23 Ocak 2009

Ayrı Kaldığım Dönemde Guantanamo Oscar Ödül Törenindeydim


Sevgili film eleştirmeni ya da kendini öyle hisseden maşalar, selam hepinize nasılsınız?
Bundan önceki Papua Yenigine ödül töreninde uğradığım şaşkınlığı aynının biraz fazlasını Guantanamo'da da yaşadım inanırmısınız?
Nalaka demeyin canınızı yakarım. Bunu okumadan önce onu okuyun onu okuyup bitirebilirseniz bunu okursunuz çünkü öyle şeyler dicem ki öbürünü okumadan bunu okuyorsanız okumanız bittiğinde hiç bir b.k anlamamış olacaksınız. Evet yaparım bunu...


Yolculuğumuz Adnan Şenses Havalimanı'ndan başladı. Thy'nin 0900 sefer sayılı ve Meyhaneci lakaplı uçağı ile first class bölümünde yolculuğum başladı. Daha havalanmadan içki servisi başlamıştı uçakta. Hostes kumraldı ama biraz şişmandı. Sicil numarasını alıp hemen müşteri ilişkileri temsilcisini aradım thy nin. Dedim ki sizin hosteslerden bilmem kaç sicil numaralı hostes boyuna göre çok kilolu neden bu böyle? Bana içki servisi yaparken yanımdan geçti kalçası koltuğuma çarptı koltuk sallanınca rahatsız oldum şikayetçiyim. Bana verilen cevap ise içler acısıydı müşteri ilişkileri temsilcisi görüşmemizin kayıt altında olmadığını belirtti ve ağzına geleni söyledi sonrada gülerek oh be dedi hep siz mi stres atacaksınız anasını satayım. Bu seviyesiz konuşmayı daha fazla uzatmadan kapattım ve hostesin sicil numarasını unutmaya zorladım aklımı.

Yolculuk başladı ve kalktık daha önceki uçak deneyimlerimden farklıydı bu çünkü firstin clasında uçuyordum. Hizmet sınırsızda hosteste aynı oranda sınırsızdı. Sanki yürüdükçe şişmanlıyor şişmanladıkça kalçaları koltuğuma daha hızlı çarpıyordu. Dayanamıyordum arkamı dönüp bayan butlarınıza sahip çıkın dememek için kendimi zor tutuyordum. Sonra uyumuşum...

Bir ara gözlerimi açtığımda baktım ki daha İtalya'nın üstünden yeni geçiyoruz dedim yok artık. İtalya'yı tanımam uzun sürmedi. İlk defa yukardan atlaslardaki "İtalya'fiziki haritası"'nı gördüm. Derin yerler koyu mavi kahverengi yerler dağ yeşil yerler ormandı evet bütün veriler tutuyordu yaşasın ben harita okumayı biliyordum...

Hostes yanıma gelerek "parmesan peynirli risotto mu yoksa ahtapot ızgara mı yersiniz" dedi. Bende bir ahtapot ızgara yanınada beyaz şarap alayım dedim. Anladığını ima eder gibi kafasını salladı ve yanımdan ayrıldı. Şarap geldiğinde tadına baktım hemen. Hafif bir zerdaçal kokusu aldım başta bende nalaka dedim ama öyle bir tat vermişki inanamazsınız yani bi şalgam suyu birde beyaz şarap bana bu tadı vermişti :) Biraz salladıktan sonra derin bir nefes alıp kokladım ve şarabın yapıldığı bağdaki asmaların yapraklarından yapılan sarmayı kimin yediğini bile gördüm sanki o derece içimde hissettim şarabın kokusunu.

Sonunda Guantanamo'dayız. Kapatılma emri verilen cezaevinin yanından geçerken bir hatıra fotoğrafı çektirdim bakarsınız bir daha gelemeden kapanır falan. O bamaya çok kırgınım bütün ortadoğu ülkelerinde görev yapan meslektaşlarını aradı erbabına selamı çaktı ama benim yılbaşı kartımda "There isn't Santa" yazıyordu. 7 dil bilmeme rağmen acaba O bama noel babanın olmadığını mı ima etmeye çalışmış yoksa bunlar boş işler sen sok o genişler demeye mi çalışmış anlamadım...

