bile yaptılar ama bu kadınlar hala değişmediler. Yahu millet bizi anlamakta güçlük çekiyor normal mi davransak ne. Belkide onlar için normali bu kim bilir. Bazen o kadar çok istiyorum ki şu "kadınlar ne ister" filmindeki adam gibi onun bunun zihnini okumayı. İstediğini yapacağımdan değil acaba nasıl düşünüyorda bu sonuca varıyor sorusunda cevap bulmak için kullanacağım bu yeteneği.
Mesela hafif bir baş ağrısı var,halsizlik falan oluşmuş zamanla. İlaçlar zaten kar etmiyor ve asla etmez. Şu jelibon deneyini uyguladım geçende annemde tutmadı. Kadın "bu ilaca çok kakao koymuşlar ilacı az tesir etti bak hala başım ağrıyoor" dedi. Ben bunu kendimde denesem tutar be. O ilaçları alırken doktor hep uyarır çiğneme direk yut. Acayip korkarım ağzımda kırılacakta toz ağzımda dağılacak diye :) O yüzden hiç emmeden hiç tadına bakmadan yutmak için debelenirim. Çoğu erkekte böyle yapıyor kanımca.
Ha işte hafif rahatsızlık var baş ağrısı falan birini telefonla arıyoruz diyalog aşağıdaki gibi aynı.
-alo nurcan'la mı görüşüyürum.(halsiz ve başı ağrayan)
-evet kaddime abla buyur benim.
-nasılsın canım?
-iyidir abla seni sormalı ya işte çocuklar falan uğraşıoz halı yıkıyorum sabah beri,ilaç bitmiş onuda çocuklar almaya gidin dedim kavga ediolar kendi aralarında şimdi. O sen git o sen git dior birbirine.
-ha iyi ya canım işte bende iyiyim.
-ha abla sesin kötü geliyor ya hayırdır.
-yaaa canım çok hastayım ya,başım ağrıyor dün bütün gün temizlik yaptım beni bilirsin titiz insanım dayanamam öyle yastıklar bi tarafta,salonda bardaklar falan vardı onlar bile yordu beni,bılaşık,çamaşır,camlar,vileda,süpürge,astronomi,kriptoloji,felsefe,teorik fizik,gastronomi derken içim dışıma çıktı bebeem işte böle
Abarmasyondan fazlaca örnek bulabileceğiniz diyalogların temel hali bunun gibi aslında. 2 kadın telefonda konuşuyor telefon görüşmesi 20 dk karşılıklı soru cevap seansı 1 dk. Diğer bölümlerde herkes kendi derdini anlatıyor,birbirlerininkini yorumlarkende kendi rahatsızlıklarını araya sıkıştırıyorlar. Mükemmel bir söz sanatı var orada o da ayrı bir tez konusu benim için.
Bir örnekte kardeşimden vereyim. Evde 2 kadın bir ben yaşadığımız için fazlasıyla muhattabım kadın bünyesiyle.
Ağız yaralarımdan ötürü boyoz boaça falan al demiştim kardeşime umutsuzca. Kuaföre gidiyordu çünkü yaklaşık 2 saat kalırdı benimde kahvaltı bu saatlere kalırdı. Yinede dedim gelirken al gel diye. Tabi alacaktı ama kuaför saçını istediği gibi kesseydi. Kahkülleri aynı hizada olmuyormuş,kuaför saçlarını omurilik soğanına kadar kesmiş oysa bizimki omurilik soğanının 2 omur altına kadar istiyormuş. Bilememiş kuaför.
İşte bizimki böyle suikastlara kurban giderken aklının ucundan geçmemiş abim evde aç şurdan,şu gözüken fırından,2 adım atsam imalathanesine gireceğim fırından (ne kadar yakın olduğunu daha fazla örnekle ispatlamayacağım zira anladınız) boaça alayım demek.
Burayı 5 dk sonra yazmaya başladım...
Sanırım ben başından kalktığımda yazdıklarımı okudu şuan evden çıktı :) Galiba boaça alacak hiheuheuh :) Saçlarınında aslında o kadar kötü olmadığını söyledi. Toplayınca belli olmuyormuş kahküllerinin tanjantı.Yuuuh.
Sanırım bir kadının farkına varmasına neden oldum onların ne kadar zor varlıklar olduğunu. Ya da hiç bir şey yapamadım içinden geldi boaça almak,ya da saçlara zamanla alıştı ve gözüne iyi görünmeye başladı.
Hangisi olmuştu acuba?
İlk resime atfen bir de bu resim var :)
Üsküdara gider iken bir mendil buldum,
mendilimin içineee lokum doldurduuum
katibimi arar iken yanımda bulduuum,
katim benim ben katibin el ne karışııır
katibime kolalıda göynek ne güzel yaraşır
Son ki üç dört
Katibimi arar iken yanımda buldum
katim benim ben katibin el ne karışır
katibime kolalıda göynek ne güzel yaraşır.
Çözmüş olan bir kaç sıyrık vardır. Üzerine film bile yaptılar ama bu kadınlar hala değişmediler. Yahu millet bizi anlamakta güçlük çekiyor normal mi davransak ne. Belkide onlar için normali bu kim bilir. Bazen o kadar çok istiyorum ki şu "kadınlar ne ister" filmindeki adam gibi onun bunun zihnini okumayı. İstediğini yapacağımdan değil acaba nasıl düşünüyorda bu sonuca varıyor sorusunda cevap bulmak için kullanacağım bu yeteneği.
