Radikal Gazetesi Teknoloji Yazarı M. Serdar Kuzuoğlu internet haber sitelerinin büyük bir bölümünün birbirinin aşağı yukarı aynısı olduğunu söyledi
Etkinlikte konuşan Radikal Gazetesi Teknoloji Yazarı M. Serdar Kuzuoğlu sansürün olduğu yerde internet haberciliğinden söz edilemeyeceğini belirterek, sitelerin çok basitçe kapatılabildiğini savundu.
İnternet haber sitelerinin büyük bir bölümünün birbirinin aşağı yukarı aynısı olduğunu, aynı ajanslardan yararlanıldığını anlatan Kuzuoğlu, farklı bir şeyler yapılması gerektiğini kaydetti.
İnternet Medyası Derneği Başkanı Hadi Özışık, "Hayatımın en özgür gazeteciliğini yaptığımı söyleyebilirim. Umarım bu özgürlük sürer ve bir engel çıkmaz" dedi.
Toplantının açılışında konuşan Özışık, internetin hayatı kolaylaştırdığını ifade ederek, böylesine muazzam bir hazine olan internetin keyfini, internet medyası olarak kendilerinin de yaşadığını söyledi.
İnternet konusunda Türkiye'de yol almak istediklerini dile getiren Özışık, "Hayatımın en özgür gazeteciliğini yaptığımı söyleyebilirim. Umarım bu özgürlük sürer ve bir engel çıkmaz" dedi.
İnternet sitesinde yayımlanan bir haberle ilgili şikayette bulunulduğunda o haberin yayından kaldırılması gerektiğini, ancak "hakimlerin bu konuda bilgi sahibi olmamasından" dolayı sorunlar yaşandığı ifade eden Özışık, "Bir haberle ilgili ihtiyati tedbir kararı uygulanırsa sorun yok. Ama Türk Telekom'a yazı yazılıyor. Türk Telekom'un bu konuda yetkisi olmadığı öğrenilince o site kapatılıyor. Sonra açtırmak için aylarca uğraşılıyor ve bu süreç okuyucu kaybettiriyor" diye konuştu.
Ulaştırma Bakanlığının verdiği desteği her zaman dile getirdiklerini vurgulayan Özışık, Adalet Bakanlığı ile işbirliği yapılarak bir eğitim verilebileceğini kaydetti.
Özışık, "internet'in MGK'sı" denilen Ulaştırma Bakanlığı İnternet Kurulunun oluşturulduğunu, bu kurulda profesyonellere yer verildiği, İnternet Medyası Derneğinin de bu kurulda temsil edildiğini belirterek, kurulu oluşturan Ulaştırma Bakanlığına teşekkür etti.
Toplantıda açılış konuşmalarının ardından "İnternet ve Medya" başlıklı ilk oturuma geçildi. Oturumda konuşan Vakit Gazetesi Yazarı Abdurrahman Dilipak, internetin ortaya çıktığı günden beri çok hızlı büyüdüğünü belirterek, geleceğin medyasının içinde radyoyu, televizyonu, gazeteyi, kitabı, okulu ve işi de taşıyacağını düşündüğünü söyledi.
İnternetin bilgilere kolay erişme ve bu bilgileri kontrol etme imkanı sağladığını, bu bilgilere yeni açılımlar getirerek basit bir izleyici değil, etkin bir katılımcı olunacağını vurgulayan Dilipak, eğer tüketici seviyesinde kalınırsa bilgi aristokrasisinin meydana gelebileceğini kaydetti.
İnternette çok sağlıklı bir denetleme ve düzenleme mekanizması oluşturulması gerektiğini belirten Dilipak, "Bilgi kuvvettir ama siz bu kuvveti kontrol edemezseniz bu bilgi sizi çarpar" dedi.
Türkiye'de bilgi üretiminde eksiklik bulunduğunu ve bilişim sektöründe üretim konusunda yetersiz olunduğunu ifade eden Dilipak, "İnterneti her şeye katabilirseniz onun katma değerini artırır. Yanlış kullanırsanız da başınıza bela alırsınız. İnternetin ilgi alanlarımızı, sosyal ve siyasal ilişkilerimizi, demokrasimizi, hukuku, her şeyi etkileyeceğini düşünüyorum" diye konuştu.
Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Erdoğan Aktaş da internetin ve teknolojik gelişmelerin gazetecilik mesleğini kolaylaştırdığını ifade etti.
İnternetin sosyal etkisinin de olduğunu dile getiren Aktaş, 1990 ile 2000 yılları arasında yaşanan ekonomik, siyasi ve sosyal çalkantının ardından 2000 yılından sonra Kopenhag Kriterleri'nin konuşulmaya başlanmasını buna örnek gösterdi.
Aktaş, internet ortamında gazeteciliğe uyum sağlayanların kalıcı olacağını, uyum sağlayamayanların ise silinip gideceğini söyledi.
Mehmet Ali Birand: "Büyük bir rekabet oluştu"
Kanal D Haber Grup Başkanı Mehmet Ali Birand da internet gazeteciliğinin çok zorlaştığını, büyük bir rekabet oluştuğunu söyledi.
İnternet gazeteciliğinde haberi seyircinin de yorumladığına ve seyircinin medyaya haber vermeye başladığına değinen Birand, bir tartışma ortamının doğduğunu kaydetti.
"İnternet gazetelerinde çalışanların en çok dikkat etmesi gereken, inandırıcılığı kaybetmemek" diyen Birand, söylentilere yer verildikçe belki reytinglerin artabileceğini, ancak daha sonra bunun olumsuz etkisi olacağını belirtti.
Milliyet.com.tr Genel Yayın Yönetmeni Ercüment İşleyen de gazetelerin Türkiye'de, tüm dünyada olduğu gibi ciddi bir tiraj kaybıyla karşı karşıya bulunduğunu ifade ederek, hızlı internet medyasına karşı gazetelerin uzman muhabirlere daha fazla ihtiyaçları olacağını söyledi.
Oturumun sonunda konuşmacılara teşekkür plaketlerini, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım verdi.(Kelalaka)
27 Nisan 2008
Paytak Paytak
Uzun zamandır köşüsel ya da kişisel " ve ya hut"(ayrı yazacağız diye bir duyum aldım hoşuma gitti) yazılar yazmıyordum.Malumunuz ÖYESES denen meret benide kendine esir etmiş durumda sanki bir kuruma bağlıyımda çalışmak her gün bilmem kaç soru çözmek gibi bir görevim varmış gibi hissediyorum kendimi.Buraya girip en azından 1 kere reklama tıklayayım dediğim zamanlar kendimi kendi kendime; seni o reklamlar mı kurtaracak otur soru çöz derken yakalıyorum.
Ara ara yazmaya devam edeceğim ÖYESES e ihanet edemiyorum çok fazla meret sevdiriyor kendini...
Neyse buraya yazdığım sürede 3 soru çözerdim 3 soru kaybettirdi bana,özlemişim soru kaybetmeyi...
İyi yayınlar herkese...
Manyetik alanda sağ el kuralı baş parmak akımın yönü 4 parmak manyetik alanın yönünü avcumuzdan çıkan hayati(hayali) dikme de manyetik kuvvetin yönünü verir bizlere...
Ara ara yazmaya devam edeceğim ÖYESES e ihanet edemiyorum çok fazla meret sevdiriyor kendini...
Neyse buraya yazdığım sürede 3 soru çözerdim 3 soru kaybettirdi bana,özlemişim soru kaybetmeyi...
İyi yayınlar herkese...
Manyetik alanda sağ el kuralı baş parmak akımın yönü 4 parmak manyetik alanın yönünü avcumuzdan çıkan hayati(hayali) dikme de manyetik kuvvetin yönünü verir bizlere...
Dinozor ve Tavuk!
Çok iri cüsseli, iki ayak üzerinde yürüyen, kertenkele kalçalı, ön ayakları pençeye benzeyen etobur dinozor Tyrannosaurus'un bugünkü kuşların atası olduğu kesinleşti.
Harvard Üniversitesi'nden Chris Organ ve ekibi, 2003'te ABD'nin Montana eyaletinin doğusundaki Hell Creek bölgesinde yapılan kazılarda bulunan, 68 milyon yıllık Tyrannosaurus'un kemik dokusundan elde edilen proteinleri 21 modern kuş türününkiyle kıyasladı.
Moleküler incelemeler, bu dinozor türünün tavuk ve devekuşu ile doğrudan akrabalığı olduğunu gösterdi.
Soyu tükenmiş, iri ve kısa öğütücü dişlere sahip memeli mastadonun kemik kalıntıları üzerinde yapılan benzer moleküler incelemelerse bu dinozorun günümüzdeki fillerle yakın akrabalığı bulunduğunu ortaya koydu.
Organ, araştırmanın, bazı iskeletlerin anatomik yapısının incelenmesine dayalı araştırmaların ardından ortaya atılan tezleri doğruladığını ve modern kuşlar ile uçmayan bir dinozor arasındaki moleküler bağı gösteren ilk kanıt olduğunu belirtti. Şimdiye dek yapılan araştırmalar uçmayan dinozorlar ve kuşlar arasında sadece anatomik benzerliklerin bulunduğunu gösteriyordu.
Araştırma Science dergisinde yayımlandı.
Dinozor tavuk benzerliği
Geçen sene Amerikalı araştırmacılar, Tyrannosaurus rex (T.rex) fosillerinde bugüne kadar kalmayı başaran organik molekülleri, günümüzün yaşayan hayvanlarınkilerle karşılaştırarak, bunların tavuk proteininin benzeri olduğunu tespit etmişti.
Bilimadamları, dinozor kemiğinde protein keşfini, organik bir materyalin bu kadar uzun süre yaşamayı başarmasından ötürü sürpriz olarak nitelendirmişti. Şimdiye dek fosilleşme teorisine göre, organik dokuların bu kadar uzun süre yaşayamayacağı düşünülüyordu.
Harvard Üniversitesi'nden Chris Organ ve ekibi, 2003'te ABD'nin Montana eyaletinin doğusundaki Hell Creek bölgesinde yapılan kazılarda bulunan, 68 milyon yıllık Tyrannosaurus'un kemik dokusundan elde edilen proteinleri 21 modern kuş türününkiyle kıyasladı.
Moleküler incelemeler, bu dinozor türünün tavuk ve devekuşu ile doğrudan akrabalığı olduğunu gösterdi.
Soyu tükenmiş, iri ve kısa öğütücü dişlere sahip memeli mastadonun kemik kalıntıları üzerinde yapılan benzer moleküler incelemelerse bu dinozorun günümüzdeki fillerle yakın akrabalığı bulunduğunu ortaya koydu.
Organ, araştırmanın, bazı iskeletlerin anatomik yapısının incelenmesine dayalı araştırmaların ardından ortaya atılan tezleri doğruladığını ve modern kuşlar ile uçmayan bir dinozor arasındaki moleküler bağı gösteren ilk kanıt olduğunu belirtti. Şimdiye dek yapılan araştırmalar uçmayan dinozorlar ve kuşlar arasında sadece anatomik benzerliklerin bulunduğunu gösteriyordu.
Araştırma Science dergisinde yayımlandı.
