19 Şubat 2010

İlişikteki Kişiliksiz Keşiş

merhaba sevgili blog
sana başımdan yakın zamanda geçen bir olayı anlatmak istiyorum
bildiğin gibi Kütahya'ya paranın benim için önemimi anladığımdan
beri trenle gidip geliyorum. Yine trenle geri dönecektim. İzmir
Basmane tren garından biletimi almaya gittim. Yağmurlu bir gündü
neyse tek kişilik yer olmadığı için iki kişilik koltuklardan
aldım biletimi. Muhtemelen yanıma erkek birini vereceklerdi. Fakat
adımı söyledikten sonra gişedeki görevli yolcu kim sen misin dedi?
bende evet dedim bileti kesti aldım evime döndüm. Yolculuk günü
geldi ve trene bindim, trenin kalkmasına yakın vagona bir kız girdi
yanımdaki koltukta durdu biletini kontrol etti bende benim yanıma
oturacağını anlayınca acaba bir yanlışlık mı var dedim ve bende kontrol
ettim hatta garantilemek içinde kıza sordum ve doğru çıktı.Galiba gişe
görevlisinin bir yanlışıydı bu ya da bir kıyağı :)
Her neyse kızla ilk başlarda konuşmadım bile ama biliyorsun blog bu aralar
ota boka atlar vaziyetteyim kız güzel olmayagörsün. Hemen bir şeyler
olacak sanıyorum. Normal bir muhabbet başladı işte garip bir şekilde de
aynı üniversitede okuyormuşuz. O Kütahya'nın ilçesinde meslek yüksek okulunda
ben merkez kampüsteyim arası 45 50 dk falan sürüyor. E işte havadan sudan muhabbet
ettik şakalaşlamalar espriler falan bayağı hoşuma gitti muhabbet. Canayakın bir kız
ve işte bir yerden sonra bende şimşekler çakmaya fırtınalar kopmaya başladı. O dakika
dan sonra hareketlerinde acaba o da benden hoşlandımı soruma cevap aradım. Buldum mu?
bilmiyorum sevgili blog. Biliyorum biraz şıpsevdiyim. Ama blog hareketleri falanda sanki
bana karşı bir şeyler varmış gibi hissettirdi. Rahattı yani bayağı.

Eğer mantıklı düşünürsem insan az veya çok karşısındakine güven duyduğu kişilerin karşısında rahat davranır.
E birine güven duymak her şeyin temelidir bence. Önce az bi güvenirsin sonrası gelir.
Samimi tavırları falan vardı benimde ona olduğum gibi. Neyse blog uzatmayacağım daha fazla
işte ben kızdan hoşlandım ve bir daha ki yolculuklarımızda yalnız gitmektense beraber gideriz dedim
ve bu bahaneyle telefon numarasını istedim. Verdi işte bu andan sonra elime büyük bir koz
geçtiğini sanan ben işin içine zıçtım sanırım.

Kütahya'ya eve vardıktan sonra hemen mesaj attım. Lan mal ne atlıyorum dursana öküz. Ama işte kontrol
edemiyorsun kendini blog. Hele birde ordan cevap gelince tamam artık dedim ben hemen pembe panjura bağladım olayı
Duramadım bir mesaj daha attım buna cevap gelmedi. Sonra ertesi gün akşam arkadaşında hafif gazıyla aradım hafta
sonu kütahya'ya gelemesinin iyi olabileceğini ve muhabbet edip konuşabileceğimizi söyledim. Tabi bir araba laf
ettikten sonra. Saçmaladım resmen bütün gün yaptıklarımı anlattım sonra çat sordum soruyu. Malesef blog 5 gün sürecek bir
sertifika kursu varmış. O yüzden gelemezmiş. Fakat gelmek isteseydi kendi bir gün söyleyebilirdi değil mi blog? Yani ben
belli etmişim niyetimi hiçte küçük olmayan bir adım atmışım. Adım atacak olsaydı ya hafta sonu işim var ama şu gün olabilir
demeliydi bence. Yani kısacası ben kızın canayakın tavrılarını ve samimiyetini yanlış yorumladım
sevgili blog. Sıçtım sıvadım yine :) Mutlaka bekliyorum bir gün dedim ve kapattım telefonu. Heyecanlandım lan blog.

O günden beri ne mesaj attım ne aradım zaten aramayacağımda yapacağımı yaptım yani sonuçta ilişki arayan
bir aygır değil smokinli penguenim :) Hani daha ne yapaydım.
Bakalım blog eğer ki hafta sonundan sonra ararda derse ki serkan ben veya biz kütahya'ya geliyoruz görüşelim derim ki bir
ihtimal ve görüşürüm ama ilk teklifimi kabul edipte geleceği zamanki kadar yakın davranmayabilirim.
Ama yok blog yine canayakın davranırsa kayarım herhalde ben orada. Bu düşük bir ihtimal bir diğer ihtimal ise vizelerden sonra
geri döneceğimiz zaman tren yolculuğu için mesaj atabilir. O zaman ise sadece yolculuk yaparım blog konuyu asla açmam o açana dek
...

Neyse blog benim başımdan böyle bir olay geçti işte hadi kal sağlıcakla kendine iyi bak

17 Şubat 2010

Radyoaktif Serpintiler-1

Bir uyandım kapı gizli numara tarafından çalınıyor,açmadım
tabiki prensip olarak. Ev sahibimizlede konuştum kim olduğu
belli olmayanlara kapımız artık kapalı. Camlarıda meşgul
moduna kilitledik. We r busy...

Hangi konu hakkında yazmak istesem ve o konuyu biraz araştırsam
o konu hemen bana çok anlamsız gelmeye başlıyor. O kadar çok
şeyden vazgeçiyorum ki bloga yazı yazacağım zaman.Konuyu buluyorum
güzel de bir espri yakaladıysam tamam 2 defa kendime tekrarlayınca
bitiyor o konunun anlamı. Dünyanın en basit konusu haline geliyor
benim için kimse gülmez artık o espriye diyorum kendi kendime.

Geçen evde açık oturum yaptım. Açmayıpta oturanın topuklarına sıktık.
O sırada Bayhan ve Enrico Macias "Güzel bir kız yaşarmış Boğaziçin'de"
adlı eseri seslendiriyorlardı.Dalmışım ve Serdar'ın dediği sözler
aklıma geldi "Hayat beni yoruyosun."

Gezdim Gördüm Geldim, yediğim içtiğim sizin olsun Vedat Milor
her cuma akşam NTV de :)

Doroti ve Mattiv, Victoria's Secret'ta otururken yanlarından
geçen Kerem Mattiv'in sandalyesine çarpınca ortam gerildi.Olaya
güvenlikten Saim ve Nusret beyler müdahale edince Doroti Victoria's
Secret'in ırkçı tavrına lanet okudu. Doroti'ye yakın kaynaklar
olayın Kerem'in Mattiv'e Şattı fakap biç dediği için çıktığını
söylediler.

Gençken yapılacak 100 şey kampanyasında o 100 şeyi yaptıktan sonra
verilecek olan ödül açıkçası az. Ben gençken yapılacak 100 şey falan
dendiğinde şöyle babalar gibi hediyeler verilir sanmıştım. Tırt lan o ne.


Çıkarım senle her yola reklamına kuzenimin videosunu gönderdik fakat
yayınlanmadı galiba arabanın toyota degilde gıran çaroke olduğunu
anladılar.

Falım reklamındaki kızdaki gözler tam aşna fişne diyor ya o kadar mı
afrodizyak etkisi yapar bir insan bir insanda. Sakız falan kesmez beni...

Dolby ses sistemi neymiş lan ben onun ta a.q ses mağaradan geliyor gibi bozuldu birde.
Yeminler etsen bir kez daha
Sen yoluna ben yoluma
Bu kez adalet benden yana
Sen yoluna ben yoluma dolby digital...


Şu hocanın hiç adaleti yok mu,
Kalemden çıkana not veren yok mu
Notlar versen bir kez daha
Sen yoluna ben yoluma
Bu kez bölüm başkanı benden yanaa
sen odanaa ben sınıfa

15 Şubat 2010

Zaman Denemeleri...

Zaman Denemeleri...
Bir fonksiyonun tersinin var olabilmesi için o
fonksiyonun 1-1(birebir) ve örten olması gerekir
eğer öyleyse fonksiyonun tersi tektir. Bu tabirlere
yabancı olmayanlar anlayacaklardır ki her doğrunun
bir tersinin olabilmesi için o doğru tek olmalıdır ve
bir tek şey ifade etmelidir. Öyleyse tersi yani yanlışıda
tektir. Giriş biraz teorik olsada gelişme ve sonuçta
pratiğe girmeyi planladığımı bilmelisiniz.

Dünyada ne kadar çok şeyi hiç yokken düşünce gücüyle
var edip birde onun üstüne başka şeyler inşa ediyoruz?
ve o yaratılan maddenin,çözümün
üzerine hiç akla gelmeyecek eklemelerle adeta yepyeni
bir madde yapıyoruz. O da yetmiyor o maddenin bile
bazı problemleri var ve onlar içinde yeni maddeler bulmak
zorunda kalıyoruz. Aslında başlangıcı kim yaptıysa biz
onun bulduğunun üzerine onun bulduğu şeyi mükemmele ulaşması
için yeni şeyler ekliyoruz. Ekliyoruz eklemesine fakat artık
bu işi yaptığımızı farketmeyecek kadar işkolik bir hale
geliyoruz. Bunların dışında birde bizim pek bir şey katamadığı
mız olgular var. Yani sadece anlamakla yetinmeye çalışıyoruz
fakat o bile zar zor oluyor. İşte bunlardan birisi de zaman
kavramı. Sorsalar herkes kendine göre bir zaman tarifi yapar.
Fakat herkesinki yanlışlığına ispat bulunamayacak kadar doğrudur.
Yani tek değildir ve tek bir şey ifade etmemektedirler. 1-1
değildirler. Herkesin kendine göre bir zamanı vardır ve o zaman
onların işlerini yaparkenki tek yardımcılarıdır. Bunu ben burda
yazmadan önce anlayanlar bunu kullanmışlar ve fizik matematik gibi
alanlarda zaman kavramını daha anlaşılabilir kılmışlardır. Fizikte
Birim zamanda alınan yol diye tabir edilen ivmenin de baş kahramanı
zamandır. Hareketi yapana göre belirlenen zaman;
yapılan hareketin, hareketin hızına oranıdır. Yani koşan için
zaman koştuğu yolun koşarken yaptığı hıza oranıdır, yürüyen içinde
aynıdır yaşayan içinde. Kısacası nerede eylem varsa orada zaman
vardır. Zaman kendi başına devam etmiyor gibi görünsede dünya
üzerinde devamlı bir eylem var olduğundan zaman hep işlemektedir.
Dünya için zaman yörüngesinin uzunluğunun dönüş hızına oranıdır.
Diyeceksiniz ki zaman yok peki zamandan bağımsız olarak bir hız
nasıl var olabilir? Peki ya zamanın hızı belli midir?
Zamanın ne olduğundan çok ne yaptığına bakmak gerek. Zaman bir
yardımcıdır. Farkındalığı arttırır. Yaşam için zaman ömür bölü
yaşama hızıdır. (yaşamın hızı var mıdır?) Yaşamın hızı herkes
için aynı olduğunu düşünelim, o zaman, zaman insanların ömürleriy
le doğru orantılı olur. Yani ne kadar çok yaşayacaksan o kadar çok
yaşarsın. Aynı yere mi geldik ne? Yoksa hızın birimine zaman desek
yanlış mı olur. Hız diye bir şey olmadığını kabul etsek ve bundan
sonra yol ve zaman olarak kabullensek her şeyi yanlış mı olur?
Einstein izafiyeti anlatırkende saçmalık ile saf mantık arasındaki
çizgide çok iyi yürümüştür. Fakat hala bir teori ve yanlışlığı ispat
lanması muhtemel. Zamanın ne olduğunu değilde nasıl işlediğini
nasıl çalıştığını anlatıyor olsa gerek. Özelliklerinden bahsedilir
iyi ve kötü huyları vurgulanır fakat tanımı yapılamaz. Tanımlanmadan
kabullenilen şeydir zaman. Bu matematikteki nokta gibi bir şeydir.
Doğru da noktaların yanyana gelmesiyle oluşan göz yanılması. Hızda
zamanın belli uygulamalarla elde edilen bir çeşidi?

Durun söylemeyin yoksa Olmayan bir şeyi belli kesimlerin veya herkesin ihtiyaçları
doğrultusunda yaratıyoruz ve sonra onu mükemmele ulaştırmaya mı çalışıyoruz.
Aman allahım inanamadım şimdi kendime nasıl bu tuzağa düştüm.
Deneme 1.2.3.