Yine size bir internet kafenin 13 numaralı masasından yazmaktayım. Siz bu yazıları okurken ben muhtemelen bisikletime binmiş eve doğru yol alıyor olacağım. Bu dediğim hemen gerçekleşsin diyede yazıp hemen kalkacağım. 1 haftadır köydeydim Salihli'de bağların arasında. Yaprak topladım. O zeytinyağlıları yaptığınız yapraklardan belki bir kaçını ben toplamış bile olabilirim. Yalnız fazla güvenmeyin pek temiz olduklarını söyleyemem. Hani tap tazede değiller ama arada var yine iyileri. Seçerek alınız. Sabahın 4 buçuğunda kalkıp 5 te daha güneş yeni yeni doğarken o asmaların arasından yaprak toplamak gerçekten çok can sıkıcı bir şey. Hayır bir zaman sonra eliniz alışıyor ve her yaprağa el atıyorsunuz. Dut yapraklarına kavak yapraklarına erik yapraklarına el atıp toplamaya kalkıyorsunuz. Sabah 5 ten öğlen 11 e kadar aralıksız topluyoruz 65 70 kg kadar. Kilosu 60 kuruştan satılıyor. İzmir'de fiyatını soruyorum salamur yaprak neredeyse bizim orda sattığımızın 5 katı hatta daha fazla. Sonra düşünüyorum ve anlıyorum ki e olum sen adam gibi yaprak mı topluyorsunda adam hepsini satabilsin. Benim topladıklarımın yarısı iyiyse yarısı kötü (ama hepsi yenir) e adam kötüleri salamura yapacak değil ya iyileri seçiyor kaybettiğinide ekliyor fiyata, taşıma,işçilik derken oluyor 5,6 katı fiyat. Neyse efendim zeytinyağlı sarma yerken beni aklınıza getirin artık. Belkide o yaprak sabah saat 6.30 sularında benim ellerimden geçmiştir :) Afiyet olsun.
Ha şimdi dedim ya 65 70 kg topluyoruz kilosu 60 kuruş. Siz hemen kaba bir hesapla oh anasını satayım 1 ay toplasa 1500 lira para yapar hemde yarım gün çalışıyor.
1. Yaprak her gün alınmıyor.
2. Yarım gün çalıştıktan sonra hiç bir şey yapacak hal kalmıyor.
3. Bazen halde çalışan tüccarlar yaprakları alıp kaçabiliyorlar. (Fiyasko)(Yediğiniz yaprak çalınmışta olabilir yani :) )
4. Hadiyiniz oradan o kadar çok para kazanmadım.
Neyse bir daha görüşünceye dek hoşçakalın...
Yazacak o kadar çok şey vardı ki aklımda günlerdir gittim yaprak anılarımı yazdım oysa hiç dememiştim içimden aaa bunuda bloga yazarım bak iyi bu diye. Ama işte kısmet.
23 Haziran 2009
9 Haziran 2009
Yüksek Sıcaklık Sendromu apokaliptik evre...
Evde oturmaktan sıkıldım dışarıda çıkamıyorum hava sıcaklığı neredeyse nemle birlikte 50 derece hani dışarı çıplak çıksam ölürüm o yüzden giyiniyorum desem yeridir.
Keşke şöyle 3 e 5 boyutlarında bir havuzum olsaydıda orda boğulsaydım bu sıcakta. Ne NTV açıyor beni bu sıcakta ne de cnbc-e nin dizileri. Analitik ise uzak ihtimal ama başlamam lazım.
Her neyse galiba şimdi biraz esiyor hava kıllarım kıpırdadı.
Tam zıt zamanlarda gidiyorum aslında Kütahya'ya orada yazın yaşamak var sular soğuk gölgeler serin burda su bile ısındı ya oha.
Sadece sıcak...
Keşke şöyle 3 e 5 boyutlarında bir havuzum olsaydıda orda boğulsaydım bu sıcakta. Ne NTV açıyor beni bu sıcakta ne de cnbc-e nin dizileri. Analitik ise uzak ihtimal ama başlamam lazım.
Her neyse galiba şimdi biraz esiyor hava kıllarım kıpırdadı.
Tam zıt zamanlarda gidiyorum aslında Kütahya'ya orada yazın yaşamak var sular soğuk gölgeler serin burda su bile ısındı ya oha.
Sadece sıcak...
2 Haziran 2009
Rise Of Soup (Çorbanın yükselişi)
Merhaba blog.
Neler yaptın ben yokken nasıldı tatilin güzel geçti mi?
Ben sen yokken inekledim,hiç sorma. Bir şeyi daha farkettim ki çalışınca harbiden oluyor bak blog. Bayadır ders çalışıyordum karşılığını almamla sana yazmaya başlamam bir oldu. Artık sana daha çok bağlandım ben blog. Sen benim ödülüm oldun. Notlar yükselmeden sana yazmamaya söz vermiştim kendime. Tuttum sözümü yazmadım sana notlar yükseldi sonunda burdayım. İnşallah bir daha böyle sözler vermek zorunda kalmam sevgili ve saygılı blog.
Air France uçağı düşmüş blog. Yani artık düştü diyebiliriz bence 30 saattir havada uçamayacağına göre kesin düştü. İnse haberimiz olurdu yani. 228 kişi birden gitti gibi geliyor bana kurtulan varsa ağır yaralıdır ama oda o yaralarla bu kadar süre yüzemez. Su sıcak ama yinede mucize lazım. Her neyse uçaklara diğer taşıtlardan daha çok güvenmeme rağmen ya hep ya hiç prensibiyle çalışmaları beni biraz korkutuyor. Ya nehire iniyor miden bile bulanmadan kurtuluyorsun ya da atlantiğe çakılıyor cesedini bile bulamıyorlar...
Lan şu toprak kiralamayı tapu dairesinde veri giriş elemanı olarak çalışırken farketmiştim. 44 veya 49 ya da 99 gibi hep pek yuvarlak olmayan rakamlarla devletler toprakları kiralıyorlar. Kamu menfaati falan deniyorda nasıl bir menfaat bu anlamadım. Mayın temizletiyorsun temizlediğin toprağı al bir süre sen kullan diyorsun. Aslında hani bir yönden işi iyi yapmasını garanti altına alıyorsun yani adam kendi kullanacağı toprağın mayınını itinayla özenle temizler. Fakat bu ne perhiz bu ne lahana turşusu sen sözde 2 milyar dolar için o toprakları 44 yıllığına kiralıyorsun. 2 milyar dolar bir devletin karşılayamayacağı bir miktar değil açıkçası. Tamam belki bütçeden gözle görülür bir şekilde para çıkacak ama en azından bu iş bittiği an orası kullanılmaya başlanacak. Diğeri gibi 44 yıl beklenmeyecek toprak oradaki halka kullandırılmak için. Ayrıca orayı kullanan firma oraya ne yapacak bunun da bir açıklaması yok. Yani istediğini yap diyoruz. Yabancı bir firmanın alıp oraya (aslında bana kullanışsız topraklar gibi geliyor yani uzun ince bir toprak parçasına ne yapılabilir ki? tarım? hayvancılık?) fabrika kurup (belki) oradaki halkı çalıştıracağı ne malum. Ne taslakta ne de usulde böyle bir yaptırım yok. Açıkçası toprağın 44 veya 4 hiç farketmez hiç bir kurum veya kuruluşa verilmemesi taraftarıyım. Nihayetinde toprak milletindir. Ayrıca madem bu hükümet için bu kadar kolay toprak kiralamak bundan sonra bu yöntemi benimsesinler. Her toprak arazi işinde işin ücreti karşılığı 14 19 29 yıllığına kiralayalım toprakları. Bu nasıl kamu menfaati anlamadım hadi hayırlısı...
Özelleşen türk telekoma param olunca dava açacağım. Kapattırmaya gidiyorum arızalı işlem yapamıyoruz diyor 1 gün daha fazla para ödüyorum. Bunu ödemek istemediğimi ve bu sorundan kendilerinin sorumlu olması gerektiğini söyleyerek kapatma işlemini bu günden itibaren işleme koyulmasını istiyorum. Olmaz diyorlar. Allahtan mekan klimali ferah ve güzel kokular var o yüzden kabalaşamadım. Müşteri hizmetleri yetkilileri (genellemeden) bir şeyden anlıyorlarsa kendimi saat kulesine zincirlerim. Telefon görüşmesinin yarısı "bilgilerinizi kontrol ediyorum sizi bekleteceğim" anonsuyla geçti. İşime yaradılar mı peki telefonu kapattığımda tabiki hayır. Ama olsun canları sağolsun.
Bu arada bizim burda hala millet türk telekoma ptt diye sesleniyor. Telefonu hala ptt nin sağladığı bir hizmet olarak görüp posta çeki havalesi yaptırırken internet sorunlarını dile getiriyorlar. Gerçekten neyin ne olduğunu hala anlamamış insanlar var. Ayrıca telefon hattı olmadan verilmeyen internetin ben taaaaaaaaaaaaaa. Ama yakındır sanırım açılan dava kazanılmış. Yakında telefon olmadan internet bağlantısı bizleri bekliyor. Hoş türk telekom bu insanları tek'elinde yönettiği sürece bir yere varmaz bu.
Kızdım evimde interneti kestirdim Kütahya'ya döneyim ev tutayım internet bağlatayım ordan sana yazacağım blog. Arada souprise (çorbanın yükselişi rise of soup) yapabilirim.
İzmir fuarı gaziemire taşınınca fuarın şimdiki bulunduğu yer yeşil alan olarak kalsın. Çok süper yer orası ya koşu parkurunun tadını yeni yeni almaya başladım. O palmiyeler daha bi güzel gözükmeye başladı gözüme... Hadi hoşçakalın...
Neler yaptın ben yokken nasıldı tatilin güzel geçti mi?