Mesela hafif bir baş ağrısı var,halsizlik falan oluşmuş zamanla. İlaçlar zaten kar etmiyor ve asla etmez. Şu jelibon deneyini uyguladım geçende annemde tutmadı. Kadın "bu ilaca çok kakao koymuşlar ilacı az tesir etti bak hala başım ağrıyoor" dedi. Ben bunu kendimde denesem tutar be. O ilaçları alırken doktor hep uyarır çiğneme direk yut. Acayip korkarım ağzımda kırılacakta toz ağzımda dağılacak diye :) O yüzden hiç emmeden hiç tadına bakmadan yutmak için debelenirim. Çoğu erkekte böyle yapıyor kanımca.
Ha işte hafif rahatsızlık var baş ağrısı falan birini telefonla arıyoruz diyalog aşağıdaki gibi aynı.
-alo nurcan'la mı görüşüyürum.(halsiz ve başı ağrayan)
-evet kaddime abla buyur benim.
-nasılsın canım?
-iyidir abla seni sormalı ya işte çocuklar falan uğraşıoz halı yıkıyorum sabah beri,ilaç bitmiş onuda çocuklar almaya gidin dedim kavga ediolar kendi aralarında şimdi. O sen git o sen git dior birbirine.
-ha iyi ya canım işte bende iyiyim.
-ha abla sesin kötü geliyor ya hayırdır.
-yaaa canım çok hastayım ya,başım ağrıyor dün bütün gün temizlik yaptım beni bilirsin titiz insanım dayanamam öyle yastıklar bi tarafta,salonda bardaklar falan vardı onlar bile yordu beni,bılaşık,çamaşır,camlar,vileda,süpürge,astronomi,kriptoloji,felsefe,teorik fizik,gastronomi derken içim dışıma çıktı bebeem işte böle
Abarmasyondan fazlaca örnek bulabileceğiniz diyalogların temel hali bunun gibi aslında. 2 kadın telefonda konuşuyor telefon görüşmesi 20 dk karşılıklı soru cevap seansı 1 dk. Diğer bölümlerde herkes kendi derdini anlatıyor,birbirlerininkini yorumlarkende kendi rahatsızlıklarını araya sıkıştırıyorlar. Mükemmel bir söz sanatı var orada o da ayrı bir tez konusu benim için.
Bir örnekte kardeşimden vereyim. Evde 2 kadın bir ben yaşadığımız için fazlasıyla muhattabım kadın bünyesiyle.
Ağız yaralarımdan ötürü boyoz boaça falan al demiştim kardeşime umutsuzca. Kuaföre gidiyordu çünkü yaklaşık 2 saat kalırdı benimde kahvaltı bu saatlere kalırdı. Yinede dedim gelirken al gel diye. Tabi alacaktı ama kuaför saçını istediği gibi kesseydi. Kahkülleri aynı hizada olmuyormuş,kuaför saçlarını omurilik soğanına kadar kesmiş oysa bizimki omurilik soğanının 2 omur altına kadar istiyormuş. Bilememiş kuaför.
İşte bizimki böyle suikastlara kurban giderken aklının ucundan geçmemiş abim evde aç şurdan,şu gözüken fırından,2 adım atsam imalathanesine gireceğim fırından (ne kadar yakın olduğunu daha fazla örnekle ispatlamayacağım zira anladınız) boaça alayım demek.
Burayı 5 dk sonra yazmaya başladım...
Sanırım ben başından kalktığımda yazdıklarımı okudu şuan evden çıktı :) Galiba boaça alacak hiheuheuh :) Saçlarınında aslında o kadar kötü olmadığını söyledi. Toplayınca belli olmuyormuş kahküllerinin tanjantı.Yuuuh.
Sanırım bir kadının farkına varmasına neden oldum onların ne kadar zor varlıklar olduğunu. Ya da hiç bir şey yapamadım içinden geldi boaça almak,ya da saçlara zamanla alıştı ve gözüne iyi görünmeye başladı.
Hangisi olmuştu acuba?
İlk resime atfen bir de bu resim var :)
Üsküdara gider iken bir mendil buldum,
mendilimin içineee lokum doldurduuum
katibimi arar iken yanımda bulduuum,
katim benim ben katibin el ne karışııır
katibime kolalıda göynek ne güzel yaraşır
Son ki üç dört
Katibimi arar iken yanımda buldum
katim benim ben katibin el ne karışır
katibime kolalıda göynek ne güzel yaraşır.
4 Ağustos 2008
Bundan Daha Güzel Şey Olamaz
Gece iki yastıkla uyumak kadar güzel bir şey olamaz sanırım.Biri normal olarak başımın altında diğeri ise ya bacaklarımın arasında ya da tost ekmeği görevi görmek için kafamın üzerinde. Ne dış etkiler ne de yansıyan ışıklar hiç biri sizi rahatsız edemiyor. Yastık sayısı arttıkça alacağınız riskte artmakta 4 e kadar yararı olduğu söyleniyor ama daha fazla yastıkla beraber olacaksanız doktorunuza danışınız...
Magazin programı izlemek kadar güzel bir şey olamaz.Bodrumda kim kimin göbeğini öptü, sıcak yaz partileri ne kadar sıcak? Seda bayan ve Onur bayan nerede ne içerken ne yapıyorlardı?
Ivana sert ve geçen yılın ikonunun adı neydi ya unuttum işte o bayan neden kol kola pistte kendilerinden geçti. Kol kola olmalarının altında yatan sır neydi. Benden kaçmaz ekibi olarak sır perdelerini kaldırmaya geldik...