Dinozor tavuk benzerliği
Geçen sene Amerikalı araştırmacılar, Tyrannosaurus rex (T.rex) fosillerinde bugüne kadar kalmayı başaran organik molekülleri, günümüzün yaşayan hayvanlarınkilerle karşılaştırarak, bunların tavuk proteininin benzeri olduğunu tespit etmişti.
Bilimadamları, dinozor kemiğinde protein keşfini, organik bir materyalin bu kadar uzun süre yaşamayı başarmasından ötürü sürpriz olarak nitelendirmişti. Şimdiye dek fosilleşme teorisine göre, organik dokuların bu kadar uzun süre yaşayamayacağı düşünülüyordu.
25 Nisan 2008
İnternet is Future or Gelecek!
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Türkiye'nin bilgi toplumu yolunda hızla yol aldığını ifade ederek, ''Eminim ki Türkiye 2013 yılında bilgi toplumu hedeflerini yakalayacaktır, hatta geçecektir'' dedi.
İnternet Medyası Derneği tarafından Hilton Oteli'nde düzenlenen "Gelecek İnternettir" konulu toplantının açış konuşmasını yapan Binali Yıldırım, bundan 15 yıl önce 12 Nisan 1993 tarihinde ABD ile ilk internet bağlantısının gerçekleştirildiğini, dolayısıyla Nisan ayında internet haftası etkinliklerinin düzenlenmeye başladığını hatırlattı.
Yıldırım, bakanlık olarak görevlerinin internet dünyasında altyapıyı yapmak, gerekli hukuki düzenlemeleri çıkarmak ve internet teknolojilerinin yaygın kullanımını sağlamak için gerekli tedbirleri almak olduğunu bildirdi.
İnternetin ekonomik, sosyal ve kültürel hayata, bilim ve teknolojiye yansıyan önemli etkileri olduğunu dile getiren Yıldırım, bilgi iletişim teknolojilerinin artık ses, görüntü ve veri naklinin bir arada yapılabildiği, katma değerli bir yapıya dönüştüğünü söyledi.
Bakan Yıldırım, internetin AB'de istihdama katkısının yüzde 8-10'a ulaştığını, milli gelir içindeki payının yüzde 9'u aştığını ifade ederek, AB'de verimliliğin internet kullanımı ile yüzde 50 arttığını kaydetti.
İnternetin, bütün sektörlerin kullandığı, hayatın bir parçası olan bir araç haline geldiğini vurgulayan Yıldırım, "Daha fazla internet, daha fazla bilgiye erişim, daha fazla bilgi, daha fazla demokrasi demektir" diye konuştu.
Dünyada internet kullanımı
Binali Yıldırım, dünyada ortalama internet kullanımının yüzde 17 olduğunu, 1 milyar 130 milyon insanın internet kullandığını, internet kullanımının ABD'de yüzde 70, Avrupa'da yüzde 60 iken Afrika'da yüzde 3.6 oranında olduğunu belirtti.
Dünyada internet kullanımında ülkeler arası bir sayısal uçurumun mevcut olduğunu dile getiren Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye'de hane bazında internet kullanımı yüzde 18 ile dünya ortalamasının üzerinde, ancak ABD ve Avrupa'nın altında yer alıyor. Ama son birkaç yılda hem bilgisayar sahipliği, hem internet kullanımında hızlı gelişmeler var. Demek ki Türk insanı bilgi toplumu olma yolundaki çağrılara doğru cevap veriyor. Türkiye bilgi toplumu yolunda hızla yol alıyor."
Yıldırım, Türkiye İstatistik Kurumu ile bir çalışma başlattıklarını, Türkiye'de internet kullanımı hakkında daha sağlıklı bilgilerin bu çalışma ile elde edilebileceğini bildirdi.
Bilgisayar okur yazarlığında metodun, alfabe okur yazarlığından farklı olduğunu, gençlerin yetişkinleri bilgisayar okur yazarı yaptığını ifade eden Yıldırım, Türkiye'nin genç nüfusu ile bilgi toplumu projesinde büyük bir güç elde ettiğini dile getirdi.
Bilgi iletişim teknolojileri hızla gelişiyor
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, dünyada hiçbir toplumun bilgi toplumu hedefini tam olarak tutturamadığını, çünkü bilgi iletişim teknolojilerinin çok hızlı geliştiğini, dünyada internet kullanımının geçen yıl yüzde 8 büyüdüğünü belirterek, "Eminim ki Türkiye 2013 yılında bilgi toplumu hedeflerini yakalayacaktır, hatta geçecektir"
dedi.
Yıldırım, dünyaya bakıldığında en fazla ekonomik değeri olan şirketlerin bilişim şirketleri olduğunu, alınterinin yerini aklın almaya başladığını söyledi.
"Bildikçe insanların kavga etme azmi kırılır, barış ve huzur gelir. Bilgi her şeyin ilacıdır" diyen Yıldırım, bilgiye sahip olunmadan gelişen dünyada yer alınamayacağını vurguladı.
Binali Yıldırım, Türkiye'de interneti yaygınlaştırmak için aldıkları bir dizi önleme işaret ederek, bunlardan birinin serbestleşme süreci olduğunu, bu süreçte 1998 yılında cep telefonu lisanslarının verilmesinden, 2005'de Türk Telekom'un özelleştirilmesi gibi birçok şey yaşandığını anlattı.
"İnternet suçları dış kaynaklı"
Bakan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu anda 8,5 milyon portumuz ve 5 milyon abonemiz var. Santral bazında Türkiye'nin geniş bant erişim altyapısı yüzde 89'a ulaştı. Bu yıl sonu itibariyle Türkiye'nin her köşesinde ADSL erişimi mümkün hale gelecek, altyapı sorunumuz yok. Geçen hafta bir karar aldık.
17 bin 500 okulun bütün bilgisayarlarını yeniliyoruz. Bu okullara tepegöz koyacağız. Artık dersler bilgisayardan anlatılacak. Bilgisayar destekli fen laboratuvarları kuruyoruz. 227 kışlaya internet erişim merkezi kurduk.
Büyük ilgi gördü. 130 tane daha isteniyor. Bütün ilçelerimizde halk eğitim merkezleri ve kütüphanelere internet evleri kurduk. Köylerimize de kurulması için karar aldık."
Sosyal devlet olmanın sorumluluğu ile her yere aynı şekilde altyapı götürmeyi ve bölgeler arasında sayısal uçurumu kaldırmayı hedeflediklerini belirten Yıldırım, geçen yıl çıkarılan bir yasayla da internet suçları ile mücadele konusunda bir düzenleme yaptıklarını hatırlattı.
Yıldırım, çalışmalar sonunda bu suçların yüzde 98'inin dış kaynaklı olduğunun anlaşıldığını, dolayısıyla yurt dışından gelen kirli bilgilerin rafine edilerek verilmesi gerektiğini kaydetti.
"İnternete sansür geldi" şeklinde eleştiriler yapıldığını anımsatan Yıldırım, düzenlemelerden sonra yaklaşık 6 bin ihbar yapıldığını, bunların sadece 630'unun yaptırımla sonuçlandığını, suçların büyük kısmını da Atatürk'e yapılan hakaretlerin oluşturduğunu bildirdi.
Binali Yıldırım, internet suçları ile mücadelede hakimlerin bilişimle tanışık olması gerektiğini vurgulayarak, "Buraya dost olmazsak bakışımız da değişmez. Bizim nesil en talihsiz nesil. Bu konuda gençlerimizden yardım almalıyız. Sivil toplum kuruluşları ve bizler çeşitli eğitim programları yapacağız. Bilgi toplumuna dönüşümde hep birlikte nesil farkını ortadan kaldıracağız" diye konuştu.
Türkiye'de 5 yıl öncesine kadar yazılım ihracatının olmadığını, bugün ise yazılım ihracatının 700 milyon dolara ulaştığını kaydeden Yıldırım, ama bunun da yeterli olmadığını söyledi.
Bilişim sektöründe insanları yerli üretime de teşvik ettiklerine dikkati çeken Yıldırım, henüz yerli üretim olsun gibi bir bakış açısının yerleşmediğini ifade etti.
E-devlet uygulaması
Bakan Yıldırım, bu yılın ortalarında "e-devlet" uygulamasını başlatacaklarını ifade ederek, bütün bilgi iletişim yollarının tek adresten yapılmasını sağlayacak "e-devlet" uygulamasının, vatandaşın hayatını kolaylaştıracağını, bürokratik devletten elektronik devlete geçileceğini, bu sayede devletin vatandaşın ayağına gideceğini, tonlarca kağıt tüketiminden kurtulunarak çevreye katkı sağlanacağını bildirdi.
İnternet medyasının giderek etkisinin ve popülerliğinin arttığına dikkati çeken Yıldırım, bir internet haberinin 1 milyon 700 kere tıklanarak okunduğunu, hiçbir gazetenin 1 milyon 700 bin satamayacağını söyledi.
Yıldırım, internet medyasının en büyük rakibinin yine internet medyası olduğunu dile getirerek, "Kolay haber üretme, yalan söyleme, sallama devri bitti, internet medyası anında ortaya çıkarıyor" dedi.
Konuşmasının ardından Yıldırım'a İnternet Medyası Derneği Başkanı Hadi Özışık tarafından bir plaket takdim edildi.
Bakan Yıldırım, toplantı arasında basın mensuplarının Karaköy İskelesinde kurulan Yerel Trafik Kontrol Merkezi hakkında bilgi istemeleri üzerine, "Sarayburnu ile Beşiktaş arasında çok yoğun bir deniz trafiği var. Bir günde 2 bin 500 sefer yapılıyor. Yerel trafiği düzenleyecek bir merkez" diye konuştu.
İnternet Medyası Derneği tarafından Hilton Oteli'nde düzenlenen "Gelecek İnternettir" konulu toplantının açış konuşmasını yapan Binali Yıldırım, bundan 15 yıl önce 12 Nisan 1993 tarihinde ABD ile ilk internet bağlantısının gerçekleştirildiğini, dolayısıyla Nisan ayında internet haftası etkinliklerinin düzenlenmeye başladığını hatırlattı.
Yıldırım, bakanlık olarak görevlerinin internet dünyasında altyapıyı yapmak, gerekli hukuki düzenlemeleri çıkarmak ve internet teknolojilerinin yaygın kullanımını sağlamak için gerekli tedbirleri almak olduğunu bildirdi.
İnternetin ekonomik, sosyal ve kültürel hayata, bilim ve teknolojiye yansıyan önemli etkileri olduğunu dile getiren Yıldırım, bilgi iletişim teknolojilerinin artık ses, görüntü ve veri naklinin bir arada yapılabildiği, katma değerli bir yapıya dönüştüğünü söyledi.
Bakan Yıldırım, internetin AB'de istihdama katkısının yüzde 8-10'a ulaştığını, milli gelir içindeki payının yüzde 9'u aştığını ifade ederek, AB'de verimliliğin internet kullanımı ile yüzde 50 arttığını kaydetti.
İnternetin, bütün sektörlerin kullandığı, hayatın bir parçası olan bir araç haline geldiğini vurgulayan Yıldırım, "Daha fazla internet, daha fazla bilgiye erişim, daha fazla bilgi, daha fazla demokrasi demektir" diye konuştu.
Dünyada internet kullanımı
Binali Yıldırım, dünyada ortalama internet kullanımının yüzde 17 olduğunu, 1 milyar 130 milyon insanın internet kullandığını, internet kullanımının ABD'de yüzde 70, Avrupa'da yüzde 60 iken Afrika'da yüzde 3.6 oranında olduğunu belirtti.
Dünyada internet kullanımında ülkeler arası bir sayısal uçurumun mevcut olduğunu dile getiren Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye'de hane bazında internet kullanımı yüzde 18 ile dünya ortalamasının üzerinde, ancak ABD ve Avrupa'nın altında yer alıyor. Ama son birkaç yılda hem bilgisayar sahipliği, hem internet kullanımında hızlı gelişmeler var. Demek ki Türk insanı bilgi toplumu olma yolundaki çağrılara doğru cevap veriyor. Türkiye bilgi toplumu yolunda hızla yol alıyor."
Yıldırım, Türkiye İstatistik Kurumu ile bir çalışma başlattıklarını, Türkiye'de internet kullanımı hakkında daha sağlıklı bilgilerin bu çalışma ile elde edilebileceğini bildirdi.
Bilgisayar okur yazarlığında metodun, alfabe okur yazarlığından farklı olduğunu, gençlerin yetişkinleri bilgisayar okur yazarı yaptığını ifade eden Yıldırım, Türkiye'nin genç nüfusu ile bilgi toplumu projesinde büyük bir güç elde ettiğini dile getirdi.
Bilgi iletişim teknolojileri hızla gelişiyor
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, dünyada hiçbir toplumun bilgi toplumu hedefini tam olarak tutturamadığını, çünkü bilgi iletişim teknolojilerinin çok hızlı geliştiğini, dünyada internet kullanımının geçen yıl yüzde 8 büyüdüğünü belirterek, "Eminim ki Türkiye 2013 yılında bilgi toplumu hedeflerini yakalayacaktır, hatta geçecektir"
dedi.
Yıldırım, dünyaya bakıldığında en fazla ekonomik değeri olan şirketlerin bilişim şirketleri olduğunu, alınterinin yerini aklın almaya başladığını söyledi.
"Bildikçe insanların kavga etme azmi kırılır, barış ve huzur gelir. Bilgi her şeyin ilacıdır" diyen Yıldırım, bilgiye sahip olunmadan gelişen dünyada yer alınamayacağını vurguladı.
Binali Yıldırım, Türkiye'de interneti yaygınlaştırmak için aldıkları bir dizi önleme işaret ederek, bunlardan birinin serbestleşme süreci olduğunu, bu süreçte 1998 yılında cep telefonu lisanslarının verilmesinden, 2005'de Türk Telekom'un özelleştirilmesi gibi birçok şey yaşandığını anlattı.
"İnternet suçları dış kaynaklı"
Bakan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu anda 8,5 milyon portumuz ve 5 milyon abonemiz var. Santral bazında Türkiye'nin geniş bant erişim altyapısı yüzde 89'a ulaştı. Bu yıl sonu itibariyle Türkiye'nin her köşesinde ADSL erişimi mümkün hale gelecek, altyapı sorunumuz yok. Geçen hafta bir karar aldık.
17 bin 500 okulun bütün bilgisayarlarını yeniliyoruz. Bu okullara tepegöz koyacağız. Artık dersler bilgisayardan anlatılacak. Bilgisayar destekli fen laboratuvarları kuruyoruz. 227 kışlaya internet erişim merkezi kurduk.
Büyük ilgi gördü. 130 tane daha isteniyor. Bütün ilçelerimizde halk eğitim merkezleri ve kütüphanelere internet evleri kurduk. Köylerimize de kurulması için karar aldık."
Sosyal devlet olmanın sorumluluğu ile her yere aynı şekilde altyapı götürmeyi ve bölgeler arasında sayısal uçurumu kaldırmayı hedeflediklerini belirten Yıldırım, geçen yıl çıkarılan bir yasayla da internet suçları ile mücadele konusunda bir düzenleme yaptıklarını hatırlattı.
Yıldırım, çalışmalar sonunda bu suçların yüzde 98'inin dış kaynaklı olduğunun anlaşıldığını, dolayısıyla yurt dışından gelen kirli bilgilerin rafine edilerek verilmesi gerektiğini kaydetti.
"İnternete sansür geldi" şeklinde eleştiriler yapıldığını anımsatan Yıldırım, düzenlemelerden sonra yaklaşık 6 bin ihbar yapıldığını, bunların sadece 630'unun yaptırımla sonuçlandığını, suçların büyük kısmını da Atatürk'e yapılan hakaretlerin oluşturduğunu bildirdi.
Binali Yıldırım, internet suçları ile mücadelede hakimlerin bilişimle tanışık olması gerektiğini vurgulayarak, "Buraya dost olmazsak bakışımız da değişmez. Bizim nesil en talihsiz nesil. Bu konuda gençlerimizden yardım almalıyız. Sivil toplum kuruluşları ve bizler çeşitli eğitim programları yapacağız. Bilgi toplumuna dönüşümde hep birlikte nesil farkını ortadan kaldıracağız" diye konuştu.
Türkiye'de 5 yıl öncesine kadar yazılım ihracatının olmadığını, bugün ise yazılım ihracatının 700 milyon dolara ulaştığını kaydeden Yıldırım, ama bunun da yeterli olmadığını söyledi.
Bilişim sektöründe insanları yerli üretime de teşvik ettiklerine dikkati çeken Yıldırım, henüz yerli üretim olsun gibi bir bakış açısının yerleşmediğini ifade etti.
E-devlet uygulaması
Bakan Yıldırım, bu yılın ortalarında "e-devlet" uygulamasını başlatacaklarını ifade ederek, bütün bilgi iletişim yollarının tek adresten yapılmasını sağlayacak "e-devlet" uygulamasının, vatandaşın hayatını kolaylaştıracağını, bürokratik devletten elektronik devlete geçileceğini, bu sayede devletin vatandaşın ayağına gideceğini, tonlarca kağıt tüketiminden kurtulunarak çevreye katkı sağlanacağını bildirdi.
İnternet medyasının giderek etkisinin ve popülerliğinin arttığına dikkati çeken Yıldırım, bir internet haberinin 1 milyon 700 kere tıklanarak okunduğunu, hiçbir gazetenin 1 milyon 700 bin satamayacağını söyledi.
Yıldırım, internet medyasının en büyük rakibinin yine internet medyası olduğunu dile getirerek, "Kolay haber üretme, yalan söyleme, sallama devri bitti, internet medyası anında ortaya çıkarıyor" dedi.
Konuşmasının ardından Yıldırım'a İnternet Medyası Derneği Başkanı Hadi Özışık tarafından bir plaket takdim edildi.
Bakan Yıldırım, toplantı arasında basın mensuplarının Karaköy İskelesinde kurulan Yerel Trafik Kontrol Merkezi hakkında bilgi istemeleri üzerine, "Sarayburnu ile Beşiktaş arasında çok yoğun bir deniz trafiği var. Bir günde 2 bin 500 sefer yapılıyor. Yerel trafiği düzenleyecek bir merkez" diye konuştu.
23 Nisan 2008
IAB ve Interact 2008
IAB (Interactive Advertising Bureau) Europe desteğiyle, IAB Almanya tarafından ikincisi düzenlenen Interact 2008, Avrupa’nın online dünyasını bir araya getirecek.
Interact Konferansı, 2 ve 3 Haziran’da Berlin’de gerçekleştirilecek. Avrupa’nın önde gelen Internet kuruluşları, reklam ajansları, araştırma şirketleri ve medya ajanslarından yaklaşık 600 katılımcının beklendiği Interact 2008’in ikinci günü
Alman Ticaret ve Sanayi Bakanı Micheal Glos tarafından açılacak.
Glos’un yanı sıra, Jaap Favier (Forester Research Başkan Yardımcısı ve Araştırma Direktörü), Susanne Kunz (Procter & Gamble Media ve İletişim Direktörü) ve Jay Stevens (My Space Avrupa İşletmesi Başkan Yardımcısı) konuklar arasında yer alacak.
Interact 2008, IAB Almanya öncülüğünde Online Marketing Circle (OVK) ve The Federal Association of the Digital Economy (BVDW) ortaklığı ile gerçekleştirilecek.
Avrupa online pazarlama ve marka stratejileri, online reklamcılığın yeni şekli, kullanıcı davranışlarındaki gelişmeler ve online reklam istatistiklerinin en güncel sonuçları, iki gün sürecek olan Konferansın ana konuları arasında yer alacak.
Online Marketing Circle Başkanı Paul Mudter yaptığı açıklamada, “Örnek çalışmaları, projeleri ve konuşmacıları, Avrupa’daki tüm ulusal IAB temsilcilerinin katılım ve teşvikleriyle özenle seçtik. İki gün boyunca sizlere zengin bir içerik sunacağımızı garanti edebiliriz.” dedi.
Ayrıca WPP ve büyük medya şirketleri temsilcilerinin de konuşmacı listesine ekleneceği, içeriğin önemli markaların örnek vaka çalışmaları ile tamamlanacağı belirtildi.
Avrupa’daki IAB temsilcilerinin işbirliğiliyle zengin bir içerik...
IAB Europe Başkanı Alain Heureux verdiği demeçte, “ Şu anda vaka çalışmalarını seçme aşamasındayız. Avrupa’nın önde gelen pek çok markasına ait kampanyalardan oluşan önerilerin bize iletilmesi, endüstrinin büyük reklamverenleri açısından interaktif reklamcılığın önemini vurguluyor.” dedi.
Ayın 3’ünde Alman Ticaret ve Sanayi Bakanı Glos’un açılış konuşmasını yapacak olması, interaktif reklamcılık ve Internet’e verilen önemi somutlaştıran bir olgu.
Konferansın birinci günündeki seminerlerde ulusal IAB’ler ve European Interactive Advertising Association (EIAA) temsilcileri, online pazarlama endüstrisinin önemli uluslararası projeleriyle ölçümleme standartları üzerinde çalışacak.
IAB ve EIAA’in mevcut girişimleri, IAB’nin tüm sektör tarafından beklenen Avrupa reklam istatistikleri açık oturumlara katılanlarla paylaşılacak.
Interact 2008’e; Polonya’dan Türkiye’ye, İtalya’dan Norveç’e kadar Avrupa’nın birçok ülkesinden gelen IAB temsilcileri katılacak. Böylelikle Avrupa çapında online pazarlama ve interaktif iletişimi kapsayan bir ticaret konferansı gerçekleşmiş olacak.
IAB Almanya tarafından organize edilen Interact 2008 Online Marketing Circle (OVK) ve Federal Association of the Digital Economy (BVDW) ortaklığı ile gerçekleştirilecek. Bu kongre aynı zamanda World Federation of Advertisers (WFA) ve European Association of Communications Agencies (EACA) tarafından da destekleniyor.
15 IAB temsilcisi ve EIAA, kongrenin gerçekleşmesi için operasyonel destek veriyor.
Interact 2008’in katılım ücreti 675 Euro ile 775 Euro arasında değişiyor, IAB üyesi katılımcılara 100 Euro tutarında bir indirim sağlanıyor.
Ayrıntılı bilgi için; www.interactcongress.eu
Interact Konferansı, 2 ve 3 Haziran’da Berlin’de gerçekleştirilecek. Avrupa’nın önde gelen Internet kuruluşları, reklam ajansları, araştırma şirketleri ve medya ajanslarından yaklaşık 600 katılımcının beklendiği Interact 2008’in ikinci günü
Alman Ticaret ve Sanayi Bakanı Micheal Glos tarafından açılacak.