Guantanamı kışları kurak yazları serin ilkbaharı sonbaharından farksız, 12 saat gündüz 12 saat gece olan bir yer. Oscar ödülleri neden burda verildi inanın bilmiyorum. Mühim olan Nikolas Keycin beni arayıp Guantanamo Devlet Opera ve Bale Salonunda yapılacak Oscar Törenine davet etmesiydi. Nikolas'ı yıllardır hiç kırmadım sağolsun oda hep beni çağırdı böyle yerlere.
Yine 5 filmle girdim Oscar ödüllerine. En iyi karamsar katilin masum arkadaşı kategorisinde adayların hepsi benim 5 filmimdendi bu beni çok gururlandırdı. En iyi uydurma senaryo dalında The Curious Case of Benjamin Button'ın adaylığı beni çok gururlandırdı çünkü çok beğenmiştim o filmi ve bunuda Şamdan'ın pazarekinde dile getirmiştim. Ülkemde çok tutarlı bir sinema eleştirmeni ya da onun gibi bir şeydim.

En Sarışın Kadın Oyuncu kategorisinde 5 adayda İran'lıydı bu beni çok şaşırttı hatta tören sırasında bu konuyu Bred ile Ancelina'ya açtığımda öpüşerek bu sorumdan yırtmaya çalıştılar.
Ancelina'nın dudakları küçülmüş bu gözümden kaçmadı ama ikizlerinin yanında bunu söyleyemedim. Annelerinin mükemmel olmadığını öğrendikleri an hafızalarından bir ömür boyu silinmezdi biliyorum. Misal ben annemin mükemmel olmadığını öğrendiğim zaman tam 6 aylıktım. Ağlıyordum ve karnım açtı annemse daha yeni emdin oğlum altına mı yaptın diyerek devamlı altıma bakıp beni kıl etmekteydi. Be kadın insan 2 milupa verir dimi ama ne bilyon belki daha yicem. İşte sevgili okurlar benim annem mükemmel değil yani bunu biliyorum artık.

Oscar Ödülleri için Guantanamo yetkililerinin Devlet Opera ve Balesi Salonunu ayarlaması inanın çok doğru bir karar olmuş. Kliması yoktu koca salonun ama çok egzotik bir kokusu vardı. Her nefeste ahududu limon ve kavun portakal esansını bir arada sinüslerime çekiyor mest oluyor mest oldukça arka koltukta oturan Adrian Alima'ya dönüp "hi girls how r u?" diyordum. O da sıkılmış olacak ki kadınlar tuvaletini göstererek "ı give you in der" demez ben kadınlar tuvaletine koştum zaten fakat içeride Emm Avatsın ve Bratz kızlarıda vardı kısacası ben Adrian Alima ile kavuşamadım :) Şaka bir tarafa şırfıntıyı severim tatlı kızdır.
Galiba bu şırfıntıyı sadece ben sevmiyorum :)

Guantanamo izlenimlerim arasında mesela; oranın ev hanımları mikrokredi desteği ile overlok yapıyorlar. Tükkan açıp overlok yapılır diye tabela yazdırıyorlardı kapı önlerine. Odun kıran kadın görmedim herkes hidrojen yakıt kullanıyor. Mesela sordum bir beyfendiye Guantanamo'ca dedim ki "neylen ısınıyonuz?" bana babasından kalan bir hidrojen sobasının olduğunu ve en son hidrojeni babasının kattığını anlattı gözlerim doldu inanamadım ağladım acıdılar bana aşure verdiler :) Yedim içinden bakla çıktı cüzdanıma koydum.

Son olarak Oscar'dan 5 oscar alarak döndüm. En iyi karamsar katilin masum arkadaşı kategorisinde ödülü almasını bildim tabiki diğer oscarlar zaten benim her sene aldığım oscarlardı. Pek bir heyecan yaratmadı yani diğer 4ü bende. En iyi karamsar katilin masum arkadaşı kategorisinde ödülümü Antoni Banderas'ın elinden aldım aldıktan sonra bu ödülü benim kendi kurtuluş destanlarının adını almış bir örgüt ile boğuşan ülkeme armağan ediyorum dedim. Herkes anladı ve ağladı. Ancelina'nın ikizleri ne olduğunu anlamamış gibi etrafa bakarken Bret baba yüreği dayanmıyor anlatmam gerek diyerek ikizlerine anlattı sahnedeki adamın (yani benim) bir film eleştirmeni olduğunu ve bu aldığı oscarın kaçıncı oscar olduğunu unuttuğunu anlattı. İkizler anlamamalarına rağmen ağladılar bu beni çok etkiledi ve dönüş yolunda aynı hostesi anımsadım bir an dedimki sonra insanları görünüşleriyle yargılamak hiç bana yakışmıyor sayın okur. O hostesi bulup terfi ettirmeliyim ama hosteslikten terfi edersen ne olursun onun mantıksal cevabını bulamadım e bulamayıncada bu kararımı erteledim...