Gece saat 3 sularında kalkıp flash oynamak kadar güzel bir şey olamaz.Hele strateji ise deymeyin keyfime. Gözler uyumadan çapaklanır,yanınızdaki kola dibini bulmuştur varsa kurabiye en idealidir,yoksa kuru ekmek bile açlığınızı bastırabilir.
Dolapta duran 6 kase muzlu pudingin hepsinin sizin için bırakıldığını hayal etmek kadar güzel bir şey olamaz herhalde. Kaşığı sonuna kadar doldururum sonra ağzıma götürürüm ama o 6 kase başka zamanlarda yediğim 1 kase kadar tatlı gelmez fakat büyük zevk verir. Farkına varana kadar zaten aç gözlülüğümüzün esiri olmuş ve son tabağın bulaşık olması gereken kısmını kaşıkla almaya çalışıyor olacağız.
Güzel ve genç bir diş doktorundan tedavi randevusu almak. Hemde her gün. 5 6 saat. Neyse deneyin göreceksiniz :)
Televizyon açık uyumak.Tvde ki filmin bir önemi yok rush hour 1 le bile uyusanız korkmayın haftada en az 3 kere tekrarı var o filmin. Arabada kafa sallama sahneleri gayet güzel mesela oralarda uyumaya başlıyorum ben...
Pilav,kuru fasulye,köy tavuğu ve suyuna çorba ve son olarak bol limonlu çoban salata kadar güzel bir menü olamaz. Yerim sıpagettisini,pekin ördeğini getirin tadına bakarım...
Magazin programı izlemek kadar güzel bir şey olamaz.Bodrumda kim kimin göbeğini öptü, sıcak yaz partileri ne kadar sıcak? Seda bayan ve Onur bayan nerede ne içerken ne yapıyorlardı?
Ivana sert ve geçen yılın ikonunun adı neydi ya unuttum işte o bayan neden kol kola pistte kendilerinden geçti. Kol kola olmalarının altında yatan sır neydi. Benden kaçmaz ekibi olarak sır perdelerini kaldırmaya geldik...
Gece saat 3 sularında kalkıp flash oynamak kadar güzel bir şey olamaz.Hele strateji ise deymeyin keyfime. Gözler uyumadan çapaklanır,yanınızdaki kola dibini bulmuştur varsa kurabiye en idealidir,yoksa kuru ekmek bile açlığınızı bastırabilir.
Dolapta duran 6 kase muzlu pudingin hepsinin sizin için bırakıldığını hayal etmek kadar güzel bir şey olamaz herhalde. Kaşığı sonuna kadar doldururum sonra ağzıma götürürüm ama o 6 kase başka zamanlarda yediğim 1 kase kadar tatlı gelmez fakat büyük zevk verir. Farkına varana kadar zaten aç gözlülüğümüzün esiri olmuş ve son tabağın bulaşık olması gereken kısmını kaşıkla almaya çalışıyor olacağız.
Güzel ve genç bir diş doktorundan tedavi randevusu almak. Hemde her gün. 5 6 saat. Neyse deneyin göreceksiniz :)
Televizyon açık uyumak.Tvde ki filmin bir önemi yok rush hour 1 le bile uyusanız korkmayın haftada en az 3 kere tekrarı var o filmin. Arabada kafa sallama sahneleri gayet güzel mesela oralarda uyumaya başlıyorum ben...
Pilav,kuru fasulye,köy tavuğu ve suyuna çorba ve son olarak bol limonlu çoban salata kadar güzel bir menü olamaz. Yerim sıpagettisini,pekin ördeğini getirin tadına bakarım...
3 Ağustos 2008
Neler Oluyor Bize?
Mathilde'ye teşekkürler...
Kaçak yurtlardan tutun taktirnamesi bile sahte çıkan sayın "yeşil" e kadar gazeteler boy boy suçlu fotoğrafı dolu.
Gül yine uzun süre konuşup bir şey söylememiş...
Yurt yaptırmışlar önce erkek yurduymuş,sonra erkeklere yenisini yapmışlar burayı kızlara vermişler yanına ek bina yapmışlar daha gidiyor yıkılan yurdun hikayesi.
Sadet ise şöyle yurt ingilizce kursu için başvuru yapıyor,devletimin "birokresi" denen illeti yüzünden bir kaç hafta onay bekliyor. Tabi suç hala yurt yönetiminde onay gelmeden sözde ingilizce kursu için öğrenci alıyorlar. İşin garip tarafı yurda çocuklarını gönderen ailelerin ingilizce kursu olduğundan haberleri yok.
Belki ders olur diyorum kırsal kesim halkına böle kuran kursu nerde hemen oraya çocuk yazdıralım. Hoş onlarda yaradanın taktiri deyip şikayetçi olmamışlar. Zaten şikayetçi olacak olsalardı böyle bir kursa göndermezlerdi.
Yani yine cahillik yine saçmalıklar silsilesi ve sonuç olarak bir terör saldırısından fazla ölü?
Terör saldırısının faili yakalanmış ama yurt için 1 kişi çıkıp neden bu yurdun bakımı yapılmıyor diyememiş ve şikayetçi olamamış.
Şuçlu kız çocuklarını yurda gönderenler mi,ingilizce kursu diye başvurup kuran kursu açanlar mı yoksa daha bunun gibi bir çok kursun açık olduğunu bile bile bu saçmalığa göz yumanlar mı?
İşte bunun faili biraz zor bulunur ya da dava delil yetersizliğinden düşer ben size söyleyeyim...
son olarak aklıma geldi yurdun 2. başkanı şöyle bir açıklama yapmış ya da benzeri:"oldu bir kere ne yapayım yani kafamı duvarlara mı vurayım" bu baba yurtta 1 kızını kaybetti... Thron ve Phron un paradoxlarında kendinizden geçesiniz emi.
Biraz kara mizah yaptık ama olsun arada lazım.Hiç moralim de yok zaten...
Son bir şey:
Koşar adım tatile giden sayın milletvekilleri ben sizi çok seviyorum kışın ortasında eften püften yasaları 1 haftada çıkaramazken son günde 8 yasa birden verdiniz ya halkın eline. Hepinizi kutlar yanaklarınızdan öperim. İyi tatiller arkadaşlar..
Sağol...
Kaçak yurtlardan tutun taktirnamesi bile sahte çıkan sayın "yeşil" e kadar gazeteler boy boy suçlu fotoğrafı dolu.
Gül yine uzun süre konuşup bir şey söylememiş...
Yurt yaptırmışlar önce erkek yurduymuş,sonra erkeklere yenisini yapmışlar burayı kızlara vermişler yanına ek bina yapmışlar daha gidiyor yıkılan yurdun hikayesi.
Sadet ise şöyle yurt ingilizce kursu için başvuru yapıyor,devletimin "birokresi" denen illeti yüzünden bir kaç hafta onay bekliyor. Tabi suç hala yurt yönetiminde onay gelmeden sözde ingilizce kursu için öğrenci alıyorlar. İşin garip tarafı yurda çocuklarını gönderen ailelerin ingilizce kursu olduğundan haberleri yok.
Belki ders olur diyorum kırsal kesim halkına böle kuran kursu nerde hemen oraya çocuk yazdıralım. Hoş onlarda yaradanın taktiri deyip şikayetçi olmamışlar. Zaten şikayetçi olacak olsalardı böyle bir kursa göndermezlerdi.
Yani yine cahillik yine saçmalıklar silsilesi ve sonuç olarak bir terör saldırısından fazla ölü?
Terör saldırısının faili yakalanmış ama yurt için 1 kişi çıkıp neden bu yurdun bakımı yapılmıyor diyememiş ve şikayetçi olamamış.
Şuçlu kız çocuklarını yurda gönderenler mi,ingilizce kursu diye başvurup kuran kursu açanlar mı yoksa daha bunun gibi bir çok kursun açık olduğunu bile bile bu saçmalığa göz yumanlar mı?
İşte bunun faili biraz zor bulunur ya da dava delil yetersizliğinden düşer ben size söyleyeyim...
son olarak aklıma geldi yurdun 2. başkanı şöyle bir açıklama yapmış ya da benzeri:"oldu bir kere ne yapayım yani kafamı duvarlara mı vurayım" bu baba yurtta 1 kızını kaybetti... Thron ve Phron un paradoxlarında kendinizden geçesiniz emi.
Biraz kara mizah yaptık ama olsun arada lazım.Hiç moralim de yok zaten...
Son bir şey:
Koşar adım tatile giden sayın milletvekilleri ben sizi çok seviyorum kışın ortasında eften püften yasaları 1 haftada çıkaramazken son günde 8 yasa birden verdiniz ya halkın eline. Hepinizi kutlar yanaklarınızdan öperim. İyi tatiller arkadaşlar..
Sağol...
Ağız Yarasını Geçirecek Alternatif Tedaviler Aranmaktadır
Bir kaç adet acı veren ağız yaramız,doktora gitmeye üşenen bünyemiz ve yemek yemekten mahrum kalan midemiz mevcut. Tuz basmak dahil her yol denendi fakat bir sonuç alınamadı. Dişlerim ağrıyor gibi hissediyorum artık ama maşallah onlar sağlamlar.
Yutkunamıyorum,çorbadan başka bir halt yiyemiyorum,bardaktan su içersem bardağı ağzımdan çekerken göz yaşı döküyorum, ağzım açık geziyorum kapatınca dişlerim yaralara değiyor ve acı çekiyorum.
Kısacası yolun sonuna geldim sanırım...
Alternatif çözüm sunabilen kıreatür ve presentabıl çözüm ortakları aranmaktadır. Dolgun ücret 2 öğün yemek,seseka,2008 model Tata marine :),apillkortta 1+0 tuvalet ve güneş gözlüğü vereceğim. 2 saat içinde başvuranlara da diş fırçası hediyeee...
Kriptograf saçma meslek prosedürleri bulma yürütme ve beğenilmezse balzam içirmek suretiyle infaz etme baş düdürlüğü...
Adres:tunelin sonundaki ışık...
Orhan abi benim için söylemiş
ağız yarası,
ağız yarası
en büyük acıdır ağız yarası
oooooooooooooof off alternatif çözümleri yorum olarak gönderin mail gutumu açmaya takatim kalmadı...Hem zaten yorum varken neden mail atıyorsanız...
Yutkunamıyorum,çorbadan başka bir halt yiyemiyorum,bardaktan su içersem bardağı ağzımdan çekerken göz yaşı döküyorum, ağzım açık geziyorum kapatınca dişlerim yaralara değiyor ve acı çekiyorum.
Kısacası yolun sonuna geldim sanırım...
Alternatif çözüm sunabilen kıreatür ve presentabıl çözüm ortakları aranmaktadır. Dolgun ücret 2 öğün yemek,seseka,2008 model Tata marine :),apillkortta 1+0 tuvalet ve güneş gözlüğü vereceğim. 2 saat içinde başvuranlara da diş fırçası hediyeee...
Kriptograf saçma meslek prosedürleri bulma yürütme ve beğenilmezse balzam içirmek suretiyle infaz etme baş düdürlüğü...
Adres:tunelin sonundaki ışık...
Orhan abi benim için söylemiş
ağız yarası,
ağız yarası
en büyük acıdır ağız yarası
oooooooooooooof off alternatif çözümleri yorum olarak gönderin mail gutumu açmaya takatim kalmadı...Hem zaten yorum varken neden mail atıyorsanız...
1 Ağustos 2008
Resimsel Kompozisyon
Sayın günlük ve sayın güneşlik
S.Günlük:Selam güneşlik nasılsınız bugün.
s.güneşlik:elhamdülillah günlük sizi sormalı
s.günlük:iyidir efendim işte ağız yaralarıyla başım derette.
gneslik:ne oldu efendim hayırdır ne ağız yarası.
gnlk:efendim işte neden olduğunu da anlayamadık arsenikten midir,bordan mıdır soğuk su içtiğimizden midir bilemedim alt dudağımda pörçük pörçük yaralar oluşmuş.
gnslk:geçmiş olsun efendim,bir kadın doğumcuya gösterin
gnlk:kadın doğumcu mu?
Bu kadar saçmalık bir bloga çok diyorsanız çıkış sağ üstteki kırmızı düüme :)
Tamam bu diyalog devam etmeyecek tek sebebi s.günlük s.güneslik yazmaktan sıkılmam. Zaten yavas yavas sesli harfleri yutmayada başlamıştım. Sonunda g ve g olarak kalacaklardı hiç bir şey anlayamayacaktık yani.
Her neyse efendim ağzımın içi yara oldu nedir anlamadım yemek yiyemiyorum,kime ağzımın içi yara oldu desem hemen nasıl geçeceğini söylüyorlar soda ile gargara yap sigara bas tuz bas yok balzam sür
1 tane adam çıkmadı vah geçmiş olsun ya neden oldu ki acaba diyen. Herkes "ben bir şey biliyorum soran olursa çotanak diye koyacam cevabı bekliyorum" durumlarında hepinize kılım kıllar ve kılız.
Sağlık artık benim için sadece ağzımdan ibaret,ne böbrek taşı dökmek bu kadar canımı yaktı ne de 11 adet diş dolgum sayısız kanal tedavim. :) (annem sağolsun gece yatmadan muzlu ballı süt içirirdi, o da dişlere zarar veriyormuş hele yatmadan içilince tam kadayıf oluyormuş dişler daha küçükken. O zamandan kapmışım ben bu diş bozukluklarını,süt dişler döküldü kurtuldu ama daha sonra da devam etmiş bu süt bal mevzuu. Taa ki annem benimle bir dişçiye gelip nedir çocum neden çürüttün bu kadar düşlerini(aslında diş te işte anlayın demagoji yapıyorum)dediğinde annem valla doktor hanım anlamadık gitti çocuğun dişler devamlı çürüyor. hmm gece yatmadan fırçalamıyor mu deyince annem hafiften olayı çaktı,buldum doktor hanım kesin o içirdiğim ballı sütler yaptı çocuğumu.
Bu tespit doktor onayından da geçince her şey yoluna girdi bende uçuşa hazır pilot gibi dişçi koltuğuna geçtim ve ağzımı açtım. Tam 5 saat ağzımı açık tuttuğumu bilirim bu diş mevzuları yüzünden. La nerden nereye geldik az daha zorlasam ege diş polikliniği stajyer kızların sütyen renklerini anlatacam yani az kaldı :) o derece içli dışlıydık,yeniler ya öğrenmeye çalışıyorlar bende kendimi seve seve denetiyorum onlara. Kobayım bir nevi.))) ohoo konu aldı başını...
Ha işte ne böbrek taşı dökmem ne de kanal tedavileri bu kadar canımı yaktı. Yemek yiyemiyorum (aynı şeyleri ama olsun konuyu hatırlıyorum böyle) su içemiyorum dilimle devamlı oralara deydiğim için yaralar hep ıslak kalıyor tazeliğini koruyorlar. Kuruyup geçsinler diyenlere inandım ağzım açık gezdım 15 dk kadar dilim damağım kurudu,anestezi gibi etki yapıyor bu rüzgar ağıza. Dişlerim deydikçe bağırasım geliyor ağzıma pamuk tıkayıp öyle dolaşasım geliyor. Bunlar yetmezmiş gibi sol tarafta başlayan yaralar sağa atlamaya yelteniyorlar bugün birini oluşurken yakaladım sanırım dilimle bastırdım,gözümden yaş geldi ama şuan aynı yere bastırıyorum acımıyor. Keşke diyorum diğerlerinide dilimle bastırsaydım. Kendi kendini tedavi eden bir insanım,hanımlara şunu şunu şunu önerirdim ama daha yazane açacağım burdan olmaz böle. Ne kadar köfte o kadar ekmek :) neyse aartık.
Ağzımın açık olduğu sıralarda bakkala ya da gross markete doğru yol almaktaydım,karşılıklı oldukları için sokağın o kısmına gelene kadar hangisine gideceğimi düşünmüyorum. Gross çıktı çekilişten gittim kanola yağı aldım,aslında çiçek yağı istediler ama ben bunu daha bi beğendim. Puding yapacağız süt al dediler şişe sütlerin mazi olduğunu unutup güzel bir reyon görevlisi bulup sordum şişe süt var mı acaba? Şişe sütler 2000 li yıllarda kaldı beyfendi artık paket sütler var demediğine şükrediyorum. Şişe süt satmıyoruz dedi sanki kendi hatasıymış gibi,müşteri haklıdır ilkesini fazlasıyla benimsemiş bir karakter olduğu ap açık ortada. /bu yazılarımda geçen karakterler hakkındaki yorumları ayrı bir yerde yazsam ayrı bir hikaye onları yazarkende arada ona buna sokacağım laflardan da ayrı bir hikaye olur ya hadi neyse/ İşte sütlere bakıyorum markalar şöyle dizilmiş. Pınar içim lıkır kay neşe...
bilin bakalım ben hangisini aldım evet bildiniz tabiki Kay süt. Sırf isminde muzurluk var diye bu sütü aldım. Sütü aldım arkamı döndüm 4 kapalı bayan gördüm kapalı olduklarını belirttim çünkü bi hayli kapalıydılar 5 duyu organları gözükmeyecek derecede örtünmüştler 5 te 3 kulak ve dili nerdeee görecez. Her neyse bu kadınların birde ufak bebekleri var bebek arabasında gezdiriyorlar sütleri alırken çocukla göz göze geldik göz kırptım o da bana kırptı. İlk defa tek gözünü kırpabilen ve daha yürümeyi öğrenmemiş çocuk gördüm. Tamam sütü pudingi aldım gidiyorum kasaya kıvrak hareketleri reyon görevlilerini solluyorum falan yine o kadınlar ve çocuk, bu sefer biraz garipti durum. Çocuk sağ ayağını bir kıvırımış ki öyle böyle değil. Topuğuna kadar ağzına sokmuş 5 parmak içeride yetmezmiş gibi birde topuğuna vuruyor anneden de şu sözler geliyor" ha olum dep ağzına dep dep". Çocuğa göz kırptım ama bu sefer o kırpmadı. Galiba yanılmışım yani hem yürüyemeyen hemde göz kırpamayan bir çocuk görmüşüm. Bu gross maceramda da bir ilk yaşamamışım yani kay süt almak dışında. Çocuğun gözünde çapak vardı belkide ondan gözünü kırpıştırmıştı yani şahsıma yapılan bir hareket değildi. Belkide çocuk arkamdaki makarna paketleri üzerindeki komik aşçıya bakıyordu beni farketmedi bile. Olamaz her şey bir anda değişti keşke bakkala girseydimde sütün pahalısını pudingin vanilyalısını alsaydım.
Bitti ya tamam...
s.güneşlik:elhamdülillah günlük sizi sormalı
s.günlük:iyidir efendim işte ağız yaralarıyla başım derette.
gneslik:ne oldu efendim hayırdır ne ağız yarası.
gnlk:efendim işte neden olduğunu da anlayamadık arsenikten midir,bordan mıdır soğuk su içtiğimizden midir bilemedim alt dudağımda pörçük pörçük yaralar oluşmuş.
gnslk:geçmiş olsun efendim,bir kadın doğumcuya gösterin
gnlk:kadın doğumcu mu?
Bu kadar saçmalık bir bloga çok diyorsanız çıkış sağ üstteki kırmızı düüme :)
Tamam bu diyalog devam etmeyecek tek sebebi s.günlük s.güneslik yazmaktan sıkılmam. Zaten yavas yavas sesli harfleri yutmayada başlamıştım. Sonunda g ve g olarak kalacaklardı hiç bir şey anlayamayacaktık yani.
Her neyse efendim ağzımın içi yara oldu nedir anlamadım yemek yiyemiyorum,kime ağzımın içi yara oldu desem hemen nasıl geçeceğini söylüyorlar soda ile gargara yap sigara bas tuz bas yok balzam sür
1 tane adam çıkmadı vah geçmiş olsun ya neden oldu ki acaba diyen. Herkes "ben bir şey biliyorum soran olursa çotanak diye koyacam cevabı bekliyorum" durumlarında hepinize kılım kıllar ve kılız.
Sağlık artık benim için sadece ağzımdan ibaret,ne böbrek taşı dökmek bu kadar canımı yaktı ne de 11 adet diş dolgum sayısız kanal tedavim. :) (annem sağolsun gece yatmadan muzlu ballı süt içirirdi, o da dişlere zarar veriyormuş hele yatmadan içilince tam kadayıf oluyormuş dişler daha küçükken. O zamandan kapmışım ben bu diş bozukluklarını,süt dişler döküldü kurtuldu ama daha sonra da devam etmiş bu süt bal mevzuu. Taa ki annem benimle bir dişçiye gelip nedir çocum neden çürüttün bu kadar düşlerini(aslında diş te işte anlayın demagoji yapıyorum)dediğinde annem valla doktor hanım anlamadık gitti çocuğun dişler devamlı çürüyor. hmm gece yatmadan fırçalamıyor mu deyince annem hafiften olayı çaktı,buldum doktor hanım kesin o içirdiğim ballı sütler yaptı çocuğumu.
Bu tespit doktor onayından da geçince her şey yoluna girdi bende uçuşa hazır pilot gibi dişçi koltuğuna geçtim ve ağzımı açtım. Tam 5 saat ağzımı açık tuttuğumu bilirim bu diş mevzuları yüzünden. La nerden nereye geldik az daha zorlasam ege diş polikliniği stajyer kızların sütyen renklerini anlatacam yani az kaldı :) o derece içli dışlıydık,yeniler ya öğrenmeye çalışıyorlar bende kendimi seve seve denetiyorum onlara. Kobayım bir nevi.))) ohoo konu aldı başını...
Ha işte ne böbrek taşı dökmem ne de kanal tedavileri bu kadar canımı yaktı. Yemek yiyemiyorum (aynı şeyleri ama olsun konuyu hatırlıyorum böyle) su içemiyorum dilimle devamlı oralara deydiğim için yaralar hep ıslak kalıyor tazeliğini koruyorlar. Kuruyup geçsinler diyenlere inandım ağzım açık gezdım 15 dk kadar dilim damağım kurudu,anestezi gibi etki yapıyor bu rüzgar ağıza. Dişlerim deydikçe bağırasım geliyor ağzıma pamuk tıkayıp öyle dolaşasım geliyor. Bunlar yetmezmiş gibi sol tarafta başlayan yaralar sağa atlamaya yelteniyorlar bugün birini oluşurken yakaladım sanırım dilimle bastırdım,gözümden yaş geldi ama şuan aynı yere bastırıyorum acımıyor. Keşke diyorum diğerlerinide dilimle bastırsaydım. Kendi kendini tedavi eden bir insanım,hanımlara şunu şunu şunu önerirdim ama daha yazane açacağım burdan olmaz böle. Ne kadar köfte o kadar ekmek :) neyse aartık.
Ağzımın açık olduğu sıralarda bakkala ya da gross markete doğru yol almaktaydım,karşılıklı oldukları için sokağın o kısmına gelene kadar hangisine gideceğimi düşünmüyorum. Gross çıktı çekilişten gittim kanola yağı aldım,aslında çiçek yağı istediler ama ben bunu daha bi beğendim. Puding yapacağız süt al dediler şişe sütlerin mazi olduğunu unutup güzel bir reyon görevlisi bulup sordum şişe süt var mı acaba? Şişe sütler 2000 li yıllarda kaldı beyfendi artık paket sütler var demediğine şükrediyorum. Şişe süt satmıyoruz dedi sanki kendi hatasıymış gibi,müşteri haklıdır ilkesini fazlasıyla benimsemiş bir karakter olduğu ap açık ortada. /bu yazılarımda geçen karakterler hakkındaki yorumları ayrı bir yerde yazsam ayrı bir hikaye onları yazarkende arada ona buna sokacağım laflardan da ayrı bir hikaye olur ya hadi neyse/ İşte sütlere bakıyorum markalar şöyle dizilmiş. Pınar içim lıkır kay neşe...
bilin bakalım ben hangisini aldım evet bildiniz tabiki Kay süt. Sırf isminde muzurluk var diye bu sütü aldım. Sütü aldım arkamı döndüm 4 kapalı bayan gördüm kapalı olduklarını belirttim çünkü bi hayli kapalıydılar 5 duyu organları gözükmeyecek derecede örtünmüştler 5 te 3 kulak ve dili nerdeee görecez. Her neyse bu kadınların birde ufak bebekleri var bebek arabasında gezdiriyorlar sütleri alırken çocukla göz göze geldik göz kırptım o da bana kırptı. İlk defa tek gözünü kırpabilen ve daha yürümeyi öğrenmemiş çocuk gördüm. Tamam sütü pudingi aldım gidiyorum kasaya kıvrak hareketleri reyon görevlilerini solluyorum falan yine o kadınlar ve çocuk, bu sefer biraz garipti durum. Çocuk sağ ayağını bir kıvırımış ki öyle böyle değil. Topuğuna kadar ağzına sokmuş 5 parmak içeride yetmezmiş gibi birde topuğuna vuruyor anneden de şu sözler geliyor" ha olum dep ağzına dep dep". Çocuğa göz kırptım ama bu sefer o kırpmadı. Galiba yanılmışım yani hem yürüyemeyen hemde göz kırpamayan bir çocuk görmüşüm. Bu gross maceramda da bir ilk yaşamamışım yani kay süt almak dışında. Çocuğun gözünde çapak vardı belkide ondan gözünü kırpıştırmıştı yani şahsıma yapılan bir hareket değildi. Belkide çocuk arkamdaki makarna paketleri üzerindeki komik aşçıya bakıyordu beni farketmedi bile. Olamaz her şey bir anda değişti keşke bakkala girseydimde sütün pahalısını pudingin vanilyalısını alsaydım.
Bitti ya tamam...
Yorumsuz Serisi-1
Videoda ki köpekcağız tamamen içgüdüsel davranışların kurbanı olmuştur. Ablalarımızda çıkartacak yer arıyorlar hani.
Sondaki 2sini çok beğendiği kesin :)
Butt Sniffing Dog - Celebrity bloopers here
Sondaki 2sini çok beğendiği kesin :)
Butt Sniffing Dog - Celebrity bloopers here
Çocuktuk o Zamanlar-2 Sünnet or Okul?
Geçen haftaki bölümümzden özet görüntüler için tıklayınız...
Ece veya Merve'lerin ardından koşarak devam eden çocukluk dönemimiz o ana kadar adını sadece sırtında çanta ile giden gelen çocuklardan öğrendiğimiz bir kavram belirmeye başladı. Okul.
İlk başlarda belki banane dedik ama zaman geçiyor bizde çevremizde bizden küçükler gördükçe büyüdüğümüzü anlıyorduk. Eşek sıpası söylemleri yerini eşek kadar adam olduya bırakıyordu. Seni evlendirelim artık,sünnet olacak mısın,askere gönderelim seni artık gibi özdeyişler artmıştı.
Velilerimizi arada "ya 2 günde olur biter sonra gider hastahanede kestiririz" benzeri cümleler kurmaktaydılar.
