25 Temmuz 2009

Orman Değiliz Artık Milli Parkız

Uzuun bir aradan sonra tekrar sizlerleyim sevgili sevgililerim. Şaşırmayın düzenli olarak yazmayacağım ama yazacak bir kaç şeyim var elbet.

Hava çok sıcak çok sıcak ve çok sıcak. Unutmadan söyleyeyim hava çok sıcak.





Karman Çorman-1;
Sormaya çekindiklerim (sormayı unuttuklarım)

--1--Golf bir spor mu?
O zaman birilerinin yorulması gerekmezmi. Yorulmadan yapıyorsa diğer oyuncu sporcu ya da yarışmacı her neyse onlara haksızlık olmuyor mu. Eğer zaten herkes yorulmadan yapıyorsa bu mereti bunun neresi spor. Tamam top var sopa var fakat sopayla bir deliğe sokmak için vurduğun topun nereye düştüğünü görmeye arabayla gitmek niye. O kadar üşengeçsen topa bırak ben vurayım sen yürüyerek git bakmaya en hızlı giden kazansın. En azından heyecan olur hemde birileri yorulur. Golfe alternatif olabilir bence bu spor. 5 makine 5 sporcu ve 5 top. Toplar atılır sporcuları topun düşüş yerlerini tahmin ederek koşarlar top hafiftir ve yere düşmesi 20 25 saniye alır e hafif olduğu içinde çok uzağa gidemez tabi yukarı çıkar. Sporcuda topu eliyle tutmaya çalışır tutarsa illaha ki bir delik olmalıysa topun sokulması gereken gitsin mavi deliğe soksun. Böyle ilerlesin oyun işte. En azından golften daha eğlenceli olur ve o kadar çok para kazandırmaz. Ne lan bu dünyanın en zengin sporcusu bir "golfer" bu terim de armağan olsun spor terminolojisine.


--2-- Deterjan reklamlarında neden hep restoran sahipleri oynatılır?
Bildiğiniz veya bilmediğiniz bütün deterjan markalarının reklamlarında en az bir restorant sahibi karı koca (elti gelin, kayınvalide görümce) oynamıştır. Hikaye hep aynı restorant bir aile restorantıdır. Balık malık takılıyorlardır işte. Müşterilerde sadıktır reklam boyunca her gece gelirler otururlar ve hep aynı, yağlı tuzlu lekesi ASLA çıkmayan yiyeceklerden yerler. Margarin reklamları ile deterjan reklamları aslında birbirlerini kötülüyorlarmış gibi ama aynı amaca hizmet ediyorlar. Yani yakında ben bekliyorum o çamaşır makinesi üreticisinin bu deterjanı önermesi gibi bu margarinin öbür deterjanı önermesini. Düşünsenize slogan şu "lider deterjan üreticileride bu margarini tavsiye ediyor" niye? (sebepsiz) aslında bunu biraz açsam daha güzel şeyler çıkar burdan mesela bir dondurma markasının klima üreticisini tavsiye etmesi gibi. "lider dondurma üreticileride bizi tavsiye ediyor bizden sonra onuda yiyin diyor" veya "lider lastik üreticileri holo ıslak mendilleri öneriyor" en kötüsüde bu herhalde "lider ped üreticileri bu bebek bezini zor zamanlarınızda bizi bulamazsanız e hadi kullanıverin diyerek öneriyor"
Dönelim yağ ve deterjana...
Biri yağlı yiyecekleri döküldüğünde masa örtüsünü batıracak diye yenmesini istemiyor diğeri kalbine zararı olur diye. Her neyse işte senaryo hep aynı karı koca işletirler ufacık restorantı loş ışık falan amanın oda ne gelen misafirlerden (müşteri=misafir) birinin muzur oğlu "ben kola içiceeeem" diye yırtınırken birden halasının oğlunun önündeki zeytinyağlı dolmaya dirseği patlatır. Tabak pat masaya ters kapanır. Sonra saatlerce bekler ki leke iyice sinsin örtüye sonra dükkanın sahibesi gelir ve bütün misafire girişir sonra hepsini çamaşırhaneye sokar bir yandan kırbaç diğer yandan masa örtüleri eski misafir yeni sigortasız personelin canına okumaktadır. Tak der canına ve sendikalaşmaya başlarlar haklarını ararlar ama bulamazlar....