Sevgiyle kalın sevgili film eleştirmenleri ya da kendini öyle sanan maşalar...

22 Ocak 2009

İdare Edemem Anne :)

2 yıl olmuş bu video piyasaya düşeli ama benim haberim yeni oldu :)
Annesinin verdiği şekerle idare edemeyen küçüğümüz isyan bayrağını çekiyor sanırız başka bir şeye sinirlenmiş ve sinirini annesinden çıkartıyor yoksa şekerle bal gibide idare edebilir :)
Aynısını bugün anneme ben yapacam saçımı başımı yolacağım önünde bakalım onun tepkisi ne olacak. :)

İşte Video;

Yoksa Keke Sen Mi Geldin?

"Planlanmış Hizmet Dışı Kalma Saati 4:00 Pm" Yanında da daha fazla bilgi edinin yazıyor deli oluyorum.

Aşure'nin yapılma dönemi gelmiş küçükken benim için hep heyecanlıydı bu aşure dönemleri. Annem uğraşır yapardı komşularla kocaman bir kazanımız vardı tüp biterdi pişene kadar ilk tabağı yiyenin işi hep iyi gider diyede bir şey uydurmuştum kendimce hep ben yerdim içinde bakla bulunca cüzdanıma koyacam cüzdanım hiç parasız kalmayacaktı. Bu batıllığı kendi lehime çevirerek 25 lt lik kazanda bakla arardım kepçeyler sonra bulur tabağıma koyar yerken çıktı mı aa dişime bir şey battı der çıkartır herkesin içinde gösterirdim sonra cüzdanıma koyardım. Demek istediğim her şeyin başı sağlık sevgili blog.
Ne demiş Yıldız Tilbe "naklen mutluluk istiyoruz"

Kral tv artık adam gibi klip yayınlayamaz oldu sanırım kiriz onuda vurdu. Konser görüntülerini koyup klip diye yutturuyorlar. Eskilerden çalıyorlar "bak sana bu defa kesin söylüyorum...kuş uçtu uçacak ahme" diyen deniz seki var mesela.

September-Cry For You var bilirmisiniz. Bilemediysenizde dinleyin bir kere. Genelde yabancı dillerdeki şarkıları anlamak için kulak yatkınlığı gerekiyor ama bu şarkı öyle değil hani sanki dil okullarında çocuklara pratik yaptırtmak için okutulan bir şarkı edasında. :)

Barış Manço dinleyesiniz geldi mi bugünlerde hiç aklınıza? Benim nedense geliyor. Özellikle arkadaşım eşek.

Kaç yıl oldu saymadım köyden göçeli,
Mevsimler geldi geçti görüşmeyeli.
Hiç haber göndermedin o günden beri,
Yoksa bana küstün mü unuttun mu beni.

Dün yine seni andım gözlerim doldu,
O tatlı günlerimiz bir anı oldu.
Ayrılık geldi başa katlanmak gerek,
Seni çok çok özledim arkadaşım eşek...

Bir de böyle deneyin

Kaç yıl oldu saymadım dağdan ineli,
İstedim vermediler o hippi güzeli.
Siyo olman gerekli alman için beni,
Dedi bana hippi kız kaşıda deliktii.

Ben de hemen vazgeçtim, o günden beri,
Aramaktan yoruldum kız gibi birini.
Biri çıktı karşıma bildiğin ren geyiği,
Çık üstüme tepin dedi bilmezmiş gibi.

Çıktım çıktım tepindim, olmadı gelmedi,
Köyden ısmarladığım bebek pusetii.
Oysa dedem hemen, kargoya vermişti,
Niye gelmedi anlamadım 9 aydan berii.