Glos’un yanı sıra, Jaap Favier (Forester Research Başkan Yardımcısı ve Araştırma Direktörü), Susanne Kunz (Procter & Gamble Media ve İletişim Direktörü) ve Jay Stevens (My Space Avrupa İşletmesi Başkan Yardımcısı) konuklar arasında yer alacak.
Interact 2008, IAB Almanya öncülüğünde Online Marketing Circle (OVK) ve The Federal Association of the Digital Economy (BVDW) ortaklığı ile gerçekleştirilecek.
Avrupa online pazarlama ve marka stratejileri, online reklamcılığın yeni şekli, kullanıcı davranışlarındaki gelişmeler ve online reklam istatistiklerinin en güncel sonuçları, iki gün sürecek olan Konferansın ana konuları arasında yer alacak.
Online Marketing Circle Başkanı Paul Mudter yaptığı açıklamada, “Örnek çalışmaları, projeleri ve konuşmacıları, Avrupa’daki tüm ulusal IAB temsilcilerinin katılım ve teşvikleriyle özenle seçtik. İki gün boyunca sizlere zengin bir içerik sunacağımızı garanti edebiliriz.” dedi.
Ayrıca WPP ve büyük medya şirketleri temsilcilerinin de konuşmacı listesine ekleneceği, içeriğin önemli markaların örnek vaka çalışmaları ile tamamlanacağı belirtildi.
Avrupa’daki IAB temsilcilerinin işbirliğiliyle zengin bir içerik...
IAB Europe Başkanı Alain Heureux verdiği demeçte, “ Şu anda vaka çalışmalarını seçme aşamasındayız. Avrupa’nın önde gelen pek çok markasına ait kampanyalardan oluşan önerilerin bize iletilmesi, endüstrinin büyük reklamverenleri açısından interaktif reklamcılığın önemini vurguluyor.” dedi.
Ayın 3’ünde Alman Ticaret ve Sanayi Bakanı Glos’un açılış konuşmasını yapacak olması, interaktif reklamcılık ve Internet’e verilen önemi somutlaştıran bir olgu.
Konferansın birinci günündeki seminerlerde ulusal IAB’ler ve European Interactive Advertising Association (EIAA) temsilcileri, online pazarlama endüstrisinin önemli uluslararası projeleriyle ölçümleme standartları üzerinde çalışacak.
IAB ve EIAA’in mevcut girişimleri, IAB’nin tüm sektör tarafından beklenen Avrupa reklam istatistikleri açık oturumlara katılanlarla paylaşılacak.
Interact 2008’e; Polonya’dan Türkiye’ye, İtalya’dan Norveç’e kadar Avrupa’nın birçok ülkesinden gelen IAB temsilcileri katılacak. Böylelikle Avrupa çapında online pazarlama ve interaktif iletişimi kapsayan bir ticaret konferansı gerçekleşmiş olacak.
IAB Almanya tarafından organize edilen Interact 2008 Online Marketing Circle (OVK) ve Federal Association of the Digital Economy (BVDW) ortaklığı ile gerçekleştirilecek. Bu kongre aynı zamanda World Federation of Advertisers (WFA) ve European Association of Communications Agencies (EACA) tarafından da destekleniyor.
15 IAB temsilcisi ve EIAA, kongrenin gerçekleşmesi için operasyonel destek veriyor.
Interact 2008’in katılım ücreti 675 Euro ile 775 Euro arasında değişiyor, IAB üyesi katılımcılara 100 Euro tutarında bir indirim sağlanıyor.
Ayrıntılı bilgi için; www.interactcongress.eu
22 Nisan 2008
Honda Jet Satışları Yakında!
Honda Aircraft Company, Avrupa'daki HondaJet satışlarına, Cenevre'de gelecek ay düzenlenecek EBACE (Avrupa Ticari Havacılık Konvansiyonu & Fuarı) konferansıyla birlikte başlayacağını açıkladı.
Honda Aircraft Company'den yapılan yazılı açıklamada, HondaJet'in, Avrupa'daki iş hayatının ve kişisel hafif jet sahipleri ile kullanıcılarının ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılamak üzere tasarlandığı kaydedildi.
Açıklamada, "Honda, gelişmiş hafif jetin satışını, hızlı büyüyen Avrupa pazarında genişletme kararını almasında, jetin ilk önce 2006 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde satışa sunulmasından bu yana artan güçlü talebin etkili olduğu belirtiliyor" denildi.
Honda Aircraft Company'den yapılan yazılı açıklamada, HondaJet'in, Avrupa'daki iş hayatının ve kişisel hafif jet sahipleri ile kullanıcılarının ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılamak üzere tasarlandığı kaydedildi.
Açıklamada, "Honda, gelişmiş hafif jetin satışını, hızlı büyüyen Avrupa pazarında genişletme kararını almasında, jetin ilk önce 2006 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde satışa sunulmasından bu yana artan güçlü talebin etkili olduğu belirtiliyor" denildi.
TR.net'ten Çoklu Konferans
Türkiye'nin köklü internet ve içerik servis sağlayıcı kurumlarından TR.NET çoklu konferans hizmeti başlattı.
Bu uygulama ile şirketler, çoklu video konferans görüşmelerini, video konferans seti ve bilgisayarlar üzerinden yapabiliyor, yakın gelecekte cep telefonlarını da kullanabilecek.
TR.NET Genel Müdürü Etkin Özdemir, Türkiye'de 7-8 yıldır çeşitli firmalar tarafından video konferans cihazları satıldığını ve şirketlerin "yaklaşık 80 bin dolar olan" MCU (Multimedya Communication Unit - Çoklu Konferans Ünitesi) ve konferansa katılacak her nokta için birer video konferans seti satın aldıklarını belirterek bunun firmalara ciddi bir ilk yatırım maliyeti getirdiğini bildirdi.
Özdemir, bu firmalardan farklı olarak MCU cihazı satmak yerine çok makul fiyatlardan kiralama hizmeti verdiklerini belirtti. Bununla ilgili her türlü altyapı destek ve çözümlerini de birlikte sunduklarını anlatan Özdemir, bunlara ilave olarak yeni başlattıkları her yerden görüntülü konferans çözümü ile PC üzerinden sadece kamera ile profesyonel kalitede görüntülü çoklu konferans yapabilen uygulamayı da MCU kiralayan müşterilere ücretsiz olarak verdiklerini söyledi.
Özdemir, "Türkiye'de Mobil telefon altyapısında (3G) servisleri başladığı zaman, mobil telefonlar da görüntülü olarak sisteme dahil olabilecek hem de hiç bir yeni yatırım ve masraf olmadan. Böylece TR.NET bir yandan müşterilerinin her türlü video haberleşme ihtiyacını çok makul fiyatlara çözerken diğer taraftan da firmaları pahalı yatırımlardan kurtarmış olacak.
Çoklu görüntülü haberleşmeyi sıkça kullanan firmalar, isterlerse kendilerine özel belli sayıda konferans hattını sürekli kiralayabilecekler; böylece hem ilk yatırım tutarını azaltacak, hem de işletme ve personel masraflarından tasarruf edecekler" dedi.
Televizyon kalitesinde yayın
Video konferans görüşmelerini kesintisiz ve televizyon kalitesinde sunabildiklerini anlatan Özdemir, bunun için G.SHDSL (Alma ve gönderme hızları birbirine eşit bir erişim türü) kullandıklarını bildirdi.
Video konferans için minimum gereken hız olan 512 Kb G.SHDSL hattın kirasının aylık 'sınırsız' 150 YTL ve hat başına saatlik video konferans kiralama ücretinin de 40-60 YTL arasında olduğunu kaydeden Özdemir, çeşitli kurumlara bu hizmeti vermeye başladıklarını söyledi.
Konferansa katılabilmek için kamera, mikrofon, hoparlör ve ekrandan oluşan görüntülü haberleşme seti gerekiyor. Bu cihaz, söz konusu özellikleri barındıran bir çoklu konferans cihazı olabilirken, yüklenecek küçük bir yazılımın ardından yine kamera, mikrofon ve hoparlöre sahip masaüstü ya da dizüstü bilgisayar da yeterli olabiliyor.
Konferans için bir davet maili geldiğinde kullanıcı o linke tıkladığında, yazılım otomatik olarak kişiyi video konferans odasına bağlıyor.
Bu hizmet dünyada sadece British Telecom ve Korean Telecom tarafından veriliyor.
Bu uygulama ile şirketler, çoklu video konferans görüşmelerini, video konferans seti ve bilgisayarlar üzerinden yapabiliyor, yakın gelecekte cep telefonlarını da kullanabilecek.
TR.NET Genel Müdürü Etkin Özdemir, Türkiye'de 7-8 yıldır çeşitli firmalar tarafından video konferans cihazları satıldığını ve şirketlerin "yaklaşık 80 bin dolar olan" MCU (Multimedya Communication Unit - Çoklu Konferans Ünitesi) ve konferansa katılacak her nokta için birer video konferans seti satın aldıklarını belirterek bunun firmalara ciddi bir ilk yatırım maliyeti getirdiğini bildirdi.
Özdemir, bu firmalardan farklı olarak MCU cihazı satmak yerine çok makul fiyatlardan kiralama hizmeti verdiklerini belirtti. Bununla ilgili her türlü altyapı destek ve çözümlerini de birlikte sunduklarını anlatan Özdemir, bunlara ilave olarak yeni başlattıkları her yerden görüntülü konferans çözümü ile PC üzerinden sadece kamera ile profesyonel kalitede görüntülü çoklu konferans yapabilen uygulamayı da MCU kiralayan müşterilere ücretsiz olarak verdiklerini söyledi.
Özdemir, "Türkiye'de Mobil telefon altyapısında (3G) servisleri başladığı zaman, mobil telefonlar da görüntülü olarak sisteme dahil olabilecek hem de hiç bir yeni yatırım ve masraf olmadan. Böylece TR.NET bir yandan müşterilerinin her türlü video haberleşme ihtiyacını çok makul fiyatlara çözerken diğer taraftan da firmaları pahalı yatırımlardan kurtarmış olacak.
Çoklu görüntülü haberleşmeyi sıkça kullanan firmalar, isterlerse kendilerine özel belli sayıda konferans hattını sürekli kiralayabilecekler; böylece hem ilk yatırım tutarını azaltacak, hem de işletme ve personel masraflarından tasarruf edecekler" dedi.
Televizyon kalitesinde yayın
Video konferans görüşmelerini kesintisiz ve televizyon kalitesinde sunabildiklerini anlatan Özdemir, bunun için G.SHDSL (Alma ve gönderme hızları birbirine eşit bir erişim türü) kullandıklarını bildirdi.
Video konferans için minimum gereken hız olan 512 Kb G.SHDSL hattın kirasının aylık 'sınırsız' 150 YTL ve hat başına saatlik video konferans kiralama ücretinin de 40-60 YTL arasında olduğunu kaydeden Özdemir, çeşitli kurumlara bu hizmeti vermeye başladıklarını söyledi.
