8 Aralık 2007
Toprak Altında Buzullar!
Dünya'nın uydusu Ay bizlere ne kadar yabancı ve uzaksa bir o kadar da her birimiz tarafından bilinen büyüleyici bir manzara. Evimizin önündeki bahçeden, oturduğumuz apartmanın penceresinden baktığımızda orayı hiçbir şeyin olmadığı bir yer olarak düşleriz. Ne rüzgâr, ne hafif bir esinti, ne o esintide kıpırdayacak bir ot. Ne bir insan. Ne çağıldayan bir dere, ne de bir hayvan izi. Yine de, doğaüstü bir şekilde güzel... Bulutsuz bir gecede, görüntüyü on kat büyüten bir dürbünle bakınca oradaki kraterler, dağlar, çukurluklar ve denizler öylesine canlı, gölge ve ışıklarının oluşturduğu şekiller öylesine büyüleyici görünür ki, bu görüntü insana keyif verir. Böylesi bir anın güzelliğini açıklamak çok zor. Bu güzellik sanki Ay'ın kendisinde -bazalt düzlüğünde, kraterlerinde- değil de, ona bakan kişinin bu cismi beğenebilme kapasitesinde yatar. Ay'ın bir bölümü dürbünün prizmalarından geçerek belirginleştiğinde, canlı bir şekilde ona bakan kişinin gözleri önüne geldiğinde, insan -sadece Ay'ın güzelliğiyle açıklanamayacak olan- aşırı bir coşkuya kapılabilir. Bu duygu, kimileri için, yaşama sevincinin ta kendisidir.
Dünya -bizim sırrına varamadığımız pek çok şekilde- çok güzel. Oysa çoğu kez, zamanın hızlı akışı içinde çevremizdeki güzelliklerin bilincine varamayız; aynen zaman zaman yaşamdan ne beklediğimizi unuttuğumuz gibi.
Bu fotoğraflara bakarken, kendimizi çevreden soyutlama alışkanlıklarımızı düşünüyorum. Kuzey Kutup Bölgesi, küresel iklim değişikliğine gezegenimizdeki diğer tüm bölgelerden daha gözle görülür biçimlerde tepki veriyor. Burası, ötüşü zayıflayan kanaryanın bulunduğu maden ocağı gibi. Bu yerlerin fotoğrafını çekmek için fotoğrafçı da mutlaka bir şekilde "bizim" hakkımızda düşünmüştür; sorunun üstesinden nasıl geleceğimiz hakkında. Bu görüntüler sadece güzel, hayran olunacak egzotik manzaralar değil, aynı zamanda Dünya ile -özellikle de günümüzde garip bir biçimde giderek daha fazla acı çeken bir bölgesiyle- yeniden bağ kurmamız için bir davetiye.
Aynen Ay gibi, bu manzaralar da bize yabancı ve uzak; zarif ama belli belirsiz bir tehdit içeriyor. Oysa biz tüm bunların ayrılmaz bir parçasıyız. Bu pingolar, poligonlar, taş halkaları ve küçük gölleri birbirine bağlayan ırmaklar -Ay'daki yükseltiler ve denizlerin hiç olmadığı kadar- bizim bir parçamız. Ya da daha açıkça söylemek gerekirse, bu ilkbaharda Kanada'nın Mackenzie Irmağı Deltası'nda yaşananlar, ailelerimizin kaderini aynı haftalar içinde Ay'da, Taurus-Littrow vadisinde yaşananlardan çok daha fazla etkileyecek.
Yazı: Barry Lopez
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder