31 Aralık 2013

Dünya Dönüşü

Bir sayı düşünün dediğim zaman kaçınızın aklına 100 geliyor çok merak ediyorum.

Aklınızdan sayı tuttuğunuzu düşünün sonra o tuttuğunuz sayıyı bir kağıda yazın. Bunu yaptıktan günler sonra belki 1 hafta, yine aklınızdan bir sayı tutun ve bunuda bir kağıda yazın.
Aynı işlemi devam ettirdiğiniz zaman sizce atıyorum 5. sayınızın daha önceki 4 sayıdan biri olma ihtimali kaçtır.??

Bu sorunun cevabını bilmenin yolu Lagrange'ın da dediği gibi "her yaşananın, diğer yaşananlara etkisini kavrayabilecek ve bunları birlikte düşünerek bir sonuca ulaşabilecek bir akıl" sahibi olmaktan geçiyor.

Bir arabanın 110 km hızla giderken 50 dereceden fazla açısı olan bir viraja girdiğinde ne olacağını hepimiz biliyoruz ya da en azından yüksek ihtimalle biliyoruz.

Verilenler istenenler basit şekilde sıralandığında olay bir problemden çok bir olguya dönüşüyor.
Aynı şeyi bir kelebek kanat çırptığında o kelebeğin yanında havada süzülen bir virüsün kelebeğin kanadının yarattığı rüzgarla bir insanın burnundan aldığı nefesle ciğerlerine gittiğini düşünün.
Virüste grip virüsü olsun.
İnsan hasta olsun, hasta olduğu için yönetim kurulu üyesi olduğu uluslar arası şirketin o kadarda önemli olmadığını düşündüğü toplantısına gitmesin.
Toplantıda ise konuşulan konu beklenilenin aksine büyük bütçeli bir alım olsun.
Oylar verilsin ve en çok oyu 1 farkla alan ürün için alım yapılmasına karar verilsin. Hasta adamımız ise bu konuda görüşüne başvurulabilecek ve değerlendirmesine göre bir kaç kişinin kararını değiştirebilecek bir kişi olsun.

Sonuç ne mi olur.
Uluslar arası şirket milyon dolarlık bir alım işini yanlış üründen yana yapmış ve tüm şirketin 4 yıl içinde zarar ederek iflas bayrağını çeker.

Kelebek şirketin batmasına çalışanların hayat standartlarının işsiz kaldıkları için düşmesine neden olur.

Kelebek ölmüştür ama etkisi uzun yıllar süren bir kanat çırpmıştır.

Bütün bunların olmayacağını hepiniz biliyoruz.
Hadi oradan bütün bunların olmayacağını ispatlayabilen bir tane adam yok içinizde. Hepiniz yazdığımda bir saçmalık arıyorsunuz ve her cümlede buluyorsunuz.
Unutmayın gerçeklik insanları o kadar şaşırtıyor ki ne zamanlar yaşananların olma ihtimalinin bu kadar düşükken gerçekleştiğini düşünüyorsunuz ve hayret ediyorsunuz.
Bu imkansız diyorken buluyorsunuz kendinizi. Üstelik bu sizin şaşırmanız için yeten şey olaylar zincirinin belki 3 belki 4 halkası.

Her olayın nedenini ard arda 10 şeye bağlayın.

Örneğin
Öğrenci yurdunda musluğu açtınız sıcak suyun akmadığını gördünüz ve duş almaktan vaz geçerek odaya geri döndünüz.
Sıcak suyun olmamasının nedeni kazanın arıza yapması.
Kazanın arıza yapmasının nedeni görevlinin işinde acemi olup basınç ayarının tam yapamaması.
Görevlinin acemi olmasının nedeni yurt yönetiminin bu işten hiç anlamasa da işsiz kalmasın dediği yakını olması.
Yurt yönetiminin bu kararı almasının nedeni kurumsal düşünmeyerek akraba açıkta kalmasın bakış açısı.
Bu bakış açısına sahip olmasının nedeni büyüdüğü anadolu kültürü.
Anadolu kültürünün bu şekilde olmasının nedeni zapçililaylom çikilaylım.

Apaçık şekilde olmuş olan şeye mutlaka yine apaçık şekilde görünen bir şey neden olmuştur şaşırmanızın nedeni onların farkları ve tek farkları da onları ard arda görememiş olmanız

16 Aralık 2013

Diş, Böcek ve Boyoz

  Uyanmama az kalmıştı rüyanın sonlarına doğru yaklaşıyordum çünkü artık renkler soluklaşmaya başlamıştı gözlerime ışık kaçıyor ve rüyadaki renklerin hepsi parlamaya başlıyordu.
Sepetin içindeki elmalar, armutlar ve muzların artık benim için tatlarından başka farkları yoktur.
Tam elimi uzattım ve rüyadan uyandım.
Gözümü açtığımda ağzımın suyunun aktığını ve dudağımın kenarını soğuk soğuk üşüttüğünü anladım.

Saate bakma gereksinimi duyduğum sabahlardan biriydi yine kolumu yattığım çekyatın başında duran saatime attım tam almaya çalışırken parke zemine düşen saatin sesi daha fazla uyanmama neden oldu.
Ama kararlıydım saati yataktan kalkmadan alıp saate bakıp daha sonra kalkacaktım.
Neyse saate uzandım ve baktım ki yelkovan 9 ile 10 arasında, akrepte 10 ile 11 arasında.

O gün bu saatte uyanmama neden olan neydi? Evde kimsenin olmaması gürültü ihtimalini ortadan kaldırıyor ama sokaktan geçen bir satıcı veya aracın sesi olabilir miydi?

Sorular beynimi bulandırırken ben uyanmaya çabalamayı bırakmış ağzımın suyunun tamamını yastığa silmiştim.
Annemin "bu yastık kılıfları neden bu kadar kirleniyor" dediğini hatırladım.
Kronik diş eti apsesi ağız suyunun akmasına ve ağızın hareketsiz kaldığı zamanlarda bakteri üreterek kokmasına neden olur.

Yatağı, her zamanki gibi onu toplamanın ne kadar saçma bir eylem olduğunu düşünerek ve bu konuda kendime hak vererek toplamadım.
Kalkıp yüzümü yıkadım ve ağzımın suyunu gargara yaparak tükürdüm.

Kahvaltıda ne yemeyi düşünürken buldum kendimi. Evde kimse olmadığından bunu benim düşünmem hatta eyleme bile geçirmem gerekebilirdi. Bir PETA gönüllüsü gibi üstsüz çıktığım banyodan mutfağa girdim.
Eylem günü nasıl hazırlandıklarını falan hep merak etmişimdir.
Neyse kahvaltıda yumurta boyoz peynir ve çay 4lüsünü seçip hepsini tepsiye ve ocağa çay suyunu koyarken boyoz olmadığını farkettim.
Karşı fırına gidip boyoz almam 3 dk sürdü, bu arada apartmanın otomatik merdiven lambası ise yaklaşık 4 dk yanıyor. O sönmeden dönmüştüm yani.

Sonra tepsideki kahvaltı malzemeleriyle salona geçtim ve kumandanın kırmızı tuşuna bastım. Gece en son izlediğim kanal olan Rustavi çıktı karşıma. Değiştirdim ve History channeli izlemeye başladım. Hatırladığım kadarıyla geçen hafta bir reklam dönüyordu antik uzaylılar haftaya pazartesi histıride diye. Bugün pazartesi ve tamda söylenilen saat aralığıydı.

Histori alttan yabancı üstten türk seslendirme ile yapılan büyük ain alanlarının neden bu kadar devasa olduğunun sorusuna cevap arıyordu. Cevap basitti çünkü uzaylılar oraları iniş pisti olarak kullanıyordu.

Kahvaltımın arasında bulunan yumurta ve boyozlar soğumadan yemeye başladım. Tam o esnada boyozdan bir ısırık almışken içinden çıkan böcek antenlerinin ağzımda olmasına bir anlam veremezmiş gibi bana baktı.
Sonra olmyan antenlerini kollarıyla temizlemeye çalışında acı gerçekle yüzleşti.

Onun antenlerini dişlemek suretiyle kopartmıştım.
Üzgündüm ama ölümüne sebep olmadığım için az da olsa mutluydum. Amacım bir böceğe zarar vermek değildi.
Böceği yavaşça boyozun içinden çıkarttım ve tepsinin üzerine koydum kahvaltıma devam ettim arada ise ona bakıyordum.
Baktığım anlarda sanki ona baktığımı anlıyormuş gibi ne ile uğraşıyorsa uğraşmayı bırakıyor ben tv de burnu uzun uzaylılara bakınca oda uğraşına devam ediyordu. Ne yaptığını çok merak ettim çünkü bir yere gitmiyor ama kıpırdıyordu.
Çayın suyu kaynar gibi bir ses çıkarınca koşturarak ocaktan çaydanlığı aldım ve çayı demledim. Biraz mutfakta oyalandıktan sonra salona elimde çaydanlık ve çay bardağımda geri döndüm. Çaydanlığı tepsiye koydum.
O esnada histıri reklema girmişti bende kanalı değiştirerek flash tvyi açtım.
Programın adı "Rengarenk Tekrar" dı.
Program eşliğinde kahvaltı yaptım ve kahvaltı malzemelerini mutfağa götürdüm.
Tam bu sırada kapının anahtarla açıldığını duydum. Gelen annemdi ve beni mutfakta görünce "ha annem yiyin yiyin yığın kim yıkıcak diye hiç sormayın" dedi.
Bende kime sormam gerekiyor falan demeyi düşündüm ama söylemedim.
Biraz sonra mutfağa geldi ve kahvaltı malzemelrini çatal bardak çaydanlık sıralamasıyla yıkamaya başladı, sıra çaydanlığa geldiğinde mutfakta bir çığlık koptu. Neymiş efendim böcek çaydanlığın altına yapışmış birde ölmemiş ayaklarını falan oynatıyormuş.
Yağ bıçağıyla sırtı çaydanlığın altına yapışan böceği kazıdım ve mutfak bangosunun üstüne yatırdım sonra üstüne yine aynı yağ bıçağıyla (başka bıçak kirletmedim sonra onları kim yıkıcak) bastırdım. Çıkan çıtırtıyı duymanız lazımdı genşler.