Konferansa katılabilmek için kamera, mikrofon, hoparlör ve ekrandan oluşan görüntülü haberleşme seti gerekiyor. Bu cihaz, söz konusu özellikleri barındıran bir çoklu konferans cihazı olabilirken, yüklenecek küçük bir yazılımın ardından yine kamera, mikrofon ve hoparlöre sahip masaüstü ya da dizüstü bilgisayar da yeterli olabiliyor.
Konferans için bir davet maili geldiğinde kullanıcı o linke tıkladığında, yazılım otomatik olarak kişiyi video konferans odasına bağlıyor.
Bu hizmet dünyada sadece British Telecom ve Korean Telecom tarafından veriliyor.
18 Nisan 2008
Bir Fıkra
Serçenin biri bir bahar günü dalgin dalgin uçuyormus
Bir anda farketmiş ki, bir yolun bir metre üstünde uçuyo ve
karşıdan da motorsikletli bir adam geliyo.
Her ikisi de çarpışmayı engellemek için ellerinden geleni
yapmışlar....
ama nafile...
Serçe 'çotaaank' diye kaska çarpıp düşmüş.
Şimdi, motorcu sıkı bi hayvansever ya, doğal olarak hemen
atlamış motordan; koşmuş serçenin yanına.
Serçe baygın yatıyo.. kıyamamış, bırakamamış yolda; almış
getirmiş eve.
Eskiden kalma bi de kafesi var evde.. baygın serçeyi kafesin
içine güzelce yerleştirmiş..
yanına da az biraz su, az biraz ekmek koymuş, vurmuş kafayı
Bizim serçe bi müddet sonra ayılmaya başlamıs..
Daha tam seçemiyo ortalığı.. hafif bulanıklık var yani...
Bi bakmıs ki parmaklık, ekmek, su falan var bulunduğu yerde...
Birden dank etmiş vaziyet:
hss....tir.. ...laann motorcuyu öldürmüşüz .......!
Bir anda farketmiş ki, bir yolun bir metre üstünde uçuyo ve
karşıdan da motorsikletli bir adam geliyo.
Her ikisi de çarpışmayı engellemek için ellerinden geleni
yapmışlar....
ama nafile...
Serçe 'çotaaank' diye kaska çarpıp düşmüş.
Şimdi, motorcu sıkı bi hayvansever ya, doğal olarak hemen
atlamış motordan; koşmuş serçenin yanına.
Serçe baygın yatıyo.. kıyamamış, bırakamamış yolda; almış
getirmiş eve.
Eskiden kalma bi de kafesi var evde.. baygın serçeyi kafesin
içine güzelce yerleştirmiş..
yanına da az biraz su, az biraz ekmek koymuş, vurmuş kafayı
Bizim serçe bi müddet sonra ayılmaya başlamıs..
Daha tam seçemiyo ortalığı.. hafif bulanıklık var yani...
Bi bakmıs ki parmaklık, ekmek, su falan var bulunduğu yerde...
Birden dank etmiş vaziyet:
hss....tir.. ...laann motorcuyu öldürmüşüz .......!
Sabahları Işık İle Uyanın
Sabahları uyanmak için çalan saatin sesinden nefret ediyorsanız ürün tam size göre.Çalar saatlerin bıkkınlık veren sesleri duvarlarda sonlarına kavuşan cep telefonları,hepsi bir yere kadar...
Hepsi yine sese dayalı buluşlar olmakla birlikte yüzlerce icat ta mevcut bu çalar saatlerin bezdirici sesinden kurtulmak için yapılan.Son olarak yapılan ürün hariç bu ürün kullanıcıyı :) çığlık çığlığa 1 dk boyunca öten bir işkence olarak değil nispeten daha sakin bir biçimde ışıkla uyandırıyor.Birdan çalan saatin gürültüsü bünyemizde adrenalin salgılatıyordu bu da yataktan hoplamamıza neden oluyordu haliyle de o kadar mutsuz ve gerilimli uyanıyorduk.Köpüklü bir yastık olan bu ürünse nispeten uyandırmayı doğal bir yoldan yapma çabasında.
Yastığın içerisinde ki led lambalar uyanma süresinden yaklaşık 40 dk önce yavaş yavaş yanmaya başlıyorlar.Sanki üzerinize güneş doğuyormuş gibi gözünüz kamaşarak uyanıyorsunuz.
Daha denemeleri süren yastık piyasaya indiği anda çalar saatlerden bıkanların kapış kapış alacakları kesin...
Hepsi yine sese dayalı buluşlar olmakla birlikte yüzlerce icat ta mevcut bu çalar saatlerin bezdirici sesinden kurtulmak için yapılan.Son olarak yapılan ürün hariç bu ürün kullanıcıyı :) çığlık çığlığa 1 dk boyunca öten bir işkence olarak değil nispeten daha sakin bir biçimde ışıkla uyandırıyor.Birdan çalan saatin gürültüsü bünyemizde adrenalin salgılatıyordu bu da yataktan hoplamamıza neden oluyordu haliyle de o kadar mutsuz ve gerilimli uyanıyorduk.Köpüklü bir yastık olan bu ürünse nispeten uyandırmayı doğal bir yoldan yapma çabasında.
Yastığın içerisinde ki led lambalar uyanma süresinden yaklaşık 40 dk önce yavaş yavaş yanmaya başlıyorlar.Sanki üzerinize güneş doğuyormuş gibi gözünüz kamaşarak uyanıyorsunuz.
Daha denemeleri süren yastık piyasaya indiği anda çalar saatlerden bıkanların kapış kapış alacakları kesin...
Portakal'dan Yakıt Üretimi
Liseli mucitler, portakal kabuğundan yakıt, röntgen filminden gümüş elde etti.
TÜBİTAK tarafından yapılan Ortaöğretim Öğrencileri Arası Araştırma Projeleri Bölge Yarışması Erzurum'da yapılıyor.
Lise öğrencileri kimya,matematik, fizik, sosyoloji, biyoloji ve yer bilimleri alanlarında hazırladıkları projeleri Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesinde sergiledi.
Öğrencilerin yaptığı bazı projeler ilgi çekti.Trabzon Özel Alparslan Fen Lisesine giden 2 öğrenci atık portakal kabuklarından yakıt yapılmasını sağlayan bir proje hazırladı.Projeyi hazırlayanlardan 11'inci sınıf öğrencisi Halil Emre Özlü, yaptığı açıklamada, daha temiz bir yakıt elde edebilmek için söz konusu projeyi geliştirdiklerini belirtti.
Portakal kabuğunun ateşe doğru sıkılması durumunda ateşte bir parlama gerçekleştiğini dile getiren Özlü, "Bu çıkış noktasından atık portakal kabuklarından yakıt elde etmeyi amaçladık" dedi.
Proje kapsamında portakal kabuklarını kuruttuktan sonra toz haline getirdiklerini dile getiren Özlü, şunları söyledi:
"Bir aparatın yardımıyla yakıtımızı elde ettik. Daha sonra laboratuvarda yakıtın kalorisini ve etkisini inceledik. Yakıtın ısınmave elektrik üretiminde kullanılabilecek güçte olduğunu belirledik.Ayrıca bu yakıt hava kirliliğini de azaltıyor. Yandıktan sonra atık bırakmaması kirliliğin oluşmasını engelliyor. Dünyada elmadan sonra en çok üretilen meyvenin portakal olduğu da unutulmamalıdır."
Röntgen filmlerinden gümüş
Erzurum'daki Özel Aziziye Lisesi öğrencileri de röntgen filmlerinden gümüş elde edilmesi konusunda proje hazırladı.10'uncu sınıf öğrencisi Murat Özdemir ve Sefa Bayram tarafından hazırlanan proje ile röntgen filmlerinden bir dizi işlemin ardından gümüş elde ediliyor.
Özdemir, röntgen filmlerinden gümüş elde edebilmek için söz konusu projeyi yaptıklarını belirtti. Röntgen filmlerinde gümüş olduğunu dile getiren Özdemir, "Projemizde ilk olarak röntgen filmlerini çamaşır suyuna soktuk. Böylece filmin yapısındaki gümüşün çözülmesini sağladık" dedi.
Daha sonra çözülen gümüşü çamaşır sodası ile karıştırdıklarını dile getiren Özdemir, şöyle konuştu:
"Hazırladığımız karışımı daha sonra bin derece ısıya sahip fırına koyduk. Gümüşün erime noktasına ulaşmasının ardından karışımından gümüşü aldık. Böylece gümüş elde ettik. Erzurum'da günde yaklaşık 5 bin röntgen filmi çekilmektedir. Türkiye genelinde ise bu rakam çok daha fazladır.
Proje kapsamında 120 röntgen filminden 13,5 gram gümüş elde ettik. Bu projenin uygulanması ile birlikte hem röntgen filmlerinin çevreye verdiği zararın giderilmesi sağlanacak hem de gümüş elde edebilecek."
17 Nisan 2008
TÜRKSAT A:Ş. Den Güvenlik Atağı
TÜRKSAT A.Ş. den verilen bilgiye göre,kablonet aboneleri 1 Mayıs 2008 tarihinden sonra,sistem üzerinden virüs ve rahatsızlık veren postalara (spam) karşı bir koruma edinecekler.Üstelik bu korumadan yararlanmak için her hangi bir yazılım yüklemelerine de gerek yok.
Kullanıcılar,güvenlik duvarının sağlam koruması ardında muhtemel saldırılara karşı daha güvenli şekilde sanal ortama bağlanabilecekler.İsteğe bağlı kullanılacak bu hizmet güvenlik seviyelerine göre ''http://online.turksat.com.tr'' adresinden istenildiği şekilde düzenlenebilecek veya devre dışı bırakılabilecek.
Ayrıca TÜRKSAT Kablo İnternet kullanıcıları internet hızlarını ve hangi kotaya ne kadar ücret ödeyeceklerini www.kablotv.com.tr ve www.online.turksat.com.tr adreslerinden öğrenebilecekler.
Kullanıcılar,güvenlik duvarının sağlam koruması ardında muhtemel saldırılara karşı daha güvenli şekilde sanal ortama bağlanabilecekler.İsteğe bağlı kullanılacak bu hizmet güvenlik seviyelerine göre ''http://online.turksat.com.tr'' adresinden istenildiği şekilde düzenlenebilecek veya devre dışı bırakılabilecek.
Ayrıca TÜRKSAT Kablo İnternet kullanıcıları internet hızlarını ve hangi kotaya ne kadar ücret ödeyeceklerini www.kablotv.com.tr ve www.online.turksat.com.tr adreslerinden öğrenebilecekler.
12 Nisan 2008
Bilim ve Işık
Var mı ışığın hızının kaç km olduğunu? veya ışığın hızının varlığını insanların nasıl anladığını.Ya da ışıktan hızlı bir olgunun var olup olmadığını?
Işık gerçekten çok farklı bir yapıya sahip.Madde sınıfına sokmak için bir kütlesinin bulunması gerekiyor ama ışık kütlesiz fotonlardan oluşuyor.Dalga mı tanecik mi soruları sorulurken bazen dalga bazen tanecik gibi davranan bu meret.Dalga halinde yayılan bir tanecik olarak tanımlanabiliyor ama bu da en az kırınımda tanecik modeli anlatmak kadar saçma.
Hala teori olarak geçmelerinin nedeni bir olayın olmasına aynı geçerlilikte iki doğrunun bulunmasından dolayıdır.Yoksa ışık budur diye kesin bir kanı varılamadı.
