30 Kasım 2008

Emo mu olduk?

Şok şok şok eski okul arkadaşlarımdan bir tanesini gördüm emo olmuş yani tam olarak tanımlayamadım ama böyle kafasının üstünden fotoğraflar çektirmeye başlamış saçları halkadaki kıza benzemiş gözlerde mavi ama mavi dersem mavinin adı kirlenecek derecede saçmalanmış bir renk. yani daha önce emo görmedim ama resimlerini gördüm sonra bir kagıda yazdım emolugun belirtilerini sonra o arkadaşa giydirdim. Hani matruşkaları iç içe koyarken cluk diye ses çıkar ya aha öyle olduk. Cuk dedi o belirtiler arkadaşa tam emo olmuş anlayacagınız.
Sonunda bu da oldu ya başka bir şey demem daha ben yastayım lan bi süre yokum... önce eski arkadaşımla bütün ilişiğimi koparacagım sonra o görüntüyü unutmaya çalışacağım hadi bana kolay gelsin...

Lan burda wc kapısının tepesinde bir tabela var orada "dikkat iş makinası çıkabilir" yazıyor :)


olay olay olay yanımda ekşi sözlük yazarı var ve dikkat ettim adres satırına önce google yazdı daha sonra entıra bastı google aramalarından 1. sıradakine tıkladı google a gitti ve oraya ekşi sözlük yazdı daha sonra orda 1. sıradakine tıkladı ve şuan da 30 kasım 2008 galatasaray hacettepe maçına yazı giriyor ve bana bakıyor ama ekranımı okuyamıyor. :) nihuhaha :)

28 Kasım 2008

Matematik Duvarları

selam lan blog olum cok garip seyler oluyor. Kendimi tanıyamıyorum ya da öyle sanıyorum. Birileriyle tartıştım valla bak. :) İtiraz ettim sözümü dinlettim tamam önceleri de bunun tersi olmuyordu ama böyle otoriter olmamıştım hiç. Sanırım biri bana el verdi ya da ben erdim blog.

Yine geçen gun matematiği analiz ederken kendimi her şeyin anlamını ve ispatını 4 gözle beklerken gördüm. Neden bunlar böyle ispatla o zaman diye kendime resmen çıkıştım :) Bu matematik kendi kendine yaşar adamı çüküne takmaz. Ben dost hayatı önerdim avcumu yalattı.
Soru sormaya mahal vermiyor her şey ortada, her ihtimal düsünülmüş sanırım icat edilen ya da bulunan en tutarlı şey bu meret. Belirsizlikleri bile dünyanın en belirsiz şeyleri olduklarından dolayı bu ismi almışlar. Çözülemeyen sorusu yok anasını satayım çözülmeyen sorusu var. Ya 0 dır ya 1 ya vardır ya yok ya heptir ya hiç.

Aslında matematik hiç espri yapmayan ama komedyenlikten kazandığı paralarla forbes ta 100 zengin arasında 1. olan birisi gibi. Hiç ciddiyeti bozmuyor canın sıkıldıysa anında döt dönüyor sana. Burnu havada biraz. Biraz mı?
E kıskanıyor insan bu kadar kusursuzluğu.

Matematikle mizah yapılmıyor ben birde bunu ogrendim. Hemen arka sayfasında mor edebiliyor adamı ispatıyla. Özür dileyecek yüz kalmıyor insanda. Sevdirtmiyorda kendini şımaracagını bilior.

Neyse kalın saglıcakla matematik sizse döt dönmez inşallah. İhtimal yok aslında ya döner ya dönmez ya vardır ya yok ya heptir ya hiç ya 0 dır ya da...

aslında ne yaptıgımı anlatacaktım ama konu degıstı sonra tekrar okudumda zaten ne yaptıgımı anlatmısım sıze ben...

ek-1 zamanım anca karnımı doyururken bos oldugu için diğer bloggerların yazılarını okuyamıyorum sadece baslıklar dikkatimi çekerse okuyabiliyorum ama bir gün hepsini okuyacagım siz ara ara arşive yorum gelmişmi bir bakın sayın okuyucular :)

ek-2 yukarıdaki maddenin yürütme yetkisi kriptografa aittir :)

21 Kasım 2008

Ana Haber Bültenleri ve Yan Etkileri



Ana haber bültenlerini bilmeyeniniz yoktur. Yok bu yazıma böyle başlamayacağım. Hep köşe yazarı tadında girizgahlar kullanmak isteyipte sı.ıp sıvamıştım daha önceki yazılarımda. Bu sefer değişiklik yaptım ve artık Oray Eğin gibi yazacağım. O köşe yazmıyor o koridor yazıyor, hol yaziyor, kiler yazıyor yani.

Her neyse konumuz ana haber bültenleri. Neden mi? Benim gündemimde bu var sizinki beni enterese etmez gidin yazın sonra gelin buraya eğer isterseniz (isteğe bağlı ssk gibi) kimsin sen bölümüne tanıtınız kendinizi. Orada ki arkadasları tek tek kutluyorum gerçekten özellikle pucca ve kabak meltemi o kadar ayrıntıya girmişler ki bu işe ne kadar önem verdikleri belli oluyor. Takmıyorsan yazma dimi güzel kardeşim :) Tabi bu söylemden yazacak bir şeyi olmayanları tenzih ederim.

Ana haber bültenlerinin sunucularının arka planlarında ne var dikkat ettiniz mi. Kimisinde özellikle bir zamanlar kanal d ve genelde NTV nin haber studyolarının arkası hep diğer ofis çalışanlarıyla dolu. Adam burnunu karıştırıp masanın altına sürse göreceğiz yani o derece. Sonra hep arkadan bi kadın geçiyor elinde dosya kağıdı ile nereye gittiği bilinmez ama bir yere varamaz o gidişle. Ekran genişliğinde daha uzun gözükeyim diye bu kadar mı yavaş adım atılır a benim akıllı ofisgörlüm.

Misal enkırmen Ali Kırca'nın arkasında haberin merkezi yazıyor devamlı dünya etrafından dönen bu logo benim bazen gözümü Ali beyden alıyor o yazıyı tekrar tekrar okuyorum "haberin merkezi, haberin merkezi, haberin merkezi... aa kadın... a dosya kağıdı.." ondan sonra kanal d nin logosunun yaprakları gözümü alıyor Mehmet Ali Birand bey. Sizin arkanızda ne var şuan tam hatırlayamadım ama sanırım mavi bir fon var. Hah o mavi fonu geçin ilerdeki işkembecinin üst katı 32. gün stüdyoları oluyor... :)

Ya oysa her kanalınkini yazmayı düşünüyordum ama işte bakmayın haberleri izleyemedim bu akşam. E o kadarda mühim bir mevzuat olmadığı için hiç çikime takmamışım :)

Hatta şimdi size bir haber spikerinin arkasında ne olup bitiyor onun videosunu koyacaktım ama butun yorumların o video üzerine dönmesini ileri görüşlülüğüm sayesinde gördüğüm için koymayacağım. Koysaydım

1. haha kripto video süper falanda filan
2.(yorumlar genelde hep konuyadır çok nadirdir üstteki yoruma yorum yapmak bu deneysel çalışmayı blograzzi de gördüm ve gerçekten mutlu oldum kendilerini kucaklıyorum) saçma sapan alakasız bir şeyler söyleyecek ama yine video ile alakalı.

koymasaydım.
1.bende mesela şu kanaldaki şu haber spikerinin arkasındaki şu şeye dikkat ederdim.
2.geçende aynı dediğin şey yaşandı defne samyeli'nin arkasında falan fişman vardı düştü.
3.bence gereksiz bir uğraş tamam farklı bir ayrıntıya bakmışsınız ama ben dikkat etmiyorum.