Sevgilerle kalın 
Rumuz: Ala geyik

1 Aralık 2013

Hasan Sabbah'ın Alamut'u

Bu kelimeyi duyanınız çoktur.
Duymayanınız ise başlığı okuma sırasında duymuş oldu.
Anlamına gelince şöyle düşünün karantina kelimesinin anlamı nedir?

Cevabı bulamayanlarla yolumuza devam edelim. Karantinaya anlam yükleyenlerle ise ayrı bir yoldan arşa ulaşıcaz onları biraz bekletmek zorundayım.

Sevgili anlam yükleme konusunda sıkıntı yaşayan arkadaşlar. Sizlerin idrak seviyelerinizdeki farklılıkları göz önünde bulundurarak fazla üstünüze gelmeden sadece alabileceğiniz kadarıyla sizi burdan uğurlamak istiyorum. Fazlasında gözüm yok.

Alamut (koca kitabı okudum hala tereddütlüyüm) İran sınırları içinde olduğu düşünülen bir kalenin adıdır. Hasan Sabbah adında bir adamın bir tarafında kendisi ve İsmaili tarikatı için savaşması, suikast emirlerini yerine getirmesi vs gibi kanlı görevler için yetiştirdiği imanı (neye iman ettiklerini düşünmeden okuyun) sağlam askerler. Diğer tarafında ise bu askerlerin iman güçlerini katkısının olacağını düşündüğü eskiden köle olarak kullanılan güzel kızlar.

Askerler kendilerine önderlik eden hasan sabbahın tanrının yer yüzündeki sureti olduğuna inanmalarına destek olan bu kızlar görevlerini şöyle yerine getiriyorlar.

Bir saray ziyareti sırasında Haşhaştan elde edilen eroin'in ilkel formülünü bulan hasan (ve deneyen) bunu önce belli bir süre askerlik eğitimi verdiği adamalarına veriyor. Daha sonra onlara kendisine ne kadar iman ettiklerini anlamak için sorular soruyor. Sorular temel olarak Hasan'ın onları cennete göndermelerine iman edip etmedikleriyle alakalı. (yaşarken)
Sözde hasan'da cennetin kapılarının anahtarları var ve bu anahtarları kendisi veya sevdiği kullar için kullanabiliyor.

Kullanacağı kullar ise kendisine ilerde ölmek için bize görev ver ne olur diye yalvaracakları Fedailer. Haşhaşin, Suikastçı, Assasin vs.

Adamları haşhaşın baygınlığında daha önce hiç görmedikleri arka taraftaki bahçelere götürüyor. Gözlerini orada açmalarını sağlıyor. Etrafı ise kızları tembihleyerek (ölümle tehtid ederek) buraya gelen gençlere buranın cennet olduğuna inandıracak şekilde düzenlemelerini istiyor.
Gelen fedailere ise huri olduklarını söyleyecekler ve öyle hizmet edecekler. İnanmayan veya inanmamasına sebep olan kızlar ve fedai ölür. Fedai inanmadığı için kızlar ise inandıramadıkları için.

Sonuç olarak Hasan kendisine istedikleri zaman onları cennete gönderebileceğine inanan ölüm görevlerine göz kırpmadan giden savaşçıları yetiştiriyor.

Bu saatten sonra kitabı okuyupta zaman kaybetmeyin gençler.

İran edebiyatı gerçekten çok zengin. Sanat sanat içindir anlayışını benimsediğimden sanatın zararlı etkilerinden koruyabiliyorum kendimi.


Karantina kelimesine hala anlam yüklemeye çalışan arkadaşlara ise şimdi söylüyorum.
Karantina, venedik veba ile savaşırken adalarda ve onların yakınlarında çinden ve uzak doğudan gelen ticaret gemilerini içindeki (veba riski taşıyan )farelerin temizlenmesi için 40 gün bekletilmesinden gelir. 40 italyancada karantina diye geçer. (nasıl yazıldığını bilmiyorum)