Çarpışma "Crash" adlı fimi seyrettim yakın bir zamanda. En iyi film dahil 3 dalda Oscar almış olmasına rağmen, sonunu tahmin etmesi en kolay filmdi benim için. Oscar ödüllerinde sonu tahmin edilemeyen en "bilinmeyenli" film kategoriside olmalı bence. Irkçılığı fazla abartıp yok artık dedirtiyor. Bir beyaz bir beyaza hiç bir zaman beyaz demez adamım sen hiç gördün mü hey beyaz bugün akşam hard rock kafede takılalım belki bir iki melez düşürürüz diyen bir beyaz. Paradoksal bir diyalog oldu :)

Afrikalı ve Amerika'da yaşıyorsa afro-amerikan oluyormuş Afrika'da yaşıyorsa afrikalı afrikalı olarak tanımlanıyormuş. Ne demek lan bu. Sonunda bende ırkçılık yapıcam galiba kimse nasıl yapılacağını bilmiyor :)

19 Ocak 2009

İki yiğit çıktı meydane ikiside birbirinden merdane gel etme güzelim yiğidin gönlü muhabbet ister kahve bahane...




Blog inanırmısın şuan sana yazdıklarımı görmüyorum hani geçen anlatmıştım ya ekran kartım zırt pırt kafayı yiyor diye aha yine yedi. Sabahın güzel bir saatinde çok mühim bir görüşme esnasında çokta keyifliykene sen tut ekran kartı arıza yap ekran karar. Bi git bi gel yan sön. Sonra reset attım makinaya nuninuk benzeri bir ses çıkart. Açılma açılda ekrana görüntü verme bak şuan nasıl yazıyorum biliyormusun görüntü bi gidiyor bi geliyor her geldiğinde k.çımı kaşıyorum nazar deymesin diye ama işe ayramıyor. Tahtalara vuruyorum ama yine nafile.

Bu arada bu sanal alemin benim başıma bu kadar iş açacağı hiç aklıma gelmezdi yani resmen sürünüyorum bu blog ve emesen memesen yüzünden. Ben sizi bu kadar ciddiye almazken siz gidin beni benden alın. Bloga yazamaz oldum her şeyi unutmaya başladım. Otobüste telefonla konuşuyorum ki yasak sonra azar yiyorum özür diliyorum. Çok pişmanım lan tamam uzatma diyor haksız duruma tekrar düşüyorum.

Hani benim dünyayı karavanla gezme dolaşma hayalim vardı ya eskiden aha o yine depreşti bende. Bi böle içim gıcıklanıyor arada karavanım ve ben şikago gümrükteyiz geçemiyoruz sebep torpidomda şikago semt pazarından aldığım maydanoz var ve bu maydanozun içinde eser miktarda esrar var. (hep bunu demek istedim ben bunun için yaşadım) Polisler torpidomdakini görünce her yeri aramaya başladılar bozuk para atınca sekecek haddeye gelmiş çarşafımı bozdular altını aradılar çok alındım düzeltmeden gittikleri için.

Park lambaları önceden bana bi mutluluk verirdi. Çocukken yani yandılarmı hep suratım parantez olurdu şimdi ne park lambası görüyorum ne de suratım "gerçekten" parantez oluyor. Park lambalarının o kimisi yanıp sönen kimisi kırmızı kimisi sarı yanan ışıklarını özledim inanırmısınız? Patlak olupta yanmayanlarını bile özledim. Yandıkça rengi değişen beyazdan sarıya sarıdan kırmızıya geçen sokak lambalarını özledim.

*Elektriğin kesilip mum yaktığımız günleri özledim. Yanan mumla oynamayı sonra fiskosun üstüne mum damlatıp annemden azar işitmeyi özledim.

*Meşe oynamayı özledim parmağım yara olurdu üstümdeki mont sağa sola sürtünmekten çamur olurdu ellerim üşür hohlaya hohlaya oynardım kazanırdım ama değerdi üşüdüğüme. Ne mi kazanıyordum içinde renkli kağıt olan yuvarlak cam kürelere. Elim çok sertti benim eldeşlik(eldelik) ile vurdum mu şaptaki meşeyi kırardım. (bilye,cincik,misket) eldeliğimin kenarları hep çizik ve kırıklarla doludur ama hala bana çok cezbedici gelir. Zamanım ve ortamım olursa benim gibi bile bir kaç manyak bulup oynamayı düşündüğüm güzel bir oyundur meşe.

*Benim kardeşim büyümüş...