işte istediğim yorum bu ve benzeri şeyler oldugu için (yani etik olanı bu) video falan koymuyorum. Zaten fazlasıyla tribüne oynadım 2 gündür yeter :)
Boşuna sen nereden bakıyorsun demedik. Ben senin bu konuya nerenle veya konuya neresinden baktığını soruyorum tamamen bir soru üzerine kurulu bir blog burası. Asabi bir tavır sergiledim neden oldu bilmiyorum. Azarladım hepinizi dağılmalısınız yani dağılsanız iyi olur hatta çekilin kenarı bence yani galiba sanırsam. :)
Kültürlü adam bakmasını bilen adamdır aslında yazıdan çok okuduğum şey yorumlardır benim blogta. Haricen hikayelerimi 3 5 defa okuyorum :)
Zaten uzun yazı okumaktan sıkılan adam ne yapsın kel alaka bir blogtaki yazıyı tamamen aynı fikirdeyim eğer yazının başı beni çekmediyse gidipte bir blogtaki uzun yazıyı bende okumam ama altına yorum yazıyorum ilk paragraftan anladığım düşünceye bakış açımı. Yani adam ilk paragrafta sosyal mesaj vermiş sonra adult sektörünün pazar payından falan bahsetmişse ve nah böle uzun yazdıysa ben de okumadıysam yorumum elbette ki sosyal mesaj içeriğine olacaktır.
Çok açıklayıcıyımdır kollayın kendinizi. Ben oyum ben buyum ve en sonunda ben şuyum. Ben eskiden dünyayı kurtarırdım artık baktım ki o iştede para yok bıraktım o beni kurtarsın.

Son olarak daha önce yazdığım"kısa yoldan köşeyi dönmenin 10 yolunu gösterecez ama siz 1 tanesi ile kesin zengin olursunuz" isimli kitabımın reklamını yapmak istiyorum zira 5 satmış 4 tane ben aldım zaten. 1inide sponsor firmaya vermiştik doğru ya... :)
Ayrıca çok paragraf gibi kitap adı bulanda bir insanım. Maharetlerimi saysam böyle sayardım. 1 ,2,3,4,5,6,7,∞ ha ha ve ha :)

20 Kasım 2008

Yemekteyiz Nika





Selam dünyalı dostlarım artık Nika'yı bilmeyenimiz yok o bir fenomen. O bir rus azeri türk karışımı bir sarışın. O bir 18 yaşında ve o bir öss hazırlık öğrencisi.
Bildiğiniz gibi bir yemekteyizdir gidiyor. Feysbukta fanları bile oluştu bu meretin. Nika'sıyla Naim'iyle ağzı güzel Burcu'suyla ve 44 lük botokslusuyla mukemmel bir sezon bu sezon :)
Bundan önceki daha fenaydı orada mağara saçlı adam vardı et uzmanı adam tam bir kabasakal tipli temel reis ti yani. Safinaz için canını ortaya koyar yemeğe tuz koymazdı yani. O derece.

Şimdi bu yarışmanın formatı bilindiği gibi çalıntı. Çalmak diye tabir etmek zorundayım çünkü eğer siz yapmamışsanız parayla satın aldıgınzda benım nazarımda hiç bir b.k yapmış olmuyorsunuz. Şimdi burada pazarlama sektörüne ve ticari zeka sahibi insanlara b.k atmış olabilirim ama değil yani alakası yok. Olay düşünmekte kardeşim parayla satın alırsan çorba yapmayı unutan Nika gibi olursun.

Eveet gelelim Nika'mızın yaptıgı yemeklere ve basından geçenler. Sarışın kızımız Nika güne malzeme listesini unutarak başladı. Çekmeköy'deki villasından bakkala giden Nika bakkaldan pirinç alma girişimi sırasında başarısız oldu. Sonra gitti manava aynen şöyle dedi "ben ilk defa kıyafet dışında bir şeyler satın almaya çıktım bana yardımcı olun salata yapacam acaba içine ne koyabilirim" demesede onu anlamayan insan yoktur yani. Kıvırcık diyor ama kıvırcık ne bilmiyor aldıgı halde gitti kıvırcık maruldan bir daha istedi bundan da istiyorum beeen diyerek. Daha sonra domateslerin rengini beğenmedi şeker isteen kızlar gibi gitti "ben bundan istiyorum amaaa" dedi. Neyse efendim geçelim manav faslını gelelim villamıza. Nika'nın odası bizim ev kadar yemin ediyorum. Zemin katta oturuyoruz bizde balkon yok onun odasında teras var resmen. Neyse gözümüz yok evinde allah arttırsın.
Nika yemek yapmak için mutfaga gırıyor ama rahat edemıyecegını anlayacagı için üstünü deiştiriyor rahat etmek için giyinmeyen nika kısacık etekle yemek yapıyor. Yani lafın gelişi yemek yapıyor aslında tatyana ve annesi olmasa o masaya salata bile gelemezdi ya neyse :)

Nika önce kekinin kremasını hazırlamaya başlıyor olmuyor döküyor. Çünkü nika zengin yani onun için hiç bir önemi yok dökülen malzemenin. Nika hep iddialıyım diyor ama ben ortada bir iddiadan çok şımarıklıkla elde edilmeye çalışılan bir akşam gördüm. Zaten Naim'le çok iyi anlaşmalarının altında yatan nedeni tüm türkiye merak ediyoruz.

Nika mutfağı batırıyor tatyana temizliyor nika şamdanları kırıyor tatyana temizliyor nika evim temiz diye övünüyor tatyana evet bildiniz temizliyor.

Salatayı tatyana yapıyor keki nika kek yavan salata harika. Erikli et diye bir şey var menüde ama ortada erik yok soğanla kavrulmuş et var o kadar. Ben bile daha güzel yapardım o eti yani. Pilav deseniz bebek maması gibi olmuş. Yetmezmiş gibi Nika'mız birde açıklama yapıyor "ben en küçüğüm küçük olmayı geçtim 18 yaşındayım" anlayanınız varsa beri gelsin. Güzelim madem bunları söylyeceksin ne işin var senin orada. Öyle tatyana'ya "tatyana durbru bişe kevaşe kamratetyeva bratislava" diyerek çorba yaptırtamazsın anla bunu :)

burayı 5 dk sonra yazıyorum cunku gulmekten yerlere yattım resmen...

Nika yarım yamalak bir şeyler hazırlıyor misafirler geliyor ve servis başlıyor aman allahım o ne öyle bebek mamasının yanında soğanda et. Çorba nerde Nika hanım. Yok unutmuş kızımız çorbayı. Daha doğrusu yetiştiremedi.
Bu arada Nika'mızın keki ortadan ikiye kesememiş olması ve bunu üzerine keki tatyana'ya "dırabruşka kesoşka astala vista bebeğim" diyerek kestirtmesi bizden kaçmıyor...(burda eski posta link vermeye üşendim gidin 2 alt postu okuyun).

Sofrada ise Naim "yumuşak" tavırlarla ortamı yumuşatırken güzel ağızlı izmir'li kızımız ise çok sakin gözüküyor. 44'lük Nesrin sessiz kalıyor ama kadın olgun yani gerçekten en aklı başında kadın o var yarışmada. Fakat suratta mimik yok ya botoks var ya da gerdirmiş bir şeyler yapmış yani. /gora'da ki "senin yüzüne ne olmuş?" sahnesi aklınıza geldi mi?/

Naim Nika' ile mutfakta kaynatırken birbirlerini övüyorlar falan derken zıpawvnk o da ne elektrikler kesiliyor. Yok lan bizim evde kesiliyor. Burdan sonrasını izleyemedim kaçırdım lan.
Gece tekrarrını izledim ama 11 puan almasına ise bildiğim bütün ünlem işaretlerini barındıran bir cümle kurdum. Ah naim ah gidip 5 verdim güzelim kıza yuh sana.

