21 Ekim 2008

Önümüze Gelene 100 Tekme


Ben küçükken "biz" dediğimiz bir grubumuz vardı. Mustafa,Yunus,Ben,Kürşat,Özkan, Kürşat ile Özkan ben ve Mustafa'dan 3 yaş büyük Yunus ise Bizden bi 5 yaş küçüktü ama biz yaş farkını önemsemeden hareket eden bir topluluktuk. Kürşat ve Özkan neden Yunus ile arkadaşlık ediyor demeyin o Özkan'ın kardeşiydi o yüzden aramızdaydı. Aslında pekde aramızda değildi...

Neyse işte biz her akşam "beyazevler" adıyla anılan semtin "doktorlar" sitesinde oturan Özkan'ların evlernin karşısındaki kaldırımda otururduk. Özkan ve Kürşat'ın Cenk ve Erdem gibi arkadaşları vardı 2 tane. Adlarını unuttum şimdi. Adamlar tam koparmışlar kayışı. Öyle tamamlıyorlar ki birbirlerini yani kaldırımın üzerine otururken oturduğu taşı koyan kaldırım mühendisinin psikolojik durumunu falan konuşabiliyorlardı. Hani tamam bunu 1 kişi tek başına düşünür ama 2si birden aynı anda başlarlardı bu konudan bahsetmeye. Top oynardık orda karşı evin yan cephesine atardık ama evin bahçesi vardı eğer top "güzel" sekmezse duvardan bahçeye düşüyordu ve biz sırayla girip alıyorduk. Bam güm, tıpır tıpır tıpır....

duvarın sıvaları döküle döküle önceden beyaz olan evin yan cephesi artık çimentonun rengine dönmüştü. Evi kiralamak isteyenler geldiği zaman (orada olduğumuz için görüyorduk) bu duvarı sıva yaptır sonra kiralayalaım veya kiradan düşelim bu masrafı diyor ev sahibi ise gençler ne bu duvarın hali diye bize soruyordu. Bizde bilmiyoruz abi dökülüyor rutubet herhalde.(Tarih: 13-14-15-16-17---30 temmuz 2002)

Bu Özkan'ların evinin ön tarafı oturmak için idealdı ayrıca birde evlerinin yan tarafı düzleltilmiş bir arsa idi. Yani tam futbol sahası olacak. Ama Beyazevler konum itibari ile dağın yanında olduğundan sahanın eğimi biraz bozuktu. Çukurlar, kocaman ağaç kökleri ve zemini kaplamış moloz. Biz bir yolunu bulup o molozları oturttuk zemine. Sonra inşaatı henüz bitmemiş bir evden kireç tozu aldık ve sahanın çizgilerini çizdik. O çizgiler rüzgarla uçtu mu, uçtu, biz yeniden çizdik mi çizdik, bu 4 5 kez tekrarlanldı mı tekrarlandı. Ne zamana kadar sürdü mü, taa ki Ağustosun sonunda yağmur yağana kadar...

Bu kadar sayın okur. Ben nedense hafızama güvenip anılarımı olayları tam hatırlayarak yazamıyorum. Bağyan bloggerlar anasını ağlatıyorlar anılarının onu farkettim.

Sandalyeye oturdum, o ıhlamur söyledi ben "çiller" ama baktım ki çillerde hiç tat yok içmedim kaldı öyle. Çay tabağınıda beğenmemiştim zaten kenarlarında duran muzlar ne alaka idi sanki.

Yahu bende birgün böyle anlatacam söz bak. Bu anlatılanlardan kastım şöyle bi 5 sene evvelki anılar. Ben 5 sene evvel hatırlasam hatırlasam kaçıncı sınıfa gittiğimi hatırlarım. Onun haricinde arada çakan şimşeklerden işte böyle anlatımlar çıkarsa çıkıyor. Yoksa genelde yazarım :) Bu hikayede ki isimler misimler her bir şey gerçektir.
Yer de gerçektir fakat zaman konusunda kararsız kaldım haziran mıydı temmuzmuydu çıkaramadım yani.

Şu sıralarda bu yazıyı yazdığım yerden çok uzaklardayım. Sanırım bu özelliğimle yazısını yazdıktan sonra yayınlanana kadar geçen sürede en uzağa gidebilen blogger ünvani benimdir...

5 yorum:

Godsyndrome dedi ki...

Birinci paragrafı okuduğumda içimden yazının sonunda kesin "biz" grubunun bugünkü yaşını soracak dedim.İyi ki sormadın:)

Kriptograf dedi ki...

yok aslında sizin sürdüğünüz ve 5imizin bindiği belediye otobüsün şöförünün adını soracaktım ama onuda sormadım :)

Vladimir dedi ki...

Sokaklarda geçen o günleri özlediğimi farkettim bu yazıyı okuyunca.

Kriptograf dedi ki...

kim özlemiyor ki...

Unknown dedi ki...

okuduğum en kötü anı yazısıydı :)) ama en azından denemişsin '-' ay yarından tezi yok ben de bi anı yazısı yazim dur heveslendim :)