Ben sen yokken inekledim,hiç sorma. Bir şeyi daha farkettim ki çalışınca harbiden oluyor bak blog. Bayadır ders çalışıyordum karşılığını almamla sana yazmaya başlamam bir oldu. Artık sana daha çok bağlandım ben blog. Sen benim ödülüm oldun. Notlar yükselmeden sana yazmamaya söz vermiştim kendime. Tuttum sözümü yazmadım sana notlar yükseldi sonunda burdayım. İnşallah bir daha böyle sözler vermek zorunda kalmam sevgili ve saygılı blog.
Air France uçağı düşmüş blog. Yani artık düştü diyebiliriz bence 30 saattir havada uçamayacağına göre kesin düştü. İnse haberimiz olurdu yani. 228 kişi birden gitti gibi geliyor bana kurtulan varsa ağır yaralıdır ama oda o yaralarla bu kadar süre yüzemez. Su sıcak ama yinede mucize lazım. Her neyse uçaklara diğer taşıtlardan daha çok güvenmeme rağmen ya hep ya hiç prensibiyle çalışmaları beni biraz korkutuyor. Ya nehire iniyor miden bile bulanmadan kurtuluyorsun ya da atlantiğe çakılıyor cesedini bile bulamıyorlar...
Lan şu toprak kiralamayı tapu dairesinde veri giriş elemanı olarak çalışırken farketmiştim. 44 veya 49 ya da 99 gibi hep pek yuvarlak olmayan rakamlarla devletler toprakları kiralıyorlar. Kamu menfaati falan deniyorda nasıl bir menfaat bu anlamadım. Mayın temizletiyorsun temizlediğin toprağı al bir süre sen kullan diyorsun. Aslında hani bir yönden işi iyi yapmasını garanti altına alıyorsun yani adam kendi kullanacağı toprağın mayınını itinayla özenle temizler. Fakat bu ne perhiz bu ne lahana turşusu sen sözde 2 milyar dolar için o toprakları 44 yıllığına kiralıyorsun. 2 milyar dolar bir devletin karşılayamayacağı bir miktar değil açıkçası. Tamam belki bütçeden gözle görülür bir şekilde para çıkacak ama en azından bu iş bittiği an orası kullanılmaya başlanacak. Diğeri gibi 44 yıl beklenmeyecek toprak oradaki halka kullandırılmak için. Ayrıca orayı kullanan firma oraya ne yapacak bunun da bir açıklaması yok. Yani istediğini yap diyoruz. Yabancı bir firmanın alıp oraya (aslında bana kullanışsız topraklar gibi geliyor yani uzun ince bir toprak parçasına ne yapılabilir ki? tarım? hayvancılık?) fabrika kurup (belki) oradaki halkı çalıştıracağı ne malum. Ne taslakta ne de usulde böyle bir yaptırım yok. Açıkçası toprağın 44 veya 4 hiç farketmez hiç bir kurum veya kuruluşa verilmemesi taraftarıyım. Nihayetinde toprak milletindir. Ayrıca madem bu hükümet için bu kadar kolay toprak kiralamak bundan sonra bu yöntemi benimsesinler. Her toprak arazi işinde işin ücreti karşılığı 14 19 29 yıllığına kiralayalım toprakları. Bu nasıl kamu menfaati anlamadım hadi hayırlısı...
Özelleşen türk telekoma param olunca dava açacağım. Kapattırmaya gidiyorum arızalı işlem yapamıyoruz diyor 1 gün daha fazla para ödüyorum. Bunu ödemek istemediğimi ve bu sorundan kendilerinin sorumlu olması gerektiğini söyleyerek kapatma işlemini bu günden itibaren işleme koyulmasını istiyorum. Olmaz diyorlar. Allahtan mekan klimali ferah ve güzel kokular var o yüzden kabalaşamadım. Müşteri hizmetleri yetkilileri (genellemeden) bir şeyden anlıyorlarsa kendimi saat kulesine zincirlerim. Telefon görüşmesinin yarısı "bilgilerinizi kontrol ediyorum sizi bekleteceğim" anonsuyla geçti. İşime yaradılar mı peki telefonu kapattığımda tabiki hayır. Ama olsun canları sağolsun.
Bu arada bizim burda hala millet türk telekoma ptt diye sesleniyor. Telefonu hala ptt nin sağladığı bir hizmet olarak görüp posta çeki havalesi yaptırırken internet sorunlarını dile getiriyorlar. Gerçekten neyin ne olduğunu hala anlamamış insanlar var. Ayrıca telefon hattı olmadan verilmeyen internetin ben taaaaaaaaaaaaaa. Ama yakındır sanırım açılan dava kazanılmış. Yakında telefon olmadan internet bağlantısı bizleri bekliyor. Hoş türk telekom bu insanları tek'elinde yönettiği sürece bir yere varmaz bu.
Kızdım evimde interneti kestirdim Kütahya'ya döneyim ev tutayım internet bağlatayım ordan sana yazacağım blog. Arada souprise (çorbanın yükselişi rise of soup) yapabilirim.
İzmir fuarı gaziemire taşınınca fuarın şimdiki bulunduğu yer yeşil alan olarak kalsın. Çok süper yer orası ya koşu parkurunun tadını yeni yeni almaya başladım. O palmiyeler daha bi güzel gözükmeye başladı gözüme... Hadi hoşçakalın...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)