Bir yımaktayız bırogramının daha sonuna gelmiş bılınmaktayız. Zaten bu programa Nika gibi biri bir daha gelmez bende yazmam bu programı.

Sözün özü:
Bugün bulunduğum ilçenin kaymakamlığınıa gittim işlemler için beklerken 2 kadın konuşuyorlardı kendi aralarında 60 70 varlar yani. Birinde koltuk değneği var diğeri dinç maşallah. Birinci kişi koltuk değnekli ikinci kişi dinç olan:
1-ankara güzel şehir aslında çok moderen yani gökdelenler falan gördüm çok güzeller kızım var benim orda oturuyor ev aldı geçende. hala master yapıyor.
2-maşalllah büyütmüşsün çocukları iyi iyi...okusunlar kurtarsınlar kendilerini
1-ya ya öyle birde bir erkek yakınımız var bekar öyle evlenecek evi var arabası var işide garanti bir makine yedek parça firmasında tanıtım müdürü...şehir şehir geziyor maaşıda iyi valla varsa öyle tanıdıklarınız tanıştıralım iyi aile "kızı" olsun ama.
2-tabi bakalım da anlaşabilirlermi öyle görücü usulüyle hemen.
1-çıkarlar kız olmazsa ayrılırlar değil mi ama simdi durduğu yerde diyor mesela teyze hiç "kız yok burda" bırak iyi ailesini "kız" yok kız yani o durumdayız miirim.
2-hiiiiiiii kız valla sonumuz kötü bizim allah iyi ekmek veriyor insanlara.
1-ya ya öyle canım diyor ya çocuk baya baya evlenecek "kız" yok ortalıkta tanışıyoruz diyor ana bi bakıyorsun "kız" değil.
2-ben bi şu müdürle görüşeyim Dürdane gelirim şimdi.

Teyzem o kadar vurguladı ki "kız" kelimesini ben bile düşündüm bir an lan acaba başka bir şeyden mi bahsediyor tamam teyze abartma 1 kere söyleyince anlıyoruz yani şunu.
Ama yok teyzem üstüne basa basa dedi "kız yok ortalıkta ya rabbim"

İçerdeki memur kardeşin var mı dedi "bende evet bir kız kardeşim var" dedim :)

Ne biçim gündü lan bugün. Bünye sağlam ama algılar,bilinçaltı falan uçtu yani. Bu yazıyı yazmak için 2 tane supradyn aldım öyle yazdım :)

Günün sorusu?
Supradyn aç karnına mı içilir tok karnına mı?

19 Kasım 2008

Vatandaş Vatandaş Olalı Böyle Kazık Yemedi!

Ne meşhur slogan be kadınında ağzına yakışıyor parayı buldukça her kanalda söylüyor. Bu arada zaten bu süpermarket isimlerini bulanlarıda kutlamak istiyorum. Kulaklarda artık yabancı karşılanmayan kipa mesela kitle pazarlamanın açılımı ama mükemmel bir şekilde italyan marka gibi duruyor.

Kendi blogumu izleyebiliyorum ne kadar saçma lan bu.

Blograzziye girmezsem puanım düşüyor girip çıkarsam yükseliyor ne manyak algoritma anasını satayım. Zaten ne işime yarıyorsa blograzzi. Blog kullanıcılarının tanışma ve kaynaşma noktası bırak allah aşkına 15 20 tane bloggerla devam ediyor orası diğerleri girip oy atıp favori ekliyorlar. Zaten popüler bloglar belli artık reklama girmiyor mesela pucca o artık bir fenomen adına bloglar bile açıldı. Adsız prens diye bir arkadaşımız tutmuş puccayı tanımlamış hahaha diye güldüm okurken ki hahaha diye 2 şeye gülerim ben biliyorsunuz siz artık onları :)

Yemekteyiz programını benden başka seyreden yok mu lan kimse bahsetmemiş. Çok hoş bir format fakat yine biz içine zıçıyoruz. Eleştiri yapmayı bilmiyoruz en başta. Direk hakaret ediyoruz sonra bunun adı "tenkit" oluyor. Hadi ordan birbirinize söylediğiniz şeyler tenkitse size ve o sofraya kafam girsin yani :)

Bu arada yeni haftanın yarışmacılarından Nika mı Mika mı ne bir kız var orda. Çok dötü kalkık benimle aynı yaştaymış hafif yavşayasım geldi. Olur böyle arada tv de gördüğüm kızlara 2. gün sanki çok yakın tanışıyormuşuz gibi yavşarım ben. Kız öss hazırlanıyormuş da yemek yarışmasında ne işin var be. Birde bi iddialı ki sormayın. Lan konuşmasını zor beceriyorsun nasıl yemek yapacaksın çok merak ediyorum. Bu arada adı Nika'ymış. Mika olsa zaten garip olurdu plastiğin bir türünün adı mesela mika. Böyle kırılması zor ama ağır ve sert değil. Çay tabakları genelde mika olur özellikle kahvelerdeki beyaz üzerine kırmızı benekli tıkırrık diye ses çıkaranları.

Evdeki bütün elektrik lambaları tek tek yanıyor bu aralar. Önce mutfak sonra yatak odası son olarak koridorunkide güm dedi dün. Lambalara bakıyorum tabi armut olmadıkları için anlayamıyorsunuz teli kopmuşmu kopmamışmı bu tipleri sallayarak anlıyorsunuz ölüp ölmediğini. Bende öyle yaptım salladım ama anlayamadım hiç bir b.k

Sanırım 150 kişide 1 görülen bir hastalık var bende. Belirtileri:belirtisiz yok.
Sorunlar: yeyip yeyip kilo alamama.
Nedenleri:bağırsak emiliminin az olması vücudun yağ depolamak gibi bir gayesinin olmaması ve arpa buğday gibi besin maddelerinin tüketim isteği.(bu ne biçim neden anlamadım)

Sonunda kendi hastalığımın teşisini koydum ve gittim supradyn aldım :) neden supradyn derseniz dışı kakao aromalıda ondan. Hap yutamam ben parmağımla iktirmeden ağzımda erir yutana kadar. Suyla hele hiç yutamam boğulurum muhtemelen.

Lan lostun 2. sezonunu bitirdim sonunda basmadılar tuşa başından beri diyordum ya bi bırakın a.q tuşunu ne yapacaksınız :) ama sonra düşündüm ve izledim anam o da ne elektromanyetik kuvvetler falan derken lostu bir kez daha sevdim. Tabi izleyici sıkılmaması için fazla teknik katmamışlar işin içine ama ben gerekli tekniği gördüm orada. Gökyüzü mor falan oldu böle (neydi lan şu sarışın kızın babasız bebeğinin adı earn mıydı,) ha işte o çocuk kesin bu patlamadan sağ çıkamadı o yüzden bebekle olan kontratlarını tek taraflı fesh etti bu lost prodakşın. Yani o zamanlar, tabi şimdi lost zaten adayı lostetmiş...

Okuyucu bu güne kadar sana hiç yalan söylemedim desem yalan söylemiş olurum o yüzden ben en iyisi sana yine yalan söylememiş olayım ve yalan söylemediğimi söylemeyeyim.

Giritli'nin paradoksu gibi oldu be :)

Aforizma-1
Ön tarafım arka tarafımdan daha çok şeye şahit oldu :)
Aforizma-2
"benim arzum, başkalarının bir kitapta anlattıkları şeyi on cümlede anlatmaktır
Aforizma-3
"Sadece aptallarin ciddiye alindigi bir dunyada yasiyoruz. O halde “beni anlamiyorlar”diye uzulmek niye?"