İşte hepiniz biliyorsunuz senaryoyu sahibe gelir ve aaa ne demek gelsin çocuk başıma sıçsın ne olacak der ama olan olmuştur bir kere masa örtüsü batmış ve kadın bu lekeyi nasıl çıkartacağını kara kara düşünmektedir. Bulamaz ama o arada ya biri gelir ya da ayşe kadın fasulye girer araya ve der ki al bir de bunu dene ey sahibe, bak kesin memnun kalacaksın demedi deme.
Sahibe hiç tereddüt etmez kapıdan elini kolunu sallaya sallaya giren ayşe kadının verdiği ne deterjanı makineye koyar. İşte her şey yeni başlamıştır. Makine sanki daha önce hiç deterjan görmemiş gibi yıkar masa örtüsünü yıkarda yıkar günlerce. Sonra kumaşa hiç ama hiç zarar vermeden lekeyi çıkartır. Önceleri bu lekeleri çıkartmak için bir "servet" harcayan dükkan sahibesi "mehlika" hanım artık deterjandan tasarruf ederek dükkanı geceleride açmaya başlamıştır. Ama bir şeyi unutmuştur dükkanı gece açmanın bedeli çok ağır olacaktır. Mehlika hanım ve ailesi dükkanı gece açtıkları ilk ay tam 15549 tl elektrik parası ödemişler ve ayşe kadına bolca sövmüşlerdir. Ama reklam çoktan çekilip gitmiş ve yayına girmiştir. Televizyonda ayşe kadının mehlika'ya götürdüğü deterjanın adı bas bas bağrınmaktadır.

Mehlika kullandı ilacı, kaldı çok memnun,
Açtı restorantı kırdı parayı hatun,
Arşa deydi ayşe kadının başı,
Kaçtır acaba Mehlika'nın yaşı?


Otobüste kız cebinden telefon çıkartırken bana dirsek attı (bildiğin dirsek) hani şu futbolda sarı kart sebebi olan hareket. Sonra döndüm suratına baktım acaba tanıdık mı dedim, yok değil e dedim sapık o zaman yok oda değil sonra en kötüsü aklıma geldi evet gözlerinize inanamayacaksınız ama o bir "kaba"ymış. İnsan pardon der lan öküz. Parfümün güzel ama dirseğin benimkinden iyi vuruyor. Biraz daha dikkatli olurmusunuz dedim, nasıl yani dedi dirseğiniz dedim az önce vurdunuzda onu diyorum dedim. mi demedim mi bilmiyorum durak geldi otobüsten indim :)

Oturduğum koltuk deri altımdaki kıyafet resmen terden ıslandı burdan kalkmak için havanın kararmasını bekliyorum hadi hayırlısı. Korkmayın canım kıyafet koyu renkte ama işte yinede tedbir bakarsın kızın biri beni görür ay der donu yaş bunun vazgeçer vermekten. Yani telefonunu :)

Serdar ortaç şarkıları dinleyesim var. Hatay beni yoruyosun be güzelim.

2 yorum:

Vladimir dedi ki...

Lütfen o şarkıları dinleme, yazık etme kendine.. Sıcak bu bazen çabuk geçer. bakarsın karadeniz gibi sel götürmüş her yanı.. (zor ihtimal ama düşünmesi 1 saniye kadar serinletebilir)

Kriptograf dedi ki...

vladmir nerede yaşadığımızın farkındasın değil mi? Sel mi ben bu kelimeyi bulmacalarda yazarım ve uzun yıllar önce hayat bilgisi dersinde doğal afet deyince aklıma gelirdi hiç bizi basmamasına rağmen.