*İlkokul 2. sınıfa giden bir kızcağız ile mantık yarıştırdım mantıksız ısrarları beni çileden çıkardı yastıkla ağzını bastırdım ve "haksız damgası" yedim. Yaşasın basit harmonik hareket kanunları.

*Telefona mesaj gelmeden önce hoparlörlerin dırıdıt dırıdıt demesi bence gayet güzel bir şey...

*Taşınır mal beyanının almak isteyen kişiye memur tarafından yöneltilen "araban, motorun veya motorlu her hangi bir taşıtın var mı" sorusuna alınan cevaba göre verildiğini bilseydim benim babam memur o bana sorar bende ona kocaman bir yok derdim uğraşmazdım koskoca gün kaymakamlık aramakla...

*Şarz olmayan bir telefonum var elime aldım mı şarz kesiliyor kıpırdatamıyorum bile telefon şarzdayken telefona yaklaşımım gerçekten çok narin oluyor. Parmak uçlarımla yazıyorum ve telefonu sabitlemem gerekiyor cunku basarken tuşlara yükleniyorum ve şarz kesiliyor çıldırıyorum ve çıldırıyorum adeta. Beni bi bu telefon anlıyordu onunda şarzı bitti şarz tutmuyor...

*Arf değişmezi paranın üzerinde durduğu gibi durmuyor adamın canına okuyor benden söylemesi...

*Sakal bırakmak ayrı bir şey sakallı gezmek ayrı ben bunu farkettim sakal bırakmaya başlayınca...

*Deodorantla soba tutuşturarak (odunların üstüne 7/24 sıktım etkisini hemen gösterdi) kırılması güç bir rekor olan üşengeçlik rekorunu kırdım...

*Son olarak "Kütahya Yurt-Kur Yurt müdürlüğü 5. blok 13 numaralı oda arkadaşlarıma ve yurt müdürümüz sayın adınıunuttum soyadınıdaunuttum beyfendiye ve kapı güvenliklerinden kır saçlı abi ve yanındaki acil yardım görevlisi abi ye selamlarımı iletiyorum. Kredi Yurtlar Kurumu Yüksek Öğretim Öüüürenci Yurtları Nevresim Takımları Kokusunu çok özledim haberin olsun blok...

17 Ocak 2009

Külhanbeyi ve Kahve

Şöyle ki;
Kahvenin bir dönem ki bu dönem 4. murat dönemi olur yasaklandığını ve insanların içip içmediğinin kontrol edilmesi içinse bacaların koklandığını bilirmiydiniz? Ya da koklanma ihtimali aklınıza geldi mi? Çünkü eskiden kahve piştimi her yere kokusu yayılır şimdiki gibi ketılda su ısıtılmazmış. Odun ateşinde dakikalarca pişen ve sürülen (4,5 kez ki bunada okkalı kahve denir) kahve e bırakalımda bacadan koku salsın :)

Külhanbeyi'nin anlamı; eskiden hamamlarda ocağın başında duran su ve ortamı ısıtmak için yakılan odunun külünü bir yere toplayan yeri geldiğinde yanında yatan yeri geldiğinde oturan ve yüzü kapkara olan bir adam düşünün sonra bu adam kalksın traşını olsun esansını sürsün yumurta topukları taksın çıksın ceket omuzda gezsin. Biz bu külhanbeyinin sadece bu kısmını alıp yapıştırmışız anlamı oysa külhanbeyleri fakirdirler ve şuanki külhanbeyleri gibi ağa değildirler. Bu hamamlarada "külhan" dendiğinde olurmuş.


Aspa Ragas

Durdukları yerde duramayan ve devamlı Norveç'li balıkçıların işlemekten çirkinleşen ellerine krem üreten bir marka bu seferde geldi anneannemin ellerine baktı fakat "anaydentifayıt crying object" dedi. tanımlanamayan ağlayan nesne denmesinin nedeni anneannemin 2 avuçiçi bir araya gelince ağlayan bir kadın resmi oluşuyor kırışıklıklar resmen orda tablo yapmışlar yani. Öyle böyle değil. Yediniz mi

Ttnet müşteri hizmetlerinin insanın stresini alan bir servis olarak görev yaptığı son yapılan soruşturmada yalanlandı. Oysa gün içinde stres atmak isteyen "ttnet adsl abonesi" kardeşlerimiz malum numarayı arayarak içlerini boşaltıyorlardı bunun sonucunda savcılık açtığı soruşturmada sonunda böyle olmaz ttnet git bir bildiri yayınla dedi."noluyor lan" başlıklı bir bildiri yayınladı. Bildirinin pek bir şey bildirmeyip müşteri kalitesi zırtı pırtı için kayıt altına alınan konuşmalara cevap verir nitelikte olması kimsenin gözünden kaçmadı.