Varılamaması ile birlikte nasıl davranıyorsan davran sen biz senden yararlanacaz diyen insanoğlu fotoelektriği günlük yaşama döktü fotosel lambalar,kendiliğinden açılan kapılar musluklar ve benzerlerini üretti.Sonraları elektromanyetik ve manyaktizma devreye giriyor ki o bölüm daha ağır bilim içeriyor.
Sitemim bunları lise de ki öğrencilere lise 3 te göstermeleri bunlar daha erken anlatılmalı ki üzerine düşünüp varsa potansiyel dehalar yeni buluşlar gerçekleştirsinler.Okul dönemi biterken son yapılanları gösterirseler olacaklara katlanırlar sonra neden ilerleyemiyoruz gibi saçma sorular.
Neyse ışığın hızı saniyede yaklaşık 300.000 km.Işığın hızının varlığından Jüpiter'in uydusunu seyreden bir bilim adamı (Römer).Jüpiter'in uydusunu 6 aylık dönemlerle seyretmeye başlıyor.Bir zaman sonra fark ediyor ki 6 aylık dönemlerde 22 dakikalık küçümsenmeyecek kadar bir fark oluşuyor uydunun jüpiter arkasına girip çıkması için geçen sürede.Jüpiter ve dünya da birbirlerine göre hareketleri olduğu için iki gezegenin birbirine yakın olduğu durumlar,iki gezegenin birbirine en uzak olduğu durumlardan 22 dk daha önce uydu gözüküyor.Römer bunun nedenini ışık olduğunu biraz sezgi biraz da dehası sonucu anlıyor daha sonra formel bilimlere yediriyor.Bu farktan daha öncede haberleri vardı fakat Römer kadar meraka ve anlama yetisine sahip olamadıkları için bir sorun olarak görülmüyordu.Kısacası ismini duymadığımız bir çok insanın gerçekten sizlere ne kadar yararlı olduğu ortada.Bizimde insanlığa bir yararımızın olmasını kim istemez.O yüzden en azından okuyanlar ve diğerleri bilmek ve öğrenmek kimseye bir şey kaybettirmez.Her zaman yeni bir şey anlamak sizi daha ileriye götürür.Günlük uğraşlar hiç bir zaman gelişimi engellemez.
Ya Galileo gibi engizisyonda yargılansaydınız ne yapacaktınız?ya intihar ya inkar dendi onada o canını seçti herşeyi inkar ediyorum dedi mahkemeye ama bundan sonra kalkarak ben ne dersem diyeyim bu dünya dönüyor demeyi de eksik etmedi.Kör bir durumda bunu anlatan bir eser yazdı.Bizim günlük uğraşlarımız bu insanların tanımadıkları sorunlar daha fazlalarına sahipler ve başarıya ulaşmışlar.Keşfedilmemiş o kadar çok şey olduğunu Isaac Newton şöyle açıklıyor:"Dışarıdan nasıl gözüküyorum bilmiyorum ama;ben kendimi keşfedilmemiş bir okyanusun kumsalında çakıl taşları ve deniz kabuğu bulduğuna sevinen bir çocuk olarak görüyorum."
Boğulacaksak bile mutlaka bir şeye değecektir...
Geri sayım için son 5 saniye 5 4 3 2 1 0 fuşşşş.Bir sonraki istasyon Kutup yıldızı roket Mars'a gider.Dıng dıng dikkat kapılar kapanıcak...tısss
Bu anonsları duyacak insanların sizden bahsetmesi ne kadar güzel olurdu değil mi?
Işık gerçekten çok farklı bir yapıya sahip.Madde sınıfına sokmak için bir kütlesinin bulunması gerekiyor ama ışık kütlesiz fotonlardan oluşuyor.Dalga mı tanecik mi soruları sorulurken bazen dalga bazen tanecik gibi davranan bu meret.Dalga halinde yayılan bir tanecik olarak tanımlanabiliyor ama bu da en az kırınımda tanecik modeli anlatmak kadar saçma.
Hala teori olarak geçmelerinin nedeni bir olayın olmasına aynı geçerlilikte iki doğrunun bulunmasından dolayıdır.Yoksa ışık budur diye kesin bir kanı varılamadı.
Varılamaması ile birlikte nasıl davranıyorsan davran sen biz senden yararlanacaz diyen insanoğlu fotoelektriği günlük yaşama döktü fotosel lambalar,kendiliğinden açılan kapılar musluklar ve benzerlerini üretti.Sonraları elektromanyetik ve manyaktizma devreye giriyor ki o bölüm daha ağır bilim içeriyor.
Sitemim bunları lise de ki öğrencilere lise 3 te göstermeleri bunlar daha erken anlatılmalı ki üzerine düşünüp varsa potansiyel dehalar yeni buluşlar gerçekleştirsinler.Okul dönemi biterken son yapılanları gösterirseler olacaklara katlanırlar sonra neden ilerleyemiyoruz gibi saçma sorular.
Neyse ışığın hızı saniyede yaklaşık 300.000 km.Işığın hızının varlığından Jüpiter'in uydusunu seyreden bir bilim adamı (Römer).Jüpiter'in uydusunu 6 aylık dönemlerle seyretmeye başlıyor.Bir zaman sonra fark ediyor ki 6 aylık dönemlerde 22 dakikalık küçümsenmeyecek kadar bir fark oluşuyor uydunun jüpiter arkasına girip çıkması için geçen sürede.Jüpiter ve dünya da birbirlerine göre hareketleri olduğu için iki gezegenin birbirine yakın olduğu durumlar,iki gezegenin birbirine en uzak olduğu durumlardan 22 dk daha önce uydu gözüküyor.Römer bunun nedenini ışık olduğunu biraz sezgi biraz da dehası sonucu anlıyor daha sonra formel bilimlere yediriyor.Bu farktan daha öncede haberleri vardı fakat Römer kadar meraka ve anlama yetisine sahip olamadıkları için bir sorun olarak görülmüyordu.Kısacası ismini duymadığımız bir çok insanın gerçekten sizlere ne kadar yararlı olduğu ortada.Bizimde insanlığa bir yararımızın olmasını kim istemez.O yüzden en azından okuyanlar ve diğerleri bilmek ve öğrenmek kimseye bir şey kaybettirmez.Her zaman yeni bir şey anlamak sizi daha ileriye götürür.Günlük uğraşlar hiç bir zaman gelişimi engellemez.
Ya Galileo gibi engizisyonda yargılansaydınız ne yapacaktınız?ya intihar ya inkar dendi onada o canını seçti herşeyi inkar ediyorum dedi mahkemeye ama bundan sonra kalkarak ben ne dersem diyeyim bu dünya dönüyor demeyi de eksik etmedi.Kör bir durumda bunu anlatan bir eser yazdı.Bizim günlük uğraşlarımız bu insanların tanımadıkları sorunlar daha fazlalarına sahipler ve başarıya ulaşmışlar.Keşfedilmemiş o kadar çok şey olduğunu Isaac Newton şöyle açıklıyor:"Dışarıdan nasıl gözüküyorum bilmiyorum ama;ben kendimi keşfedilmemiş bir okyanusun kumsalında çakıl taşları ve deniz kabuğu bulduğuna sevinen bir çocuk olarak görüyorum."
Boğulacaksak bile mutlaka bir şeye değecektir...
Geri sayım için son 5 saniye 5 4 3 2 1 0 fuşşşş.Bir sonraki istasyon Kutup yıldızı roket Mars'a gider.Dıng dıng dikkat kapılar kapanıcak...tısss
Bu anonsları duyacak insanların sizden bahsetmesi ne kadar güzel olurdu değil mi?
11 Nisan 2008
Nostalji ve Bilim
Bu aralar bu iki olguyu acımasızca harmanlıyorum ne olduğunu daha anlayamadım sanırım 2 3 gün daha devam edip sonucu size yazacağım ama,bilimin nostaljiye kattıkları veya nostalji de şimdiki zamanı bulacak gibiyim.Temmuzda deneyde var belki de hepimiz huzura ereceğiz kim bilir.Neyse fazla uzatmayayım gelirse aklıma daha yazacağım bu konuyla alakalı.
Yazımı benim tam hatırlayamadığım fakat arkadaşın da yorumu ile tam olan bir iğrenimsiyi yazarak kapatıyorum.
Kim asla bakan olamaz?
Metin Şentürk
Biraz düşününce ne kadar iğrenç olduğunun farkına varacaksınız,hiç bir şey kaybetmediniz bunu okuyunca tersine düşünerek kazandınız :)
Ayrıca kaynağı olmayan bir haber duydum ama söylemeyeceğim.Kaynağını bulursam veya haberin doğruluğundan emin olursam onun bu bahsettiğim haber olduğunuda beliritirim.
Bir bardak su da gemi yüzdürülebilir mi?
Yazımı benim tam hatırlayamadığım fakat arkadaşın da yorumu ile tam olan bir iğrenimsiyi yazarak kapatıyorum.
Kim asla bakan olamaz?
Metin Şentürk
Biraz düşününce ne kadar iğrenç olduğunun farkına varacaksınız,hiç bir şey kaybetmediniz bunu okuyunca tersine düşünerek kazandınız :)
Ayrıca kaynağı olmayan bir haber duydum ama söylemeyeceğim.Kaynağını bulursam veya haberin doğruluğundan emin olursam onun bu bahsettiğim haber olduğunuda beliritirim.
Bir bardak su da gemi yüzdürülebilir mi?
8 Nisan 2008
Wouw Dedirten Technology
Gerçekten fazlasıyla wouwladım şu günlerde.Bir yandan lapım topum almaya çabalarken diğer taraftan sp2 siz bir windowsta msn live kurmaya çalışıyorum.Az önce apartman otomatiğine Hakan adında bir arkadaş geldi kimi aradığını bilmiyor kimi arıyorsun diyorum ben Hakan diyor başka bir şey demiyor.Bu da bir teknoloji aleti ve eminim Hakan ne işe yaradığını bilmiyor ki camdan gördüğüm kadarı ile havaya konuşuyordu sesin nerden geldiği hakkında en ufak bir fikri yok...
Neyse akşama maçta var herkese iyi akşamalar diliyorum...
Cimriler üşüyünce ne yaparlar?
Cevap:Mumun etrafında toplanırlar...
Peki aynı cimriler daha çok üşüyünce ne yaparlar?
Cevap:Aynı mumu yakarlar :)
Neyse akşama maçta var herkese iyi akşamalar diliyorum...
Cimriler üşüyünce ne yaparlar?
Cevap:Mumun etrafında toplanırlar...
Peki aynı cimriler daha çok üşüyünce ne yaparlar?
Cevap:Aynı mumu yakarlar :)
Oga! Microsoft
Microsoft Türkiye'nin, ''Office Orijinal Ürün Avantajı - Office Genuine Advantage (OGA) Bildirimi'' uygulamasını 29 Nisan 2008'de hayata geçireceği bildirildi.
Microsoft Türkiye'den yapılan yazılı açıklamada, OGA Bildiriminin, kullanılan office yazılımının orijinalliğinin test edilmesine yardımcı olduğu, yazılımın lisanssız olduğu tespit edildiği takdirde kullanıcının lisanslı yazılımın avantajlarından yararlanabilecek şekilde yönlendirildiği kaydedildi.