Son olarak sözümü ünlü düşünür ve ortodontist Mustafa Sandal'ın sözleriyle bitiriyorum.

"İstersen Dağlar dağlar" mesajı aldınız siz :)

18 Kasım 2008

Bizden Kaçmaz Ekibi Olarak Keçileri Kaçırdık!

Bi zamanlar böyle bir ekip vardı lan. Frikik veren mankenin yerden yere vuran ama frikiği öven bir ekipti sanırım. Yok o bizden kaçmadı yok bunu amudda yakaladık falan filan derken bi ara baya gerilim magazin olmuştu program. Tırsmaya bile başladım o seslendirme yapan ulu adam saçma sapan bir konuyu bile sanki devletler arasında imzalanan bir gizli anlaşma kıvamına getirip okuyordu. Bulduğum yerde ağzının ortasına vurasım vardı o dönemler. Sonraları kalktı galiba o program. Zaten bu fox "farklı olacam lan ben" demekten dötünü yırttı. Yok haber saatlerini 10 a çekmeler yok her akşam kemal sunal'ın filmlerini yayınlamalar ve bunun reklamını bolca yapmalar ayrıca sarışın afetleri çıkartıp zaten libidosu tavan yapmış türk,kürt,çerkez vesaire erkeklerinin izlemesini sağlamak.

Kız hatırlıyorum şöyle diyordu.
...yay burcuyum....yayarım
her kış Uludağ'da kayarım.

yani şimdi gelde aduket çekme bu kanala. Zaten arka sıradakiler dizisine bodoslama girmek istediğimi bolca dile getirdim gerek yok şuan.

Anladım ki blog okuyucuları blog yazan adama bir kin besliyorlar. Genelliyorum kimseyi tenzih etmiyorum :) Bunun adı bazen kin olmayabiliyor ama mesela kıskanma veya bulduğu yerde bir kaşık suda boğma evreleride olabilir okuyucunun bulunduğu durum. Bende bir blog okuyucusu olduğum için benimde kıskandığım okurken "neden böyle yazamıyorum ya ben" dediğim bloglar var ama bunu asla dile getirmedim. Yazanın dötü kalkmasın böyle yazmaya devam etsin hesabı :) Hani övmüşlüğüm elbette vardır ama bunu yaptığım adam da bunu okuyup kendini bozmayacak adamlardır.
Ne demeye çalışıyorum? :) Anket sonuçları hep tahmin ettiğim gibi. Bundan önceki ankette bütün şıklar normaldi 1 şık koymuştum "dötüme kaş göz çizsem daha güzel olur" diye patlama yaptı şık oyların yarısından çoğunu o şık aldı.
Sonrasında bu ankette yine diğerleri normal bu "hastrlan" dı. Nerde böyle kıl şıklar var onlar oy alıyor. Ben kendim inadına hiç tıklanmayacağına emin olduğum diğer şıkkı tıklıyorum ve 2 dir tutuyor o şık anket sonuna kadar 1 kez o da benim tıklamamla kalıyor.
Kendimi çok sosyal deney manyağı bir insan olarak gördüm ve farkına vardım insanları yönlendirmek çok kolay. Hemde onlar hiç farkına varmadan. Şimdi tabi bunu okuyan adam artık önyargı sahibi olacak :) Bir daha anket manket yapmıcam zaten sonucunu hep biliyorum. :)

Sms'in gözü kör olsun. Ulan telefonlarda böyle mesajlaşma sistemini koyanın ben taa anlına zıçayım. Madem koydun adam gibi sal paçamı yazayım. 5 sms uzunluğunda kısa mesaj mı olur allah aşkına.
Kahretsin ki sesli ve sessiz harfleri yutmadan yazıyorum oysa gelen cevap aynen şöyle
"tmm cnm anldm sni bn ksra bkma afft br dha olmz ksin grnti vryrum fln fln " bir dünya saçmalık. bu ne lan?
Gidecem operatörümle uzun sms anlaşması yapacam 3 kontor vereyim her mesaja istediğim kadar yazayım ya bırakın...

17 Kasım 2008

Lancer Evo ve Sürtünme Kuvvetiyle Terbiye Edilmiş Power Rangers

Geçen 4 şerit yolun 3. şeridinde saatte 70-80 km arası bir süratle gidiyordum ki ne göreyim. Beni sağımdaki yani otoyolun sağdan sayarsanız 2. şeridinden giden birisi geçiyor. Olamaz ben mantık olarak sol şeritteyim ve araba geçme hakkı benimdir. Beni sağlamak ne demek lan. Ben soldaysam sollarım eğer beni geçmek istiyorsan soluma geçeceksin arkadaş. Çok sinirlenince ben tabi hızımı düşürdüm ve geçtim en sağ şeride. Hızım ortalama 56 km falan camı açtım kolumu çıkardım ağzımdaki sakızı yola tükürdüm ama hızım sakızın yatay atış yapıp yere düşmesine el vermedi ve sakız hava akımına kapılarak saçlarıma yapıştı. Ben aşağıya tükürdüğüm halde sakız havalanıp yukarı yani ağzımdan yukarıya yapıştı inanabiliyor musunuz? Hayatta 2 şeyden tiksinirim biri saça sakız yapışması biride bülent ersoy'a mustafa topaloğlu'nun bülent bey demesi. Ne kadar saygısızca değil mi ama :)

Her neyse sakız saçıma yapışınca çok sinirlendim hatta az önceki sağlayan adama olan siniriimin üstüne tuz biber ekti bu sakız mevzusu bu sefer hızımı düşürmek yerine gaza sanki birden altımda evo varmış gibi abandım. Bildiğiniz gibi evolarda elektronik sistemin azına burnuna girmişler araba siz istesenizde bazen kaymıyor yoldan çıkamıyorsunuz yani.
İşte altımdaki takayı evo sandım abandım gaza e tabi evo'da otomatik vites te var ve bende altımdaki takada vites değiştirmeyi unuttum. Ben bastıkça bağırdı bastıkça bağırdı ama ben arabanın çığlığını "yanıyorum laaan" diye değiş "bas aslanım baaas" diye tercüme ediyorum beynimde ve gaz pedalını adeta arabanın polyesterine gömüyorum. Daha sonra ne mi oluyor bir viraj geliyor ve birden mantığım devreye girerek diyor ki "olum kripto bu gazla bu viraja giremezsin" der demez ben o gazla o viraja giriyorum ve sağ salim çıkıyorum. Sonra kendimle leean var mı benden iyi araba kullanan diye övüyorum. Taaa ki gözüm ibreye denk gelene kadar. Hızım 100 bile değil araba hala bağırıyor. Meğer fazla hızlanamamışım da o yüzden alabilmişim o virajı. Tabi az önceki övgülerimin altında kalmamak bir üst vitese taktım hızımı arttırdım artık uçuyordum. Yunan mitolojisinde hız tanrısı yoksa ben olabilirim o hız tanrısı.

Aslında olması lazım lan böyle atlı arabalar falan vardı onlarda. Hatta Asterix ve Oburix olimpiyatlarda filminde ferrari ile şımayer yarışmıştı mesela eskiden yani mitolojide böyle yarışmalarda bir şampiyon olmalıydı. O şampiyona gücünü veren de bir tanrı olmalıydı. Hız tanrısı. İbreus bence süper.

Atlara iksir falan içiren bir tanrı düşünsenize 1 yudum alıyorsun at eski günlerine tay olduğu genç günlerine dönüyor ve birden gemi azıya alarak turluyor pisti yetmiyor Smyrna Constantinapolis arasını 3 saatte alıyor falan. O da yetmezmiş gibi bu iksirin tesiri geçici olmasın at ölene kadar. Hani derler ya çok çalışan hamarat insanlar için "ayakta ölüp gidecek ha". İşte atta 4 nala koşarken ölse mesela.