Terete3 e Alaska'dan bağlanan Kriptograf ortalığı yine karıştırdı. Günlerdir gündemde gazze savaşı ile kapışan dandanakan örgütü hakkında şoke edici açıklamalarda bulunacak gibi yapıpta kocaman "elektrik faturasından pay alan tek televizyon kanalı"yla dalga geçtiği için bol bol küfüre mahkum edildi. Arkasından sövenlere şöyle(benim için ne düşünüyorsanız allah size 10 katını versin hatta durun 1 dk ben mit ajanıyım yerim hepinizi bu kafamdakide peruk) seslenen kriptograf konuşmasının sonunu getiremeden indirildi.


Hadise'nin köyüne röportaj yapmaya giden Asparagas haber ajansı eli boş döndü. Köyde ne Hadise'yi tanıyan vardı ne de Erovizyon şarkısından haberi olan. Kolundan tutulup çevrilen bir amcaya yöneltilen soru şöyleydi. "Merhaba amcacım Hadise'yi bilirmisin hani erovizyon şarkıcımız bu sene bizi moskova'da temsil edecek ve düm tek tek diyecek olan güzel kızımız?"
amcanın cevabı ise içler acısıydı.
"tanımıyorum ve erovizyon mu ne haltsa geçen sene oy attık burda telefon hatları kesik olduğu için gitmedi oysa bizim oyumuz İtalya'nındı bence İtalya geçen sene süperdi ben şarkısını çok beğendim. Televotingin allah bin belasını versin. Özür diliyorum aslanım biraz kaba oldu ama zaten kaldırmışlar artık. Jüri oturtmuşlar oraya onlar oylayacakmış öyle bir söylenti var doğru mu?"

amcanın Hadise'den habersiz olupta erovizyon hakkında muhabirimizden daha fazla bilgiye sahip olması Asparagas haber ajansı (AHA) olarak bizi derinden yaraladı.

AHA bugünlük bu kadar demeden önce Obama'nın başkanlık kutlamalarına kamerayı çeviriyor.
Evet Gülgün Obama ve arkadaşları zaferi nasıl kutluyorlar? Bize oradaki durumu bildirirmisin?

Sayın Gırca burada herkes bir şaşkınlık içinde. Çünkü ne biyons var ne u2 ortalıkta bir b.k yok afedersin sahnede amatör bir rak grubu var "dalgalandımda duruldum" diyor ama ses sistemleri zayıf olduğundan ses yayın yaptığımz yere kadar bile gelmiyor şuan bağırıyorum çünkü ben böyle konserlerde hep bağırarak haber sunmaya alıştım ezberimi bozdular şerefsizim...

Gülgün'ün muhteşem anlatımıyla Obama ve Zaferdaşları saat 03:32 den sonra tekrar yayınıyla Aspragas Tv de karşınızda olacak isterseniz izleyin çok farketmez bizim için...



Bu arada 03:32 deyip geçmeyin o saatte güzel programlar olabiliyor "bazen".
misal o programların birinden edindiğim bilgiler hoş internette de aynıları var ama birinin diliyle anlatması daha güzeldi.
En baştaki 2 paragrafı okuyun.:

15 Ocak 2009

Cahit Arf, Şirin Baba ve Kırk Haramiler

ilkokullarda öncelerde yani benim zamanımda masallar tiyatrolaştırılır çocukar eğlensin diye oynatılırdı. Kül kedisi, pamuk prenses ve yedi cüceler pinokyo vesaire. Şimdi ilkokul 2. sınıfa giden bir küçük kızdan aldığım duyumlara göre sınıfta "selena, kayıp prenses ve bez bebek" oynatılıyormuş bana bunları aktaran kızımızda kayıp prensesteki kraliçe olmuş. Duru imiş kayıp prensesin adı. Defne'de bizimkinin adıymış. Selena oynarken müstesna olmuş yine bizimki bol bol rencide edilmiş evin hanımı tarafından. Selena'nın kim olduğunu sorduğumda ise öğretmenleri selena olmuş.