Orijinal olmayan office yazılımlarını kullananları bilgilendirmek ve böyle yazılıma sahip olanların lisanslı ürün indirerek bunların avantajlarından yararlanmalarını sağlamak için 29 Nisan'da hayata geçirilecek OGA Bildiriminin, 2007 yılında uygulanan "Windows Genuine Advantage (WGA) - Windows Orijinal Ürün Avantajı Bildirimi"nin devamı niteliğinde olacağı aktarıldı.
Microsoft OGA Bildirimi pilot uygulamasının Şili, İtalya, İspanya ve Türkiye'de hayata geçirileceğine işaret edilen açıklamada, bu ülkelerin office'in, tüketiciler, işletmeler ve hükümetler tarafından yoğun olarak kullanıldığı farklı bölgeleri temsil ettiği, söz konusu dört ülkedeki deneyimin, kullanıcıları lisanssız yazılımlardan korumak için oluşturulacak küresel bir stratejiye katkıda bulunacağının düşünüldüğü vurgulandı.
Microsoft Türkiye'den yapılan yazılı açıklamada, OGA Bildiriminin, kullanılan office yazılımının orijinalliğinin test edilmesine yardımcı olduğu, yazılımın lisanssız olduğu tespit edildiği takdirde kullanıcının lisanslı yazılımın avantajlarından yararlanabilecek şekilde yönlendirildiği kaydedildi.
Orijinal olmayan office yazılımlarını kullananları bilgilendirmek ve böyle yazılıma sahip olanların lisanslı ürün indirerek bunların avantajlarından yararlanmalarını sağlamak için 29 Nisan'da hayata geçirilecek OGA Bildiriminin, 2007 yılında uygulanan "Windows Genuine Advantage (WGA) - Windows Orijinal Ürün Avantajı Bildirimi"nin devamı niteliğinde olacağı aktarıldı.
Microsoft OGA Bildirimi pilot uygulamasının Şili, İtalya, İspanya ve Türkiye'de hayata geçirileceğine işaret edilen açıklamada, bu ülkelerin office'in, tüketiciler, işletmeler ve hükümetler tarafından yoğun olarak kullanıldığı farklı bölgeleri temsil ettiği, söz konusu dört ülkedeki deneyimin, kullanıcıları lisanssız yazılımlardan korumak için oluşturulacak küresel bir stratejiye katkıda bulunacağının düşünüldüğü vurgulandı.
Kök Hücreden Yapay Kemik ve Kıkırdak
ODTÜ'lü biyomateryal araştırmacıları, zarar görmüş kemik ve kıkırdak dokuların kök hücre ile tedavi edilmesine imkan tanıyan Avrupa Birliği (AB) destekli projelerinde önemli ilerleme kaydettiler.
Yeni yöntemde, zarar görmüş kemik ve kıkırdak dokuların hemen yanındaki sağlıklı dokulardan alınan kök hücreler laboratuvar ortamında çoğaltılarak dokuya naklediliyor.
Kadavra ya da deniz kabuklularının kullanıldığı tedavilerdeki hijyen risklerini yok edeceği belirtilen yöntemde, tedavinin kök hücre kaynaklı olması nedeniyle vücudun bu yapıları reddetmesi mümkün görünmüyor.
ODTÜ Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vasıf Hasırcı, AB 6'ncı Çerçeve Programı kapsamında 3 yıl önce başlatılan "EXPERTISSUES - Kemik ve Kıkırdak Doku Mühendisliği Mükemmeliyet Merkezleri Ağı" Projesi ile ikinci nesil biyomimetik doku mühendisliği iskeleleri kullanarak laboratuvarda kemik ve kıkırdak üretiminde yeni yaklaşımlar oluşturmanın hedeflendiğini söyledi.
Projede AB'ye üye 13 ülkeden 20 araştırmacının yer aldığını, projenin 7.3 milyon euo bütçesinin olduğunu belirten Hasırcı, proje ile kemik ve kıkırdak doku mühendisliği konusunda Avrupa'daki araştırmaların dağınıklığını önlemek, Avrupa'nın diğer önder araştırma merkezlerini ve buna paralel çalışan endüstriyel kurumları bir multi-disipliner konsorsiyum içinde bir araya getirmenin amaçlandığını kaydetti.
Projede özellikle ABD ve Japonya'yla yarışabilmek için biyoteknoloji alanında çalışmalar yürütüldüğünü anlatan Hasırcı, projede alınan sonuçlarla Avrupa'da ve dünyada insan yaşam kalitesini yükseltmede önemli aşamalar kaydedileceğini söyledi.
Projenin yürütücüsünün Portekiz'den olduğunu bildiren Hasırcı, "Bu projede yer almamız kemik ve kıkırdak doku mühendisliği konusunda Avrupa'daki 20 mükemmeliyet merkezinden biri olduğumuzu gösteriyor. Projenin ODTÜ'lü ortakları olarak epey yol aldık" dedi.
Proje kapsamında, hedef dokular olan kemik ve kıkırdağın doku mühendisliğine yönelik yeni iskele biçim ve malzemelerini, yeni büyüme faktörlerini, yeni kontrollü salım sistemlerini ve yeni hayvan deney modellerinin geliştirilmesinin öngörüldüğünü anlatan Hasırcı, çalışmaları sonunda sanayide de kullanılabilecek en uygun özelliklere sahip yapay kıkırdak ve kemik dokuların elde edilmesi için önemli aşamalar katettiklerini bildirdi.-
"Kadavradan kemik alımına son"
Vücuttaki eksik ya da zarar görmüş bir dokunun tedavisinde hastalık nedeniyle oluşan boşluğu doldurmak için "bir kadavradan kemik transferi" gibi çözümlerin kullanıldığını anlatan Hasırcı, çalışmalarının getirdiği yeniliklerle ilgili şu bilgileri verdi:
"Kadavradan kemik alınması sevimsiz, kısıtlı ve hijyenik sorunları olan bir konu. Kemikteki eksikliklerin doldurulması için bir başka çözüm ise deniz kabuklularından gelen minerallerin kullanılması.
Bu uygulamada da yine hijyenik koşulların yarattığı risk ve vücudun bu yapıları reddetmesi sorunu bulunuyor. Uygulamalardaki bu sorunların önüne geçilmesi için laboratuvarda üretilmiş sentetik ya da doğal polimerleri kullanıyoruz.
Çalışmada özel tür mikroplar tarafından üretilen polimer türlerini hücrelerin çoğalmasına uygun çok gözenekli bir konuma getiriyoruz. Hastaya uygulanacağı zaman zarar görmüş dokunun hemen yanındaki sağlıklı dokudan bir parçanın alınması, bunun laboratuvarda çoğaltması ve bu parçaların hazırladığımız yapılara aktarılması gerekiyor.
Biz şu anda bu aşamaya hayvan hücreleriyle yapıyoruz. Projenin bundan sonraki aşamasında ise bu yolla elde edilen dokuların hastaya geri döndürülmesini hedefliyoruz."
"Vücut reddetmiyor, taşıyıcı çıkarılmıyor"
Tedavide hastanın kendi dokusunun kullanılmasının pek çok avantajının bulunduğunu ifade eden Hasırcı, şunları kaydetti:
"Bu yaklaşımın önemli bir avantajı, insanın kendi hücresi kullanıldığı ve temelde kök hücre kaynaklı olabildiği için vücudun bu yapıları reddetmesi pek mümkün olmuyor.
Yabancı madde olarak kullandığımız taşıyıcı, yani polimer vücutta eridiğinden bir daha çıkarılması gerekmiyor. Ayrıca, hastada bazı damar oluşumlarına destek verildiğiiçin iyileşme süreci de kısalıyor."
Yurtdışında kıkırdak üretimi için çeşitli çalışmaların ve uygulamaların yapıldığını, Türkiye'de de araştırma gruplarının bu yönde projeler ürettiğini anlatan Hasırcı, şöyle devam etti:
"Şu andaki çalışmalarda, bu taşıyıcı malzemeler ithal ediliyor. Hücreler ise normal çoğaltma yöntemiyle üretilerek sağlanıyor. Bizim çalışmalarımızda ise aşamaların tümünü kendimiz üretebiliyor ve bu nedenle de kontrol edebiliyoruz.
Onun dışında da bunları başka şekillere sokarak süreci kısaltıyoruz ve daha uygun malzemeler elde ediyoruz. Kıkırdak ve kemik dokuları aynı malzemeyle yapılamaz. Biz, her birine özgü özellikler taşıyan farklı taşıyıcıları üretebiliyoruz. Uzmanlığımız bu yönde. Kemik ve kıkırdak dışında kalp, sinir, damar, yapay deri ve kornea üzerinde de çalışıyoruz."
"Ürün için her şey hazır"
Projelerinde BIOMAT grubu olarak 3 patent, 200'den fazla uluslararası bilimsel makale ve 4 kitap yayınladıklarını anlatan Hasırcı, gruptaki araştırmacıların dünyanın en bilinen biyomateryal dergilerinde 5 editörler kurulu üyeliğine ve ayrıca Avrupa Nanotıp Teknoloji Platformu üyeliğine seçildiklerini kaydetti.
Projenin Türk araştırmacıları olarak önemli aşamalar kaydettiklerini ifade eden Prof. Dr. Vasıf Hasırcı, "Biz şu anda hemen bu çalışmaları uygulamalara dökebiliriz. Ancak çalışmada bir şirketleşme sürecinin yaşanması gerekiyor.
Bunun ürün haline getirilmesi için her şey hazır. Kemik ve kıkırdak dışında menisküs hastalığının tedavisi gibi bir çalışma da istenirse bunun üzerinde de çalışabiliriz, başka bir doku istenirse onu da yapmamız mümkün" diye konuştu.
Yeni yöntemde, zarar görmüş kemik ve kıkırdak dokuların hemen yanındaki sağlıklı dokulardan alınan kök hücreler laboratuvar ortamında çoğaltılarak dokuya naklediliyor.
Kadavra ya da deniz kabuklularının kullanıldığı tedavilerdeki hijyen risklerini yok edeceği belirtilen yöntemde, tedavinin kök hücre kaynaklı olması nedeniyle vücudun bu yapıları reddetmesi mümkün görünmüyor.
ODTÜ Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vasıf Hasırcı, AB 6'ncı Çerçeve Programı kapsamında 3 yıl önce başlatılan "EXPERTISSUES - Kemik ve Kıkırdak Doku Mühendisliği Mükemmeliyet Merkezleri Ağı" Projesi ile ikinci nesil biyomimetik doku mühendisliği iskeleleri kullanarak laboratuvarda kemik ve kıkırdak üretiminde yeni yaklaşımlar oluşturmanın hedeflendiğini söyledi.
Projede AB'ye üye 13 ülkeden 20 araştırmacının yer aldığını, projenin 7.3 milyon euo bütçesinin olduğunu belirten Hasırcı, proje ile kemik ve kıkırdak doku mühendisliği konusunda Avrupa'daki araştırmaların dağınıklığını önlemek, Avrupa'nın diğer önder araştırma merkezlerini ve buna paralel çalışan endüstriyel kurumları bir multi-disipliner konsorsiyum içinde bir araya getirmenin amaçlandığını kaydetti.