Ha işte ben hızımı arttırınca baktım bütün ekran geri geri kayıyor. Bir an Nfs deki nos bastığımda oluşan görüntü oluştu gözümde. Kırmızı ışıklar artık sarıyla karışıp hep yeşil gözüküyordu. (yukarıdaki soruda sürtünme yoktur ve kırmızı ile sarı karışınca yeşil olacağı varsayılacaktır)
Artık yanımdan sanki ters yönde giden arabalar vardı. Vın viuv benzeri sesler geliyordu kulağıma. Bu arada dışarıda olan kolumu vites değiştirirken içeri almış ve camı kapatmıştım. Şimdi açayım dedim sol elimi direksiyondan çektim arabayı aldım otomatik şöföre, iki elimle kırık kolu çevirdim camı açtım. Ama tabi her şeyi bu kadar toz penbe olamaz. Tamam görüntü geriye akıyor ve hatta belkide şuan bazı seslerin hızını aştım. Misal annem yavaş konuşur belki onun sesinin hızını aşmışımdır. Olamaz mı? Hani lan izafiyet hani konum zaman ilişkisi hani göreceli yargılar. :)
Camı açmak için ellerimi direksiyondan ayırdığımda arabayı otomatik şöföre aldığımı söylemişmiydim. Unutun onu arabada otomatik şöför olmadığı gibi emniyet kemeri ve sinyal lambasıda yoktu aksi gibi. Saniye de zibilyon arpa boyu yol gidiyorken kim görecekti sinyali 4lüyü emniyet kemerini.
İşte otomatik şöför olmayınca ve bende muazzam hızla giden bir arabanın direksiyonunu bırakınca araba kendi başına yol aldı bir süre taa ki 4 şeridi 4-3-2-1 emniyet olarak geçene kadar daha sonrasında ise bir boşluk hissettim oturduğum koltukta. Görüntü hala geriye aktığı için şarampol ve yuvarlanma evrelerinin farkında değildim. Kimi seslerin hızını aşmış bir şekilde bir çizgi film kahramanı gibi düşüyordum düşerken yer çekiminin etkisiyle de hızlanıyordum artık aştığım seslerin hızı 3 5 değil 3 haneli rakamlar olmuştu. Bir an hatırlıyorum benzim göstergesi kırmızı yanıyordu ve artık biplediğini duyar gibi oldum ama hala uçuyordum. Uçurum uzun bir uçurumdu demekki hala toprakana ile kucaklaşmamıştık. Hızım saniyede 9.8 (g) kadarlık bir ivme ile artıyordu (sürtünme hala yok) toprakana kendini göstermişti ve çarpmama belkide 2 saniye varken uzun bir biip sesi duydum ve bütün her şey sustu. Ne motor sesi geliyordu kulağıma artık ne de başka bir şey. Durmuştum evet. Yere 3,5 cm kala benzinim bitmiş aynı dafidak gibi yere çarpmadan durmuştum. Yaşasın dedim ve Cartoon Network'e teşekkür mektubu yazmak için kalem çıkardım torpidodan ama arama dik durduğu için torpido kapağı açılmıyordu zorladım ama olmadı ve ineyim şuradan bir kırtasiyeden alır yazarım dedim kapıyı açtım ayağımı dışarı attım ve yere düştüm. 3,5 cm yukardan sürtünmesiz ortamda yere düşmek kadar acı veren bir şey olamaz. Hayatta 2 şeyden çok acı çekerim ben biri sürtünmesiz ortamda 3,5 cm den düşmek diğeri ise bülent ersoy'a mustafa topaloğlu'nun bey demesi. Düşünce elmacık kalça kemiğimi kırmışım oysa bize lisede "kalça kemiği en kuvvetli kemiktir üstünden tren geçse (sanırım sürtünmeli ortamda) kırılmaz" denmişti ama ben 3.5 santim yukardan düşmüştüm ve kalça kemiğim kırılmıştı. Artık tıbba, anatomiye,fiziğe,meteorolojiye,kriptolojiye,terminolojiye,filolojiye,istatistiğe ve Neodizme inancım kalmamıştı adeta pavır rencırs tarafından haşat edilen karanlık adamlar ve şehri yok etmeye yeminli idiotlar gibi hissettim kendimi. Sonra elimi kafamda durduğunu düşündüğüm sakıza attım ama sakız orada değildi. O an pavır rencırsı bir an olsun yenmiş gibi hissettim kendimi. Kalça kemiğim kırıktı ama artık saçıma yapışmış bir sakız yoktu. Bunada şükürdü. En çok acı çektiğim şey gelmiş en çok tiksindiğim şey gitmişti. Yaşasındı...

Sonrasında hiç bir şey eskisi gibi olmadıydı...

Var Mı Benden Gerzek Sabah Şekeri?

Sayın Petek Dinçöz. Bir program yapıyorsun hadi tamam zaten aylardır saçmalıklarla blog sayfalarını süslüyorsun ama vazgeçmiyorsun vallahi.
Yine bir saçmalık/salaklık yine bir program. Bu seferde tikli bir köyü çıkarttı programına (bu sefer dediğime bakmayın 2 3 defa denk geldim) adamlarla dalga geçiyor seyirciyi eğlendiriyor. Var mı böyle bir şey ya? Hadi tamam mantıklı şeyler yapmaya kapasite yetmiyor ama insanların zaaflarıyla reyting almak en akılsız adamın bile yapmaya utanacağı şeydir. Ama artık tv de akıllı ve utanan adam bulmak çok zor. Ah dedelerim ben yanarım yanarım size yanarım. Ne demeye çıktınız para mı verdiler size?

Çok fena sinir yaptım bu sabah petek sağolsun.

Zaten bu sabah programlarının formatlarını boşuna satın aldık lan biz. Hiç alakası yok diğer ülkedekilerle. Seda Sayan almış milyon dolar verip formatı ama tutmuş içine zıçmış resmen. Önce ringaları,çalarken dinletlerde popüler olmuş şarkıcı bozmalarını programa davet ediyorlar "yar gitme" diyeni mi ararsın "aloooo" diyeni mi. Hepsi de birbirinden berbat ama ne yaparsın işte izleyenleri var. Sonra 2 kadın çıkartıyorlar ve az önceki ringa/çalarken dinlet şarkıcılarıyla dertlerine derman arıyorlar. Kah ağlıyorlar kah alkış tutuyorlar...

Çok okkkalı hakaret edesim var ama yakıştıramıyorum kendime...

16 Kasım 2008

Öğretmenim Bunlar Ne İşimize Yarıcak?