Şimdi kafamı iki yumruğumun arasına koyup ağlayasım geliyor ama yapamıyorm anlıyormusun blog. Neden bu kadar kapıldık lan biz bu kara kutuya. İzle geç usta napyon ya sen gerçek hayata uyarladın elin ütopyasında deçen olayı. Lan hadi böyle mistik karakterler falan yapacaksınız insan biraz teknik kullanır he gizemli şeyin yanında bir duman ciuv sesinden şaşmaya ışın kılıçları ve hep kötü adam ve kadınlar. Oysa kimin kötü kimin iyi olduğu belli olmasaydı dizi inanın daha çok izlenirdi. Hem büyükler hem küçükler tarafından. Bu arada eleştirirken farkettim ki bende çok tv seyrediyorum yoksa bunların hepsi kulaktan dolma bilgiler olamaz yani :) Evet seyrediyorum çünkü kahvaltı salonda yapılıyor ve evet seyrediyorum çünkü kahvaltı ederken kumanda genelde tvde şu eleştirdiğim programları seyredenlerde oluyor. Muzo'nun dediği gibi "annemde onlardan biri"...

Şekerler ağzımda kırılmadan durmuyorlar artık şekerleri kırmadan yiyemiyorum nedenini ise varsa aynı dertten muzdarip başka biri, soruyorum.

Yeni Türk Liralarımız piyasaya biraz geç giriyor sanki yani ytl daha güzel bir görüntüye sahipti kanımca. Bu yeni gelenler ebatça küçülmüş ve hiç orjinal olmamışlar. Tasarımlarında kullanılanlara lafım yok hatta taktir ettim zira kaç kişi biliyordu Cahit Arf'in adını. En azından bu kim ki paraya koymuşlar dur bakayım gogıldan der bir kaç işgüzar. Bilir belki "arf değişmezi" nin Cahit Arf'in işi olduğunu. Cahit Arf'in bir geometrici olduğunu Cahit Arf'in zamanının tek türk ordinaryusu olduğunu.

Şu avrupa yakasının cemi seslendirmeden en çok para kazanan adam sanırım. Ne kadar yabancı filmlerde barmen varsa hep o adam seslendiriyor len yok böyle bir şey ya hepsi aynı sesli barmenlerin. Düşünsenize ramboyu seslendiren adam gerçek hayatta karşınıza çıkıyor ve sizle memleket meselesi konuşuyor. Psikolojikman teslimsiniz o sese çünkü o 5 seridir ortalığın azına eden bir adamın sesi olarak yerleşmiş bilinçaltınıza. Şirin babanın sesini duydum geçende adamı dikkate alasım gelmedi bu da öyle bir şey mesela...

11 Ocak 2009

The beats going düm tek tek,

Selam dünyanın en saçma bloğu nasılsın bugün. Tam tahmin ettiğim gibisin. Seninle gündem konuşmayalı epey vakit geçmiş. Tabi gündemden kastım benim özel yaşamım değil dünyanın özel yaşamı. Aslında belkide dünya dışı yaşam formlarından okuyan vardır bu bloğu.

Neyse efendim şimdi gündem ben yazmayalı o kadar çok değişti ki yazasım gelmiyor yani. Başbakanın oraya buraya viuv zıpavn şeklindeki seyahatleri bir gün dünme otururken diğer gün birandın dil sürçmeleri benim daha çok ilgimi çekiyor. FokSON unutmama gerek tabi son haber bülteni yapıyorlar yapacak haberleri bitiyor youtubedan görüntü araklayıp ahanda koyunları korkutan koyun "bu da oldu sonunda" kategorisinde sizlerle diye haber yapıyorlar.