Projede özellikle ABD ve Japonya'yla yarışabilmek için biyoteknoloji alanında çalışmalar yürütüldüğünü anlatan Hasırcı, projede alınan sonuçlarla Avrupa'da ve dünyada insan yaşam kalitesini yükseltmede önemli aşamalar kaydedileceğini söyledi.
Projenin yürütücüsünün Portekiz'den olduğunu bildiren Hasırcı, "Bu projede yer almamız kemik ve kıkırdak doku mühendisliği konusunda Avrupa'daki 20 mükemmeliyet merkezinden biri olduğumuzu gösteriyor. Projenin ODTÜ'lü ortakları olarak epey yol aldık" dedi.
Proje kapsamında, hedef dokular olan kemik ve kıkırdağın doku mühendisliğine yönelik yeni iskele biçim ve malzemelerini, yeni büyüme faktörlerini, yeni kontrollü salım sistemlerini ve yeni hayvan deney modellerinin geliştirilmesinin öngörüldüğünü anlatan Hasırcı, çalışmaları sonunda sanayide de kullanılabilecek en uygun özelliklere sahip yapay kıkırdak ve kemik dokuların elde edilmesi için önemli aşamalar katettiklerini bildirdi.-
"Kadavradan kemik alımına son"
Vücuttaki eksik ya da zarar görmüş bir dokunun tedavisinde hastalık nedeniyle oluşan boşluğu doldurmak için "bir kadavradan kemik transferi" gibi çözümlerin kullanıldığını anlatan Hasırcı, çalışmalarının getirdiği yeniliklerle ilgili şu bilgileri verdi:
"Kadavradan kemik alınması sevimsiz, kısıtlı ve hijyenik sorunları olan bir konu. Kemikteki eksikliklerin doldurulması için bir başka çözüm ise deniz kabuklularından gelen minerallerin kullanılması.
Bu uygulamada da yine hijyenik koşulların yarattığı risk ve vücudun bu yapıları reddetmesi sorunu bulunuyor. Uygulamalardaki bu sorunların önüne geçilmesi için laboratuvarda üretilmiş sentetik ya da doğal polimerleri kullanıyoruz.
Çalışmada özel tür mikroplar tarafından üretilen polimer türlerini hücrelerin çoğalmasına uygun çok gözenekli bir konuma getiriyoruz. Hastaya uygulanacağı zaman zarar görmüş dokunun hemen yanındaki sağlıklı dokudan bir parçanın alınması, bunun laboratuvarda çoğaltması ve bu parçaların hazırladığımız yapılara aktarılması gerekiyor.
Biz şu anda bu aşamaya hayvan hücreleriyle yapıyoruz. Projenin bundan sonraki aşamasında ise bu yolla elde edilen dokuların hastaya geri döndürülmesini hedefliyoruz."
"Vücut reddetmiyor, taşıyıcı çıkarılmıyor"
Tedavide hastanın kendi dokusunun kullanılmasının pek çok avantajının bulunduğunu ifade eden Hasırcı, şunları kaydetti:
"Bu yaklaşımın önemli bir avantajı, insanın kendi hücresi kullanıldığı ve temelde kök hücre kaynaklı olabildiği için vücudun bu yapıları reddetmesi pek mümkün olmuyor.
Yabancı madde olarak kullandığımız taşıyıcı, yani polimer vücutta eridiğinden bir daha çıkarılması gerekmiyor. Ayrıca, hastada bazı damar oluşumlarına destek verildiğiiçin iyileşme süreci de kısalıyor."
Yurtdışında kıkırdak üretimi için çeşitli çalışmaların ve uygulamaların yapıldığını, Türkiye'de de araştırma gruplarının bu yönde projeler ürettiğini anlatan Hasırcı, şöyle devam etti:
"Şu andaki çalışmalarda, bu taşıyıcı malzemeler ithal ediliyor. Hücreler ise normal çoğaltma yöntemiyle üretilerek sağlanıyor. Bizim çalışmalarımızda ise aşamaların tümünü kendimiz üretebiliyor ve bu nedenle de kontrol edebiliyoruz.
Onun dışında da bunları başka şekillere sokarak süreci kısaltıyoruz ve daha uygun malzemeler elde ediyoruz. Kıkırdak ve kemik dokuları aynı malzemeyle yapılamaz. Biz, her birine özgü özellikler taşıyan farklı taşıyıcıları üretebiliyoruz. Uzmanlığımız bu yönde. Kemik ve kıkırdak dışında kalp, sinir, damar, yapay deri ve kornea üzerinde de çalışıyoruz."
"Ürün için her şey hazır"
Projelerinde BIOMAT grubu olarak 3 patent, 200'den fazla uluslararası bilimsel makale ve 4 kitap yayınladıklarını anlatan Hasırcı, gruptaki araştırmacıların dünyanın en bilinen biyomateryal dergilerinde 5 editörler kurulu üyeliğine ve ayrıca Avrupa Nanotıp Teknoloji Platformu üyeliğine seçildiklerini kaydetti.
Projenin Türk araştırmacıları olarak önemli aşamalar kaydettiklerini ifade eden Prof. Dr. Vasıf Hasırcı, "Biz şu anda hemen bu çalışmaları uygulamalara dökebiliriz. Ancak çalışmada bir şirketleşme sürecinin yaşanması gerekiyor.
Bunun ürün haline getirilmesi için her şey hazır. Kemik ve kıkırdak dışında menisküs hastalığının tedavisi gibi bir çalışma da istenirse bunun üzerinde de çalışabiliriz, başka bir doku istenirse onu da yapmamız mümkün" diye konuştu.
4 Nisan 2008
Nintendo Wii satışları, PS3'ü solladı
aponya'da geçen ay, Nintendo firmasının oyun konsolu ''Wii'', Sony firmasının ''PlayStation 3'' oyun konsolundan daha fazla sattı.
"Enterbrain" adlı oyun dergisinin haberine göre, "Mario ve Zelda" gibi oyun karakterlerinin yaratıcısı Nintendo'nun oyun konsolu "Wii", 30 Mart'a kadar 5 haftada 265 bin 542 adet, "PlayStation 3" ise 81 bin 579 adet sattı.
Buna karşılık Sony'nin taşınabilir oyun konsolu "PlayStation Portable" 415 bin 415 adet, Nindento'nun portatif el konsolu "DS" ise 255 bin 124 adet satışa ulaştı.
Dergiye göre, Microsoft firmasının ürettiği ve ABD'de popüler olan "Xbox 360" oyun konsolu ise 13 bin 127 adet sattı.
"Enterbrain" adlı oyun dergisinin haberine göre, "Mario ve Zelda" gibi oyun karakterlerinin yaratıcısı Nintendo'nun oyun konsolu "Wii", 30 Mart'a kadar 5 haftada 265 bin 542 adet, "PlayStation 3" ise 81 bin 579 adet sattı.
Buna karşılık Sony'nin taşınabilir oyun konsolu "PlayStation Portable" 415 bin 415 adet, Nindento'nun portatif el konsolu "DS" ise 255 bin 124 adet satışa ulaştı.
Dergiye göre, Microsoft firmasının ürettiği ve ABD'de popüler olan "Xbox 360" oyun konsolu ise 13 bin 127 adet sattı.
Öss Muhabbeti
Kuru kuru yenen gıda maddelerinin yanında içecek olarak bile giden bu meret,bir çok şeyden ben ve benim gibi kanında haddinden fazla alyuvar bulunan insanları mahvediyor.Hoş bu 1 yıl sürecek ama yinede 1 yılda götürdükleri gerçekten fazla.En verimli olduğumuz dönemde balta olarak görev yapan bu illet,aynı zamanda sadece şuan ki gece hayatına değil ileriki yaşamda ki gece hayatlarına da engel oluyor.Kaldırılması mı bilmiyorum,duraklarda gördüm bir kaç afiş :).Kırmızı kırmızı böyle sanki bir şeyden uyarırcasına...
Neyse bir denemem daha var yarın çalışmam gerek sanırım...
Neyse bir denemem daha var yarın çalışmam gerek sanırım...
İmha İçin Makina
Alman HSM firması tarafından geliştirilenve bilgisayar sabit diskinde yer alan bilgileri ''tamamen'' silen ''Dijital İmha Makinesi - Digital Shredder'' Türkiye'de 15-16 bin euro fiyattan pazara sunuldu.
HSM Üst Yöneticisi (CEO) Dietmar Dengler, HSM'nin gizlilik içeren belgelere yönelik evrak imha makineleri ürettiğini, ayrıca çevre teknolojisi bölümünde de geri dönüştürülebilme potansiyeli olan herhangi bir ürünün balyalamasını yaptıklarını anlattı.
Bilgilerin sabit disklerde de depolandığını, kendi konseptlerine uygun olarak dijital ortamdaki bilgilerin güvenli bir şekilde imhası üzerine çalıştıklarını belirten Dengler, şunları kaydetti:
"Bugün sabit diskleri imha etmek için çeşitli yazılımlar kullanılıyor. Fakat bu yazılımlar gerekli teknoloji ve yatırım yapıldığı zaman geri çağrılabilmekte.
Bizim ürünümüz kesinlikle bugünkü teknolojiyle geri dönüştürülemeyecek şekilde disk üzerindeki bilgileri yok ediyor. Geliştirdiğimiz makine bunu da çeşitli yazılım kombinasyonları ve kendine has olan algoritmasıyla sağlıyor.
Biz de bilgiyi güvenli şekildeimha etme pozisyonumuzu tescil etmiş oluyoruz. Bilgiler silindikten sonra formatlanan hard disk yeniden kullanılabiliyor."
Ürünün geliştirilmesinde ABD'li ortaklarıyla çalıştıklarını, hedef kitlerinin ise büyük firmalar ve devlet kurumları olduğunu belirten Dengler, ürünün Türkiye'deki satış fiyatının ise 15-16 bin euro dolaylarında olacağını bildirdi.
HSM Üst Yöneticisi (CEO) Dietmar Dengler, HSM'nin gizlilik içeren belgelere yönelik evrak imha makineleri ürettiğini, ayrıca çevre teknolojisi bölümünde de geri dönüştürülebilme potansiyeli olan herhangi bir ürünün balyalamasını yaptıklarını anlattı.
Bilgilerin sabit disklerde de depolandığını, kendi konseptlerine uygun olarak dijital ortamdaki bilgilerin güvenli bir şekilde imhası üzerine çalıştıklarını belirten Dengler, şunları kaydetti:
"Bugün sabit diskleri imha etmek için çeşitli yazılımlar kullanılıyor. Fakat bu yazılımlar gerekli teknoloji ve yatırım yapıldığı zaman geri çağrılabilmekte.
Bizim ürünümüz kesinlikle bugünkü teknolojiyle geri dönüştürülemeyecek şekilde disk üzerindeki bilgileri yok ediyor. Geliştirdiğimiz makine bunu da çeşitli yazılım kombinasyonları ve kendine has olan algoritmasıyla sağlıyor.
Biz de bilgiyi güvenli şekildeimha etme pozisyonumuzu tescil etmiş oluyoruz. Bilgiler silindikten sonra formatlanan hard disk yeniden kullanılabiliyor."
Ürünün geliştirilmesinde ABD'li ortaklarıyla çalıştıklarını, hedef kitlerinin ise büyük firmalar ve devlet kurumları olduğunu belirten Dengler, ürünün Türkiye'deki satış fiyatının ise 15-16 bin euro dolaylarında olacağını bildirdi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)