Sırtından soğuk terler akanlar mutlaka olmuştur. Belki acımayacaktı ama daha önce bıçağı ve makası sadece maket ev kesmekte ve salatalık doğramakta kullanıyorduk. Böyle bir işe yaradıklarıda ayrı bir şaşkınlık yaratıyordu üzerimizde. Konuşmaların ortasına dalıp anne veya babamızın bizi çağırmasından önce girerdik odaya ki anlamamış gibi yapalım,onların konuşmasını yarıda keselim onlarda başka zaman söyleyelim diye düşünüp konuyu rafa kaldırsınlar. Oğlum gel buraya bir şey diyeceğim lafı belkide o an en son duymak isteyeceğimiz laflardandı. Hani başka zaman bu şeker,çikolata,cips,lunapark,dondurma,sakız,armut,şefrali olabilirdi ama o an bunlardan herhangi biri asla olmayacaktı. Biliyorduk neden çağırıldığımızı. O makas farklı bir amaca hizmet edecek ve bu tamamen bizimle alakalı bir durumdu.
Daha sonra etraftan "acımaz len","korkma bayıltacaklar","kesmiyorlar zaten geri kıvırıyorlar" gibi duyumlar almaya başladık,daha önce bu deneyimi yaşamış olan küçük büyük herkes neden sanki biliyorlarmış gibi bizim üstümüze gelirdi?
Biliyorlardı çünkü işgüzar baba kahvede bütün mahalleye haber vermişti ya da bahsini açmıştı"oğlanı sünnet ettireceğiz"...
Diğer yandan bu sünnet laflarının gölgesinde kalan okul vardı. Okula gidecekmiydim? Sünnet olursam okula gitmeme gerek kalırmıydı? Okulda sünnet mi yapıyorlardı? gibi sorular sormaya ramak kalmıştı.
9 kiremit oynarkenki düştüğümüz karambol tekrar görünmeye başlamıştı.
İç dünyamız karışmış okul mu sünnet mi karar arifesindeydik ki o acı haber geldi.
Önce sünnet olacak sonra okula gidecektik.!!!
Yıkılmıştık,sünnet oluyorsak okul nedendi? Sorular sorular sorular,artık 9 kiremittende soğumuştuk. Ece zaten 9 kiremiti bırakalı bir kaç ay olmuş artık dondurmacının köşesindeki parkta oturuyordu. Ece çok aç gözlü bir kız mıydı? Neden dondurmacının köşesinde oturupta "ya bir dondurma olsada yesek" diye bağırırdı? Neden karşıkonulamaz bir ısmarlama isteği doğuyordu içimde? Neden neden neden?
Soruların cevapları bir daha ki yazımızda :)
Ece veya Merve'lerin ardından koşarak devam eden çocukluk dönemimiz o ana kadar adını sadece sırtında çanta ile giden gelen çocuklardan öğrendiğimiz bir kavram belirmeye başladı. Okul.
İlk başlarda belki banane dedik ama zaman geçiyor bizde çevremizde bizden küçükler gördükçe büyüdüğümüzü anlıyorduk. Eşek sıpası söylemleri yerini eşek kadar adam olduya bırakıyordu. Seni evlendirelim artık,sünnet olacak mısın,askere gönderelim seni artık gibi özdeyişler artmıştı.
Velilerimizi arada "ya 2 günde olur biter sonra gider hastahanede kestiririz" benzeri cümleler kurmaktaydılar.
Sırtından soğuk terler akanlar mutlaka olmuştur. Belki acımayacaktı ama daha önce bıçağı ve makası sadece maket ev kesmekte ve salatalık doğramakta kullanıyorduk. Böyle bir işe yaradıklarıda ayrı bir şaşkınlık yaratıyordu üzerimizde. Konuşmaların ortasına dalıp anne veya babamızın bizi çağırmasından önce girerdik odaya ki anlamamış gibi yapalım,onların konuşmasını yarıda keselim onlarda başka zaman söyleyelim diye düşünüp konuyu rafa kaldırsınlar. Oğlum gel buraya bir şey diyeceğim lafı belkide o an en son duymak isteyeceğimiz laflardandı. Hani başka zaman bu şeker,çikolata,cips,lunapark,dondurma,sakız,armut,şefrali olabilirdi ama o an bunlardan herhangi biri asla olmayacaktı. Biliyorduk neden çağırıldığımızı. O makas farklı bir amaca hizmet edecek ve bu tamamen bizimle alakalı bir durumdu.
Daha sonra etraftan "acımaz len","korkma bayıltacaklar","kesmiyorlar zaten geri kıvırıyorlar" gibi duyumlar almaya başladık,daha önce bu deneyimi yaşamış olan küçük büyük herkes neden sanki biliyorlarmış gibi bizim üstümüze gelirdi?
Biliyorlardı çünkü işgüzar baba kahvede bütün mahalleye haber vermişti ya da bahsini açmıştı"oğlanı sünnet ettireceğiz"...
Diğer yandan bu sünnet laflarının gölgesinde kalan okul vardı. Okula gidecekmiydim? Sünnet olursam okula gitmeme gerek kalırmıydı? Okulda sünnet mi yapıyorlardı? gibi sorular sormaya ramak kalmıştı.
9 kiremit oynarkenki düştüğümüz karambol tekrar görünmeye başlamıştı.
İç dünyamız karışmış okul mu sünnet mi karar arifesindeydik ki o acı haber geldi.
Önce sünnet olacak sonra okula gidecektik.!!!
Yıkılmıştık,sünnet oluyorsak okul nedendi? Sorular sorular sorular,artık 9 kiremittende soğumuştuk. Ece zaten 9 kiremiti bırakalı bir kaç ay olmuş artık dondurmacının köşesindeki parkta oturuyordu. Ece çok aç gözlü bir kız mıydı? Neden dondurmacının köşesinde oturupta "ya bir dondurma olsada yesek" diye bağırırdı? Neden karşıkonulamaz bir ısmarlama isteği doğuyordu içimde? Neden neden neden?
Soruların cevapları bir daha ki yazımızda :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)