İsrail'in Gazze'yi vurmasımı daha kötü yoksa İngiltere'nin "fazla abartmayın" dan fazla bir telkinde bulunmaması mı bilemedim. Hoş hangi avrupa ülkesi "israil ayıp ettin bizi kaybettin" dedi ki. Kesin düşmüştür elinize "danone,cocacola,ipana,nestle..." gibi markaları boykot edelm israil batsın konulu broşürler. Benimde geldi ordan biliyorum. Hani neyin nerden geldiğini biliyoruz sonrasında birde boykot edip almıyoruz. Eyvallah sözüm yok buna. Bunu marifet sanıp "bugün diş macunu alcaktım gittim hardal aldım, çünkü israil ve abd malı olmayan diş macunu satılmıyor bizim bakkalda" diyen adamlara çok sözüm varda neyse.
Savaşlar neden başlar neden biter ortada bir formül yok ama kesin tek şey var savaşları yapılan bir yanlış başlatır ve doğru yapılana kadar devam eder. Doğru barışı getirir ama günün şartları önemlidir. Doğrular göreceli olmakla birlikte bazen yok bile olabilirler.

Medyadan duyduğum kadarıyla olaylardan haberdarım ve bütün söylediklerim bir düzine medyanın haberinin derlemesi niteliğinde yoksa gidip yerinde görmüşlüğüm yok.

"AsPa Ragas" (o bir palavra duayeni)((yepyeni oluşum))(((son dakka golü gibi)))

Dünya first ladylerinin doplanıp avrupa devletlerine "israile dur deyin aslanım" konulu ikindi çayından sonuç alındı sarkozy gitti eşit fırsatlar bakanı olan karısına ne çayı lan benden habersiz dedi ve konu kapandı.

Yılbaşında kanaldyi 2009a sokan kiboş mezarıma gelme istemem deyince halk galeyana geldi ve ibraamdan "gelmezsen gelme" dedi.

Her yere açılan hükümet sonunda aç açılımı yaptı ve bütün açları maaşa bağladı ama açlar yemedi bunu ve hükümete sktri çekti afedersiniz...

Nokla diye telefon markası çıkmış n91 olmuş n99 aynısını yapmışlarda türkçeye çevirirken sözlük anlamlarını kullanmışlar. mesela "power" aynı zamanda güç ve misal teyplerde açma düğmesidir ya oraya aç yazması gereken her yere "güç" yazmışlar. Kutlamışlar sonra birbrilerini.

Tcdd nin 2 hafta süren seferleri varmış ohaymış çüşmüş...


kapanış konuşmasının ordinaryus prof dr sayın değerli kıymetli (bu kadar ünvanı almak için çok fazla akademik kariyer yapmak gerekiyor yani ona göre) Hadise'ye bırakıyoruz.

Evet hadise söz sende...

Baby you perfect for me,
...
feels like there’s no way back

anayanlar anamayanlara şeyetsinler...

hadise sahneden inerkene "televolting(televoting) yok mu lan harbi mi diyon sçtık o zaman" der gibi baktı :)
Selam blogseverler yine saçmalardan seçmelerle karşınızdayım sonunda okulun güz dönemi bitti ve hali hazırda 1 dersten kaldım :) "Soyut Matematik" ortalamayı yalayarak ff almamda emeği geçen bütün sınav kalemlerime teşekkürü bir borç bilir bunun acısını fizik ve tarihte çıkartıp AA düşüreceğime şerefim ve namısım üzerine and içerim :) Sen nasıl matematikçisin be adam demezler mi adama derler de ben mantığı tutturamadım daha bu üniversite sınavlarında. Hocaya sınav sorusunun cevabını sormak için odasına gittim kağıdına bakmak istiyorsan dilekçe yaz dedi yani ne demek istedi anlamadım. Bu aralar çok dengesizim blog. İngilizce bilmesem desem bile en azından high school un 6. sınıfta girilip lise bitene kadar okutulan bir okul oldugunu bilmem lazımdı. Gidipte primary schoolu neden işaretledim hala bilmiyorum. 100 alıp ortalamaya dahil olmamak vardı ama işte :) olmayınca olmuyor.

Bekle beni soyut matematik yaz okulunda ananı ağlatacam senin :) İzmir'deyim size çok manyak haberler vereceğim yakında... Buralarda olun :)

bana acilen bir laptop lazım evdeki bilgisayarım haşat olmuş. Hibe etmek isteyen var mı acaba? :) Deneyimlerime dayanarak söylüyorum kadınlara bilgisayar emanet etmeyin sakın. Klavyemden nestle bitter ve fıstık kabuğu çıktı ters çevirip çırpmaya korkuyorum... sizce daha ne çıkacak?

a)saç düzleştirici"si"(tiricisi mi tirici mi ?)
b)tırnak makası
c)rimel
d)tığ
e)3 numara şiş