Bugün öğretmenlik yaptım. 2. sınıftaki bir ilköğretim öğrencisine eldeli toplama ve komşudan 10luk alınan çıkartmaları öğrettim eminim öğrendi ama dinlerken sıkıldı ya :) Öğretmenlerimin halini yeni anladım. Küçükken yahu derdim şöyle gırgırına işleyin şakanın arasında verin bize bilgiyi gibisinden ama öyle olmuyormuş bir şey anlatırken bir şey aşılamaya çalışırken insanlara ciddiyet en önemli silahmış. Bende ilk defa silah kullandım ve vurdum küçücük yavrucağı anlının tam ortasından :) O da sıkıldı annesine gitti "anne çok zor bunlar ben sıkıldım biraz bulaşık yıkasam nasıl olur".
Büyüyünce yapmaktan tiksindiğimiz şeyleri çocuklar ufakken hep yapmak isterler. Örn:soba kovası doldurmak,bulaşık yıkamak,çamaşır yıkamak, odun kırmak, çivi çakmak vesaire. Küçükken onlara (kendi çocukluğumun düşünceleri ile) oyun gibi geliyordu. Biraz bir şeyler yapmanın gururu birazda kafayı derslerden uzaklaştırmanın bir yolu oluyordu onlarda misal çivi çakarken. Küçük kızımızında bulaşık yıkama mazereti bu yüzden diye düşündüm ve hiç hayır demeden saldım paçasını :)

Aldığım uykusuzu daha yeni okudum bu sabah. Günü geçmiş espri diye buna denir. Obama'dan falan muhabbet etmişler hatta kapağıda süper :)

"Biz uykusuz yazar ve çizerleri olarak Baracak ve ..rak benzerliğinden faydalanarak espri yapmayacağımıza şerefimiz ve namusumuz üzerine and içeriz" tam cümleler bunlar olmasada bu mesaj vardı :)

Telefonuma 5 gündür Turkcell müşteri hizmetlerinden başka yerden mesaj gelmiyor.
Ha yalan söylemiyeyim geçen arkadaşa "buzcevheri'nin yazısına yaptığım yorum"daki kitabın adını soran bir mesaj attım onun cevabı geldi. Cevherim eğer okuyorsun kitabın adı "tanrıların arabaları" mış. Ütopyalarda yüzen bir yazarın dünyadaki yaşam konusunda teorilerini anlatıyor kitap. Okuyalı 6 ay falan oldu özet bir yazı yazmaya kalksam kendi ütopyalarımı anlatırım sizi kandırmış olurum :) Adam biraz benim düşünce tarzıma yakın yazmış o yüzden nerde o yazmış nerde ben yorumlamışım karıştırabilirsiniz (yani üşenmeyip özetleseydim)

Kitabın arka kapağında yazan ve okuduğunuzda önünü çevirip okumaya başlayacağınıza garanti vereceğim söz:"On bin yıl öncesinin insanı için uzay yolculuğu bir sorun değil, bir gerçekti. Bunun ispatı karanlık geçmişte tanrıların bıraktıkları ve bugün anlamını çözmeye çalıştığımız sayısız izdir.."

Yalnız dini inanç konusunda başka alternatiflere yer vermeyecek derecede kapalı insanların kızacağı bir konusu var. Açık görüşlü değilseniz bu yazdıklarımı okuyup unutunuz...
Felsefe yapmak gerekiyor biraz kitap üzerinde okuduktan sonra "eğer anladıysanız" üzerine düşünülmesi gereken bir kitap. Yanlış anlaşılmaya müsait bir kitap :) Bende yanlış anlaşılmaya müsait bir tanıtım yaptım sanırım. Neyse okuyunca anlarsınız ne demek istemiş "Daeniken"

İzmir'deki arkadaşlar için araştırdım taraştırdım ve kitabın satıldığı yerin adresini buldum. Kıbrıs şehitlerinde ki her hangi bir kitapçıya girdiğinizde ismini ve yazarını söylediğinizde kendisinde yoksa bile yan kitapçıda mutlaka vardır deyip getiriyorlar :) Bana öyle demişlerdi :)

Neyse efendim hadi kalın sağlıcakla, bugünde böyle bir yazı girmek nasipmiş şimdi yerimi oyun oynamak için yanımda kendinden geçen ilkokul 2. sınıf öğrencisi bir kız arkadaşa bırakıyorum. Barbi giydirip, bebek bakacak ve son olarak garsonun tepsisinde vişne suyu taşıma planları var ben gözlerinde onu gördüm. Hırslı ve kendinden emin...

15 Kasım 2008

Her Başarının Ardında Bir Başa(Ğ)rısı Vardır?

Sözü daha önce hangi düşünür/filozof söylemiştir hiç bir fikrim yok çünkü bu sözü ben uykuluyken buldum. Hiç alakasız bir anda geldi aklıma, ama sanırım bilinçaltım bunun nedeni. Son günlerde okuduğum bloglarda hep canbaz bloggerlar kelime oyunlarından falan yararlanıyorlardı. Bende sanırım bilinçaltım yani, onları kıskandı ve dayanamadı sonunda üretti. İlk aklıma geldiğinden hadi len bu kadar kolay bulunabilecek bir kelime oyununu senden önce mutlaka biri bulmuştur dedim kendi kendime. Arama tarama ve gerekli testlere rağmen şaşkınlıkla söylemeliyim ki yok bu sözü benden önce söyleyen.

Baş ağrısı ayrı yazılır ama boşverin. Ne demiş Yalın "koyver gitsin"...

bitti lan bu kadar...

13 Kasım 2008

Ben Küçükken Fotosentez Yapardım!...



Aburcubur yemek isterdim ama bir tane tutku yedim mi dişlerim ağrır ağzımın tadı kaçardı.

Kayak yapmak istiyordum ama eldiven giyip bere takmaktan nefret ediyordum.

Dünyayı gezmek istiyordum ama vize alamayacağımı düşünüyordum(canımız istemedi vermedik diyeceklerini düşünüyorum.)

Farelerin insanlarla net bir şekilde anlaşabilmelerini ve kobay bir fare arkadaş edinmeyi istiyordum.

Gözlerimle havlu,kaşık,tabak ve kalem kaldırabilmek istiyordum ama gözlerimi kırpmadan 20 saniye duramıyordum.

Bir aralar birilerinin boğazına sarılmak istiyordum ve boğazına sarıldığım kişiyi adam yerine koyup bana ceza vermeye kalkışacak kişilerinde boğazına sarılmak istiyordum ve bunu yaparken ilk kişiye olan sinirimin geçeceğini bildiğimden kendimi tutuyordum.


ilk okul öğretmenimiz komşumuzdu çok iyi komşuluk ilişkilerimiz vardı ama bana ertesi gün için izin istediğimde diğer öğrencilerden sert bir şekilde hayır geleceksin derdi.


İlk okulda boy kilo ölçümleri yapılırken uzun boylu ve bununla orantısız derecede zayıf olduğum için ayaklarımı tam olarak duvara yaslamazdım ve boyum 1 2 cm kısa çıkardı.

Din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri ile beden derslerine giren öğretmenin aynı kişi olması ve bu öğretmenin din derslerinde dersini yapmayanlara bedene çıkmama cezası vermesini göz önüne alarak bütün namaz surelerini 2 haftada ezberleyip öğretmenin karşısına geçip sınıfta 40 dk sure okumuş ve bütün din derslerinden muaf aynı zamanda beden derslerinin ise demirbaşı olmuştum.


Şu tükenmez kaleme tükenmez kalem ismini veren zihniyetin "tükenmek ve silinmemek" fiilerini birbirine karıştırdığını düşünüyordum.

Küçükken kola içmememi isteyen anne ve babamın bir gün tuvaletimi yapmakta zorlandığımda "bak koladan oluyor işte bunlar hep" demesi üzerine kolayı 1 yıl terketmiştim.

Otobüslerde midem bulanmasın diye ağzından nefes al diyen annem sayesinde artık alıştım otobüslerde burnumdan nefes alamıyorum.

Araba sinyallerini arabayı hızlandıran bir araç sanıyordum demek ki ben hep sollamak için verilen sinyallere denk geliyordum ne yapayım. (çıt çıt,çıt çıt,çıt çıt sol şeride geç ve hızlandık tamam demekki bu çıt çıt arabayı hızlandırıyor)

Okula yeni başladığım dönemlerde büyüyüp babam gibi işe gitmek ortaokulda biraz daha büyüyüp üniversiteye gitmek lisede ise küçülüp 3 saat kaldığım küvöze gitmek istiyordum.

Otisabi okuyup üzerine kafa yoruyorum. Şöyle yapsa nasıl olurdu falan diyorum.

Anne ben banyoda çok su yutuyorum ilerde boğulurmuyum?


Bugün sana tamamen elim klavyeye gitmeden önce ne düşünüyorsam onu yazacağım blok. Tasarlamadan,üzerinde düşünmeden şakadanank yazacam anlıyacağın. Mesela bak yazmak aklımın ucundan bile geçmiyordu ama yazma zorunluluğu hissettim bir an kendimde. Şöyle dedim bir şeyler yazayım. Der demez yeni kayıt butonuna basmış bulundum ve şuan kendimi hiç ezber yapmamış bir tiyatro oyuncusu gibi hissediyorum arka planda madonna çalması ise bu durumu tamamen açıklanamaz bir saçmalığa sokar cinsten.
Kompleks cümle dedin mi duracaksın arkadaş. Varsa gelsin kapışalım. Nokta kullanmadan roman yazarım kimsenin haberi olmaz yani.
Mütevazılıktan nasibini almamış benliğim emrinize amadedir...

Giviiit tu miiii...

***************************
Şu sallama çay reklamındaki adam o balonlarla çiçek gönderdiği kızı o elinde cep telefonu olan iş kadını ile aldatıyor anasını satayım. Her gelene geçene göz kırpıyor ona buna laf atıyor satrançta çocupa tiyo veriyor sonra gidip esas kızın yanına çiçek veriyor ne o sallama çay, ya bırak allah aşkına sallama ya...

********************
*Bilmem kim adlı müşterimiz sormuş"kadınlar ne ister"
beyler biz kadınlar her şeyi isteriz, gözümüz aç lan bizim önümüzdekini yemez ardımızdakini isteriz, pembe s.çarız, asla ter kokmayız, bi ruj sürdüm mü eritirim adamı falan filan...
Biz kadınlar bir koca isteriz yer yer sarışın yer yer esmer olmalı, sezen cumhur önal vari bir konuşması olmasının yanında yeri geldimi ormanların kralı aslan olmasını isteriz.
Futbol seyretmesini isteriz ama sadece bizim canımız konuşmak istemediği zamanlarda.
Başka kadınlara bakmasını isteriz ama beğendiği için değil bizimle kıyaslayıp/her zaman bizi övmesi için
Ota boka karışmamasını isteriz.
Ne istersek isteyelim, isteye isteye b.kunu çıkartırız.
*******************
Nah bu kadar para, bu kadar aç karınla çarpışırsa ne olur?

bam güm çat pat... eşeğin ayağı sosu ile terbiye edilmiş zıkkım köküne yer fıstığı ve nuga ilave edin sonuç...
ayarsız ekonomi... yoksulluk sınırının üstünde maaş almanın piyangonun size çıkması kadar uzak bir ihtimal olan bir ülkede bu naneyi yiyenler gidip malikanelerinde ranzalara allah allah diye atlayıp ranza kırabilirler...
*****************
Numaranı bırak biz taşıyalım allah aşkına, sende fıtık vardır bak bize geçersen artık sana eski kullanıcılarımıza geçirdiğimiz kadar geçirmeyecez söz. Maziyi silelim yeni bir başlangıç yapalım gel "ebeninnikahıcell" e sende dakikası kdv+öiv+stv+atv dahil 9.99 a konuş...
****************

ilk öğretimde kitaplar vardı "matematik öğreniyorum" "babam kaç para maaş alıyor onu öğreniyorum" benzeri...
bu reklam şirketleri ve reklamveren firmalara da "reklam veriyorum" başlıklı bir kitap okutmak lazım... var mı öyle bir kitap. hadi len kripto sen onalara işlerini mi öğreteceksin hadi oradan...

11 Kasım 2008

Ulaşım Sektörünün Lokomotifi Yavaş Giderse Sektör Durur.




İmam osurursa cemaat zıçarın tcdd uyarlaması...

Yine yağcılıkta sınır tanımayan bir Ege'li olarak sahalarda yerimi aldım. Daha önce hiç bu tabiri kullanmamıştım bununda yeni farkına vardım.

9 buçuk saatlik tren yolculuğundan sonra İzmir'e indim. Uykusuzmuydum yoksa çok uyumaktan gözlerim mi şişmişti bilmiyorum ama İzmir'mavi treni rahattı onu hatırlıyorum. Buradan TCDD yetkililerine seslenmek istiyorum. Işıklar neden hiç kapanmıyor. Ben 4 saat florasan ışığı altında uyumak zorundamıyım. Derseniz ki 14,5 ytl ye evet o zaman 1.5 daha vereyim ışığı kapatın lan...

Evet efendim sonunda İzmir'e geldim. Sizlere şu satırları evimdeki bilgisayarımdan yazmaktayım. Zaten başka yerde bilgisayarım olsa burada ne işim var değil mi. (sizde 9,5 saat mazot koklayın sonra görüşelim)

Tren bilette yazan saate göre saat 22:39 da gelecek 22:43 te kalkacaktı. Ben tam gardan içeri girdim çantamı yere koydum ve saate baktım 22:39. işte bu lan dedim kendi kendime zamanlama rekorudur bu. Danışmaya emin adımlarla yaklaştım.
--İzmir mavi treninin gelmesi gerekmiyormuydu?
-hihıhohaeu daha erken.
-- nasıl yani bilette yanlış mı yazıyor.
-yok o tahmini varış vakti. tcdd taahhüt etmez bunu.
--hmm peki tcdd nin bi fikri var mı gelir mi bu tren bu gece?
-gelecek saat 12 ye 10 kala burda olur.
--iyi tamam.
****(Saatin 12 ye 10 kala olmasın için geçecek kadar saat sona)****
--hani tren?
-12:20 de burda.
--pekala...

nihayet tren geldi. Bindik yarım saat durduk ve sonra saat 1 de kalktık. Takatukatakatuka çupapapaçupapa 45 dk sonra durduk. Nerdeyiz?

Gardan otobüsle gitseniz şöföre "usta yakında inecem idare ediver şuraya kadar" diyeceğiniz bir yere geldik. 5 dk otobüsle çok bile. Bir yuh çektim ve yanıma aldığım hobby çikolatayı yemeye koyuldum.

Trene binmeden önce çantaları bir amcaya emanet etmiştim. Hobby almaya gidecektim. Tren garında açık kafeterya yoktu o saatte. Dışarı çıkmam gerekiyordu. Amcaya emanet ettim bavulları çıktım aldım çikolatayı geri geldim. Sonra amcanın yanına oturdum başladık muhabbete. Amca Kütahya'lıymış zamanında Libya'ya çalışmaya gitmiş. İstanbulda sınav yapılıyormuş Libya'ya çalışmaya gitmek isteyenler için. Amca kazanmış gitmiş 5 yıl kalmış. Kütahya'dan 10 daire alacak kadar parayı biriktirip geri dönmüş. Daireler bir şekilde elinden uçup gitmiş zamanla. Satmış yıkılmış vb... Şimdi ise İzmir Çeşme'ye bağ budamaya gidiyor. Yevmiye hesabı çalışacak bir "han" da kalacak ve para biriktirecek. Yaşı rahat 65 vardı. Çok tatlı bir sesi vardı. Biraz şive vardı ama alışmıştım Kütahya şivesine. Bana otel fiyatlarını, otobüs paralarını falan sordu. Bildiğim kadarıyla tek tek anlattım. Oda mutlu oldu bende aynı trene binecektik ama o biletini geç aldığı için 4. vagonda bense 2. vagondaydık. 2. vagon 3. numaralı koltuk. koca vagonda 3 ters koltuk var birinede ben oturdum. İzmir'e ters ters geldim. Zaten tren ilk geldiğinde nereye gidiyor lan bu yanlış yön burası falan demiştim bir de üstüne ters oturunca iyice ambale oldu kafam. Fazla sorgulamadan yattım. Bir uyandım ki saat 3:30 nerdeyiz bilin bakalım. Yok artık tabela yok lan burda. O ne çakal mı? olum niye yavaş gidiyoruz. Hatta gitmiyoruz lan koşsam geçerim ben bu treni. Diğer camdan bakıyorum. O da ne uçurum...
Çok fena tırstım bir daha bakmadım o camdan. Yaklaşık 30 dk böyle gittik sonra ağaçları falan seçmeye başladım dışarıda. Bir daha uykuya daldım. Saat olmuş 8 şimdi nerdeyiz?
bilmiyorum...

Tren en son Ulukent'de durdu. İzmir'in içinde 18. yy dan beri süren bir hızlı tren çalışması olduğu için basmaneye otobüslerle gidiyorsunuz. Trenden inen ya da kendini akıllı sanan diğer vatandaşlar beleş belediye otobüslerine binip basmaneye geliyorlar. Tabi bende bindim. Mavişehir denen lüks konutları gördüm. Bir iç çektim aynı reklamlarındaki gibi be. Sonra elimi çeneme koydum ve düşündüm lan dedim bu apartman mantığının sonu ne olacak. Azınlık raporundaki yerleşim sistemine doğru gidiyoruz. Viuıv viuıv diye sesler çıkartan arabalarla seyahat etmek için son 20 yıl...


Merak edenler için mavi tren sözlükte
Sonunda evdeyim...
Yarın farklı bir gündem ile karşınızda olacağım. Hiç maçtan bahsetmedim size ondan bahsedeceğim. "Bir fenerbahçe taraftarının sevinirken sandalyeden düşüşü ve yanındakinin kafasına yumruk vuruşu" adlı kitabımdan satırlar yazacağım sizlere...

7 Kasım 2008

Askerler İlk Hedefiniz Dumansız Hava Sahası

Merhaba blok seninle uzun zamandır (daha önceki buluşmalarımız arasından geçen zamana kıyasla uzun zamandır) görüşemiyoruz. Baktım ki görüşmeyeli epey şey yaşamışım.
Bildiğin gibi güpgüzel İzmir'i bırakıp Tüptüzel Kütahya'ya geldim. Kütahya sanki sadece devlet dairelerinin çalışanlarının oturduğu bir ev gibi. Herkes bi kamu kuruluşunda çalışıyor sonra maaş alıyor vergi vermesi gerekiyor sonra gidiyor vergi dairesi arıyor bulamıyor ve bir vergi dairesi kurulması kararı çıkartıyor daha sonra vergi dairesi kuruluyor orada çalışacak elemanlar diğer illerden atanıyor buraya yerleşiyor böööyle büyüyor Kütahya nüfusu. Hiç yenidoğmuş bebek görmedim 2 haftadır buradayım. Genç nüfus mu o da ne? Buradan öğrenciler gitse şehir yalnız kalıyor. Burada çarpık kentleşme yok denecek kadar az. Hilton inşaatı şehrin en görkemli inşaatı. Sanırsın ki burada sadece öğrenciler kirada oturuyor. Herkes yerlisi buranın. Sokakta gördüğüm her 18-25 arası genç sanıyorum öğrenci. Başka bir ihtimal vermiyorum yani. Diyorum ki lan hepsi kazanmış öss yi helal be. Hepsi zeki. Ama malesef muhabbetlerin içine girdiğimde anlıyorum ki öss zeka ölçmüyormuş tek yaptığı bir duvar olmak üstünden atlayana "sen atladın" belgesi vermek. (adı üstünde baraj) Son 5 tanıştığım adam maliye okuyor. Bende bu aralar iibf nin yakınlarında dolaşıyorum. Oranın ortamı daha güzel. Güzel olmasının nedeni orada daha çok yeşillik var. Millet yayılmış. Zaten adamların derdi gündemi konuşmak, obamadan girip mccainden çıkmak sanıyordum.
Ama onlardan birisi ve erkek olan: "ya kafeteryada 1 tost 1.50 muş çok ucuz kesin içinde eşek eti vardır."
bir diğer sarışın ve live's kot giymiş kızımız:yaa ben bedesten'den başka yerde yemem. Bi yersem orda yerim yemeğimi. izmir köfte yiyorum bazen bazende et döner."
başka bir sarışın.... kızımız:haklısın deva haklısın bende şahsen mekdanıldstan başka yerde yemem. orada yemeye bayılıyorum."
böyle saçma muhabbetlerin döndüğü bir fakülteden çıkacak adamların "vali,kaymakam,akademisyen veya kabine üyesi" olma ihtimali beni tuvaletlerde düşünmeye zorluyor. Üniversitelerin en tutarlı alanları oralar bence. Adı üstünde s.çıyorsun veya her ne ise çıkıyorsun. Başka bir icraat ben görmedim ama yapanı duydum. Ama kütüphane öyle mi? değil. Gidiyorsun sarışın,esmer,kumral kesiyorsun ermişse düşüyor ermemişse ham deyip geçiyorsun. Temmuz 2008 pcnet dergileri "son ayın dergileri" raflarında yer alıyor. Kitap aratmak için kullanılan bilgisayarların serverları 3 gündür çökmüş vaziyette gidiyorsun söylüyorsun ben nasıl alabilirim bu kitabın demirbaş numarasını diye.cevap olarak bir bardak su veriyorlar dönüyorsun. Doyuyorsun...

Bedesten demişken. İlk adını duyduğumda hiç bir şey anlamadım çünkü söyleyen arkadaş telaffuz edememiş. Bedesten osmanlıda eğlence merkezi,eğlence yeri anlamına geliyormuş. Zaten ben bu söyleme tav olmuşken içeriye girer girmez kocaman tabelalarla "cafeteria" "self servis" "çikın menu" falan gördüm. Lan gerizekalılar madem tarihi bir hava attıracaksınız ortama içeriye yazın türkü evi tost yuvası ya da ekmek arası döner salonu gibi. hoş bunlarında osmanlıcası olsa gizel olabilir.
Bedesten'in tek güzel yanı manzarası. çakma bir göl var. iki dağın arasında. bedestenide tam o manzarayı görecek şekilde kurmuşlar. Bi oturdum tam 2.5 saat. seyrettim manzarayı. 1 kahve 1 portakallı bisküvi yedim çok güzel bir ikili oldular bence.

Bir diğer mevzuu cemaat evleri. Lan herkes oralarda kalıyor 1. sınıftakilerin. İncelemelerime göre kimse de tam olarak memnun değil ama birbirlerine "lan ben hiç memnun değilim" dediklerinde gidip "ev abi"lerine söylemelerinden korkuyorlar. Kızlar deseniz daha bi memnun sanki hallerinden.
Günde 5 vakit namaz kıldırıyorlar akşamları sohbet denen şeyleri yapıyorlar. Fethullah gülen'den bahsedip yatıyorlar. Haftada 1 kaç gün de lise öğrencileri geliyor onlara ders veriyorlar ve kendi yaptıklarını onlara yapmasını öğretiyorlar. Yani duyduklarım bunlar.

Hiç resim koyasım yok valla. Kusura bakma blok. Kim uğraşacak şimdi bedesten resmi bulmakla. zaten internet kafenin internetinde sorun var ben yazıyı yazıyorum ama ne zaman gönderilecek kim bilir.
Buradan senin aracılığınla oda arkadaşlarımdan sigara içenlere seslenmek istiyorum. ve sesleniyorum al:İzmaritler ağzınıza yapışsın, küller burnunuza kaçsın, çakmak kirpiklerinizi yaksın, kibrit boğazınıza kaçsın inşallah. Lan odada içmeyin alooo.... hadi izmarit atmıyorsunuz da kokusu burnuma geliyor lan...